Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Meraktan Kim Ölmüş?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2 3
[COLOR=#a52a2a]Daha çok yaz aylarında, sivrisinekten ve diğer haşarattan korunmak için kullanılan tülün adı olan "Cibinlik" kelimesinin kökeni ve anlamı nedir?

Araplar sineğe "Cibin" derler. Bu nedenle, sinek ve benzeri haşerelerden korunmak için, genelde yatakların üstüne çadır gibi gerilen örtüye sineklik anlamına gelen "Cibinlik" denmiştir.


"Bekâr" kelimesi hangi lisandan dilimize mal edilmiştir? O lisanda anlamı nedir?

Bir lugata göre, Acemce'den dilimize mal edilmiştir.
Bi = siz / sız (onsuz); Kâr = İş Dolayısıyla, Bekâr, işsiz demektir.
Zamanla "Bi" olmuş "Be" ve "Bikâr" olmuş bekâr. Eh işsiz, güçsüz birisine de kız verilmez ya.
Diğer bir lugata göre ise, bekar, Arapça "bekaret" kelimesinden alınma olup, evlenmemiş anlamındadır. Kanımca, her iki görüş de doğrudur.


En yaygın yayın organı olan "Gazete" bu ismini ne zaman almış ve bu isim nasıl oluşmuştur?

İlk gazete, Roma İmparatoru Julius Caesar devrinde Roma'da çıkmış. Caesar adamları tarafından elle yazılarak hazırlanan bu gazete, sokak başlarında bulundurulur ve gelip geçen ahaliye bila ücret dağıtılırmış.
Gelelim gazete kelimesinin nereden geldiğine. Onaltıncı yüzyılda, Venedik'te çıkan ilk gazete, o zamanın parası olan bir "Gazetta" karşılığında satılırmış. Zamanla bu paranın adı, bu yayın organının da adı olmuştur.

Eski İstanbul şehrinin 7 tepe üstüne kurulduğu söylenir. Bu tepelerin isimlerini biliyor musunuz?

1. Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi ve Sultan Ahmet Camii'nin bulunduğu çevre.
2. Çemberlitaş'ın bulunduğu yer ve çevresi.
3. İstanbul Üniversitesi ve Beyazıt Camii'nin bulunduğu çevre.
4. Fatih Camii ve çevresi
5. Sultan Selim Cami ve çevresi
6. Topkapı, Edirnekapı ve çevresi
7. Cerrahpaşa ve Haseki hastanelerinin bulunduğu bölge
Sonbaharda ağaçların yaprakları neden sararır ve kızıllaşır?

Ağaçların yapraklarında veya iğnelerinde fotosentez işlevini sağlayan klorofil (chlorophyll) bulunur. Sonbaharda, ağaçların yeşil yapraklarındaki klorofil miktarı azalınca yaprakların kendine özgü kahverengi ya da sarı rengini almasına ksantofil sebep olur. Ksantofili ise, bitki hücrelerine oksijen taşıyan ve ışık enerjisinin klorofile dönüşmesine yardımcı olan karoteonitler oluşturur.

Kışın bazı ağaçların (meşe, dişbudak gibi) yapraklarında, ani donma neticesinde anthocyanins denen sarı bir madde oluşur. Bu da, yapraklarda bulunan şekerin hapsedilmesine ve dolayısıyla yaprakların kızılımsı bir renk almasına sebep olur.



Atın ayağı veya bacağı kırılırsa neden bekletilmeden hemen oracıkta vurulup öldürülür?

Atın ayağındaki parmak kemikleri kırılırsa çabuk iyileşirmiş. Ama, bacağındaki iç, dış tarak kemiği veya kaval ve önkol döner eksen kemiği kırılırsa, bu kemiklerin tamiri güçmüş ve uzun süreli tedavi gerektirirmiş. Ancak, tedavi için kırılan bu kemiklerin operasyonla çivilenmesi gerekebileceğinden, atın uzun süre yatması lazım gelirmiş.

