Ölüm!... - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Hayatın İçinden (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=93) +--- Forum: Edebiyat (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=16) +--- Konu: Ölüm!... (/showthread.php?tid=9070) |
Ölüm!... - GüLYapraK - 06-12-2007 “Dünya kalsa Muhammed’e kalırdı Can satılsa onu Karun alırdı Derman bulsa buna Lokman bulurdu Bu ölümdür buna derman bulunmaz” demiş Derviş Hacı. Yaşa bakmıyor, başa bakmıyor. İzbelerde de buluyor, saraylarda da buluyor. Dünyanın en kaliteli doktorlarının elinden alıp gidiyor. Ölmemeye çaremiz yok. Öyle ise gelecek günlere hazırlık yaptığımız gibi ölüme de hazırlık yapalım. Hepimiz için “Er kişi niyetine” veya “Hatun kişi niyetine” diye namaz kılınacak. Er olmaya veya hatunluğumuzu korumaya dikkat edelim. Yaktığımız harmanlar, kırdığımız fidanlar, söndürdüğümüz ocaklar, aldığımız gencecik canlar kabirde azabımız olacak. Ömür, bir göz açıp kapayıncaya kadarmış. Onun için “Gözünü aç” demişler. Gözümüzü açalım ama “Açıkgöz” olmayalım. Kabre girince ölü toprağını atacaklar üzerimize. Bu dünyada üzerimize ölü toprağı attırmayalım. Silkinelim. Yaşamanın farkına varalım. Ölüm rüzgârları, hayat kandilimizin yağını hem yakıyor, hem tüketiyor. Milletvekilliği, Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, altından ağaç, gümüşten yaprakla doymayan gözler, bir avuç toprakla doyacak bir gün. Rabbimiz “Her can ölümü tadacaktır” (Al-i imran 185) buyururken: “Her ümmetin bir eceli vardır. Onların eceli geldiğinde bir an gecikmez, bir an öne de geçemez” buyurmuş (A’ raf 34, Yunus 49)İster dağda, ister ovada, ister denizde ister yıldızlarda öl, fark etmez. Her nerede ölürsen öl, ama imanlı ölmeye bak. Ebu Cehil, Kâbe’nin yanı başında ateşler içinde yatıyor. İster baharda çiçekler arasında öl, ister kışta karlar altında öl. İbrahim aleyhisselam ateş içinde baharı gördü, Firavun, denizin içinde yanıp kavruldu. Hayatımıza pusu kuran ölümün nerede, ne zaman geleceği belli değil. Onun için hazırlıklı olmalıyız. Midemizde haram lokma varken ölüm gelirse o lokma bizim ateşimiz olur. Yüreğimizde inkar, küfür, şirk gibi pislikler varken ölüm gelirse, sonu gelmez senelerde yanmamıza katık olur o bizim kendi ürettiğimiz pisliğimiz. Can ve teni, kalp ve kalıbı inkar ve haram pisliklerinden arınmış insanlar şu ölümlü dünyada ölüme meydan okurlar, ecel terleri dökerken bile dillerinden şehadet dökülür. Ölür müsün öldürür müsün? Sorusuna “Haksız yere öldürmektense öldürülmeyi tercih edenlerdir yaşam savaşı verenler. Onlar bu yolda “Ölmek var dönmek yok” derler ve yürürler. Rabbin rızasına kilitlenmiş Hatim el-Asamm ölüme hazırlığı anlatırken şunu söylemiştir: “Namaza durduğum zaman Kabe’yi önümde, ölüm meleğini arkamda, cenneti sağımda, cehennemi solumda hissederim. Bunun son namazım olduğunu düşünerek korku ve ümit içinde tekbir getiririm. Kıraati tertil ile (tane tane) okur, rükû ve secdeyi huşu ile yaparım. Ancak yine de, kıldığım namazın kabul şartlarını hâiz olduğunu söyleyemem.” (Gazali, İhya Huşuun fazileti) Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile tabutun ağacının aynı olduğunu bilenler, dünyayı ahiretin tarlası olarak görüp ona göre ekip biçenler, dünya zindanından ahiret aydınlığına bu dünyadan iman ışığı götürenler için ölüm, dünya rahminden ahirete bir doğuştur. Dinini yıkarak dünyasını yapanlar için ise ahiret müebbet hapistir. Yatacak yeri olmayanlar korksun ölümden. Ardımızdan: “Ne kendi eyledi rahat ne verdi halka huzûr Çekildi gitti cihandan, dayansın ehl-i kubûr,” dedirtmeyelim. Ölünce gerçeği görenlerden olmayalım. Rabbimiz onların halini haber verirken: “Onlardan birine ölüm geldiğinde “Rabbim, beni (dünyaya) geri döndür” der “Belki ben terk ettiğim (dünya) de salih ameller işlerim. “Hayır. Bu onun söylediği bir sözdür. Dirilecekleri güne kadar önlerinde bir perde vardır.” Diyor. (Mü’minun süresi 99-100) Son pişmanlık fayda vermez. Mahmut Topbaş |