MUBAREK MEHMET ZAHİT KOTKU Hazretlerinin sohbeti - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Dini Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: İslam Tarihi (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=202) +---- Forum: İslam Önderleri (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=203) +---- Konu: MUBAREK MEHMET ZAHİT KOTKU Hazretlerinin sohbeti (/showthread.php?tid=10497) |
MUBAREK MEHMET ZAHİT KOTKU Hazretlerinin sohbeti - münacat - 25-08-2008 Mehmed Zahid Kotku Rh.A 27 Haziran 1980 - İskenderpaşa Camii Abdülhàlik-ı Gucdüvânî Hazretleri, Nakşî Tarikatı'nın asıl piridir. Nakşilik ile arasında beş şeyh geçmiştir. O beş şeyh, bu Abdülhàlik-ı Gücdüvânî'den intikal eden Nakşîliği meydana koyamamışlardır. Ancak bu nasib, Nakşıbend Muhammed Bahâeddin Hazretleri'ne nasib olmuş. O, Abdülhàlik-ı Gucdüvânî'yi de görmemiştir. Görmediği halde ruhen, mânen ona bu dersi telkin etmiş... Kendisine de telkin eden Hızır Aleyhisselâm... Kendisini havuza sokmuş, suyun içine batırmış. "Şimdi, Allah de bakayım!" demiş. Suyun içinde, tabiatıyla ses çıkmaz. Ses çıkmayınca içinden diyecek tabiatıyla... "Ha, işte bunu dışarda da böyle yap!" demiş. Bu şekilde zikir, beş şeyh arkasından Nakşıbend Muhemmed Bahaeddin Hazretleri'ne nasib olmuş. O da, bu nasibi talim etmiş bizlere... Bugüne kadar da elhamdü lillâh cârî olmaktadır. Bu zatın bu tarikatının da, 11 tane kaidesi var. Yani bu tarikat, 11 esas üzerine kurulmuştur. Mâlûm ya, binaların kuruluşunda temeller var. Bu temeller olmasa, bina az zamanda göçer. Binanın temeli atılması lâzım! Temelin de sağlam olması lâzım! Onun için bu 11 esas, 11 temel üzerine oturmuştur. Bunun birisi, ilk dersi vukùf-u zamânî'dir. Vukùf-u zamânî... Biz bugün çok aldanmış durumdayız. Gaflet içindeyiz. Derviş olmayı isteyen çok... Her tarafta bunları talim eden de çok... Fakat gàyeden hep uzak!.. Gaye, Allah demek ise de, o gayenin kökü Allah-u Teàlâ'nın huzurundan ayrılmamaktır. Vukùf-u zamânî ki, zaman an demektir. Dakika değil saniye değil, an... Bir an içerisinde, insan çeşitli kılıklara girebiliyor. Binâen aleyh, o anın nasıl geçtiğine bak!.. Hayırla mı geçti, şerle mi geçti?.. Hayırla geçtiyse, şükret Allah'a. Eğer gafletle ve hayırsız bir şekilde geçtiyse, onlara da nedamet ve pişmanlıklarla tövbe ve istiğfar eyle!.. Onun için, büyüklerimizin hepsi --Nakşıbend Hazretleri de bunun içinde-- diyorlar ki: "Bu, amelleri hesab etmektir." Her gün ve her akşam amellerini teraziye koy... Yâni 24 saatte yaptığın işleri teraziye koy, ölç... Bakalım ne yaptın? Hayırlı işler mi yaptın, yoksa zararlı işler mi yaptın?.. Bunu ölçmekle hepimizi mecbur tutuyor. Bunu ölçmedikçe ve buna yapamadıkça dervişlikten uzaksın sen! Allah demek; o boynumuzun borcu... Tesbih çekmek; boynumuzun borcu... İşte, namazlarımızda olduğu gibi. Fakat asıl anını boş geçirme!.. Gafletle geçirme!.. Allahsızlıkla geçirme anını... Her an gönlün Allah ile olsun. Elin işte olur, dilin sözde olur, kendin vazifende olursun... Fakat