Lakin, at değil bacağının tedavisi esnasında yatsın, normal yaşamında, uyumak için dahi yatmaz, ayakta uyurmuş. Çünkü bir iki gün gibi kısa zaman için dahi yatarsa, derisi ince olduğundan ve kılcal damarlarının hemen derisinin altından geçmesinden ötürü, bu damarlar atın ağır vücudu altında ezilerek kan sirkülasyonuna mani olur, hasta at da bu sefer kan zehirlenmesinden ölürmüş. Ayrıca, at yattığı zaman, hazım sistemi altüst olurmuş ve hatta bu durum bağırsak düğümlenmesinin oluşmasına da sebebiyet verebilirmiş.

Ancak, iyi cins yarış aygırının başına böyle bir şey gelirse, o hayvan ne pahasına olursa olsun tedavi edilerek damızlık olarak kullanılmak üzere yaşatılırmış.
Neden "Tahtaya vurmanın", nazar değmesini önlediğine inanılır?

Bu inanç, çok tanrılı paganizmin yaşandığı günlerde, insanların, iyilik cin ve perilerinin ağaçların içinde bulunduklarına inanmasından kaynaklanmaktadır.
Ağaca veya tahtaya vurmanın altında o kimsenin bu ruhani varlıklara seslenerek onların, kendisini veya yakınlarını, olası kötülüklerden korunmasını istemesi yatar.

"Kıyak çekmek", "kıyak kaçmak" ve "kıyak yapmak" deyimleri ne anlam taşırlar? "Kıyakçı" sözü neyi ifade eder ?


Kıyak sözü, mükemmel, yakışıklı, biçimli, uygun anlamındadır. Dolayısıyla "Kıyak çekmek", uygun yardımda bulunmayı ifade eden bir deyimdir. "Kıyak kaçmak", çok uygun düşmek, yakışık almak anlamında kullanılır. "Kıyak yapmak" ise, iyilik yapmak anlamında kullanılan bir deyimdir.

Türkçesi "Soğuk Harp" olan "Cold-War" tabirini ilk kim kullanmış?

Ünlü Amerikalı devlet adamı Bernard Baruch, 1947 de Sovyet'lerin dış politikasını açıklamak için yaptığı nutkunda bu kelimeyi kullanmış.

Hangi hayvan başını çevirmeden arkasını görebilir?

Başını çevirmeden veya çok az çevirerek arkasını görebilen yaratık, asmi gibi zarif olan zürafadır. Zürafanın boynu ince uzun, başı küçük ve dardır. İri ve keskin gözleri, başının iki yanında ve kafatasının en çıkıntılı bölgesindedir. Bu nedenle zürafa, başını çevirmeden arkasını kolayca görebilmektedir.


Fırtınalı havalarda televizyonunuzun, videonuzun ve diğer elektrikli aletlerinizin fişlerini neden prizden çıkartmalısınız?

Eğer evinizin yakınına yıldırım düşerse ve evinizin elektrik tesisatı teknik şartlara uygun olarak topraklanmamışsa, yıldırım evinizin elektrik tesisatındaki cereyanın ani yükselmesine neden olabilecektir. Bu yükseliş, video cihazınızın elektronik devresinin yanmasına veya televizyonunuzun ekranının patlamasına sebep olabilir.
Elektrikli cihazlarınızın devreleri, aletin üzerindeki açma-kapatma düğmesinden kapatılmış olsa bile, fişlerinin prizde takılı bırakılmaları bu aletlerin yanmasına sebebiyet verebilir.
Şehir şebekesinde vaki olabilecek ani güç yükselmesi de, aletlerinize aynen yıldırım kadar zarar verebilir. Bu nedenle, hiç olmazsa değerli aletlerinizi korumak için devre koruyucu "surge protector" satın almanız tavsiye olunur.
Yabancılar güzel Boğaziçi'ne "Bosphor" veya "Bosphorus" derler acaba neden ?

