{EDITOR=<DIV><FONT size=2>Yüce Allah (c.c.), Kur’an’da insanı yeryüzündeki en değerli varlık türü olarak nitelendirmiş ve ona diğer varlıklar arasında ayrı bir kabiliyet ve yetkinlik verdiğini belirtmiştir. İnsanın beden ve ruh sağlığının korunması, onun dünyevî ve uhrevî mutluluğu, İslâm’ın en başta gelen hedefi olmuştur. Bu yüzden dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunması İslâm’ın beş aslî ilkesi sayılmış, bunu sağlamaya yönelik olarak Kur’an’da ve sünnette bir takım emir ve yasaklar getirilmiştir. İslâm’ın, sarhoşluk veren, aklî ve ruhî dengeyi bozan sinir sistemini uyuşturan maddelerin kullanımını haram kılması ve bu alanda birtakım cezaî müeyyideler koyarak insanları bunlardan uzak tutmaya çalışması böyle yüce bir anlam taşır. <BR><BR>Kur’an’da bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurulur; <B>“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar </B>(putlar)<B>, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan, şarap ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?”</B>(1) <BR>Beslendiğimiz gıda maddeleri ve içecekler sağlığımızı yakından ilgilendirdiği, günlük hayatımızın önemli bir parçasını oluşturduğu gibi, sosyal ve kültürel hayatımızda da önemli bir yere sahip olmuştur. Kur’an’da ve sünnet’te bütün gıda maddeleri ve içeceklerin tek tek sayılıp, haklarında ayrı ayrı açıklama yapılmamış, aksine temel bazı ölçü ve yasaklamalar getirmekle yetinilmiştir. <BR><BR><B>Sigara </B><BR>Bağımlılıkların en yaygını ve belki de üzerinde en çok konuşulanı sigara bağımlılığıdır. Batı’da yaklaşık on asırlık bir geçmişi bulunan tütün ve sigara XV. yüzyıldan itibaren yeni dünyadan İslâm dünyasına da sirayet etmiştir. <BR><BR>Sigara insan vücudunda bağımlılık meydana getirmekte, kurtulunması giderek güçleşen bir alışkanlık halini almaktadır. Ağız, boğaz ve üst solunum yollarında tahribata, mide ve kalp hastalıklarına, damarlarda, sinirlerde fonksiyonel bozukluklara yol açmakta olan sigaranın kanserle de yakın bağlantısı vardır. <BR><BR>Sigara içmenin meydana getirdiği ağız, beden ve çevre kirliliği, diğer şahıslara verdiği eziyet de çok ciddî boyuttadır. Öyleyse sigaranın bu kadar zararlı olmasından dolayı, acaba sigaranın İslâm dinindeki hükmü nedir? <BR><BR>Bu konuda son dönem İslâm bilginleri sigarının dînî hükmü konusunda üç gruba ayrılmışlardır. <BR><BR>1- Sigara hakkında dinde açık bir hüküm bulunmadığını, açık bir yasak gelmediğini ileri sürerek, sigarının mübah olduğunu söyleyenler. <BR>2- Bir grup İslâm bilgini ise sigara içmeyi doğru bulmamakla birlikte mekruh olduğunu söyleyenler. <BR>3- Diğer bir grup ise sigara içmeyi özellikle tiryakilik derecesinde sigara alışkanlığını; sağlık açısından zarara ve ekonomik yönden israfa yol açtığı, nafaka yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle haram diyenler. <BR><BR>Sigara içmenin fıkhî hükmü başta zararı, israf ve nafaka yükümlülüğü olmak üzere çeşitli açılardan ele alınabilir. Böyle olunca sigara içmenin hükmü hakkında kesin ve genel bir hüküm vererek “haram” demek yerine, bu konuda bu açılardan bazı ayrımlar yaparak farklı durumlarda farklı hükümler vermek, her bir durumu kendi şartları içinde değerlendirmek daha doğru görünmektedir. <BR><BR>Hem içene, hem de o ortamda bulunan şahıslara ve çevreye verdiği zararlar, israf ve hakların ihlaline yol açabileceğinden, sigara içmenin kural olarak dinen “harama yakın mekruh” sayılması gerekir. Ancak, bedene verdiği zarar ilmen ve tıbben açıklık ve kesinlik kazanmışsa (ki böyledir), açık bir israfa ve kişinin nafaka yükümlülüğünü etkileyip, aile fertlerin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin nafakasını kısmasına yol açıyorsa, zorunlu ihtiyaçları engelliyorsa, o takdirde sigara içmenin dinen de haram olduğu söylenebilir.