ALÂIYE BEYLIGI - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Dini Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: İslam Tarihi (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=202) +---- Forum: Selçuklu tarihi (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=206) +---- Konu: ALÂIYE BEYLIGI (/showthread.php?tid=4378) |
ALÂIYE BEYLIGI - Muhammed Liva - 16-12-2006 ALÂIYE BEYLIGI Ortaçag'da, Anadolu'nun Akdeniz kiyilarinda önemli liman kentlerinden birisi olan Alâiye (bugünkü Alanya)'de Karamanogullari'na bagli olarak kurulan bir beyliktir. Frank ve Bizans kaynaklarinda Kalanoros (Kandalar) ismiyle geçen Alâiye(Alanya) Anadolu Selçuklu Sultani I. Alâaddin Keykubad tarafindan 1223 yilinda fethedilmis ve sultanin adina izafeten bu adla anilmistir. Sultan Alâaddin Keykubad ilk Selçuklu tersanesini bu kentte kurmus ve bugün bile bütün görkemiyle ayakta duran surlarini yaptirmistir. 1- Alâiye Beyligi'nin Kurulusu a) Mecdüddin Mahmud (1293-?) Alâiye, Türkiye Selçuklu Devleti'nin son yillarinda Karamanogullari'ndan Mecdüddin Mahmud Bey tarafindan ele geçirildi (1293). Bu tarihten sonra Alâiye ve çevresinde Karamanogullari'na bagli beyler hüküm sürdü Mecdüddin Mahmud Bey, Alâiye'nin fethinde büyük yardimlarini gördügü Memlûk Sultani Melikü'l-Esref Selahattin Halil'e tabiiyetini arzetmis ve hutbeyi onun adina okutmustur. Kibris Krali II. Henri, Alâiye'nin Karamanogullari'nin eline geçmesinden faydalanarak ayni yil içerisinde Alâiye üzerine yürüdü. Ancak Kibris sövalyelerinin bu saldirisi siddetli bir savunma sonucunda neticesiz kaldi. Böylece bu tarihten itibaren Alâiye ve çevresine Karamanogullari'na bagli beyler hakim oldu. Alâiye beyleri burada önce Karamanogullari'nin bir kolu olarak, daha sonra da Memlûklu Devleti'nin hakimiyeti altina girerek hüküm sürdüler. b) Yusuf (1330-1337) Alâiye Beyligi'ni kuran Mecdüddin Mahmud Bey'in hangi tarihte vefat ettigi ve yerine kimin geçtigi bilinmemektedir. Ancak kaynaklarin ifadesinden 1330-1337 yillari arasinda beyligin basinda Yusuf Bey'in bulundugu anlasilmaktadir. Alâiye Beyligi'nin kurucularinin Selçuklu sultaninin kizinin ogullarindan geldigi seklindeki rivayet ise henüz ispat edilememistir. 1333 yilinda Alâiye'ye gelen Seyyah Ibn Battuta, burasinin Türkmenler ile meskûn oldugunu, ayrica Misir ve Suriyeli tüccarlarin bulundugunu belirtmektedir. Ibn Battuta bu kentin Karamanogullari'ndan Yusuf Bey tarafindan yönetildigini de söylemistir. c) Semseddin Mahmud (1337-1352) Alâiye Beyligi Yusuf Bey'den sonra Mecdüddin Mahmud Bey-zâde Bedreddin Bey'in oglu Semseddin Mehmed Bey'in idaresine geçti. Semseddin Bey'in 1352 yilinda ölümünden sonra ise Alâiye Beyligi'nin basina Yusuf Bey'in oglu Alâaddin Bey getirildi. Alâaddin Bey 12 yil kadar beylik yaptiktan sonra 1364 yilinda vefat etti. d) Hüsameddin Mahmud Alâaddin Bey'in ölümünden sonra yerine Hüsameddin Mahmud Bey geçti. Hüsameddin Mahmud Bey hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Ancak onun, Alâiye'nin en eski hükûmet merkezi olan Oba'nin Gülefsan mahallesinde bir cami yaptirdigi bilinmektedir. Cami harap bir halde olmasina ragmen kitabeleri günümüze kadar saglam kalmistir. Bu kitabeden Mahmud Bey'in 1373 yilinda hayatta ve Alâiye beyliginin basinda bulundugu anlasilmaktadir. Alâiye ve çevresinde Karamanogullari hakimiyeti XIV. yüzyilin ikinci yarisinda da devam etti. Nitekim 1366 yilinda Kibris Krali Pierre, Alâiye'yi zabta tesebbüs etti ise de, Karamanogullari'nin yardima gelmesi üzerine sehir Türkler elinde kaldi. e) Savci Hüsameddin Mahmud Bey'in ölüm tarihi kesin olarak belli degildir. Oba'da babasinin türbesinde gömülü oldugu bilinmektedir. Onun ölümünden sonra Alâiye Beyligi'nin basina Semseddin-oglu Savci Bey geçti. Savci Bey döneminde Saruhan, Aydin, Mentese, Germiyan ve Karaman beylikleri Osmanli Sultani Bayezid tarafindan birer birer ele geçirildikleri halde Alâiye Beyligi müstakil olarak idare ediliyordu. Savci Bey tahminen 1423 yili civarinda vefat etti. f) Karaman Savci Bey'in vefatindan sonra yerine oglu Karaman Bey tahta geçti. Karaman b. Savci, Alâiye beyi olur olmaz Osmanli tehlikesine karsi kaleyi saglam bir sekilde