ALLAH;
Bir zaman; gayet akıllı,zengin ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış. Sergiyi gezen misafirler, harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.
Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.
Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.
Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir” demişler.
Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.
İşte biz,bu canlı kainatın ressamına; O, Musavvir”e; Allah diyoruz.
Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır.
Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, tabloyu bir anda nasıl değiştirdiğini hayret ve ibret ile gözleyebilirsiniz.
Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli.
Soru:Allah”ı kim yaratmıştır?
Cevap:Allah’ı kimse yaratmamıştır. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz ancak Mahluk olabilir.
Allah;Rahman,Rahim,Ferd,Hayy,Kayyum,Hakem,Adil,Kuddus,Baki,Evvel, Ahir olmalı. Eşi,benzeri,rakibi, ortağı ve hiçbirşeye muhtaç; olmamalı ki;biz O varlığa Allah diyebilelim.
Bir varlık; nasıl olur da;doğrulmamış,doğmamış,doğurmamış,eşi benzeri ve ortağı olmayan,bir ve tek olan, bir başkası tarafından yaratılmamış,bir başkasına muhtaç olmayan, her şeyin tek yaratıcısı olan, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı;bizatihi yıkılmadan duran, yıkılamayan,zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, öldürülemeyen, yok edilemeyen,kusursuz, rakipsiz, varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu soru; bizim için, kapalı bir kapı olsun.
Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.
Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.
Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır?
Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun!Kurnaz olduğun için;kendi kendine, tesadüfen olmuştur,tabiat kanunları yapmıştır veya bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler; bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini çok iyi biliyorsun!
Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye; ”Ya; varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der ve iman eder..Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.
*Soru:Allah”ın bir şekli ve sureti varmıdır?
Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur. Çünkü; Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur. Allah ise; Ezeli ve Ebedi”dir, yani; ne bir başlangıcı ve nede bir sonu vardır.
Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da bir üçgeni çizemezsiniz. Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ,biçim ve suret veremezsiniz.
Sadece;Miraç hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; bizzat gözleri ile Nur olarak görmüş;ama sureti şöyledir dememiştir.
*Soru:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?
Cevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.
Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.
Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;
Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?
Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı?
Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı.
Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, öyle yazmıştır.
Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali yoldan; şu diyara götür dese.
Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.
Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.
Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi?
Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.
Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.Kasten yani bilerek ve isteyerek; kundaktaki bir masum çocuğa kurşun sıkıp; vahşice öldüren katilin, Hakime; “ben kader kurbanıyım,Allah benim kaderimi böyle yazmış ben ne yapayım” diyerek ;tahliyesini talep etmesi; nafiledir.
Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar, ayağı uyuşan , eline ayağına aniden kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilirler.
Ey Aziz insan; “yürüyor musun?yoksa;yürütülüyor musun?yiyor musun;yoksa yediriliyor musun” dikkat et. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen, cüz-i ihtiyar sahibi kişi ;suçludur.
*Soru:Dua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?
Cevap:Dua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.
Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını nadasa koyacak, gübreleyecek, toprağını sürecek, tohumu dikecek,sulayacak,hasat edecek; yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.
Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar,şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.
Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalı; bundan sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğu” bilmeli ve Allah”a Tevekkül edip,güvenmeli.
Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.
Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.
Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.
Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.
Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.
Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.
Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası da asla geri çevrilmez.
*Soru :Din nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu?İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?
Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine,kölelik ve kast sistemine karşıdır.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz. Mesela;kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanı da kaybedebilirsiniz.Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.
Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, , talebeleri, bekarları, masumları,mecnunları,savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.Evet evet;alacağınızı,geçmiş ve birikmiş sadaka ve zekatlara saymak ve büyüklük göstermek gerektir.
Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkes;çetin bir hesaptan sonra cennete girecektir.
İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere inandığı için;din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiçmi hiç akıl karı da değildir.
Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır.
*Soru:Tenasüh; fikrine ne diyorsun?
Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrini kabul etmez.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez. Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini, birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir
Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir.
*Soru:Miraç hadisesinde kısaca ne olmuştur?
Cevab:Miraç hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında; refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği, cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır.
*Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor!
Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa, dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Hafıza hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi, bir başkası kısa bir sürede çözebilir.
Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla, hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan, direksiz, bir topaç ve Mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir.
Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.
*Soru:Allah bize çok yakın,ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir?
Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından, çok uzağız. Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini burada bir manada anlayabiliriz.Veya; bir uzay; aracı ile de; Allah”ın Nur isminin; bir manada aynası ve mazharı olan,muallakta direksiz durdurulan; Mevlevi gibi döndürülen,yaşlı dünyamızın lambası ve sobası olan güneşe; biraz olsun yaklaşarak; gerçek mahiyetini anlayabiliriz.
