Asr-ı Saadet’ten Kardeşlik Örnekleri - Yazdırılabilir Sürüm +- Forum Hafızoğlu (https://www.hafizoglu.net/frm) +-- Forum: Dini Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: Genel İslami Konular (https://www.hafizoglu.net/frm/forumdisplay.php?fid=130) +--- Konu: Asr-ı Saadet’ten Kardeşlik Örnekleri (/showthread.php?tid=9614) |
Asr-ı Saadet’ten Kardeşlik Örnekleri - Sema - 31-12-2007 [color=#800080 ASR-I SAADET’TEN KARDEŞLİK ÖRNEKLERİ İslam’da kardeşlik denince elbette ilk akla gelen Ensar ve Muhacir kardeşliğidir. Bu kardeşlik bilinmeden, anlaşılmadan gerçek kardeşliği kavramamız zor olacaktır. O bakımdan bu kardeşliğin gerçekleşmesini sağlayan mayanın ne olduğunu gözden geçirmemizde fayda olduğuna inanıyoruz. Allah rızası için Mekke’de herşeyini bırakıp Medine’ye hicret etmiş bulunan, Muhacir Müslümanlara, Medineli Müslümanlar muhabbet ve samimiyetle kucaklarını açmışlar, ellerinden gelen her türlü yardımı onlardan esirgememişler ve bütün insanlığa ibret olacak bir kardeşlik tablosu sergilemişlerdir. Medine’ye hicretten yaklaşık beş ay sonra Rasulullah (s.a.v.) Medineli yardımsever Ensar’la, hicret eden Mekkeli müslümanları bir araya topladı. 45’i Muhacirden, 45’i de Ensar’dan olmak üzere 90 kişiyi kardeş ilan etmiştir. Peygamber Efendimizin kurduğu bu kardeşlik müessesi maddî-manevî yardımlaşma ve birbirlerine varis olma esasına dayanıyor, bu suretle Muhacirlerin yurtlarından ayrılmaktan dolayı duydukları keder ve üzüntüyü giderme, onları Medinelilerle ısındırma, güç ve destek kazandırma gayesini güdüyordu. Kurulan bu kardeşlik müessesine göre, Medineli ailelerden herbirinin reisi, Mekkeli Muhacirlerden bir aileyi yanına alacak, mallarını onlarla paylaşacak, beraber çalışıp beraber kazanacaklardı. Rasulullah bir araya getirilen bu aileleri rastgele değil durumlarını göz önünde bulundurarak mizaç, zevk, hissiyat itibariyle birbirlerine uygun olanları kardeş ilan ediyordu. Bu kardeşlik sayesinde Allah ve Rasulullah muhabbetinden başka herşeylerini Mekke’de bırakan Muhacirlerin iâşe ve iskan meseleleri halledilmiş oluyordu. Muhacir-Ensar aileleri beraber barınıyor, beraber çalışıyor, beraber yiyorlardı. Bu neseb kardeşliğini, fersah fersah geride bırakacak bir kardeşlikti, iman ve din kardeşliği idi. Herşeylerini Muhacirlerle paylaşan Ensardan biri vefat ettiğinde Muhacir kardeşi ona akrabalarıyla birlikte varis oluyordu. (Bu varis olma işi Bedir Savaşı’ndan sonra Enfal Suresi 75. ayetin hükmüyle ortadan kaldırıldı.) Yine bu kardeşlik sayesinde büyük bir sosyal yardımlaşma da temin edilmiş oluyordu. Ensar göstermiş olduğu bu kardeşlikten son derece zevk alıyor, bununla da kalmayıp hurmalıklarını da Muhacir kardeşleriyle paylaşmak için Rasulullah’a teklif götürüyorlardı. Muhacirlerin o ana kadar ziraatle meşgul olmadıkları için bu tekliflerini Rasulullah geri çevirmiştir. Fakat Ensar buna da bir çare buldu. Ziraatten anlamayan Muhacirler, sadece tımar ve sulama işlerini yapacaklar, Ensar da ekip biçecek, sonunda çıkan mahsül ortadan pay edilecekti. Rasulullah Efendimiz bu teklife razı oldu. İnsanlık tarihinde birçok göç hadisesi olmuştur ama, böylesine manalı, böylesine ulvî bir hicrete, böylesine can-ı gönülden sarılma, birbiriyle muhabbetle kaynaşma, kucaklaşmaya şahit olunmamıştır. Herhalde bir daha da şahit olunması zor olacaktır. Bu samimi kaynaşma neticesinde muazzam bir kuvvet doğmuş ve kısa zaman içerisinde bütün Arabistan herşeyiyle bu kuvvete boyun eğmek mecburiyetinde kalmıştır. Muhacirler "Ensar kardeşlerimiz bize mal, mülk verdi, iâşemizi temin etti, barınacak yer sağladı" diyerek boş oturmamışlardır. Zaten imanları ve aldıkları Muhammedî ahlaka ters düşerdi. Herbiri elinden gelen gayreti göstererek, mümkün oldukça kimseye yük olmamaya çalışıyorlardı. Bunun en canlı örneği Rasulullah tarafından birbirine kardeş ilan edilen Sa’d bin Rebi (r.a.), Abdurrahman bin Avf’a (r.a.) "Ben mal cihetiyle Medineli Müslümanların en zenginiyim, malımın yarısını sana ayırdım." demişti. Büyük Sahabi, cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olan Abdurrahman bin Avf’ın (r.a.) verdiği cevap yapılan teklif kadar ibretlidir. "Allah sana malını hayırlı kılsın. benim onlara ihtiyacım yok. Bana yapacağın en büyük iyilik, içinde alış-veriş yaptığınız çarşının yolunu göstermendir." buyurmuştur. Ticarete