(2) <BR><BR><B>Diğer Uyuşturucu Maddeler</B><BR>(Alkollü İçki, Esrar, Afyon, Kokain, Morfin...) <BR>Bu saydığımız uyuşturucu maddelerin vücutta meydana getirdiği zararlar ve açtığı yaralar büyük ölçüde toplum yapısını da bozmaktadır. <BR><BR>Bu kötü alışkanlıkların sebepleri arasında, insanın zaafları, eğitimsizlik, özenti, çevre şartları, lüks ve gösterişli hayatın verdiği tatminsizlik, inanç (manevî) boşluğu, fakirlik, yalnızlık, çaresizlik vb. gösterilebilir. İslâm içki ve uyuşturucu madde kullanımını kesin bir şekilde yasaklamıştır. <BR><BR>“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz...”(3)<BR>“Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haramdır.”(4) <BR>“İçki bütün kötülüklerin anasıdır.”(5) gibi âyetler ve hadisler çoktur. <BR><BR>İslâm’ın emir ve yasaklarındaki genel amaçlar dikkate alındığında, İslâm’ın sadece şaraba (içkiye) mahsus olmadığı, aklî ve ruhî dengeyi bozan, sinir sistemini uyuşturup beynin işlevini etkileyen, kişinin irade ve düşünme gücünü tamamen veya kısmen yok eden her türlü uyuşturucunun da aynı yasak kapsamına girdiği görülür. Hatta bugün modern tıp, psikoloji ve toplum bilimleri esrar, eroin, afyon, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddelerin insan sağlığı ve toplum düzeni için zararlı ve tehlikeli olduğunda birleşmektedir. Bu konuda “Sigarayla Savaşanlar Vakfı” ve “Yeşilay” gibi teşkilatlar kurulmuştur. Bir kısım Türk aydını tarafından halkı ve özellikle gençliği içki ve uyuşturucu madde alışkanlığına karşı uyarmak ve bu yolla mücadele vermek için 5 Mart 1920 tarihinde Hilâl-i Ahmer Cemiyeti kuruldu. Bir müddet sonra Yeşil Hilal, daha sonra da “Yeşilay” ismini aldı. 1934 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Kamu Yararına Çalışan Dernekler arasına girmiştir. <BR>1953 yılından beri her yıl Mart ayının ilk haftası (1-8 Mart) Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır. Bu hafta içerisinde alkol ve uyuşturucunun zararları anlatılmaktadır.<BR><BR>Dünyada ve ülkemizde alkol, sigara ve uyuşturucu gibi alışkanlıkların, tehlikeli boyutlara ulaştığı bilinmektedir. Özellikle ülkemizde 1930 yılından günümüze kadar alkol kullanımı %1500 artmıştır. Yıllık içki tüketimi 1 milyar litreye ve içkiye ödenen para da, 20 trilyon liraya ulaşmıştır. Dünya sıralamasında: <BR><BR>İsrafta birinci, kumarda ikinci, ve alkol tüketiminde üçüncüyüz. <BR><BR>Ayrıca ülkemizde; işlenen suçların %66’sının, cinayetlerin %85’inin, boşanmaların %80’inin, eşini dövenlerin %70’inin, trafik kazaların %70’inin, ırza tecavüzlerin %50’isinin, akıl hastalıklarının %50’isinin, alkolikler tarafından işlendiği, ülkemizde on milyonu bulan özürlü vatandaşlarımızın sekiz milyonunun alkollü anne ve babaların çocukları olduğunu unutmayalım.