Namazın Hikmeti ve Önemi - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Dini Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: Genel İslami Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=130) +---- Forum: (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=225) +---- Konu: Namazın Hikmeti ve Önemi (/showthread.php?tid=3786) |
Namazın Hikmeti ve Önemi - paraderevolt - 27-11-2006 Yaradan'a tapınma ve kulluk, insanın doğa ve donanımında mevcut olan güdülerden olup her zaman farklı alanlarda ve de farklı olaylar karşısında kendisini gösterir, tezahür eder. Özel anlamıyla ibadet etmeleri istenen varlıkların yaratılış felsefesi de budur aynı zamanda. Bu gerçek, Kur'an'da şöyle açıklanmıştır:"Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet kulluk etsinler diye yarattım. Ancak insanın fıtratında olan bu güdü; çevre, gelenek, eğitim, öğretim, kültür ve sosyal yaşam şartlarından etkilenebilir. Dolayısıyla bu fıtri eğilimin gerektiği şekilde yönlendirilebilmesi için yüce Allah,peygamberler ve onların aracılığı ile de kitaplar göndermiştir. Yüce Allah, konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Andolsun biz, her millet içinde, 'Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının' diye elçi gönderdik. Bu ayetten de anlaşıldığı üzere ilahî elçiler, insanların, doğru yolu göstermek, onların ibadete layık olmayan varlıklara kulluk etmelerine doğru yolu göstererek engel olmak ve de bu kulluğu Yaradan'a yönlendirmekle yükümlüdürler. Ayrıca ibadetlerin şekil ve içeriğin ihtivasını belirlemek de peygamberlere dönük bir vazife olmuştur her zaman. Bu da ibadetlerin saptırılmaması ve insanların tasarrufundan korunması için bir ek tedbir olarak uygulanmıştır. Tapınma güdüsü ve fıtri donanımın yanlış yöne sapmaması ve aynı zamanda da sahip olduğu içeriğini kaybetmemesi için, insanlara örnek olarak gösterilen ilahî önderlere uymak ve yaşam tarzlarını örnek almak bir zorunluluktur. Aynı zamanda bu, Kur'an'ın da emridir. Kur'an-ı Kerim peygamberleri örnek alınması gereken önderler olarak tanıtmıştır insanlık alemine. Bu güdünün insan fıtratına yerleştirilmesinin sebebi ise, insanın bir kul olarak mabud huzurunda vazifesini yerine getirmesidir. İnsanın kul olması ve Allah'ın da vasfı mümkün olmayan yüceliği, O'nun huzurunda boyun eğmeyi gerektirir. Bir taraftan Allah'ın her şeyden müstağni olması, ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaması, ve diğer taraftan ve her şeyin hayatını varlıklarını sürdürmede bile Allah'a muhtaç olanması ve bütün varlıkların O'na yönelmesi, ibadet ve kulluğu kaçınılmaz kılar. İnsanın yaşam, düşünce ve kullanım alanında ihtiyaç duyduğu ve duyacağı her nimeti insana bahşedenin Yüce Allah olması da, insanın ibadet etmesini gerektiren sebeplerden bir diğeridir. Kısacası, nimet vasfı taşıyan her şey şükretmeyi gerektirir. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Öyleyse, kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kâbe'nin Rabbine kulluk etsinler. İşte bu şükretmenin İslam dininde, nasıl bir şekil ve içerikle gerçekleştirilmesi gerektiği, Peygamberimizden ve Ehlibeyti'nden rivayet edilen hadislerde belirtilmiştir. Zaten elinizdeki kitabın konusu da bu teşekkürün nasıl yerine getirilmesinin bir boyutunu içermektedir; namaz boyutunu. İslam dini, insan yaşamının sosyal, kültürel, siyasal, ekonomi, ailevi vb. alanlarına olduğu gibi ibadi alanına da ışık tutmuştur. Her ne kadar ibadetlerde asıl göz önünde bulundurulması gereken, Rabb'ın rıza ve hoşnutluğu ise de, ibadetlerin insanı olgunlaştırdığını da unutmamak gerekir. Bu olgunlaşma ilk etapta dünyada kendini gösterecek ve insana takva gücü verecektir. Takva sahibi insan, O'na ve insanlara karşı bütün sorumluluklarını tam bir içtenlikle yerine getirecektir. İbadetlerin bu özelliğe sahip olduğuna, Kur'an-ı Kerim'in, ibadetleri farz kılan ve yapılmasını emreden ayetlerinin hemen sonunda kısa bir cümle ile vurgu yapılmıştır. Şu ayet örnek gösterilebilir: "Ey inananlar! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi takvalı olmanız için size de oruç farz kılındı... Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır. Kur'an'ı açıklamakla görevli olan vazifesi taşıyan İslam Peygamber efendimizin(s.a.a) ve Ehlibeytinin (hepsine selam olsun)hadislerinde, namazla ilgili ayetlerin yorumunda çok ince bazı gerçeklere vurgu yapılmıştır. Örnek olması ve düşünce ufkumuza ışık tutması amacıyla namazın hedef, önem, netice ve özelliği hususunda, sözü Kur'an'a ve hadislere bırakıyoruz: 1- Namaz, Allah'ı anma vesilesidir. Nitekim yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur beden başka. O hâlde bana kulluk-ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir. Yine bir başka ayette şöyle buyurmuştur: "Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya koşun. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:"Namazda olduğun sürece kuşkusuz her şeyin sahibi olan sultanın (Melik) ve istediği her şeyi yaptırabilenin (Cebbar) kapısını çalmaktasın. Her kim Melik'in kapısını çok çalarsa,kapı onun yüzüne açılır. Ali (Aleyna Ve Aleykum Selam) da şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda olduğu sürece onun bedeni, elbisesi ve etrafındaki her şey Allah'ı tesbih eder. Anma, kalbe mahsus bir fiildir. Namaz kılan insan diliyle bir takım sözcükleri peş peşe sıralıyor ve kalbi, dilinin söyledikleriyle birliktelik içinde değil ise, bu durumda anma fiili gerçekleşmiş olmaz. Hâliyle de namaz, asıl hedefinden sapmış olur.Resulullah(s.a.a) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Her kim iki rekat namaz kılar ve kıldığı iki rekat boyunca düşüncesini hiçbir dünya işiyle meşgul etmezse, Allah onun günahlarını bağışlar. Kısacası namaz Allah'ı anmak içindir ve Allah'ı anmak da kalplere huzur verir. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriy-le yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle yatışır-tatmin bulur. Zikir, gönüllerin manevi gücünün kötülük ve günahlara karşı seferber oluş makamıdır. Tam anlamıyla gerçekleşmesiyle de galip gelecek ve geçici lezzetleri terk etmenin hazzını ruh ve gönüllere tattırarak, fıtri olarak aranan huzur ve mutluluğu bahşedecektir. 2-İbadetlerden amaç yasalaştıran yüce Allah, bunun felsefesinin takva edinmektir. Yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle olduğunu buyurur: "Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk (ibadet) edin ki, takva edinesiniz. Kur'an-ı Kerim'de (Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin farz kılınışından değinen ayetlerde bunların hemen sonra da takva edinme ve kurtuluşa erme amacıyla felsefesine yasalaştırıldığına bizzat vurgu yapılmıştır.) Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de namaz, inanan ve Allah'tan korkan kimselerin özelliklerinden biri olarak sayılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; takva sahipleri için yol göstericidir. Onlar ki gaybe inanır ve namazlarını dosdoğru kılarlar. Bir diğer ayette de şöyle buyurmuştur: "Sabır ve namazla yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, huşû duyanların dışındakilere çok ağır gelir. Peygamberimize huşû (saygıyla tazim) hakkında soruldu: "Namazda tevazu etmek ve kulun bütün kalbiyle Rabb'ine yönelmesidir." buyurdu. 3- Namaz kötülüklerden ve fenalıklardan alıkoyar. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurul-muştur: "Kitap'tan sana vahiy edileni oku. Namazı da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri daha büyüktür. Allah neler yaptığınızı biliyor. Resulullah'a (s.a.a) denildi ki: "Filan şahıs gündüz namaz kılar, gece ise hırsızlık yapar!" Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Şüphesiz namazı buna engel olacaktır. Ensar'dan bir gencin Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığı, ancak günah işlediği rivayet edilmiştir. Bu durum Resulullah'a anlatılır. Peygamber buyurur: "Şüphesiz namazı buna engel olacak ve çok geçmeden tövbe edecektir. 4- Namaz, işlenmiş kötülükleri yok eden bir iyiliktir: Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Namaza durup kıbleye yöneldiğinde, Fatiha ve ardından herhangi bir sureyi okuyup rüku yaptığında, namazın rüku ve secdelerini yapıp teşehhüt ve selamını okuduğunda, namaz kılıncaya kadar işlemiş olduğun günahlar bağışlanmış olur. Selman-i Farisi'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.a) ile birlikte bir ağacın gölgesinde idik. Allah'ın elçisi ağaçtan bir dal tutup salladı ve dalın yaprakları döküldü. Peygamber buyurdu: "Yaptığımın sebebini sormayacak mısınız." Dedik: Sebebini bize bildir ey Allah'ın elçisi. Buyurdu: "Şüphesiz Müslüman kul namaza durduğunda bu ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, bütün hataları dökülür. Hz. Ali, Peygamber efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Ya Ali, beni hak üzere müjdeci ve uyarıcı olarak seçene (Allah'a) andolsun ki, sizden biri abdest almaya durduğunda, bütün azalarından günahlar dökülür. Allah'a (kıbleye) yüzü ve kalbiyle yöneldiğinde, namazını bitirdikten sonra bütün günahları bağışlanmış olur. 5- Namaz insanı eğitir ve yaşamı yönlendirir. Şöyle ki, her ibadet Allah'ın rızasına uygun olarak yerine getirildiği takdirde, hem ibadet eden şahsın kulluk bilincini güçlendirir ve huzura varma hazzını yaşattırır, hem de ibadetleri her türlü maddi ve manevi çıkar pisliğinden arındırır. Ancak bu rızayı cennet kazanmakla özdeşleştirmek ve ahiret yurduna endeksli tutmak büyük bir hata olur. Böylesi bir sınırlamaya gidildiği takdirde, ibadetlerin eğiticilik ve dünya yaşamını yönlendiricilik boyutu maalesef ki gizlilik perdesi ardında kalacaktır. İbadetlerin içeriğinin telkinsel bir yapıda oluşu, ruhu arındırmaya elverişli en güzel atmosferdir. Birkaç somut örnekle konuya açıklık getirmek mümkündür: |