başlayan Abdurahman bin Avf (r.a.) Rasululah’ın da kendisi için malının çoğalması ve bereketlenmesi için yaptığı duanın da yardımıyla kısa zamanda Medine’nin sayılı tüccarları arasında yerini aldı. Bir keresinde 700 deveyi yükleriyle birlikte Allah yolunda tasadduk etti. Bunun gibi bir çok Mekkeli müslüman, kendilerine göre birer iş bularak, ellerinin emeğiyle geçinmeye başlamışlardır. Toplumun çeşitli tabakaları bu kardeşlik sayesinde birbirleriyle kaynaştı, kabîlecilik gurur ve düşmanlığını da ortadan kaldırmış oldu. Niyetleri kudsî, gayeleri ulvî, içleri dışları nur, faziletli bir toplumun meydana gelmesinde bu kardeşlik rol oynamıştır. Rasulullah sefere çıkacağı zaman bu kardeşlerden biri götürür, diğeri de her iki ailenin de maîşetini temin etmek, idaresini yürütmek için Medine’de kalırdı. Böylece evler sahipsiz ve hâmisiz bırakılmıyordu. Ensar’ın, Muhacir kardeşlerine gösterdikleri bu eşsiz samimiyet, misafirperverlik, kadirşinaslık, cömertlik, fedakârlık ve ferağatı Cenab-ı Hak indirdiği Haşr Suresi’nin 9. ayetiyle ilan edip bu davranışlarını methetmiştir. "Daha önce Medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince, onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler, onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler, kim nefsinin ihtiraslarından korunur ise, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendisidir." (Haşr-9) Evet, kurulan bu manevi kardeşlik hiçbir milletin tarihinde rastlanmayacak eşsiz bir şeref tablosudur. Bu kardeşlik neticesinde asr-ı saadet dönemi yaşanmıştır. İslam’ın kısa zamanda inkişafına vesile olmuştur. Ya bizler! Ne yapıyoruz? Ne yapmamız gerekir? Saadet toplumunun ortaya çıkması, böyle bir kardeşlik tablosunun gerçekleştirilmesi için ne kadar gayret sarfetmemiz lâzımdır? İçinde bulunduğumuz ve yaşadığımız bu asırda hastalığımızın ne olduğunu ve bu hastalığımızın teşhisini ve reçetesini Yüce dinimiz bize bildirmiştir. Cenab-ı Hak hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de "Şüphesiz ki Allah bir kavmi (topluluğu) kendi nefislerini değiştirip (düzeltmedikçe) değiştirmez." (Râ’d/11) Rasululah (s.a.v.) Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde saadet toplumuna ulaşabilmemiz için bizlere şu tenbihte bulunuyor. "Sizden biriniz kendi nefsi için isteyip arzu ettiğini mü’min kardeşi içinde arzu edip istemedikçe mü’min olamaz." "Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz." Bu ve benzeri ayet ve hadisler pek çoktur. Yani hastalığımızın teşhisi ve reçetesi ortadadır. Geriye uygulaması zor olan, nefsimize zor gelen fakat sağlımıza kavuşmamız, saadet toplumunu oluşturmamız için şart olan tedaviye başlamamız, tatbike geçirmemiz gerekmektedir. Onun için de mutlaka birbirimizi sırf Allah rızası için, karşılık beklemeksizin seveceğiz, birbirimizle hayırda yardımlaşacağız, kaynaşacağız, hoşgörülü olacağız, vefayı hiçbir zaman gözardı etmeyeceğiz, hor ve küçük görmeyeceğiz, affedici olacağız, birbirimizin kahrını çekeceğiz, paylaşacağız, kendimiz için istediğimizi mü’min kardeşimiz için de istemekle kalmayıp onu kendi nefsimize tercih edeceğiz. Birbirimizi düzelteceğiz. Sadece düzeltmekle yetinmeyip, bir fide gibi, dikmekle bırakmayıp sulama, zararlı otlardan koruma ve gerekli bakımı yapmamız gerektiği gibi yanlışını düzelttiğimiz kardeşimizin yolda dev----- yardımcı olacağız. "Benim olmadığım yerde kimse yoktur." şuuruyla başkasından beklemeyeceğiz. İyiliği emir kötülüğü men edeceğiz. Hayır dualarımızı hiç terketmeyeceğiz. Hülasa birbirimizi seveceğiz. Bizler birbirimizi seversek ancak yukarda sıraladığımız hususların gerçekleşmesi kolaylaşacaktır. Birbirimizi sevmeden iman etmiş bile olamaz isek bu sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuz daha iyi anlaşılacaktır. İnsan fedakârlığı sevdiği kimseler için yapar. Çocuğumuza, eşimize, anne ve babamıza sevgi beslediğimizde, onlar için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayız. Kardeşlerimizi de seversek beklenen bu fedakârlığı gösterebiliriz. Muhabbetten daha muhabbetli ve önemli başka ne var ki? Kardeşliğin mayası sevgidir. Ashab bu mayayı tutturmuştur. Ah neyi, ne kadar sevebileceğimizi bir kavrayabilsek!.. Herşey o zaman yoluna girer. Rabbim Rasulüne sevdirdiklerini bizlere de sevdirsin. (Amin) M.Şentürk ][/color] |