(6) <BR><BR>Bütün bunlardan dolayıdır ki, yüce dinimiz İslâm, insanların mutluluğuna ve saadetine vesile olan şeyleri emretmiş, tehlikeli ve zararlı olanları da yasaklamıştır. İnsanların kendilerini tehlikeye atmamalarına, kendilerine zarar verecek şeylerden uzak durmalarını emretmiştir. (Bakara, 195)<BR><BR></FONT><I><B><FONT size=1>1- Maide, 90-91. <BR>2- İsam, İlmihali, (TDV Yay.) <BR>3- Maide, 90.<BR>4- Tirmîzî, Eşribe, 3; et-Tâc, III, 14, Ebû Dâvûd. <BR>5- Feyzü’l-Kâdir, c. 3, s. 507-508. <BR>6- Diyanet Takvimi 2002 (1 Mart). </B></I></FONT><P align=left><SPAN style="FONT-SIZE: 10pt; FONT-FAMILY: 'verdana'"><?XML:NAMESPACE PREFIX = O /><O></O></SPAN></P><P align=center><FONT size=2>Dinlerin özü olarak kabul edilen emir ve yasaklar, İslâm Dininde aşağıdaki beş hususun korunmasına yöneliktir. <BR>1- Dini Koruma <BR>2- Canı Koruma <BR>3- Aklı Koruma <BR>4- Nesli Koruma <BR>5- Malı Koruma. <BR><IMG height=96 src="http://www.diyanet.gov.tr/DIYANET/avrupa/avrupasubatmart2002/images/Untitled-3.jpg" width=200> <BR>Yeryüzünde insan hayatı bu beş şey üzerine kurulmuştur. Onurlu bir hayat da ancak bunlarla mümkündür. Dolayısıyla bunları korumak, aynı zamanda insana saygı demektir.(l) <BR>İnsanı insan yapan en önemli özelliklerin başında onun aklı ve fıkri gelir. İnsan, dünya ve ahiret mutluluğunu bu vasıtayla kazanır. Onun için dinimiz, insan hayatı gibi aklı ve fıkri korumak için bir takım tedbirler almıştır. Bunları şöyle özetleyebiliriz. <BR>a) İslâm önce batıl inanışlara, hurafelere, insan zihnini körelten, zekayı söndüren müneccimlik ve kehanet gibi temelsiz şeylere, cehalete, taassuba karşı çıkmış, bu tür şeylerden aklı ve fıkrî korumuştur. <BR>b) İslâm, aklı ve fıkri devamlı veya geçici olarak faaliyetten alıkoyan, işlemez ve görevini yapamaz hale getiren, muhakeme kabiliyetini körelten, zekayı söndüren ve zihni uyuşturan her çeşit uyuşturucuyu yasaklamıştır. Afyon, kokain, eroin, esrar... haram kılınmıştır. <BR>c) Yine İslâm, sarhoşluk veren bütün maddeleri ve alkollü içkileri yasaklamıştır.(2) Bu tür içkileri yasaklama işi aşama aşama gerçekleştirilmiştir. Önce içkinin bazı faydaları bulunduğundan, ama zararının daha çok olduğundan bahsedilmiştir.(3) Sonra müslümanlann sarhoşken namaz kılmamaları istenmiştir.(4) Daha sonra içki şu ayetle kesin olarak yasak1anmıştır: <BR><BR></FONT><FONT size=2><B>“Ey inananlar! İçki, kumar , putlar ve fal okları, şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan şüphesiz, içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersizin değil mi?”(5) <BR></B><BR>İslâm, böylece alışkanlık konusu olan hususlarda tedriciliğe riayet edilmesi gerektiği hususuna dikkat çekmiştir. Yasaklamak veya emretmek işinin başarılı ve etkili olabilmesi için mutlaka belli bir hazırlık ve alıştırma safhasına ihtiyaç vardır. <BR><BR>Hadislerde de içki, bütün kötülüklerin anası (kaynağı) her çeşit şerrin anahtarı ve bütün günahlann toplandığı şey olarak nitelendirilmiştir.(6) Ayrıca sarhoşluk veren her şeyin içki olduğu ve bütün içkilerin haram olduğu belirtilmiştir.(7) çoğu sarhoşluk veren bir şeyin azının da haram olduğu açıklanmıştır.