"Bosphorus" ismi Yunan mitolojisinden kaynaklanmaktadır. Yunanca'da sığır kelimesinin karşılığı "Boos" (Voos) yolun karşılığı da "Foros" (Phoros) dur.
Efsaneye göre tanrı İnahos'un kızı İo, Tanrı Zeus'un karısı Hera ile aralarındaki bir mücadelede inek haline getirilir. O sıralarda İo'ya bir atsineği musallat olur, o da sinekten kurtulmak için denize doğru koşmaya başlar. İo hırsla o zamanlar toprak olan Boğazın olduğu yeri yarıp, tozu dumana kaldırarak Mısır'a kadar gider.
İşte, Sığır Geçidi (Sığırın geçtiği yol) anlamına gelen "Bosphorus" ismi bu efsaneden gelmektedir.

Birini parmakla göstermek neden ayıptır ?

Ortaçağ insanları, işaret parmağında sihirli bir gücün saklı olduğuna inanırlardı. Bu nedenle, eğer bir kimse işaret parmağı ile birini gösterirse onun parmağındaki bu gücün, işaret ettiği kimsenin bu dünyadan mümkün olduğu kadar çabuk göçüp gitmesini istediğine hükmedilirdi.
Bu inanç, günümüze gelinceye kadar, ayıp sayılan bir işarete dönüşmüş ve doğru olmayan bir davranış olarak kabul edilmiştir.
"İşaret parmağınızı bir kimseye yönelttiğinizde unutmayın, diğer üç parmağınız sizi gösterir"

"Şeftali ve Zerdali" Bu iki leziz meyvemizin isim kökeni nedir?

Şeftali ve zerdali, Farsça Şeft-âlû ve Zerd-âlû kelimelerinden Türkçeleştirilmiştir. Farsça'da eriğe âlû denir, böyle olunca şeft-âlû semiz erik, zerd-âlû da sarı erik anlamına gelir.
Ne gariptir ki şeftaliye Çinliler de şeftali derlermiş. Çince de şeftali, üç kelimeden oluşmuş birleşik bir kelimeymiş ve şef kalın, ta büyük, ve li de erik anlamındaymış. Yani kalın-büyük-erik.

Ölü balık neden ters dönmüş bir vaziyette suyun yüzüne çıkar?

Balık ölünce, karnındaki yumuşak doku dekompose olmaya başlar ve neticesinde oluşan gaz, balığın karın boşluğunu doldurur.
Bir taraftan karın boşluğuna dolan yoğun gaz, sudan hafif olduğu için balığın karın tarafının yukarı doğru dönmesine sebep olurken, diğer taraftan da, daha çözülmeye başlamamış olan sırtındaki sert etin ağırlığı da, ölü balığın ters dönmesine etken olacağından, o da çaresiz, ters dönmüş bir vaziyette suyun yüzüne çıkar.
Çok korktuğumuz zaman, neden çene kemiğimiz zangırdayıp dişlerimiz trampet çalar ve dizlerimizin bağı çözülür?

Korktuğumuz zaman, bedenimiz oto refleks yoluyla kendini olası bir tehlikeye karşı korumak için hazırlığa geçer. Bu hazırlığı yaparken, bazı adaleleri kasarak bedenimizi, düşmanına karşı saldırıya geçmek üzere hazırlar, veya saldırı yerine kaçmak gerekiyorsa, o zaman da bu gereksinimi yerine getirecek olan başka adaleleri kasar.
Üzerinde dişlerimizin dizili olduğu çenemiz, bir zamanlar kendimizi korumamız için kullandığımız en önemli silahımız idi. Her ne kadar artık, çenemizi korunmak için pek kullanmıyorsak da, günümüzde de, bir tehlikeye karşı koymak gerektiğinde, otomatik olarak çene adalelerimiz kasılır ve çenemiz titrer. Bu da, dişlerimize trampet çaldırır. Eğer kaçmamız gerekiyorsa, bacaklarımızın adaleleri kasılır, bacaklarımız titremeye başlar. Bu da dizlerimizin bağının çözülmesine neden olur.

Yumurta kabuğunun neden bazısı beyaz, bazısı da kahverengi tonlarındadır?