tamir ve tahkim ettirdi. Bunun yaninda Osmanli tehlikesinin sehirde hissedilmeye baslamasindan sonra Misir Memlûklu Devleti ile de siki bir isbirligine girdi. Hatta Karaman Bey, Alâiye'yi 5000 dinar karsiliginda Memlûklular'a satti (1426). Böylece bu tarihten sonra Alâiye Beyligi Memlûklu devletinin nüfûzu altina girmis oldu. Ancak sehir, yine bu devlete tabi olarak Karaman beyi ve ogullari tarafindan bir valilik seklinde idare olunmaya devam edildi. Memlûklu sultaninin 1440 yilinda Rodos'a karsi yaptigi seferde Misir donanmasi Alâiye limanina gelmis ve buradan Alâiye emirinin verdigi iki kadirga ile birlikte Rodos kusatilmis, ancak bir basari elde edilememistir. Karaman Bey, Alâiye'yi Misir'a sattigi için eski hamileri Karamanlilar tarafindan devamli olarak baski altinda tutuluyordu. Karamanoglu Ibrahim Bey'in bu tehditlerine karsi Memlûklular'dan gerekli yardimi alamayan Savci b. Karaman, Osmanli Sultani II. Murad'la anlasarak Karamanoglu Ibrahim Bey'e karsi kendisine güçlü bir müttefik buldu. Ancak bu sirada Karaman Bey, Karamanoglu Ibrahim Bey'in tesvik ve hilesi ile kardesi Lütfi Bey tarafindan öldürüldü g) Lütfi Daha önce de belirttigimiz gibi Karamanogullari'nin tesviki ile agabeyini öldüren Lütfi (veya Latif) Bey bu suretle Alâiyye beyligini sürdürdü. Ancak Karaman Bey devrinde oldugu gibi, Lütfi Bey döneminde de beylik üzerindeki Karaman baskisi devam ediyordu. Iste bu sebeple Lütfi Bey de Osmanlilar'a yaklasmak zorunda kalmis, hatta bu amaçla kiz kardesini de vezir-i azam Rum Mehmed Pasa'ya vermistir. Karaman-oglu Ibrahim Bey, II. Murad'in vefatindan sonra, genç padisah II. Mehmed'in gençliginden cesaret alarak Osmanlilar aleyhine diger beyliklerle ittifak etmeye basladi. Bu sirada Osmanlilar'in müttefiki olan Alâiye Beyligi üzerine de yürüdü. Ancak Sultan II. Mehmed'in derhal Anadolu'ya girmesi üzerine Karamanoglu Ibrahim Bey baris yapmak ve Alâiye'den çekilmek zorunda kaldi. Lütfi Bey'in beyligi çok kisa sürdü. O, 1455 tarihinde vefat etti. Yerine oglu Kiliç Arslan geçti. h) Kiliç Arslan Lütfi Bey'in yerine geçen Kiliç Arslan'in Lütfi Bey'in kardesi Ali Bey'in oglu oldugu da söylenmektedir. Kiliç Arslan beyligini devam ettirebilmek için komsulari ile birçok antlasmalar yapti. O, tehlikenin geldigi yöne göre siyasetini degistiriyordu. Kibris krali ile karsilikli bir saldirmazlik ve emniyet antlasmasi imzalamisti Kiliç Arslan, Osmanlilarin Karamanli ülkesini ele geçirmesiyle Karaman tehlikesinden kurtuldu ise de bu kez de Osmanlilar ile karsi karsiya geldi. Nitekim Fatih Sultan Mehmed çok geçmeden Rum Mehmed Pasa'yi Alâiye'nin fethi için görevlendirdi. Ancak Rum Mehmed Pasa'nin, Alâiye beyinin kizkardesi ile evli olmasi dolayisiyla bu kalenin fethine pek önem vermedigi anlasilmaktadir. Bunun üzerine Fatih, Gedik Ahmed Pasa'yi güçlü bir ordunun basinda Karaman illerinin kesin olarak Osmanli devletine baglanmasi ve Alâiye'nin fethi için görevlendirdi. Güçlü bir donanma ile de desteklenen Gedik Ahmet Pasa Alâiye ve çevresini fethetti (1471). Alâiye ve çevresi bu tarihten sonra kesin olarak Osmanli hakimiyeti altina girdi ve burasi bir sancak olarak idare edildi. Alâiye'nin fethedilmesinden sonra Kiliç Arslan ve ailesine önce Gümülcine ve çevresi tîmâr olarak verilmis, ancak Kiliç Arslan tekrar beyligini ele geçirmek düsüncesiyle buradan Misir'a kaçmis, daha sonra da Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'in yanina giderken yolda vefat etmistir. Görüldügü gibi, Karamanogullari Beyligi'nin bir kolu olarak kurulan Alâiye Beyligi, önce Karamanlilar'a ve daha sonra da sirasiyla Misir Memlûklu Devleti ile Osmanlilar'a tâbi olarak varligini sürdürmüstür. Alâiye sehri, beylikler döneminde Antalya'dan sonra bölgenin en islek pazar yeri durumundaydi. Alâiye'de gemi yapan tezgâhlar mevcuttu. Alâiye limanindan Misir, Kibris, Rodos ve diger devletlerle ticaret yapilmaktaydi. Buradan bilhassa kereste ihracati yapilirdi. 1403 yilinda Alâiye'ye ugrayan seyyah Busiko, Alâiye'nin çok zengin, halkin mali ve ticarî durumunun çok iyi oldugunu ve sehirdeki magazalarin her çesit esya ile dolu durumda bulundugunu söylemektedir. Kaynak: Osmanli tarihi |