(8) Alkollü içkiler, yalnız akla değil mala, cana, nesle ve dine zararlıdır. İçki kullananlar, mallarını boşa harcamış olurlar. Alkol vücuda zarar verir ve onu çeşitli hastalıklara yakalanmaya müsait hale getirir, sinir sistemini ve hazım cihazını tahrip eder. Alkolik anne ve babadan doğan çocuklar da bunun zararını görürler. Uyuşturucu kullanmak sadece aklı ve fikri işlemez hale getirmekle kalmaz, insanın sinir sistemini, aklı dengesini ve beden sağlığını bozar. İnsanın kendisinde doğuştan var olan tabii hasletleri ve güzellikleri yok eder. Uyuşturucu bağımlıları, Allah'ın en büyük lütfu olan iradelerini kullanamaz, kendilerine sahip olamaz, kâr ve zararını ayırdedemezler. Bu duruma düşen kimseler artık günahkâr olmaktan çok, insanlık haysiyetini yitirmiş, ruhen ve aklen hasta kimselerdir. Şu halde alkollü içkiler ve uyuşturucu maddeler, hem dini, hem canı, hem malı, hem aklı ve hem de nesli korumak maksadıyla haram kılınmıştır. Bugün alkol ve uyuşturucu, özellik1e gençleri ciddî bir şekilde tehdit etmekte, bütün devletler bu tür maddelerin üretimini, alınmasını, satılmasını ve kullanılmasını sıkı bir denetime tabi tutmakta, uluslararası uyuşturucu ticareti yapan şebekelere ve kaçakçılara adeta savaş ilan etmektedirler. Devletimiz tarafından desteklenen ve en eski kuruluşlardan biri olan Yeşilay Cemiyeti'nin gayesi de uyuşturucu maddeler ve alkollü içkilerle mücadele etmektir.(9) <BR><BR>Yapılan bir araştırmaya göre; Türkiye'de alkol kullananların sayısında önemli bir artış olduğu ve uyuşturucu kullananların % 73'ünü de 20 yaşın altındaki gençlerin oluşturduğu bildirilmektedir. <BR><BR>Yine bu araştırmaya göre trafik kazalarının % 60'ı, cinayetlerin % 85'i, tecavüz olaylarının % 50’si, boşanma olaylarının % 80'i alkol kullanımından kaynaklanmaktadır.<BR><BR>Alkol kullananların çocuklarında zeka gerilikleri ve kalp hastalıkları daha fazlaca görülmektedir.(10) <BR><BR>Ayrıca yapılan istatistiklere göre, ülkemizde meydana gelen trafık kazalarında her yıl ortalama olarak beşbin vatandaşımız hayatını kaybetmekte, kırkbin vatandaşımız da yaralanmakta veya sakat kalmaktadır. Trafik kazalarına yol açan sebepler incelendiğinde; sürücülerin alkollü araç kullanmasının önemli bir yer tuttuğu ve ülkemizde alkollü araç kullanma eğiliminin arttığı, yaralanma veya ölümle sonuçlanan trafık kazalannda ise alkolün etkisinin, alınan tedbirlere rağmen % 20 ila % 70 arasında değiştiğini göstermektedir.(11) Bu kazalarda meydana gelen milyarlarca liralık mal kaybı da gözönünde bulundurulacak olursa, alkolün sosyal hayat bakımından ne kadar zararlı olduğu açıkça görülür. <BR><BR>Bilim adamları, çocukların ve gençlerin alkol ve uyuşturucuya başlamalarında aile ve arkadaş çevresi ile, kitle iletişim araçlarının son derece önemli rol oynadığını söylemektedirler. Psikologlara göre, insanlarda fıtrî olarak merak ve özenme duygusu vardır. Ancak bu duygular, gençlerde daha ağır basmaktadır. Gençler veya gençlik dönemine girmekte olan çocuklar, kendileri için zararlı olan nesneler ve fiiller hususunda yeterli derecede aydınlatılmaz ve bilinçlendirilmezlerse, diğer insanların yapıp ettikleri şeyler kötü de olsa, bu merak ve özenme duygusunun dürtüsü ile, kötü ve haram olan şeylere tevessül etmeleri kaçınılmazdır. Alkol bağımlısı olan gençlerin çoğu işte bu noktada ihmal edilmeleriyle, istikballerini yitirip, felakete doğru sürüklenebilmektedir. <BR><BR>Gençler, alkol ve uyuşturucu alışkanlığına, genel olarak aile içerisindeki büyüklerine, kendilerinden önce bu işe bağımlı olan arkadaşlarına özenerek başlamaktadırlar. Ayrıca, içki içmeye yönelik her çeşit reklam gençleri teşvik etmekte, gazete, televizyon ve dergideki reklamlarla birlikte, sokaktaki bira afişleri, çocukları kesinlikle etkilemektedir. <BR><BR>Gençleri alkolizme götüren yolun önemli bir başlangıç noktasını bira teşkil etmektedir. Bira, aynen diğer içkiler gibi, alkol bağımlılığına sebep olmaktadır. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’ne alkolizm sebebi ile müracaat eden veya klinikte yatırılan 70 alkolik hasta üzerinde yapılan incelemelerde, bira yönünden şu hususlar tesbit edilmiştir. <BR><BR>A. Bira, genellikle alkolizme başlangıç teşkil etmektedir. 70 hastanın ekseriyeti içkiye bira ile başladıklarını belirtmişlerdir. <BR>B. Bu alkoliklerin % 20'si bira bağımlısıdır. % 80'i ise, gene bira ile içkiye başlamış, daha sonra bira yeterli olmadığından, daha yüksek konsantrasyonlu içkilere meyletmişlerdir. <BR>C. Bira bağımlılarının, diğer alkol bağımlılarından ruhî özellikler ve yan tesirler bakımından açık bir farkları yoktur. (Bira ve Alkolizm raporu, s.19)(l2)<BR><BR>Ülkemizde alkol ve uyuşturucu kullanımının artması, her yönden zararlı olan bu maddeleri kullananların gün geçtikçe çoğalması, özellikle son zamanlarda bu felaketin ilim ve irfan yuvaları olan okullarımıza kadar girmesi, hepimizi konu üzerinde ciddî olarak düşünmeye sevketmelidir.<BR><BR>Fert, toplum ve devletin kurumları olarak bu tehlikeyi görmezlikten gelemeyiz. Bunun için gerekli tedbirler mutlaka alınmalı, alkol ve uyuşturucu maddeler ile mücadeleye devam edilmelidir. Yalnız polisiye tedbirlerin yeterli olmadığı hususunda hemen hemen herkes görüş birliği içerisindedir. Kahraman ve Fedakâr Türk Emniyet Güçleri’nin, uyuşturucu maddelerle mücadelede, zaman zaman ödüller alacak kadar başarılı olduğunu da burada kaydetmek gerekir. <BR><BR>Alkol ve uyuşturucu ile mücadelede, mevcut kanunlar işletilmeli, gerekiyorsa yeni kanunlar yürürlüğe konulmalıdır. Alkol ve uyuşturucu ciddi bir gelir kaynağı olmasına rağmen bu gelir, genç nesilleri kurtarma uğrunda feda edilmelidir. <BR><BR>Alkol ve uyuşturucu madde kullanımının tehlikeleri hakkında bilgi verilmemiş, ruh sağlığı iyi olmayan, zayıf kişiliğe sahip, alkol ve uyuşturucu maddelerin kolayca temin edilebileceği bir ortamda yaşayan kişiler, bu şartlar ortadan kaldırılmadıkça, söz konusu bu zararlı maddelerin bağımlısı olma tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Bunun aksine, gerekli bilgiler verilmiş, sağlıklı kişilik sahibi, adı geçen maddelerin temininin kolay olmadığı ve uyumlu bir çevrede yaşayanlar için tehlike oranı da son derece düşüktür. <BR><BR>Ferdin eğitiminden söz açılmışken, din eğitiminden bahsetmemek mümkün değildir. Sağlıklı bir din eğitimi, iyilikleri, sosyal adalet ve dayanışmayı desteklediği gibi, her türlü kötülüklerin, fuhuş, içki ve kumar alışkanlıklarının azalmasına da yardımcı olur. Bu alanda bütün insanların, özellik1e de yetişmekte olan gençlerin dinin moral desteğine ihtiyaçları vardır.(13) <BR><BR>Alkol ve uyuşturucu maddelerin terkedilmesinde, hiç şüphesiz inancın kesin rolü vardır. Bir çok insan, alkolik ve sefih bir hayat içerisinde iken dönüş yapmışlar, tevbekâr olmuşlar, eski alışkanlıklarını terketmişlerdir. Daha sonra da dindarâne bir hayat yaşamaya başlayıp, kendilerini kurtardıkları gibi, ailesini, çoluk-çocuğunu ve komşularını da kendi zararlarından kurtarmışlardır.