Ramazan ayinin degeri
Ali Eren - Akit Gazetesi
Bugün üçüncü gününü idrak ettigimiz mübarek Ramazan ayinin, Islâm âlemi için hayirlara vesile olmasini niyaz ederek basliyorum.
Ramazan ayinin, hayirlara vesile olmasini arzu etmeyenimiz zaten olmaz.
Ancak,
Hayirlarin kendiliginden meydana gelmesi mümkün degildir.
Bunun için biz Müslümanlarin gayretleri sarttir.
Bu gayretlerin hizlanmasi için en güzel vesile, su anda yasadigimiz mübarek Ramazan ayidir.
Bir sahabi, Sevgili Peygamberimiz’den, kendisinin Cennete gitmesi için dua istemisti.
Hz. Resûlullah,
“Ben dua ederim, ama sen de ibadetlerinle bana yardimci ol” buyurmustu.
Yani, Peygamberimiz’in duasinin yerini bulmasi için, o kisinin de gayreti sartti.
Bizler için de durum aynidir.
Yani her hayirli sey için gayret etmemiz gerekir.
Bunun için lâzim olan zaman da, imkân da önümüzdedir.
Yapilacak sey, mübarek Ramazan ayinda bol bol dua ve ibadet...
Nasil Peygamberimiz’in kendi dualari kabul ediliyor idiyse, Ramazan ayinda yapilacak ihlasli dualarin kabul edilecegini de yine Peygamberimiz haber veriyor.
O halde, geriye sadece yine bizim gayretlerimiz kaliyor.
Bir topluluk ne için çalisirsa, Allah ona onu verecegini vaadediyor.
Dünya için çalisirsa dünyayi, ahiret için çalisirsa ahireti.
Sadece dünya için çalisanlarin, ahiret nimetlerinden mahrum kalacaklarini da yine Rabbimiz haber vermektedir.
Hem dünya, hem de ahiret için çalisanlar ise, her ikisine de kavusurlar.
Iste Kur’an’in beyani:
“Kim ahiret kazancini istiyorsa, onun kazancini artiririz. Kim de dünya kârini istiyorsa ona da dünyadan bir seyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” “Sûrâ, 20)
Bu âyette hem müjde, hem de büyük bir ihtar vardir.
Ahiret için çalisanlarin gayretleri, baska bir âyette de bildirildigi gibi, en az bire 10 misliyle karsilik bulacaktir.
Bununla da kalmayacak, kulun ihlas ve samimiyeti nisbetinde, bire 700’e kadar çikarilacaktir.
Sayilari gayet az olmakla beraber sevabi daha fazla çikan kullar da vardir.
Bunun yaninda, dünyada da o kimselerin isleri bereketli olur.
Sadece dünya menfaati için çalisanlarin ise ahiretleri haraptir.
Onlara ahirette bir yardimci da olmayacaktir.
Peygamberimiz (sav) buyuruyorlar ki:
“Hz. Allah buyuruyor ki, ‘Insanoglunun oruç disinda yapmis oldugu ibadetler, on kat ile 700 kat arasinda mükâfatlandirilir. Oruca gelince, o sirf benim için yapilan bir ibadettir ve mükâfatini da yalniz ben tayin ederim. Çünkü, oruçlu sirf benim rizam için cinsî arzularini, yemeyi-içmeyi terketmektedir.’ Oruç, (günahlara karsi) bir kalkandir...”
“Bu ay sabir ayidir. Sabrin sevabi ise cennettir.
Bu ay Müslümanlar arasinda yardimlasma ve mü’minin rizkinin bol oldugu bir aydir.
Bu ayda kim bir oruçluya iftar yaptirirsa, hem bir köle azad etmis gibi sevap kazanir, hem de günahlari affedilir.”
Sahabilerin,
-Ya Resûlallah! Hepimizin oruçluya iftar verecek imkânimiz yoktur, demeleri üzerine Peygamberimiz söyle buyurdu:
“Bu sevap, oruçluya bir hurma veya bir yudum süt, yahut bir yudum su ikram edene de verilir.
Bunun yaninda, kim bir oruçlunun karnini doyurursa, günahlari affedildigi gibi, Allah ona benim havzimdan bir kere içirir ve o kimse cennete girinceye kadar artik hiç susamaz.
Ayrica, oruçlunun sevabindan hiç eksilme olmaksizin, onu doyuran kimseye onun aldigi kadar sevap verilir.”