*Soru:Allah; bir iken nasıl aynı anda birçok yerde hazır olabilir?
Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok farklı yerlere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman, her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve timsali,ışık ve ısısı ile;heryerde hazır ve nazırdır. Fakat aslı,yani zatı; o yerde değildir.Allah ise; kudreti ile heryerde hazır ve nazırdır;her şeye tasarruf etmektedir ama gerçek zatı itibarıyle o yerde değildir; hem zaman ve mekan ilede kayıtlı değildir.Hem mahlukat; değil zatına, zatının tek bir şuasına ve tecellisine bile dayanamaz.
Mesela;Hz.Musa peygamberin Tur dağında, Allah”ın zatını görmek istemesi ve fakat Tur dağının tek bir tecellisine bile dayanamadan paramparça olması ve Ululazm bir peygamberin bu tecellinin mahafetinden dayanamayıp korkup bayılması gibi. Ey aziz insan;Allah”tan kork ve titre.Mercimek büyüklüğündeki hafızana ve Azrail”i gördüğünde patlayan ödüne, fazla güvenme.
Mesela;herbir televizyondan,aynı anda,birçok farklı yerlerden aynı görüntünün ve sesin herkes tarafından izlenip,dinlenebilmesi gibi.Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır edilmesi gibi. Nuraniyet kezbeden bazı evliya ve abdalın aynı anda farklı yerlerde görülmesi gibi.
*Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür?
Cevap:Evvela; Allah”ın orijinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Sıralamaya da dikkat ediniz. Kesinlikle, şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.
Kuran-ı Kerimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeyiz deyip;Peygamberin sünnetini inkar etmek de yanlıştır.Mesela;namazın nasıl kılınacağı;Kuran-ı Kerimde yoktur;Hz. Peygamber ise; bunu tarif etmiştir.
İlim adamlarının,alimlerin fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman, hastaneye; okuma yazma öğrenmek için, okula; Hakkınızı aramak için, Adliyeye;savaş sanatını öğrenmek için askere gitmek gerektir.
Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıp veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıptan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez. Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.
Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir.Sakın,sakın;çoban olması seni asla yanıltmasın.
Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi,doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere, keşiflere koşun, daima maddeten ve manen; ilerleyiniz ve yükselin diyoruz.
*Soru:”Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir?
Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri; balıkçılık, tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde;dünyamız balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir.Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.Yoksa;ayak ve yorgandan bahsedilmemektedir.
*Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek nasıl olur? Mütevazı olmak ne demektir? Sıhhat nedir? Gerçek zenginlik nedir? İslamiyet nedir? İman nedir? Müflis ve yiğit kime derler?
Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip okşamaya kalkmayınız. Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir.
Mesela; bir asker görevde ve savaşta; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü, silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.
Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı, ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil;Hak”tan, haklıdan, doğrudan ve hakikattan yana olmalıdır.
Her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir. Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir. Yalana da hiçbir cevaz yoktur.Bunun gibi özel hallerde;susmak en doğru bir iş olsa gerektir.
Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.
Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir.
Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi bir rivayette Urfa şehrinde ateşe atan, Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi.
O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine; cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur.
Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmeli; namertlere fırsat vermemelidir.
Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat etmek gerektir.
İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız; yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine, cinsiyetine vb. bakmayınız.
İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa akraba ve kardeş olduğunuzu unutmayınız.
Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız. Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.
Evet,evet;gerçek zenginlik;bedenin, sıhhatli ve ruhun, huzurlu olmasıdır.Huzur ise imandadır ve helalinden; çalışmak,kazanmak,paylaşmak insana huzur verir. Tersi ise insana tedirginlik verir. İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir.Hem İslam;güzel ahlaktır.İman; tahkiki ise daha güzeldir. Gerçek müflis;hesap günü günahları altında ezilen kişidir.
Hey genç arkadaş huzur paradadır diyorsan.Git zenginlere huzurlu olup olmadıklarını sor.Sakın yanlış anlama;biz bir hırka bir lokma fikrine de karşıyız.Evet evet; Hz.Süleyman peygamber gibi;mal mülk sahibi olmak bunu Hak yolda kullanmak gerektir.
Ey fakir kardeş;bilirmisin ki,belki de Allah seni sevdiği ve koruduğu için sana vermemektedir.Hem bilirmisin ki;çoğu insanlar zengin olduktan sonra Allah”ı unutmaktadır. Hem her şeyin en hayırlısını talep etmek gerektir.Hem, Karun; “ben ilmim ile zengin oldum “ demişti ve kendini bir şey zannetmiş ve şımarmış idi. Sonra toprak onu yuttu.