<BR><BR>Bu itibarla yeni nesiller, inanç boşluğundan kurtarılmalı, onlara büyük idealler, büyük hedefler gösterilmelidir. Anne ve babalar, çocuklarının kimlerle arkadaşlık yaptığını, hangi çevrelerde gezip dolaştığını takip etıneli çocuklarının bu zehirli tuzaklara düşmemesi için ellerinden gelen tedbirleri almalıdırlar. <BR><BR>Eğitim kurumlarında konu ile ilgili dersler konmalı, özellik1e televizyonlar, terör olaylarında can verenler gibi, alkol ve uyuşturucu tuzağında ölümle pençeleşenleri de sık sık ekrana getirmelidirler. Ekranda gösterilen kutlama törenleri, belgesel ve diziler ile her türlü reklamlar, alkol ve uyuşturucuya teşvik niteliği taşımamalı, toplumu alkolizme götüren yollar tıkanmalıdır. <BR><BR>Yazımı, konu ile ilgili araştırmaları ile tanınan bir ilim adamımızın, gençlere nasihat niteliğindeki şu sözleriyle bitirmek istiyorum. <BR><BR>“Sevgili gençler! Vatanımızı batırmak için adeta hevesli çocuklar gibi bekleyen ve seyreden kötü niyetli kişilerin oyunlarına gelmeyiniz. Hepsi de zehir olan bu maddelerden uzak kalınız. Manevî sıkıntı ve problemlerinizi inançla, ibadetteki huzurla telifi ediniz. Hem kendi sağlığınızı, hem ihiretinizi hem de memleketinizin istikbâlini korumaya çalışınız.<BR><BR>Kimse alkolik olacağım diye içkiye veya eroinman olacağım diye de uyuşturucu maddelere başlamamıştır. Bu gibi zararlı maddelere hep küçük heveslerle başlanmış; bir, üç, beş, yedi... derken, şahıs günün birinde alkolik veya eroinman olmuştur. Alışmış, bağımlı olmuş insanların bu maddeleri bırakması oldukça zordur. En tesirli çâre ise, bu maddelere hiç başlamamak, baştan uzak kalmaktır. Herhangi bir maddenin, şayet yüzlerce zararı var, hiçbir faydası yoksa ve alışan insanlar da bu maddelerden zor vazgeçiyorlarsa, herhalde akıllı olmanın gereği, bu maddelere hiç başlamamak, bunlara hiç yanaşmamaktır...”(14) <BR><BR>1- Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Fıkıh Usulü, Çev. Dr. Abdulkadir Şener, A. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayını, Ankara 1973, s. 358. <BR>2- Prof. Dr. Süleyman Uludağ, İslâm'da Emir ve Yasakların Hikmeti, T.D.V. Yayını, Ankara 1989, s. 144 -146. <BR>3- Bkz. Bakara, 219. <BR>4- Bkz. Nisa, 43. <BR>5- Mâide, 90, 91. <BR>6- Bkz. Aclûnî, Keşfu'I-Hafâ, c. 1, s. 382, Hadis No: 1225. <BR>7- Bkz. Müslim, Eşribe, 7. <BR>8- Bkz. Tirmîzi, Eşribe, 3. <BR>9- Uludağ, a.g.e. s. 147. <BR>10- Psikiyatri Uzmanı Dr. İsmail Gökşen, Alkol, Uyuşturucu ve Terör (Konferans Metni; Zaman, 13.1.1996) <BR>11- Sürücü ve Alkol, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafık Daire Başkanlığı Yayını, 1994, s. 3. <BR>12- Prof. Dr. Alpaslan Özyazıcı, Alkollü İçkiler, Sigara ve Diğerleri, M.E.B. Yayını, Ankara 1993, s. 66. <BR>13- Prof. Dr. Ha1is Ayhan, Din Eğitimi ve Öğretirni, D.İ.B. Yayını, Ankara 1984, s. 68. <BR>14- Özyazıcı, a.g.e. s. 97.</FONT></P><P> </P></DIV>EDITOR}
Ey Nefsim! Görüyorum ki tamamen dünya ile haşır neşir oldun tamamen ona bağlandın. Ondan hiç ayrılmak istemiyorsun. Gittikçe dünya muhabbeti ve mal hırsı her yanını sarıyor. Bir gün ölüm gelip seni biriktirdiğin maldan ve sevdiğin dünyadan ve dostlarından, arkadaşlarından ayıracağını düşünemez oldun. Öfke ile kalp kirdin, bilmezmisinki bir kalp kirmak kabeyi yikmak gibidir?
bilmezmisin???
bilmezmisin???
.