gönlünü Allah'tan ayırma!.. Netice buna bağlanıyor. Her an için, Allah-u Teàlâ'nın huzurunda olduğunu bil!.. Çünkü o diyor ki: "Ben seninleyim, ben sizinle beraberim! Nerede olursanız olun, ben sizinle beraberim!" (Ve hüve meaküm eyne mâ küntüm) "Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir." Bunu diyen Allah-u Celle ve A'lâ... Sûre-i Hadid'de ve başka ayetlerde de mevcut. Cenâb-ı Peygamber de diyor ki: "--İmanın en efdali, en güzeli, Allah'ın seninle olduğunu bilmendir." Sen bil ki, Allah seninledir, görüyor, biliyor. Her işine vakıf. Kaçacak bir tarafımız yok!.. Bunu bildiğimiz halde de, ne kadar kabahat ettiğimiz gözümüzün önünde... Bu da bizim gafletimizin bir eseri. Allah cümlemizi bu gafletten uyandırsın... Onun için müslümana lâzım olan, uyanık olması ve her anını değerlendirmesi... "Benim bu anım nasıl oluyor da boşa gidiyor? Niçin Allah'a yarar bir iş yapamadım? Niçin Allah'ın kullarına yarar bir iş yapamadım?.." diyerekten üzülmesi lâzım!.. İşte bu akşam, bunun en güzel bir nümûnesi. Allah hepimizi uyandırsın da, bu akşamın kıymetini bilip... Bunu bilmeyen yok, biliyoruz hepimiz. Kitaplarda yazılı bunlar... Okuyanlar çok, fakat tatbik edenimiz yok!.. Zamanlarımız boşa gidiyor, gafletle kayboluyor. Bundan dolayı mes'ulüz. En kıymetli şey nefesimiz, en kıymetli varlığımız nefesimizdir; milyonlar kaybolsa zararı yok... Dün bir yerdeydim, çok üzüldüm. O gittiğim evin önüne evler yapılmakta, kooperatif evleri... "--Kaç para bunlar?" dedim. "--Bir tanesine 25 milyon..." dediler. Dedim: "--Topu mu?.." "--Yok, yok; bir katı!" dediler. "Gittik sorduk, alımkâr olduk. Bir katının 25 milyon lira olduğunu ve bunların da kâmilen satıldığını, yalnız bir daire kaldığını söylediler." dediler. Şaşırdım kaldım. Allah affetsin... Demek bizde milyonlar çok... Milyonların da kıymeti yok.. Lâzım olan insanın anını bilip, Allah'ın huzurunda olduğunu bilip, Allah'a yarar iş yapabilmek... Allah'ın sevdiği ve razı olduğu bir kul olabilmek... Yoksa hepimiz geldik, hepimiz gideceğiz. Buna kimsenin şüphesi yok... Geldik; nasıl geldiysek öylece gideceğiz. Bu gün mü, yarın mı; o da belli değil. İnsanın daima hazırlık içerisinde olması lazım!.. Onun için bu, Abdülhàlik-ı Gücdüvânî Hazretleri'nin hepimize olan nasihatlarından bir tanesi... Onu kitap arasında arayıp bulmak zor. İnşâallah bir kağıt içerisine yazalım da, biraz da izah yapalım; hepimiz o kağıttan istifade edelim!.. Bazıları işimize gelmez bugün bizim. Çünkü, refah ve saadetin meftunuyuz. Yaşayalım, nasıl yaşarsak öyle yaşalım... Bu yaşayışımıza keder gelirse, o bizim için büyük bir zarar. Halbuki, büyüklerimiz de bunun aksini istiyorlar bizden. Refah yok... Peygamber SAS, ömründe rahat görmemiş. Binâen aleyh diyor ki, hepimize hitâben: "--Oğlum! Tahsil-i ilm eyle!.." İlmin kökü Kur'an-ı Azimüşşan'dır. Diğer ilimlerin hepsi ondan dağılmış teferruat, dallar budaklardır. Dalıyla budağıyla uğraşacağına, Allah'ın kitabıyla uğraş da onu öğren. "--Fakat tahsil-i ilmin yanında edebi de