Bilgisayarın ve televizyonun yaşamımıza yoğun bir biçimde girmesi ile birlikte, kitaplara karşı ilginin azalmakta olduğunu üzülerek gözlemekteyiz. Çocuklarımızın okumaya olan ilgisinin artması için okul ve aileye çeşitli görevler düşmektedir.İyi bir okuma alışkanlığı için, çocuğa öncelikle ‘Okuma Kültürü’ vermek gerekir.Bu kültürü kazanmanın da iki şartı vardır: Okuma Sabrı ve Okuma Zevki.
Çocuğun, okul öncesi dönemini ailesi ile birlikte geçirdiği düşünülürse, bu kültürün ilk kazanıldığı ortam ailedir. Küçük çocuklar için önceleri bir oyuncak olarak algılanan kitaba ilgi, sayfaları çevirme becerisi ile başlar. 3-4 yaşına geldiğinde çocuklar, resimli öykü kitaplarının kendilerine okunmasından hoşlanırlar.Tekrar tekrar okunan kitapları hafızalarına yerleştirir, cümleleri yineler ve bundan büyük keyif alırlar. Çocuklar okula başlayıp okuma yazma öğrendikten sonra bile iyi bildikleri bir kitabı okumayı hala isteyebilirler.Bu, okuma açısından yerlerinde saydıkları anlamına gelmez.
Okuma sabrı ve zevki az gelişmiş çocuklara bu kültürü nasıl kazandırabiliriz?
Bu konuda ona model olmak birinci basamak olarak düşünülebilir.Çocuk, günlük yaşamındaki tüm görgü kuralları ve alışkanlıkları gibi kitap okuma alışkanlığını da anne ve babasından taklit yoluyla öğrenir.Evde sürekli televizyon açıksa ve anne baba kitap okumak yerine televizyon izlemeyi tercih ediyorsa çocuk da kolayına kaçarak televizyona yönelecektir.Ailesi ile çarşıya çıktığında, kitapçı dükkanına uğranıp, anne baba kendisi için kitap seçiyorsa muhtemelen çocuk da kendisine uygun bir kitap arayışına girecektir.Keza, tatile giderken yanına tatil için kitap alan ebeveynin çocuğu da buna özenecektir.
Kitap seçiminde de çocuğun ilgi ve kapasitesine uygun olanlara yönlendirmede anne ve babanın rolü büyüktür.Yaşına uygun olarak, önce kolay okunan renkli ve resimli masal, öykü kitapları ardından popüler kahramanlara ait romanlar ve daha sonra da biraz daha ciddi kitaplara yönlendirilebilirler. Ancak, gerek okuma ilgisinin yoğunluğunda, gerekse okuma miktarında, bireysel farkların önemi de büyüktür. Her çocuk ayrı bir dünya olarak düşünüldüğünde, bu kültürün oluşmasında farklı yaklaşımlar gerekmektedir. Çocukta okuma zevkini oluşturmak isterken büsbütün uzaklaşmasına yol açmamalıyız. Örneğin, kitap okumayı “ceza” ile eşdeğer tutan ebeveynlerden olmamalıyız. “Madem bugün benim istediğim işi yapmadın, hadi odana git, kitap oku” veya “Bir saat kitap okumadan sokağa çıkamazsın” gibi sözler, çocuğun kitaptan uzaklaşmasına yol açmaktadır.
Çocuğun, okul öncesi dönemini ailesi ile birlikte geçirdiği düşünülürse, bu kültürün ilk kazanıldığı ortam ailedir. Küçük çocuklar için önceleri bir oyuncak olarak algılanan kitaba ilgi, sayfaları çevirme becerisi ile başlar. 3-4 yaşına geldiğinde çocuklar, resimli öykü kitaplarının kendilerine okunmasından hoşlanırlar.Tekrar tekrar okunan kitapları hafızalarına yerleştirir, cümleleri yineler ve bundan büyük keyif alırlar. Çocuklar okula başlayıp okuma yazma öğrendikten sonra bile iyi bildikleri bir kitabı okumayı hala isteyebilirler.Bu, okuma açısından yerlerinde saydıkları anlamına gelmez.
Okuma sabrı ve zevki az gelişmiş çocuklara bu kültürü nasıl kazandırabiliriz?
Bu konuda ona model olmak birinci basamak olarak düşünülebilir.Çocuk, günlük yaşamındaki tüm görgü kuralları ve alışkanlıkları gibi kitap okuma alışkanlığını da anne ve babasından taklit yoluyla öğrenir.Evde sürekli televizyon açıksa ve anne baba kitap okumak yerine televizyon izlemeyi tercih ediyorsa çocuk da kolayına kaçarak televizyona yönelecektir.Ailesi ile çarşıya çıktığında, kitapçı dükkanına uğranıp, anne baba kendisi için kitap seçiyorsa muhtemelen çocuk da kendisine uygun bir kitap arayışına girecektir.Keza, tatile giderken yanına tatil için kitap alan ebeveynin çocuğu da buna özenecektir.
Kitap seçiminde de çocuğun ilgi ve kapasitesine uygun olanlara yönlendirmede anne ve babanın rolü büyüktür.Yaşına uygun olarak, önce kolay okunan renkli ve resimli masal, öykü kitapları ardından popüler kahramanlara ait romanlar ve daha sonra da biraz daha ciddi kitaplara yönlendirilebilirler. Ancak, gerek okuma ilgisinin yoğunluğunda, gerekse okuma miktarında, bireysel farkların önemi de büyüktür. Her çocuk ayrı bir dünya olarak düşünüldüğünde, bu kültürün oluşmasında farklı yaklaşımlar gerekmektedir. Çocukta okuma zevkini oluşturmak isterken büsbütün uzaklaşmasına yol açmamalıyız. Örneğin, kitap okumayı “ceza” ile eşdeğer tutan ebeveynlerden olmamalıyız. “Madem bugün benim istediğim işi yapmadın, hadi odana git, kitap oku” veya “Bir saat kitap okumadan sokağa çıkamazsın” gibi sözler, çocuğun kitaptan uzaklaşmasına yol açmaktadır.
[STRIKE]Ne aradıysam bilki sende bulmuşum.
Senden öncesi yoktu
Seninle var olmuşum.
Sende bütün özlemler.
Sende bütün gelecek.
Beni bende arama.
Ben artik sen olmuşum.[/STRIKE]
.