20-12-2007, 11:28
[/i][/b]
İman bayramdır inkar hicran
İman tüm kâinatı kardeş görmektir. İnkâr ise düşman. İman, herşeyde rahmet tecellisini aramaktır, inkâr ise karanlıkların peşinde koşar.
Bayrama hasrettir gönüller, bayrama âşık. Bundan dolayı ki dünyanın her neresine gidersek gidelim milletlerin bazı günleri kutladığını o günlerin neşesiyle ve aldığı enerjiyle zaman denizine yelken açtığını; belki de yalancı bayramlar uğrunda kendini aldattığını görürüz. Bayram, özgürlüğün hediyesidir. Sanki melekler gökyüzünden şöyle seslenir: Zorluklarla ve sevinçlerle geçen Ramazan ayının sonunda İlahi sultanlığın insanlığa takdim ettiği, artık siz nefsinizin dizginlerini elinize aldınız, Rahman’ın nimetlerinin kadrini anladınız, buyurun sevinin, nefsinizin esaretinden özgürlüğe doğru gidişe bu bayram size bir hediye. Ve kanıyla destanlar yazan Anadolu milletinin ‘kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım’ sedasını dünyaya duyurduğu ânın kutlu senfonisi, 30 Ağustos’ların bestesidir bayram. Bayramlar büyük bayramı müjdeler derin manalar anlaşılırsa! En büyük bayram “Kulum bana dön ben senden razı sen benden razı; nebilerin, velilerin, salihlerin arasına buyur, aradığını bulmuş olarak huzura ermiş halde buyur gir cennete.” (Fecr, 28, 29, 30) kutsal sesinin dünya misafirhanesinden ayrılış anımızda duyulmasıyla gerçekleşir. Bayram, değişenler değişirken pişenler için vardır. Çiğ ruhların insanlığa vereceği nedir ki! Bencil arzularının kölesi olan, almayı bekler; değil bütünüyle vermeyi, paylaşmayı bile bilmez. İşte bir değişim örneği: Cafer bin Ebi Talib’in (Hazreti Ali’nin (ra) kardeşi) Habeş Meliki Necaşi karşısında söylediği sözler: “Ey melik, biz kan içer, leş yer, zina eder, hırsızlık yapar, adam öldürür, yağmacılıkla uğraşırdık, kuvvetli zayıfı ezer, insanlık adına utandırıcı daha neler neler yapardık!”
Evet, onlar, doğruyu gösteren güneşle tanışınca insanlığa medeniyeti, merhameti, irfanı öğreten yüce ruhlara dönüştüler. Resûlullah Efendimiz onların dolunayı, güneşi ve bayramı oldu. Alvarlı Muhammet Lütfi Efendi’nin dediği gibi “Cümle günah pâk ola/ Bayram o bayram ola” sevincinin en yücesini tatmak bayramın manasını anlamaktır. Bunun yolunu hayata tefekkürle bakmak gösterir. Gerçekte sevinebileceğimiz şeyler yaptık mı? Hayatımızı nasıl geçirdik? Sevgi bizim için ne ifade ediyor? Bencil miyiz? Yoksa diğerkâm mı? Başkalarının dertleriyle ne kadar ilgiliyiz? Hayat üniversitesinde emekliye ayrılırken geride bırakabileceğimiz; insanlığa hizmet edecek eserlerimiz var mı? Sahabe gibi güzele ve iyiye doğru bir değişim içinde miyiz? İşte bütün bu soruların cevapları bize büyük sevinçlere ne kadar yakın olduğumuzu gösterir. Yoksa dünyada yaşadığımız yalancı sevinçler bizi aldatıp ebedi matemlerin, yasların içine düşürebilir. Bayramlar hürmetine gerçek imanla büyük bayrama, cennete kavuşmamız temennisiyle.
[/i][/b]
İman bayramdır inkar hicran
İman tüm kâinatı kardeş görmektir. İnkâr ise düşman. İman, herşeyde rahmet tecellisini aramaktır, inkâr ise karanlıkların peşinde koşar.
Bayrama hasrettir gönüller, bayrama âşık. Bundan dolayı ki dünyanın her neresine gidersek gidelim milletlerin bazı günleri kutladığını o günlerin neşesiyle ve aldığı enerjiyle zaman denizine yelken açtığını; belki de yalancı bayramlar uğrunda kendini aldattığını görürüz. Bayram, özgürlüğün hediyesidir. Sanki melekler gökyüzünden şöyle seslenir: Zorluklarla ve sevinçlerle geçen Ramazan ayının sonunda İlahi sultanlığın insanlığa takdim ettiği, artık siz nefsinizin dizginlerini elinize aldınız, Rahman’ın nimetlerinin kadrini anladınız, buyurun sevinin, nefsinizin esaretinden özgürlüğe doğru gidişe bu bayram size bir hediye. Ve kanıyla destanlar yazan Anadolu milletinin ‘kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım’ sedasını dünyaya duyurduğu ânın kutlu senfonisi, 30 Ağustos’ların bestesidir bayram. Bayramlar büyük bayramı müjdeler derin manalar anlaşılırsa! En büyük bayram “Kulum bana dön ben senden razı sen benden razı; nebilerin, velilerin, salihlerin arasına buyur, aradığını bulmuş olarak huzura ermiş halde buyur gir cennete.” (Fecr, 28, 29, 30) kutsal sesinin dünya misafirhanesinden ayrılış anımızda duyulmasıyla gerçekleşir. Bayram, değişenler değişirken pişenler için vardır. Çiğ ruhların insanlığa vereceği nedir ki! Bencil arzularının kölesi olan, almayı bekler; değil bütünüyle vermeyi, paylaşmayı bile bilmez. İşte bir değişim örneği: Cafer bin Ebi Talib’in (Hazreti Ali’nin (ra) kardeşi) Habeş Meliki Necaşi karşısında söylediği sözler: “Ey melik, biz kan içer, leş yer, zina eder, hırsızlık yapar, adam öldürür, yağmacılıkla uğraşırdık, kuvvetli zayıfı ezer, insanlık adına utandırıcı daha neler neler yapardık!”
Evet, onlar, doğruyu gösteren güneşle tanışınca insanlığa medeniyeti, merhameti, irfanı öğreten yüce ruhlara dönüştüler. Resûlullah Efendimiz onların dolunayı, güneşi ve bayramı oldu. Alvarlı Muhammet Lütfi Efendi’nin dediği gibi “Cümle günah pâk ola/ Bayram o bayram ola” sevincinin en yücesini tatmak bayramın manasını anlamaktır. Bunun yolunu hayata tefekkürle bakmak gösterir. Gerçekte sevinebileceğimiz şeyler yaptık mı? Hayatımızı nasıl geçirdik? Sevgi bizim için ne ifade ediyor? Bencil miyiz? Yoksa diğerkâm mı? Başkalarının dertleriyle ne kadar ilgiliyiz? Hayat üniversitesinde emekliye ayrılırken geride bırakabileceğimiz; insanlığa hizmet edecek eserlerimiz var mı? Sahabe gibi güzele ve iyiye doğru bir değişim içinde miyiz? İşte bütün bu soruların cevapları bize büyük sevinçlere ne kadar yakın olduğumuzu gösterir. Yoksa dünyada yaşadığımız yalancı sevinçler bizi aldatıp ebedi matemlerin, yasların içine düşürebilir. Bayramlar hürmetine gerçek imanla büyük bayrama, cennete kavuşmamız temennisiyle.
[/i][/b]