öğren!" diyor. Edepsiz olan tahsil fayda etmez insanlara. Bugünkü tahsil-i ilimde --gerek teferruatında olsun, gerek esasında olsun-- edep yok!.. Edep olmayınca, ilimden fayda olmaz. İlmin faydası edebe bağlıdır. Üçüncüsü de: "--Takvâyı öğren evlâdım!" diyor. Takvâ sahibi ol!.. Allah'tan korkuyu öğren! Bir polisin yanında, bir jandarmanın yanında, yahut bir şahsın yanında, bir kabahat yapmağa insan utanır, görürler diyerekten sıkılır. E, Allah-u Teàlâ'nın gördüğünü bilmez mi insan?.. O fenalığı yaparken, beni Allah görüyor diyemez mi insan?.. Bunu biliyor pekalâ... Ama, gaflet gözleri kapatıyor, bakıyorsun o fenalığı da işliyor. Onun için, Cenab-ı Hakk'a bu akşam çok yalvaralım da bize uyanıklık versin Allah... Bu üç şeyi söyledikten sonra da diyor ki: "--Oğlum!.. Geçmiş olan, selef dediğimiz Peygamber Efendimiz zamanındaki ve ondan sonraki olan tabiin devrindeki insanların hareketlerini öğren! Tetebbû et eserlerini!.. Onlar nasıl çalışmalar, nasıl mücahedelerde bulunmuşlar; nasıl ibadetlerde gayret göstermişler?.. Onlara uymağa çalış. Bid'atlerden kork, kaç... Bid'atlerden çok sakın!" Nelerdir bid'at onu öğren... Giyiminde kuşamında, evinde, ve sair hat ve harekâtında Avrupa'yı değil, İslâm'ı taklid ederek yaşa!.. Avrupa'yı taklid ederek yaşamak kolay; paralar da çok... Fakat, İslâm'ı taklid ederek yaşamak zor. "--Bununla beraber ilm-i hadis ve ilm-i tefsiri de çok oku! Tetebbû eyle onları!.. Kendini onlara uydurmağa çalış!" NASİHATLERİ (2) Bu risâle şeyhler şeyhi, pirler sultanı, veliler kutbu, ulu makamlar, yüksek kerametler, gayb aleminden gelen vâridat ve kudsî keşifler sahibi, Hàce Abdülhàlik-ı Gucdüvânî (Kaddesallàhu rûhahül-azîz) tarafından, özlü sözler halinde, tarikat mensublarından bir müride emir buyrulmuş nasihatlerini ihtivâ eder. Bahis konusu müridin, Hàce Evliyâ-i Kelân olduğu nakledilir. Kim bu ince vasıflarla sıfatlanırsa, ma'rifet çeşmesinden bir damla onun canı dimağına akar ve ebediyyete kadar mest-i ilâhî olur. Müridlerin uyanıklarının hepsi bu cinsten bir mestliğe dalmışlardır. Yâ Rab, pâk kullarının canlarına açtığın o esrârdan, bir koklam da biz bîçârelerin canına nasîb eyle!.. AbdÜlhÀlİk-i GucdÜvÂnÎ Hazretlerİ'nİn Nasİhati Hazreti Şeyh KS, her tarikat mensûbuna önce takvâyı emretmiştir. Çünkü, tarikate sülûk edenlerin ilk makamı takvâdır. Buyurdular ki: 1. Ey oğulcağızım! Sana vasiyet ederim ki, takvâyı kendine şiar edinesin! İbadet cinsinden vazifelerine sımsıkı sarılasın! Ahvâlini kontrol edesin! Dâimâ, hatâlardan korku halinde olasın! 2. Allah'ın (CC) hukukunu ve Rasûl-ü Ekrem SAS Hazretleri'ne olan borcunu ödeyesin! Anne-babanın, bütün şeyhlerinin hukukunu gözetesin ki, Hak Teàlâ da seni hıfz eyleye... 3. Senin üzerine bir vecibe olsun ki, Kur'an-ı Kerim okumayı aslâ bırakmayasın! İster zàhiri, ister bâtını olsun, hep Kur'an'da gözet ve oku! Gizli veya âşikâr, Kur'an'ı ibret ve tefekkürle kan ve gözyaşlarıyla oku! Her bir hâlini Kur'an'a döndür ve benzet! Zîrâ halk içinde Cenâb-ı Hakk'ın hucceti Kur'an'dır. 4. İlim öğrenmekten bir adım uzak kalma! Fıkıh ve hadis ilmini öğren! Câhil sofulardan uzak ol ki onlar, din yolunun hırsızları ve müslümanlığın yol kesicileridir. 