Belki de; senin hakkını zalimler gasp etmektedir!İsyanını Allah”a değil;o zalimlere yapmalısın. Hem üzülme;” sevgilimi en zengin kaptı” diye.Sen de zengin olsa idin; o güzeli birbaşkasına kaptırmaz idin.
Hey hep dört ayak üzerine düşen kardeş;dikkat et; Fravun da hep dört ayak üzerine düşer idi. Hem hiç de hasta olmamıştı.Sonra kendini bir şey zannetmiş ve haddi aşmış idi.Sonra deniz onu yuttu.
Nemrut da; Allah ile savaşmak için kendisine yüksek bir kule yaptırmış idi.Güya Allah”a ok atıp onu vurmak istemiş idi. Sonra bir sivrisineğe yenildi.
Ebrehe de; Allah”ın Beytullahını yıkmak istedi. Cesim filleri ile geldi. Sonra Ebabil kuşlarına yenildi.
Gerçek yiğit; hasmını yenebilecek durumda iken;öfkesine sahib olan ,zayıf ve küçükleri; garip ve kimsesizleri kollayan ve koruyan;zulme ve haksızlığa da razı olmayan kişidir.
Hey fare;ejderhaya meydan okuma.Hey fil;cüssene fazla güvenme ve bastığın yerdeki karıncalara dikkat et;öldüğün vakit karıncaların eline düşeceğini de unutma.
*Soru:Biz gençlere ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim, ne zaman, nasıl kurtaracak?
Cevap:Ey gençler;kendinize uygun,münasip bir iş ve eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz. Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar. Mesela; sıtma ve aıds gibi.
Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak; seni ve tüm insanlığı, şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır.
O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için yakılan ateşi söndürmek için ağzında küçücük bir su damlacığı ile gelen karıncadan daha mı acizsin! Yoksa bir kurtarıcı mı bekliyorsun!Yoksa iş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek!
Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Hem sen hiç hafife alınacak bir şey de değilsin.Sen bu kainatın halifesi ve sultanısın.Niçin o kurtarıcı sen olmayasın.
Haydi işverenler;sizlere çok iş düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Ey zenginler; malınızın kırkta birini bile yatırıma yönlendirseniz;dünyada işsiz kalmayacaktır.Hem verdiğiniz sadaka ömrünüzü uzatacak; zekat ise toplumda sosyal;dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayıp, malınızın kirini giderecektir.
Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.; insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını, can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler. Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip; sonrada afiyetle yiyiniz.
Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar. Sonrada devletinizin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz.
Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;şeytan ve şeytanın dünyadaki vekilleri ile savaşmış;şeytanın dünya saltanatlığına son vermiş;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden; faiz yüzünden perişan olan borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizi de kaldırmıştır.
Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta, yuvalar yıkılmaktadır.Hem kredi kartım var;Allah”a ihtiyacım kalmadı diye sevinen; sonrada faiz batağına düşünce “Aman Ya Rabbi” diyen sen değilmisin! Evet,evet;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak, iktisat etmek, ısraf etmemek,çok çalışmak,alacaklı ile anlaşmak, helalleşmek, bir daha faize; tövbe etmek gerektir.
Ey sarhoş arkadaş; gözünü kapayarak ve aklını iptal ederek;gerçeklerden kaçamazsın.Niçin çoluk çocuğunun nafakasını ve sağlığını heba edersin! Artık ayılmanın zamanı gelmedi mi?
Ey kumarbaz kardeş;zengin olmak için mevcud son sermayeni niçin tehlikeye atarsın.Hem bilmezmisin ki;kumar seni;yenmek için kurulan bir tezgahtır;sakın o zar; civalı, o kağıt; işaretli olmasın!
Hem bir şey yapmıyorsunuz;hem bir şeyler yapmaya çalışanlara, Mani oluyor ve “dünyayı kurtarmak sana mı düştü ” diye alay ve tenkit ediyorsunuz. Dünyada; Tesadüf diye bir şeyin olamayacağını,kendi kendine hiçbir şeyin olmadığını,her şeyin bir sebebe ve kaidelere bağlı olduğunu bilmiyor musunuz!