Yumurta kabukları, süt beyazdan kahverenginin muhtelif tonlarına kadar, değişik renklerde olurlar. Yumurta kabuğundaki renk farklılığı, tamamen genetik bir olgu olup kabuğa renk veren boya maddesine ve onu yumurtlayan tavuğun cinsine bağlıdır. Beyaz ve nisbeten narin yapılı Leghorn cinsi tavukların yumurtalarının kabuk rengi beyazdır. Rhode Island, New Hamshire ve Plymouth cinsi tavukların yumurtaları ise, kahverenginin muhtelif tonlarında olurlar.
Hangi tavuğun ne renk yumurta yumurtlayacağını öğrenmek için tavuğun kulak memesini tetkik etmek yeterlidir. Eğer tavuğun kulak memesi beyazsa, yumurtası da beyaz olacaktır. Eğer kırmızı ise, yumurtası da daha koyu renkli olacaktır. Ancak bilinmelidir ki, beyaz veya başka bir renkte olsun, yumurtalar besi bakımından eş değerdedir.
Yumurta sarısının renginin açık veya koyu sarı olması, tavuğa yedirilen yemin cinsi ile ilgilidir. "Xanthophylls" denen sarı ve portakal renginde boya maddesi içeren yemle beslenen (sarı mısır ve alfaalfa karışımı yem) tavuğun yumurta sarısının rengi, yemin karışım oranına göre açık veya koyu sarı olur. Buğday ve arpa karışımı yemle beslenen tavukların yumurtalarındaki sarının rengi ise, nisbeten açık olur. Eğer tavuk beyaz mısırla beslenirse, yumurta sarısının rengi adeta beyaz olur. Kabuğunun rengi gibi sarının rengi de, yumurtanın besi değerini etkilemez. Buna rağmen yumurta sevenler, sadece psikolojik nedenlerle, yiyecekleri yumurta sarısının koyu olmasını tercih ederler.
Yumurta üreticileri, sarısı beyaz olan yumurtayı, imalatında yumurta sarısı kullanan kozmetik sanayinin ihtiyacını karşılamak için üretirler.

Paranın (madeni) kenarlarına neden tırtıl konulur?

Altın ve gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılan paraların çevresindeki tırtıl, bunların çevrelerini aşındırmak suretiyle paralardan değerli madenin çalınmasını önlemek için konulmuştur. Sonraları, değerli veya değersiz bütün madeni paraların çevresine tırtıl veya desen konulmaya başlanmıştır.


Notalar (do, re, mi, fa, sol, la, si) nasıl, kimin tarafından ve hangi tarihte oluşmuştur?

1030 yılında Toscana’da Arezzo katedralinin rahibi Guido D’arezzo, koro çocuklarına duaları ezberletmek için bir yöntem bulur ve onlara her yeni sesin bir öncekinden daha yüksek başladığı bir halk ezgisi öğretir. Sonra da bunu, dinsel içerikli latince bir metne çevirir. Metin şöyledir;

Ut queant laxis
Resonare fibris
Migestorum
Famuli polluti
Solve polluti
Labii reatum
Sancte Ionnes

Bu metnin birinci hecelerini bir oktavlık skalanın notaları (simgeleri) haline getiren İtalyan Guido, böylece solfej sisteminin de babası olmuştur.

Daha sonraları, hem kulağa daha fonetik geldiğinden, hem de söylemesi daha kolay olduğundan dolayı ut yerine do, sa yerine de si denilmeye başlanmıştır.


Neden göllerin donması yüzeyinden başlar? Bu oluşumun önemi nedir?

Su soğudukça yoğunluğu artar ve bulunduğu kabın dibine çöker, ancak daha da soğuyup buz haline gelince, genişler ve yoğunluğundan kaybedip suyun yüzeyine yükselir. Bu nedenle, soğuk havalarda donmaya başlayan göllerin yüzeylerinde, önceleri ince bir buz tabakası oluşur, soğuk arttıkça da bu tabaka kalınlaşır. Buz aynı zamanda kötü bir iletken olduğundan dondurucu soğuğu yalıtır ve gölün dibindeki sıcaklığının donma noktasının üstünde kalmasını sağlar.
Avrupa Birliği'nin (AB) bayrağında neden 12 yıldız vardır?

Avrupa Birliği'nin 12 yıldızlı bayrağı, 8 Aralık 1955 yılında Avrupa Konseyi tarafından onaylanmış ve birliğin resmi bayrağı olarak kabul edilmiştir.

