30-12-2007, 15:13
SONBAHAR YAPRAKLARI DÜŞÜYOR yollarıma bolca.. Sarıdan, turuncuya veyahut kızıla dönen ihtişamlı renkler.. Rüzgarın tınıları eşliğinde yaprakların valsi var şimdi etrafta.. Ahenk kuşatmış yine evreni.. Öğleden sonra başlayıveren sonbahar yağmuru, sabahki güneşe aldananları ıslatıyor şimdi yaramaz bir çocuk masumluğunda…
Kaçışan insanlara inat, şeffaf şemsiyemi alıp düşüyorum yollara, yeni yağmur kardeşleri edinebilmek ve dua toplayabilmek amacıyla.. Kulağımda güzel bir radyo programında Yusuf Aleyhisselam’ın öyküsü anlatılıyor ve ben yağmurun altında yeni kardeşlikler, dualar ve dostluklar gayesiyle yürüyorum sonbahar yaprakları düşmüş, sarı kaplı yollarda… Öyle güzel ki yağmurda yürümek.. o soğuk taşları ıslatan yağmur tanecikleri ayna etkisi yapıyorlar adeta ve gökyüzündeki güzellikler, ağaçların suretleri yansıyor taştan yollara..
Yağmurun ıslattığı parka nazır bir banktaki renkli objeler dikkatimi çekiyor önce.. ayaklarım çimenlerden ıslanır mı acaba diye kaygı duymaksızın yolu uzatıp, ıslanmış çimenlerin arasına döşenmiş taşların arasından gidiyorum bankın yanına dek renkli objelerin ne olduğunu merak ederek.. Banka yaklaşınca tatlı bir tebessüm kaplıyor içimi ve yüzümü usulca. Belli ki az evvel bu bankta iki kız çocuğu güzel bir evcilik oynamışlar lakin aniden bastıran yağmurdan muzdarip, annelerinin yada muhtemel bakıcılarının denetiminde oyunları yarıda kesilivermiş işte.. Bankın üzerindeki onlar için oldukça kıymetli olan oyuncaklarını toplayamamışlar bile..
Oysa küçükte olsa çocuklarda çıkmalı yağmur taneciklerinin altına.. Hem O Gül Nebi dahi yaımur yağınca göğsünü açıp çıkmıyor muydu dışarıya? Üstelik ashabı "Bunu niye yaptınız ya Rasulullah?" diye sorduğunda verdiği cevap da müthiş anlamlı değil miydi?. Şöyle derdi Muhammed Mustafa (sav): "Bu, az önce Rabbiyle beraberdi." Ya da "Bunun Rabbiyle ahdi yeni!"
O kadar yükseklerden, o kadar kuvvetli yerçekimine inat ağır ağır süzülen damlalar ancak, O'nun merhametinden dolayı böylesine yavaş süzülürler. Rabbleriyle yaptıkları ahid yeni olduğu için belki de bir çok yere şifa ve bereket götürürler. O yüzden yağmurda rahmet ve bereket vardır ve çocuklar da bu bereketten mahrum kalmamalıdır. Her çocuğun gül siması ve şeker yanakları en azından bir iki rahmet damlacıyla tanışmanın bahtiyarlığını yaşamalıdır.. Üstelik yağmurla kardeşlik kurmak en çok masum meleklere, çocuklara yakışır zannımca..
Neyse efenim, yağmur gibi rahmet saatlerinde Dua Avcılığı yaparak ne kadar şemsiyesiz bayana rastladıysam yolumun üzerinde eşlik ettim kendilerine, Müslüman kardeşliği niyetine.. Kimisinden samimi bir dua, kimisinden içten bir Allah razı olsun kelamı.. Kimisinden de saygılı bir teşekkür aldım mutlulukla.. Yağmur altında aciz kalan istisnasız herkes samimi ve mütebessüm bir şemsiye paylaşımını kabul etti bitereddüt..
Kimisi öğrenciydi, kimisi yaşlı ve tonton bir teyze.. Kimisi sır vermedi kendine dair biraz daha mağrurdu duruşları ama yine de aynı şemsiye altındaydık işte. Tıpkı aynı gök kubbede oluşumuz, aynı yıldızları görüşümüz aynı havayı soluklamamız gibi.. Aynıydık her şeye rağmen; etten, kandan, kemikten… En nihayetinde bir avuç topraktan..
Bundandı belki de suya olan düşkünlüğümüz ve muhtaçlığımız.. Açtık aslında güvene ve kardeşliıe.. İşte o yüzden ben, ne zaman yağmur yağsa vakit bulup bir yerlerden ya da ödünç alıp o kıymetli vakti diğer mühim işlerimden yağmur tanecikleriyle kucaklaşmak ve yağmur kardeşleri edinmek, dua toplamak için dışarı çıkıyorum hemen…
Biliyorum ki yağmur vesilem, yapraklar yoldaşım, şemsiyemi paylaştıklarım yepyeni yağmur kardeşlerim, yeni gönül tanışıklıklarım için...