Hem kulağınızı tıkıyarak veya pembe gözlük takarak gerçeklerden kaçamassınız ve kendinizi ve başkalarınıda aldatamazsınız.Hem niçin her şeyi; Allah”a havale ediyorsunuz.Neden korkuyorsunuz,neyi bekliyorsunuz! Hem; elbet bir gün ölmiyecekmisiniz!İlla bir yılanın sizi ısırmasını,bir taşın başınızı yarmasını mı bekliyorsunuz. Niçin o yılanın sokmasına göz yumuyorsunuz! Niçin yoldaki taşı hemen kaldırıp bir kenera koymuyorsunuz!Niçin yapılan zulümlere ses çıkarmıyor ve razı oluyorsun!Bir gün seninde kapını çalabileceklerini düşünmüyormusunuz!
*Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Bu nasıl Allah? Niçin mülküne sahip çıkmıyor? Yoksa Allah uyuyor mu! Yoksa bizi terk mi etti?
Cevap:Şu an imtihan vakti olduğundan; imtihanın huzur ve sukununu bozmuyor, yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor. İmtihanın, ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve bir aile reisi gibi,cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar, nemrutlar, fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık, Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi.
Hem büyük davalar; büyük şehirlerdeki büyük mahkemelerde görülür. Dünyadaki hadsiz kötülük,günah ve cinayetler ile ilgili davalarda ancak ahiretteki büyük Mahkemede görülecek;yapanın yanına kar kalmayacaktır.
Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyden haberdardır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahiretde bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmaktadır. Hem; Allah”ın uyuduğunu nerden çıkarıyorsun!Yoksa çok uyuyan ve uyutulan ve vazifesini yapmayan ve Allah”ı dinlemeyen ve her haltı işleyen ve her türlü zulüm yapan sen misin! Yoksa Allah”tan bile daha çok; saygı gösterdiğin ve korktuğun; bir şeyin, seni ahirette kurtaracağını mı zannediyorsun!Hem cennet ucuz değildir. Hem cehennem dahi lüzumsuz değildir.
Hem,eğer her haksızlıkta Allah size şiddetli bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan zoraki iyi olur ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi.Yoksa,keşke vursaydı da cehenneme girmeseydik mi diyorsun!Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan ve uygulamayan sen; Allah”ın kanun ve düzenini; yürürlükten kaldıran ve bunun ile övünen sen;” beşeri kanunlarımı Allah bile yürürlükten kaldıramaz” diyen sen; kendini Allah”tan daha üstün gören ve savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen, haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen; doğruyu söyleyenleri; 9 köyden kovan, cezalandıran sen; sonra kendi yaptığın kurduğun düzen iflas edince; sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen,sen!
Sakın yanlış anlama; biz diyoruz ki; madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor ve kendi kanunlarınızı kendiniz yapıyor; acaba bu kanun ne için ve kimin için ve niçin çıkardığınızı dahi bilmiyor; Aziz milletinizin Ali ve yüksek menfaatlerini bile koruyamıyor;iseniz; Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz!
Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi çok beğeniyor iseniz; Devletinize niçin isyan ediyorsunuz! Yok biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyoruz,bizi perde arkasındaki gizli güçler ve eller yönetiyor, alın teri kazancımızın neredeyse hepsini elimizden alıyor, kendileri ise istisna ve muafiyetler ile çalışmadan risksiz kazançlarına kazanç katıyor; bizleri üç kuruşa köle gibi karın tokluğuna çalıştırıyor; onun için baş kaldırıyor ve isyan ediyoruz diyorsanız; niye o hainlere fırsat veriyorsunuz! Niçin bunları ve durumunuzu devletinizin; akıllı ve civanmert vekillerinize, yetkili, görevli kişi ve kurumlara söylemiyorsunuz, kanunlarınızın daha adil olması insanların huzur ve refah içinde yaşaması için; niçin orijinal fikirlerinizi ve projelerinizi beyan edip;yetkili ve görevlilere yardımcı olmuyorsunuz!Hem o silahı; mazlum ve masum halkınıza niçin çeviriyorsunuz! Yoksa siz; “birbirinizi kırın,yiyin; bizde sülük gibi kanınızı ve milli servetinizi emelim, sömürelim, parçalayalım, köle gibi sizi çalıştıralım” diyen o gizli hainlere mi çalışıyorsunuz. Yoksa sizi sinsi hainler kurnazca kullanıyor mu! Hem siz bu gizli hainleri niçin kollayıp, koruyor ve hiç ses çıkarmıyorsunuz!
Yoksa o gizli hainler;vatan millet;din iman;eşitlik özgürlük diye saf insanları kandırıp,kullanıp; insanları birbirleri ile çatıştırıyor; elinize silah ve para verip; daha da ezmek ve zalim düzenlerini sürdürmek için sebep mi arıyor!
Soru:İyi güzel de;biz bu tüm dediklerini yapıyoruz.Derdimizi kimselere anlatamıyoruz. Artık bu devletten fayda gelmeyeceğini anladık bu yüzden isyan ediyoruz ve başka bir devlet kurmak istiyoruz.