5. Üzerine borç olsun ki, sünnet-i şerifeye sımsıkı sarılasın ve selef-i sàlihînin imamlarının yoluna gidesin! Çünkü, dinde yeni çıkan her şey sapıklıktır. 6. Gençlerle, kadınlarla, ehl-i bid'atle, zenginlerle sohbet etme! Çünkü senin dinini alıp götürürler. 7. Dünyalıktan iki somuna razı ol ve helâl ye ki, bütün hayırların anahtarı budur. Haramdan uzak ol! 8. İnsanlardan kaç ve fukara ile sohbet eyle! Kendi tenha mahallinde otur ki, seni ateş yakmasın. 9. Helâl giyin ki, ibadetlerin tadına erebilesin! 10. Allah'ın celâlinden daima kork ve unutma ki, bir gün hesab mahallinde ayakta durdurulacaksın. 11. Gece ve gündüz çok namaz kıl ve cemaati terk etme; amma, imam veya müezzin olma! 12. Kıballere, kitap sayfalarına adını yazma! Mahkemelerde zaruret olmadan bulunma! Sultan ile sohbet etme! Büyüklerin nasihatlarından dışarı çıkma! Arslandan kaçar gibi insanlardan kaç! 13. Üzerine borç olsun ki, az şöhretli olasın! Dindarlığın herkesin diline düşmesin. Yine üzerine borç olsun da seyahat et ki, nefsin hor olsun. 14. Şeyhlerin gönüllerini gözle ve dikkat eyle! Hânegâh inşa eyleme, hânegâhda oturma! 15. Birinin medhiyle mağrur veya kötülemesiyle gamlı olma. Halkın medhi de, zemmi de, nazarında aynı olmalıdır. Halkla iyi huyla geçim eyle. 16. Üzerine borç olsun, edebli ol. Bütün halka, onların küçük veya büyüğüne merhamet eyle. Yine üzerine borç olsun ki, gülmeyesin; çünkü, gülmek gaflettendir ve gönlü öldürür. Hazret-i Muhammed SAS Hazretleri buyurmuşlardır ki: "--Benim bildiğimi siz bilseydiniz, az güler çok ağlardınız!" 17. Allah'ın mekrinden emin bir hal takınma! Fakat onun rahmetinden ümid de kesme! Havf ve recâ arasında yaşa ki, tarikat saliklerinin makamı budur. Bazan havf, bazan da recâ... 18. Yine Şeyh KS buyurdu ki: Ey oğulcuğum! Şeyh, müridin babası gibidir. Hattâ oğluna babasından daha da şefkatlidir. Çünkü onu Allah'a yakınlık makamına erdirir. 19. Gücün yeterse kadı olma! Çünkü o zaman dünyanın tàlibi olursun ve dünyayı taleb ederken, din elinden gider. Nefsin müştak ise, daima mücâhedede ol! Dâimâ ahiretin gamını çek, ölümü çok hatırla! 20. Başkanlık isteyici olma ki, kim başkanlık severse, ona tarikat salikidir demek lâyık olmaz. 21. Üzerine borç olsun, daima oruç tut; çünkü oruç insanı mahfuz tutar. 22. Fakr içinde pâkize ol! Dünyadan perhizkâr ve ahirete râgıb ol! Dindar ve vefâlı ol! Fakih, alim ve sabit-kadem ol! 23. Allah CC yolunda, şeyhlere hem mal, hem beden ve hem de can ile hizmet et! Onların seyir ve sülûküne ihtimam göster. Şeyhlerden ne görürsen inkâr etme; (şeri'ate muhalif olması hali müstesnâ), çünkü inkâr edersen, şeyhlerden bir şey elde edemezsin! 