Avrupa Birliği'nin ilk adı "Avrua Ekonomik Topluluğu"ydu. 1986'da bu ad, önce "Avrupa Topluluğu'na", daha sonra da bugünkü adı olan "Avrupa Birliği"ne dönüşmüştür.

Bayrakta daire biçiminde sıralanmış 12 yıldız vardır. Bu yıldızlar, sanılacağı gibi, birliğin üyelerini temsil etmezler. Her ne kadar 1952'de ele alınan bayrak projesinde, yıldızların birliğin üyelerini temsil etmesi düşünülmüşse de, bu tatbik edilememiştir. Çünkü II.Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'dan ayrılan Saarland, hem siyasi açıdan hem de ekonomik bakımdan Fransa'ya bağlanmıştı, Fransızlar da bölgenin Konseyde ayrıca temsil edilmesine ve bayrakta bir yıldızla simgelenmesi konusunda ısrar etmişlerdi. Ancak, Almanya bu isteğe karşı çıkmış, bunun üzerine üye ülkelerin bayraktaki yıldızlarla temsil edilmesi fikrinden hepten vazgeçilerek üye sayısı ile hiç ilgisi olmayan 12 sayısı üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

"Amiral". Deniz kuvvetleri paşasına verilen "Amiral" ünvanının kökeni nedir?

Sanılacağı gibi Amiral kelimesi Latin kökenli değil Arapça kökenlidir. Fransızlar bu kelimeyi Romalılar'dan, Romalılar da Araplar'dan almışlardır. Kelimenin kökeni, Arapça emr'den gelen amir'dir. Anlamı, "aşamalı bir düzende kendisine bağlı görevliler bulunduran"dır. Dolayısıyla amiral, amir-el-âli, "en büyük amir", "emir veren yüksek kumandan" anlamındadır.

Fend nedir? "Kadının fendi erkeği yendi" deyimi neyi anlatmak istiyor?

Fend= hile, desise, el altından yapılan oyun demektir. Bu nedenle fend, kadının akıllılığını, kurnazlığını veya kadının erkeğe olan üstün vasıflarını anlatan bir kelime olmaktan çok uzaktır. O halde, bu deyim "Kadın, söyleyeceği hakikat hilafı sözler, yapacağı hileli oyunlar sayesinde erkeği yener, onu alt eder" anlamındadır.

"Çığrından çıkmak" deyimindeki çığır nedir?

Çığır, eski Türkçe bir kelimedir ve dar, küçük yol demektir.
Böyle olunca, "Çığrından çıkmak" doğru, en uygun, en iyi olan yoldan çıkmak, sapmak, sapıtmak anlamına gelen Türkçe, eski bir deyimdir.
Ölü balık neden ters dönmüş bir vaziyette suyun yüzüne çıkar?

Balık ölünce, karnındaki yumuşak doku dekompose olmaya başlar ve neticesinde oluşan gaz, balığın karın boşluğunu doldurur.
Bir taraftan karın boşluğuna dolan yoğun gaz, sudan hafif olduğu için balığın karın tarafının yukarı doğru dönmesine sebep olurken, diğer taraftan da, daha çözülmeye başlamamış olan sırtındaki sert etin ağırlığı da, ölü balığın ters dönmesine etken olacağından, o da çaresiz, ters dönmüş bir vaziyette suyun yüzüne çıkar.

Kazalarda ve tehlikeli hallerde, yardım istemek için Mors alfabesi ile gönderilen S.O.S işareti hangi kelimelerin baş harfleridir?


Mors alfabesi ile yayınlanıp duyurulan yardım isteme işareti SOS, çoğunluk tarafından İngilizce "Save Our Soul" cümlesindeki kelimelerin baş harfleri olduğu sanılır. Bu nedenle yazılırken de, yanlışlıkla harflerin arasına nokta konur. Halbuki bu harflerin ne bu cümledeki, ne de başka kelimelerle ilgisi yoktur.
SOS'in uluslararası kabul edilip benimsenmesinin nedeni, bu işaretin Mors Koduyla yazılabilen ve yazılışı hatırda en kolay kalabilen harfleri simgelemesindendir. Çünkü Mors kodunda "S" harfi üç nokta ile ( . . . ), "O" harfi de üç çizgi ile ( - - - ) yazılır.

