30-12-2007, 15:17
![[Resim: 00098777.jpg]](http://http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/10/12/00098777.jpg)
istanbul’un fethinin yıldönümü 29 Mayıs’ı geride bırakırken; büyük fethe ait zihnimde asla geri bırakamayacağım, iki muhteşem sahne var… Sultan Fatih, beyaz atına binmiş, ordusunun önünde istanbul’a giriyor. Yanında onu yetiştiren Akşemseddin, Molla Hüsrev ve Molla Gürani…Orduyu karşılayan şehir halkı yol boyunca dizilmiş, ellerindeki çiçek demetlerini padişaha sunmak için yaklaşıyor. şehir ahalisi beyaz sakalıyla, ağır duruşuyla Akşemseddin’i padişah sanıp çiçekleri ona sunmaya çalışıyor. Ak Hoca atını geri çekip göz ucuyla fatih’i göstererek; “Sultan Mehmet odur, çiçekleri ona veriniz” diyar. Fatih Sultan Mehmet, çiçeklerle kendisine doğru yürüyenlere hocası Akşemseddin1i göstererek; “Gidiniz, çiçekleri gene ona veriniz. Sultan Mehmet benim ama o benim hocamdır!” diyor.
Yine, Sultan Fatih istanbul’un fethinden sonra tarihe altın harflerle yazılmış şu muazzam kelamı ediyor; “istanbul’u aldığıma değil, Akşemseddin gibi bir hocanın talebesi olduğuma seviniyorum!”. Dünya tarihinde çağ açıp, çağ kapatacaksınız ama bununla değil de hocanızla gurur duyacaksınız. Gerçek fatihliği maddede değil manada arayacaksınız. işte edep, işte Anadolu’nun asil ruh ve fikir kumaşı… Bir de şimdilerde medyaya yansıyan eğitim kurumlarımızın görüntülerini düşünelim. içerde öğrenci öğretmeniyle dalga geçiyor, okul kapılarının önünde uyuşturucu satılıyor, öğrenciler birbirlerini öldürüyor, okul tuvaletlerinde alemler yapılıyor falan filan…
Artık hayretler içindeyim…Hz. Mevlana’dan bir tek beyit bile bilinmiyor ama popüler şarkıların hepsi dudaklarda…Tarik Buğra’dan, Peyami Safa’dan, Kemal Tahir’den bihaberiz ama ‘You Tube’u iyi tanıyoruz. Nazım Hikmet denildiğinde ‘komünist’, Necip Fazıl denildiğinde ‘faşist’ diyecek kadar tek kelimelik zihin dağarcığımız olmasına rağmen, X şarkıcının tüm albüm isimleri ezbere söyleniyor. Baba Erenleri tanımıyoruz ama Liverpool’un ilk onbirini sayacak derecede bilgi sahibiyiz… Kolektif planda bir vizyonumuz olmasa da vizyon filmlerini yakından takip ediyoruz. Dedemizin babasının ismini bilmeyiz ama sinema yıldızlarının burçlarını bilecek kadar da kendileriyle içli dışlıyız.
Neden biliyor musunuz? çünkü bize Mevlana’yı, Yunus Emre’yi anlatmadan; jean-Jacgues Rousseau ile insanlık, Victor Hugo ile sefiller edebiyatı yaptılar. Fatih’i, Akşemseddin’i, Ulubatlı Hasan’ı öğretmeden; televizyon dizilerinde sanal kahramanları izlettiler. Itri’den, Münir Nurettin Selçuk’a kadar herkesi bilinçlerde susturup, popstar alaturkalar icat ettiler. şeyhi Ekber Muhiddin Arabi’yi, imam Gazali’yi okumadık ama ondan ondan çaldığı fikirleri ters düz ederek yazan Paulo Goelho’nun ‘Simyacı’sı bu ülkede bol miktarda satın alındı. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’ye, “insanı yaşat ki devlet yaşasın!” diye ihtarda bulunan şeyh Edebalı’nın vasiyetini ezberletmeden; 36-42 kuzey paraleli, 26-45 doğu meridyeni üzerinde bulunan yurdumun coğrafi koordinatlarını ezberlettiler. şimdi ne mi oldu? Kaybolduk! Gerçi madden buradayız, koordinatlarımızdayız, lakin ruhen kaybolduk… Sahi, çok geç olmadan, bizi biz yapan ruh motiflerimizi ‘Google’da arasak bulur muyuz?
Genç dergisi- 2007