24. Devlet adamlarının kapısından bir şey isteme! Yarın için azık biriktirme! Allah'ın rızka kefil olduğuna güven. Çünkü Kur'an'da buyruluyor ki: "Vema min dàbbetin fil ardı illâ alâ'llahi rızkuha" (Hûd 6) [Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir.] 25. Tevekkül makamına ayak bas ki, Allah-u Teàlâ buyurur: "Ve men tevekkelalâ'llahi fehüve hasbühü" (Talak 3)"Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona kâfî gelir." Bilesin ki, rızık bölüşülmüştür. Allah sana ne vermişse, halka bezl eyle! 26. Buhül ve hasedden uzak ol; çünkü, cimrilik ve kıskançlık, yarın Cehenneme atılacaktır. 27. Dış görünüşünü süsleme ki, dışı süslemek, için harablığının alâmetidir. 28. Allah'ın va'dine güven! Bütün yaratıklardan ümid ve tama'ı kes; onlarla ünsiyet etme! Doğruyu söyle ve korkma! Dâimâ Hak ile beraber ol, mahlûkattan kimseyle sohbet etme; Allah-u Teàlâ'dan uzak düşersin! 29. Üzerine borç olsun ki, kendi nefsinin ihtiyacı peşinde ol! Kendi nefsini aziz tut; çünkü seni taşıyıcıdır. 30. Dilini tut, halka daima nasihat eyle! 31. Sana borç olsun ki, yeme ve içmeyi azalt! Az uyu ve az söyle! Yemeğe muhtaç olmadıkça asla bir şey yeme ve mâzeret olmadan asla söz söyleme! Uyku sana galebe çalmadıkça uyuma ki, bir miktar uyuduktan sonra namazı daha dürüst ve daha çok kılarsın. 32. Semâ' meclisinde çok oturma ki, zamanla semâ' çok nifak çıkarır. Semâ' bir çok gönlü öldürür. Semâ'ı inkâr da etme ki, semâ'ın erbabı çoktur ve semâ' revâ değildir; ancak bir kimseye ki, gönlü diri, kendi ölü ola... Kimde ki, bu hàlet bulunmaz; oruç ve namazla meşgul olursa daha uygundur. 33. Gönlün dâimâ gamlı, gözün yaşlı, amelin hàlis, duan mücâhede, elbisen yıpranık olmalıdır. Arkadaşların derviş, evin mescid, malın fıkıh, zînetin zühd, munîsin ulu Rabbin olmalıdır. 34. Kendisinde şu beş hasleti bulmadığın kimseyi arkadaşlığa kabul etme; 1) Ahireti dünyaya tercih etmeli. 2) İlmi dünya ameline tercih etmeli. 3) Horluğu rağbetliliğe tercih etmeli. 4) Gizli ve aşikar ameli gözetici olmalı. 5) Ölüme hazırlıklı olmalı. 35. Yine buyurdu ki: Ey oğulcağızım! Seni dünya mağrur etmesin, aldatmasın. Üzerine borç olsun ki, halvette yalnız olasın, kırık gönüllü olasın, Tâ keramete nâil oluncaya kadar Allah korkusunda müstağrak olasın. Dünyadan uzak şöyle yaşa ki, yabancı bir ülkede sanki gurbettesin. Dünyadan soyulmuş ve pâk ol ve tertemiz dışarı çık! Çünkü yarın hangi tàifeden olacağını bilemezsin. 36. Yine buyurdu ki: Ey oğulcuğum! Bu zikrettiğim vasıflara dikkat et ve ezberle! Ben yakınlarımdan öğrendiğim ve işlediğim gibi, sen de bunları katında tut ve işle ki, Hak Teàlâ da sana dünya ve ahirette nazar kıla... Bu zikredilen evsaf, müridlerden birinde zàhir olursa, ona şeyhlik verilmesi lâyık olur. Kim onları tahakkuk ettirirse, ona maksad hasıl ve maksud elde edilmiş olur. Fakat, bu mertebe herkese değmez. Hàce Evliyâ-i Kelân diyor ki: "Şeyhim bunları söyledikten sonra elimi tuttu ve son olarak şöyle dedi: '--Sana vacibdir ki, yaşadığın müddet benim mescidimde bulun! Terk edersen, özrün apaçık ve meşrû özür olsun." (1) Mehmed Zahid KOTKU'dan Özel Sohbetler, Seha Neşriyat, İstanbul 1993, s. 363-369. (2) Tasavufî Ahlâk-1, Seha Neşriyat, İstanbul 1999, s. 181-186. |