"Derdini Marko Paşa'ya Anlat" deyimindeki Marko Paşa kimdir?

Doğum tarihi bilinmeyen Marko Paşa 1888 yılında vefat etti. Asıl adı Marko Apostolidis olan bu Osmanlı hekimi Rum asıllıydı.
İlk ve orta öğrenimini Yunanistan'ın meyve bahçeleri ve bağlarıyla ünlü Syros Adası'nda yaptı. Sonra, ailesi ile birlikte gittiği İstanbul'da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'yi (Askeri Tıbbiye) bitirdi. Mezun olduğu yıl, cerrahi kliniği şefliğine atandı. İyi bir hekim olarak kısa sürede ün kazandı ve mirlivarlığa (Osmanlılar'da sancak beylerine verilen paşalık rütbesi) yükseltilen ilk hekim oldu. 1861'de Sultan Abdülaziz'in hekimbaşılığına getirildi. 1871'de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırlığı'na atandı. 1878'de, 2'nci Abdülhamit döneminde Meclis-i Ayan (Senato) üyeliği'ne getirildi. Kırımlı Aziz Bey'le birlikte Hilâl-i Ahmer* Cemiyeti'nin (Türkiye Kızılay Derneği) kurulmasında katkıda bulundu.
Marko Paşa çok sabırlı bir hekimdi. Hastalarını uzun uzun sabırla dinler, dertlerine tıbbi yönden yardımcı olmakla birlikte, onlara manevi huzur ve rahatlık vermeğe de özen gösterirdi.
Marko Paşa'nın bu ünü halk arasında iyice yayıldı ve zamanla, yakınmayı dinleyecek kimsenin olmadığını vurgulamak için söylenen "Derdini Marko Paşa'ya anlat" deyimi ortaya çıktı.
Not: Ahmer Arapça'dır. Anlamı kızıl, kırmızıdır.
Halka açık olan dükkan, mağaza ve binaların kapıları neden dışa doğru, yani sokağa doğru açılmalıdır?

Evet, halka açık olan dükkan, mağaza ve binaların kapıları dışa doğru, yani sokağa doğru açılmalıdır. Çünkü herhangi bir hengamede, yangında ya da benzeri bir karışıklıkta, bu gibi yerlerin süratle boşaltılması gerekir. Dolayısıyla, halkın sıkışmadan ve kargaşada ezilmeden bulunduğu yeri terk edebilmesi için, kapılar dışa doğru açılmalıdır. Birçok yabancı ülkede, bu kurala sadakatla uyulur.
Ne büyük gaflettir ki, ülkemizde buna önem gösterilmemekte ve maalesef bankalar, büyük alış-veriş mağazaları gibi birçok binada, bu gibi kapılar içe doğru açılır şekilde yapılmaktadır.
Evlerimizde ise durum farklıdır. Evlerimizde mekanın tahliyesi gerektiğinde ya da, örneğin bir yangın sırasında, kalabalık bir topluluğun itişmesi konu olmayacağı ve sadece aile efradının geri çekilmesi yeterli olacağından, kapıların içe doğru açılması sorun yaratmayacaktır. Ayrıca, evin normal menteşeyle takılan sokak kapısının içeriye doğru açılması da evin emniyeti bakımından zorunludur. Çünkü, şayet sokak kapısı dışarı doğru açılır şekilde monte edilseydi, hırsızların, kapı menteşelerinin pimlerini kolayca söküp, amaçlarına ulaşmaları mümkün olurdu.

Kutupların altında ne vardır?