Cevap:Diyelim ki;devletinize isyan ettiniz.Karşınıza yine askerlik vazifesini ifa eden kendi kardeşiniz çıkacak;hem, o kendi öz kardeşiniz ile savaşmak hiç mi hiç akıl karı değildir.Hem dahilde savaş silah ile değil;akıl ve kalem ile olur. Hem kalem;kılıçtan daha keskindir.
Hem; aynı ve benzer başka bir devlet kurma hangi akla hizmettir.Hem ahirzamanda Hak ile Batıl birbirine karışmıştır.Saflar birbiri içine girmiştir.Hem savaşlar ve silahlar değişmiş.Düşman; kardeşi kardeşe düşürmüş.Kurt,koyun suretine girmiş.İnsanlar geçim derdine düşmüş veya düşürülmüş;din,vatan,millet unutulmuş veya unutturulmuş.
Yok diyorsanız ki;biz bambaşka adil,bir devlet kuracağız. Bizde deriz ki;bu devletin sözünü o hainlerden mi aldınız.Hem o munafık hainin ipi ile kuyuya inilmiyeceğini, el parası ile gerdeğe girilmiyeceğini bilmiyormusunuz.Hem o hainler; kendilerine hizmet eden, onlardan emir alan, bağımlı, köle, bir devlete ancak müsaade ederler.
Yok diyorsanız ki;biz zaten başka devletler ile birleşip;refaha ereceğiz,tüm sorunlarımız çözülecek,borçlarımızıda silecekler.Bizde deriz ki;sizi birbirinize kırdırtmadan,atalarının intikamını almadan;tüm müessese ve kurumlarınızı ele geçirmeden; sizi bu topraklardan silmeden, kendilerine köle yapmadan, dininizi değiştirmeden alacaklarını mı zan ediyorsunuz!
Soru:Ne demek istiyorsun;bu zulümlere razı mı olalım?Hiçbirşey yapmayalım mı?
Cevap:Hayır;zulme rıza zulümdür. Ama;zamana, mekana ve makama göre akıllı hareket etmek gerektir.Siz zannediyor musunuz ki; deccal”in kuvveti sadece kendindendir.Hayır hayır; onun arkasında şeytan ve şeytanın dostları vardır. Bunlar gayet; dessas, kurnaz, ikiyüzlü,hain,kötü,zalim,zengin ve güçlüdürler.Siz nazar-ı dikkatinizi; sadece ve sadece deccale verip;perde arkasında deccali bir kukla gibi kullanan asıl gerçek hainleri unutuyorsunuz;sonra gidip bu azmettiricilerden;bizi deccalin zulmünden kurtarın diye; medet ve yardım istiyorsunuz!Heyhat çok yanılıyorsunuz.
Dersen ki;yaşamak için; dinin hükümlerini kaldırmak ve o hainlerin her dediğini yapmak zorunda idik.Bizde deriz ki; o halde o hainler ile niçin savaştınız!
Hey ayrılmak isteyen ve başka bir devlet kurmak isteyen kardeş;Siz zannediyor musunuz ki; size ayrı bir devlet kurduracaklar.Heyhat yanılıyorsunuz. Önce sizin elinize silah verecekler; kendilerine karşı koyacak yiğit ve akıllı kişileri önce birbirine kırdırıp; sonra kolayca, sinsice ve haince topraklarınızı ve servetlerinizi ele geçirecekler; sizi kullandıktan sonrada; sizlere “ne kadar akılsızlar” diye gülecekler.
Biz diyoruz ki; bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız.Gemi batar ise; herkes batar.Gemide kargaşa, isyan, patırtı çıkarmak yerine; geminin kontrolünü sessizce ve akıllıca ele geçirip; geminin rotasını değiştirmek gerektir.Çünkü gemi; cesim bir aysberge doğru yol almaktadır. Yok diyorsan ki; biz bu gemide köle olmaya razıyız; o halde kadere ve Allah”a isyan etmeyiniz.Niçin bu gemi aysberge çarpıp battı? Niçin bu musibet başımıza geldi? demeyiniz.
Dersen ki;ahirzamanda,kolay ve haram yoldan risksiz kazanmak var iken,kim rahatını bozar ki!Hem faizin,içkinin,kumarın,fuhşun vs. yasak olduğu bir düzeni başta şeytan istemez ki!Hem şeytan dünyada öyle bir düzen kurmuş ki;Allah”ın emirlerini yerine getiren,yasaklarından kaçanlar rezil;getirmeyenler ise vezir oluyor! Dünyanın ekser yerlerinde;çeşitli maskeler ve kisveler altında aslında şeytanın kanun ve düzeni uygulanıyor. Sanki dünyayı şeytan yönetiyor!