Öznur Çolakoğlu
Kaçışan insanlara inat, şeffaf şemsiyemi alıp düşüyorum yollara, yeni yağmur kardeşleri edinebilmek ve dua toplayabilmek amacıyla.. Kulağımda güzel bir radyo programında Yusuf Aleyhisselam’ın öyküsü anlatılıyor ve ben yağmurun altında yeni kardeşlikler, dualar ve dostluklar gayesiyle yürüyorum sonbahar yaprakları düşmüş, sarı kaplı yollarda… Öyle güzel ki yağmurda yürümek.. o soğuk taşları ıslatan yağmur tanecikleri ayna etkisi yapıyorlar adeta ve gökyüzündeki güzellikler, ağaçların suretleri yansıyor taştan yollara..
Yağmurun ıslattığı parka nazır bir banktaki renkli objeler dikkatimi çekiyor önce.. ayaklarım çimenlerden ıslanır mı acaba diye kaygı duymaksızın yolu uzatıp, ıslanmış çimenlerin arasına döşenmiş taşların arasından gidiyorum bankın yanına dek renkli objelerin ne olduğunu merak ederek.. Banka yaklaşınca tatlı bir tebessüm kaplıyor içimi ve yüzümü usulca. Belli ki az evvel bu bankta iki kız çocuğu güzel bir evcilik oynamışlar lakin aniden bastıran yağmurdan muzdarip, annelerinin yada muhtemel bakıcılarının denetiminde oyunları yarıda kesilivermiş işte.. Bankın üzerindeki onlar için oldukça kıymetli olan oyuncaklarını toplayamamışlar bile..
Oysa küçükte olsa çocuklarda çıkmalı yağmur taneciklerinin altına.. Hem O Gül Nebi dahi yaımur yağınca göğsünü açıp çıkmıyor muydu dışarıya? Üstelik ashabı "Bunu niye yaptınız ya Rasulullah?" diye sorduğunda verdiği cevap da müthiş anlamlı değil miydi?. Şöyle derdi Muhammed Mustafa (sav): "Bu, az önce Rabbiyle beraberdi." Ya da "Bunun Rabbiyle ahdi yeni!"
O kadar yükseklerden, o kadar kuvvetli yerçekimine inat ağır ağır süzülen damlalar ancak, O'nun merhametinden dolayı böylesine yavaş süzülürler. Rabbleriyle yaptıkları ahid yeni olduğu için belki de bir çok yere şifa ve bereket götürürler. O yüzden yağmurda rahmet ve bereket vardır ve çocuklar da bu bereketten mahrum kalmamalıdır. Her çocuğun gül siması ve şeker yanakları en azından bir iki rahmet damlacıyla tanışmanın bahtiyarlığını yaşamalıdır.. Üstelik yağmurla kardeşlik kurmak en çok masum meleklere, çocuklara yakışır zannımca..
Neyse efenim, yağmur gibi rahmet saatlerinde Dua Avcılığı yaparak ne kadar şemsiyesiz bayana rastladıysam yolumun üzerinde eşlik ettim kendilerine, Müslüman kardeşliği niyetine.. Kimisinden samimi bir dua, kimisinden içten bir Allah razı olsun kelamı.. Kimisinden de saygılı bir teşekkür aldım mutlulukla.. Yağmur altında aciz kalan istisnasız herkes samimi ve mütebessüm bir şemsiye paylaşımını kabul etti bitereddüt..
Kimisi öğrenciydi, kimisi yaşlı ve tonton bir teyze.. Kimisi sır vermedi kendine dair biraz daha mağrurdu duruşları ama yine de aynı şemsiye altındaydık işte. Tıpkı aynı gök kubbede oluşumuz, aynı yıldızları görüşümüz aynı havayı soluklamamız gibi.. Aynıydık her şeye rağmen; etten, kandan, kemikten… En nihayetinde bir avuç topraktan..
Bundandı belki de suya olan düşkünlüğümüz ve muhtaçlığımız.. Açtık aslında güvene ve kardeşliıe.. İşte o yüzden ben, ne zaman yağmur yağsa vakit bulup bir yerlerden ya da ödünç alıp o kıymetli vakti diğer mühim işlerimden yağmur tanecikleriyle kucaklaşmak ve yağmur kardeşleri edinmek, dua toplamak için dışarı çıkıyorum hemen…
Biliyorum ki yağmur vesilem, yapraklar yoldaşım, şemsiyemi paylaştıklarım yepyeni yağmur kardeşlerim, yeni gönül tanışıklıklarım için...
Öznur Çolakoğlu