Kuzey Kutbu, kısmen karalarla çevrili bir okyanusun ortasındadır. Altı denizdir. Akdeniz'in yaklaşık beş katı büyüklüğündeki Kuzey Buz Denizinin kalınlığı yer yer 30 metreyi bulan ve suyun üzerinde yüzen buzlarla kaplıdır. Kuzey Kutbu'na ilk olarak 1909'da, buzlar üzerinde köpekleriyle yolculuk eden ABD'li Robert Edwin Peary ulaşmıştır. ABD'nin nükleer denizaltısı Nautilus ise, 1958'de Kuzey Kutbu'nu buzların altından geçmiştir.
Güney Kutbu, sularla çevrili büyük bir kara parçası olan Antarktika kıtasındadır. Bu kutbun altı karadır. Ancak günümüzde dahi karanın durumu, buzulların oluşum süreci, buradaki iklimin dünyanın öteki bölgeleri üzerindeki etkileri gibi konular tam açıklığı ile bilinmemektedir.
Güney Kutbu, Kuzey Kutbu'ndan çok daha soğuktur.


Neden "Tahtaya vurmanın", nazar değmesini önlediğine inanılır?

Bu batıl inanç, çok tanrılı putperestliğin yaşandığı günlerde, insanların, iyilik cin ve perilerinin ağaçların içinde bulunduklarına inanmasından kaynaklanmaktadır.
Ağaca veya tahtaya vurmanın altında o kimsenin bu ruhani varlıklara seslenerek onların, kendisini veya yakınlarını, olası kötülüklerden korunmasını istemesi yatar.
Deve, Neden Hörgüçlüdür? (Erdoğan Sakman-Bütün Dünya)

Aynı aileden oldukları halde devenin hörgücü vardır da neden lamanın (Lama glama), alpakanın (Lama glama pacos), vikunyanın (Lama vicugna) ve gunakonun (Lama guanicoe) yoktur?

Hörgüç, yağ dokularından oluşan şişliktir. Erkek ve kadınlarda göbek, sırt ve kadınlarda uyluk, kalça yağ dokularının yayıldığı yerlerdir. İnsanlarda hörgüç kadar olmasa da yağ birikintilerinin birinci nedeni, yaşlanan hücrelerin aldıkları enerjiyi kullanamayıp
saklamalarıdır. Yaşlının gücü azalmıştır. Bu durumda yiyecek bulmak güç ve tehlikelidir. Bu yüzden gençlik dönemlerinde bir miktar besin depolamak gerekir. Vücudun yapısı gereği bu enerji ancak yağ dokularında ve yağ olarak saklanır.

Deve dışında kalan aile bireyleri, yarı ormanlık, çalılık ve geniş otlak alanlarda yaşarlar. Suya kolay ulaşabilirler. Su olmasa bile Güney Amerika’nın yüksek dağlarında alçalan
bulutlar, bitkiler üzerine damla damla yapışırlar. Buna karşılık, tek ve çift hörgüçlü (Camelus dromedarius ve Camelus ferus) develer hiçbir bitki bulunmayan çöller ve bunlara komşu alanlarda yaşarlar. Dolayısıyla Güney Amerika’nın deve ailesi üyeleri gibi bitkilerden su gereksinimlerini gideremezler.

Sanıldığı gibi deve, hörgüçlerinde su değil, yağ biriktirir. Devenin salgıladığı bir enzimle bu yağ istenildiği kadar ve istenildiği zaman parçalanır. Açığa çıkan hidrojen solumayla alınan oksijenle birleşerek yaşamsal önemi olan suyu oluşturur. Devenin bu özelliği insanlar tarafından iyice incelenip insan teknik diline çevrilebilirse, dağ başlarında bile yeterli su bulmak olanaklı olabilir.

Uzun süre su içemeyen devenin yağları hücrelerin kullanımı için gerekli suya nasıl dönüştüğü anlaşılırsa hem insanlar hiçbir yerde susuz kalmazlar hem insanlardaki istenmeyen yağların önüne geçilebilir.

"Başınız sağ olsun" Birisinin vefatı üzerine, onu teselli etmek için söylenen bu sözün anlamı nedir?

Bakın, "Başınız sağ olsun" demekle kastedilen neymiş.

"Biliyorum, kaybınız büyük, gayrı kabili telafi(telafi etmek mümkün değil), ama ölenle ölünmez. Başınızın sağlığını koruyun, çünkü bundan sonra iyi düşünüp, doğru karar verebilmeniz için başınız sağ olmalı, yani başınız sağlıklı ve sağlam olmalıdır."
Sayfa: 1 2 3