Evet evet; Şeytan; zaten sizin hayrınıza olan zerre miktar hiçbirşeyi istemez. Helal yoldan kazanmak;risk almak,zoru başarmak,şeytan ile dalaşmak,elini ateşe sokmak,zulme razı olmamak,Hak”tan ve doğrudan yana olmak, akıntıya karşı kürek çekmek, elbette ki kolay değildir.Bana ne demek,bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek ise; kolaydır. Hem;cennet ucuz değil;cehennem dahi lüzumsuz değildir. Evet evet;zalimler için yaşasın cehennem.
Haydi bu dünyayı yönettiğini zanneden o kibirli şeytana diyiniz ki;”biz sana uyduk; Allah”ın düzenini ve kanunlarını kaldırdık,her dediğini de eksiksiz yaptık.Fakat neticede borca ve çamura battık, istiklalimizi, egemenliğimizi, itibarımızı,Milli servetimizi,İzzetimizi,malımızı, namusumuzu yitirdik. Sen bizim borçlarımızı silmez, itibarımızı iade etmez isen;biz senin adaletsiz düzenini ne yapalım,niye karşılıksız ve bedelsiz devam ettirelim; hem kaybedecek bir şeyimizde kalmadı.Haydi gücün, kudretin ve servetin var ise;bizi kurtar. Yoksa;sus,zaten dünyalığımızı yitirdik,bari ahiretimizi yitirmeyelim. Artık biz Kuran-ı Kerim”e kulak vereceğiz” diyiniz.
Soru:Ne zaman;Allah”ın kanunları yeryüzünde hüküm ferma olacak?
Cevap:Herkes evinin önünü süpürdüğü zaman,herkes Hakkına razı olduğu zaman, herkes Allah”ın emir ve yasaklarına uyduğu zaman;hiç savaşmaya bile gerek kalmadan hükümferma olacak.Tersinde ise;daima savaş,zülüm, kargaşa,kaos,terör,anarşi ve adaletsizlik olacak.
Soru:Yani hiçbirzaman hüküm ferma olmayacak?
Cevap:Hayır;herzaman kainatta zaten Allah”ın kanunları hüküm fermadır. Evet evet;hiçbir atomdaki elektronlar,gezegen ve yıldızlar diyemez ki” ben dönmekten yoruldum artık dinlenmek istiyorum”;bir ağaç diyemez ki” ben sıkıldım gezip dolaşacağım”;hiçbir melek diyemez ki,”ben artık Allah”ın emir ve yasaklarını dinlemiyorum”;hiçbir hücre diyemez ki “ben artık istediğimi yapacağım” vs.Yani; cüz-i iradesi olmayan herşey zaten Allah”ın; hükmü, emri ve tasarrufu altındadır.Hem insan;bütün bütün kayıtsız da değildir.Bir öğün yemek yemese hemen kimyası değişen;havaya,suya,ateşe, toprağa,gıdaya vs. hervakit ve heryerde Allah”a muhtaç olan birşeydir.
Hey; bir damlacık nütfeden yaratılan ve bir damla suyu bile yaratamayan insan; neyine güveniyorsun,ne yapmaya çalışıyorsun! Bir vakit annenin şefkatli sinesinde yaratılan Latif süte muhtaç; minik küçük bir çocuk idin; şimdi adam olmuş Allah”a meydan mı okuyorsun!
Evet evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni; alaya alınsa veya uygulanmasa veya yürürlükten hepten kaldırılsa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar; Allah’a küfür ve isyan etseler yinede;hiçbir şey ve hiçbir kimse Allah”a zerre miktar zarar veremez.Hem; Rezzak olan Allah onların rızklarını da verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır.Hem Allah; çok Sabırlı,çok şefkatli ve çok merhametlidir.
Sakın yanlış anlama; herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek,halkı kin ve nefrete teşvik etmek;İhkak-ı Hak yapmak, doğru değildir.
Sakın yanlış anlama; biz kötü,haram olan şeye; iyi ve helaldir de demeyiz. Üzerimizde akrep olduğunu söyleyen ve bizi uyaran kişiye bilakis teşekkür ederiz.Evet evet; dost acı söyler imiş.
Hem Allah”ın kanunlarını kabul ve red edip etmemek,uygulayıp uygulamamak; sizin ihtiyarınıza kalmış bir şeydir.Hem Allah;Hikmetini zor anlayabilseniz bile sizin lehinize olan ve sizin için en hayırlı şeyi arzu eder.