Baska bir hadis-i seriflerinde buyuruyorlar ki:
“Bu ayda yapilan herhangi bir hayir ve ibadet diger aylarda yapilan farz gibidir.
Bu ayda farz bir ibadeti yerine getiren kimse, diger aylarda yetmis farz yapan bir kimse kadar sevap kazanir.”
“Ramazan ayi Allah’in ayidir. Bu ayin diger aylar karsisinda üstünlügü, Allah’in kendi yarattiklarina karsi-kiyas kabul etmez-üstünlügü gibidir.”
Fakih Ebülleys Semerkandî, Tenbihül Gafilin isimli eserinde zikrediyor.
Hazret-i Ali Radiyallahu Anh diyor ki:
“Hz. Ömer (ra) benden duydugu bir hadise dayanarak, mescitte teravih namazi kilinmasini geleneklestirdi.”
Hz. Ali, sonralari bir Ramazan gecesi evinden çikip da mescitlerde Kur’an okundugunu ve bunlari kandillerin aydinlattigini görünce,
-Hz. Ömer nasil mescitlerimizi Kur’an’la nurlandirdiysa, Allah da onun kabrini aydinlatsin” diye dua etmistir.
Hz. Osman’in da ayni sözleri söyledigi rivayet edilmistir.
Bakalim bu senede, geçen senelerde oldugu gibi, Müslümanlarin zihinlerini teravih namazi hakkinda bulandirmaya çalisacaklar mi, yoksa ortaya baska meseleler mi atacaklar.
“Teravih namazinin 20 degil 8 rek’at oldugu” gibi, ilimden ve arastirmadan uzak sözler, üzerinde durulacak lâflardan degildir.
Teravih namazi, 5 vakti kilmayanlarin bile kildigi meshur bir namazin kaç rek’at oldugu, 14 tane 100 sene geçtigi halde hâlâ anlasilamamis olur mu hiç?
Islâm âleminde teravih namazinin en az 20 rek’at olarak kilindigi hiçbir Islâm toplulugunun 20 rek’attan asagi teravih namazi kilmamasi da meseleyi ortaya koymaktadir.
Çünkü Peygamberimiz, “Benim ümmetim sapiklik üzerinde toplanmaz” buyuruyorlar.
@ Ekrem Yolcu
Ali Eren - Akit Gazetesi
Bugün üçüncü gününü idrak ettigimiz mübarek Ramazan ayinin, Islâm âlemi için hayirlara vesile olmasini niyaz ederek basliyorum.
Ramazan ayinin, hayirlara vesile olmasini arzu etmeyenimiz zaten olmaz.
Ancak,
Hayirlarin kendiliginden meydana gelmesi mümkün degildir.
Bunun için biz Müslümanlarin gayretleri sarttir.
Bu gayretlerin hizlanmasi için en güzel vesile, su anda yasadigimiz mübarek Ramazan ayidir.
Bir sahabi, Sevgili Peygamberimiz’den, kendisinin Cennete gitmesi için dua istemisti.
Hz. Resûlullah,
“Ben dua ederim, ama sen de ibadetlerinle bana yardimci ol” buyurmustu.
Yani, Peygamberimiz’in duasinin yerini bulmasi için, o kisinin de gayreti sartti.
Bizler için de durum aynidir.
Yani her hayirli sey için gayret etmemiz gerekir.
Bunun için lâzim olan zaman da, imkân da önümüzdedir.
Yapilacak sey, mübarek Ramazan ayinda bol bol dua ve ibadet...
Nasil Peygamberimiz’in kendi dualari kabul ediliyor idiyse, Ramazan ayinda yapilacak ihlasli dualarin kabul edilecegini de yine Peygamberimiz haber veriyor.
O halde, geriye sadece yine bizim gayretlerimiz kaliyor.
Bir topluluk ne için çalisirsa, Allah ona onu verecegini vaadediyor.
Dünya için çalisirsa dünyayi, ahiret için çalisirsa ahireti.
Sadece dünya için çalisanlarin, ahiret nimetlerinden mahrum kalacaklarini da yine Rabbimiz haber vermektedir.
Hem dünya, hem de ahiret için çalisanlar ise, her ikisine de kavusurlar.
Iste Kur’an’in beyani:
“Kim ahiret kazancini istiyorsa, onun kazancini artiririz. Kim de dünya kârini istiyorsa ona da dünyadan bir seyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” “Sûrâ, 20)
Bu âyette hem müjde, hem de büyük bir ihtar vardir.
Ahiret için çalisanlarin gayretleri, baska bir âyette de bildirildigi gibi, en az bire 10 misliyle karsilik bulacaktir.
Bununla da kalmayacak, kulun ihlas ve samimiyeti nisbetinde, bire 700’e kadar çikarilacaktir.
Sayilari gayet az olmakla beraber sevabi daha fazla çikan kullar da vardir.
Bunun yaninda, dünyada da o kimselerin isleri bereketli olur.
Sadece dünya menfaati için çalisanlarin ise ahiretleri haraptir.
Onlara ahirette bir yardimci da olmayacaktir.
Peygamberimiz (sav) buyuruyorlar ki:
“Hz. Allah buyuruyor ki, ‘Insanoglunun oruç disinda yapmis oldugu ibadetler, on kat ile 700 kat arasinda mükâfatlandirilir. Oruca gelince, o sirf benim için yapilan bir ibadettir ve mükâfatini da yalniz ben tayin ederim. Çünkü, oruçlu sirf benim rizam için cinsî arzularini, yemeyi-içmeyi terketmektedir.’ Oruç, (günahlara karsi) bir kalkandir...”
“Bu ay sabir ayidir. Sabrin sevabi ise cennettir.
Bu ay Müslümanlar arasinda yardimlasma ve mü’minin rizkinin bol oldugu bir aydir.
Bu ayda kim bir oruçluya iftar yaptirirsa, hem bir köle azad etmis gibi sevap kazanir, hem de günahlari affedilir.”
Sahabilerin,
-Ya Resûlallah! Hepimizin oruçluya iftar verecek imkânimiz yoktur, demeleri üzerine Peygamberimiz söyle buyurdu:
“Bu sevap, oruçluya bir hurma veya bir yudum süt, yahut bir yudum su ikram edene de verilir.
Bunun yaninda, kim bir oruçlunun karnini doyurursa, günahlari affedildigi gibi, Allah ona benim havzimdan bir kere içirir ve o kimse cennete girinceye kadar artik hiç susamaz.
Ayrica, oruçlunun sevabindan hiç eksilme olmaksizin, onu doyuran kimseye onun aldigi kadar sevap verilir.”
Baska bir hadis-i seriflerinde buyuruyorlar ki:
“Bu ayda yapilan herhangi bir hayir ve ibadet diger aylarda yapilan farz gibidir.
Bu ayda farz bir ibadeti yerine getiren kimse, diger aylarda yetmis farz yapan bir kimse kadar sevap kazanir.”
“Ramazan ayi Allah’in ayidir. Bu ayin diger aylar karsisinda üstünlügü, Allah’in kendi yarattiklarina karsi-kiyas kabul etmez-üstünlügü gibidir.”
Fakih Ebülleys Semerkandî, Tenbihül Gafilin isimli eserinde zikrediyor.
Hazret-i Ali Radiyallahu Anh diyor ki:
“Hz. Ömer (ra) benden duydugu bir hadise dayanarak, mescitte teravih namazi kilinmasini geleneklestirdi.”
Hz. Ali, sonralari bir Ramazan gecesi evinden çikip da mescitlerde Kur’an okundugunu ve bunlari kandillerin aydinlattigini görünce,
-Hz. Ömer nasil mescitlerimizi Kur’an’la nurlandirdiysa, Allah da onun kabrini aydinlatsin” diye dua etmistir.
Hz. Osman’in da ayni sözleri söyledigi rivayet edilmistir.
Bakalim bu senede, geçen senelerde oldugu gibi, Müslümanlarin zihinlerini teravih namazi hakkinda bulandirmaya çalisacaklar mi, yoksa ortaya baska meseleler mi atacaklar.
“Teravih namazinin 20 degil 8 rek’at oldugu” gibi, ilimden ve arastirmadan uzak sözler, üzerinde durulacak lâflardan degildir.
Teravih namazi, 5 vakti kilmayanlarin bile kildigi meshur bir namazin kaç rek’at oldugu, 14 tane 100 sene geçtigi halde hâlâ anlasilamamis olur mu hiç?
Islâm âleminde teravih namazinin en az 20 rek’at olarak kilindigi hiçbir Islâm toplulugunun 20 rek’attan asagi teravih namazi kilmamasi da meseleyi ortaya koymaktadir.
Çünkü Peygamberimiz, “Benim ümmetim sapiklik üzerinde toplanmaz” buyuruyorlar.
@ Ekrem Yolcu
.