Hem beşeri kanun ve sistemlerin zor ile ve zorbalık ile insanlara kabul ettirmek de olmaz.Hem Allah; zorba ve zalimleri;hem de zorbalığı sevmez. Hem biz insanı severiz. Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı; Yaratan dan dolayı sevmek gerektir.
Hem tabiat,tabiat kanunu, tabiat ana, dediğiniz aslında Adetullah yani, Allah”ın; kanunu, düzeni ve mücessem bir kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat anayı iyi korumak ve tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem; tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesi için çalışan, keşifler yapan; öğretim ve araştırma görevlilerine, öğretmenlere, mühendislere, doktorlara, bilginlere, bilgelere,özellikle mucidlere ve gerçek din alimlerine saygı göstermelidir.
Sakın sakın; sizin insanın atası olduğunu iddia ettiğiniz kafatası;Kuran-ı Kerim de bahsi geçen ve Allah”a isyanları dolayısıyla ceza olarak Allah tarafından maymuna çevrilenlere ait olmasın!
*Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir?Bir zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız?
Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı, Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.
İnsan, şeytan”dan her bakımdan üstündür.Hem insan;mahlukatın en eşrefidir. Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü; Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin; cennetten çıkmasına vesile olmuştur. Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.
Dikkat ediniz!Allah”ı inkar etmemek ayrıdır,Allah”a iman etmek ayrıdır.Allah”ı inkar etmek ise; hiç mi hiç akıl karı değildir. Yani şeytanın;Allah”ı inkar etmemesi, Allah”a iman ettiğini göstermez.
Daha önce meleklere bile ders veren,şeytan, kibrinden dolayı; Allah”ın “ Ademe secde et” emrine karşı gelmiş.Bu yüzden; Allah’ın Rahmetinden kesin bir şekilde kovulmuş ve imtihanı kaybetmiştir.
Hem melekler,Allah”ın; güzel,güçlü,akıllı,nurani ve mutlak itaatkar,emirber askerleridir. Hem; meleklerin cüz-i iradeleri yoktur. Hem bu yüzden imtihana da tabi değillerdir. Hem meleklerin makamları sabittir.Hem o melekleri hafife almakta akıl karı değildir. Cebrail,Azrail,Mikail ve İsrafil ve diğer melekler herzaman Allah”ın emirlerini;harfiyyen,tereddütsüz,korkmadan ve mutlak bir şekilde yerine getiren yılmaz,yorulmaz ve yenilmez birer askerleridir. Hem bu nurani askerlerin sahibi ve komutanı da; Allah”dır.Sizin;geçmiş ve gelecekteki tüm ordularınız, silahlarınız,bilgi ve birikiminiz ve hazineleriniz tümü toplansa; Allah”ın sadece bir tek askerini alt edemez.Çünkü biri fanidir,öteki ise Baki”dir.
Hem şeytan; Allah”tan,süre istemiş, Kıyamet vaktine kadar, kendisine sınırlı bir süre verilmiş. ”Bende Senin ihlaslı kulların hariç,herkesi Sana düşman edeceğim ve onları azdıracağım” diyen şeytan; Hz.Adem peygambere ve nesline karşı,büyük bir savaş başlatmıştır.
Sakın sizi şeytan,” Allah afedicidir ” diye yanıltmasın.Evet; Allah kesinlikle af edicidir ama, kul hakkı hariçtir. Kulun af edip etmiyeceği ise;kulun ihtiyarına bırakılmıştır.Hem cehennem dahi luzümsuz değildir.Hem; Allah aynı zamanda “Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki isyan ve zulümler neticesinde; Allah”ın emri ve kudreti ile,bir rivayette dünyamızın yakınından geçen büyük bir yıldız; denizleri med-cezir gibi kendine çekmiş denizler dağlara kadar yükselmiş; Hz.Nuh peygamberin gemisindekiler kurtulmuş ama o Aziz Peygamber oğlunu kurtaramamış;bu nedenle Allah”a ne düşman olmuş nede oğluna hidayet nasip olmadığı için Allah”a kırılmıştır. Peygamberin vazifesi tebliğdir.Hidayeti ise insanın Allah”tan kendisinin talep etmesi gerektir.Hem din de zorlama da yoktur.Ama iman ettikten sonra da dinin emir ve yasaklarına uyma ve uyulmadığı vakit bunun bir müeyyidesi vardır. Herkes imtihana tabidir ve Allah nazarında herkes eşittir Hiç kimsenin;hiç kimseye üstünlüğü yoktur. Kim ki; Allah”tan korkar ve itaat eder o kişi üstündür.Bu kişi bir çobanda olabilir,bir kralda.
Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri; işsizliği, cahilliği, fakirliği, acizliği, çaresizliği, kaldırarak; suçu önleyici tedbirler alınız. Suçluyu öyle bir ceza ile ürkütünüz ki ;o sucun yanına bile yanaşamasın. Gaye o ürkütücü cezayı vermek değildir, caydırmak olmalıdır. Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecek toplumun huzur ve sükununu bozacaktır.
Mesela;Göze göz,dişe diş diye;bir ceza olsa. Kimse adam öldüremez. Çünkü kendisinede aynı cezanın verileceğinden korkar,yapmaz,yapamaz. Hem kan davası da olmaz ve olamaz.Cezalar caydırıcı olmalıdır.Yani suçu önleyici olmalıdır.Yoksa ceza; amaç olmamalıdır. Bir suçu işleyen sanık ile birlikte; insanları;suça iten, kullanan, satın alan,azmettiren;perde arkasındaki;gizli, hain ve kurnaz iştirakçiyi hele hiç unutmayınız.
Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir. Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.
Hem sen Allah”tan daha fazla merhametli olamazsın.Hem sen kul hakkına da karışamazsın.
Bir kazayı veya zulmü ve zulmü yapanları gördüğünüzde; Evvela;devletinizin yetkili mercilerine bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zulmü yapan, o zalimi Allah”a havale ediniz. Bunu da yapmıyor iseniz belaların gelmesini bekleyiniz.Bana ilişmeyen, dokunmayan yılan; bin yaşasın demeyiniz. Hem; o yılan, birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.
Dikkat ediniz; esir ve köle ticareti yapan, şeytanın;korsan gemisini akıllıca ele geçirip; şeytanı esir almalı,gemidekileri özgürlüklerine kavuşturup serbest bırakmalı; geminin rotasını Bermuda şeytan üçgenine değil;doğru ve selametli bir istikamete çevirip;gemiyi sahili selamete çıkartmalı.Sakın sakın; şeytanı hafife alıp;şimdilik şeytanın suyundan ve rotasından gideyim;ona hizmet eder gibi gözükeyim;deyip de şeytanı kandıracağını da zannetme.Hem o şeytana; zerre miktar da yardım etme ve kendini de kullandırtma.
Soru: Dar-ül İslam nedir? Dar-ül Harp nedir?
Cevap:Dar-ül İslam; Allah”ın kanunlarının uygulandığı yer demektir. Dar-ül Harp ise; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı yer demektir.
Hey arkadaş nerede yaşadığına dikkat et ve ona göre tedbirini al! Sonra “bu ne biçim bir yer”,”bu ne biçim Allah”; deme. Çünkü; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı bir yerde; senin Allah”tan hesap sorma Hakkın yoktur.
Evet evet;o yer dar-ül harp olmasın! Senin rızkını başkaları gasp etmesin! O yer; namert ve hainlerin diyarı olmasın!O yerde iyiler sürünsün;kötüler sefa sürsün; Helaller,haram;haramlar helal olsun öyle mi! Hayır hayır.Bilakis; dar-ül harpte daha da dikkatli olmak ve insanlığa örnek olmak gerektir.
Hey arkadaş baktın ki seni o beldede yaşatmayacaklar ve seninde buna karşı koyacak gücün yok o halde Hz.Muhammed gibi Hicret et.Güçlendikten sonra o beldeye gelin ki;onlar sizden korksun.Hem ağlamayıda bırak.Çünkü din; ağlama duvarı değildir.Hem ağlamak da çözüm değildir.Çözüm ise;Kuran-ı Kerim de bildirilmiştir.Hem Hicret kaçmak değildir.Başkalarını yaşatmak için senin yaşaman gerektir.Sakın yanlış anlama; güçlendikten sonra onlar gibi de ol demiyoruz.
*Soru:Başka bir yurdumuz yok ki oraya hicret edelim! Hem kolumuzu kanadımızı kırmışlar ne yapalım? Tefeciden aldığımız borç ile ancak hayatımızı idare edebiliyoruz? Fabrika yok ki; çalışalım. Yol yok ki; gidelim.Su yok ki;içelim. Toprak yok ki sürelim.
Cevap:Evet,evet;tefeciden borç para alıp;babadan ve atadan kalan son mirasıda ipotek verip;borç para ile gününü gün etmek çözüm değildir.Çözüm odur ki; haddini bilip ve Helalinden kazanıp;kimseye bar olmamak için çok çalışmak; israf etmeden ayağını yorganına göre uzatmak, İzzetli,namuslu ve onurlu bir şekilde başı dik yaşamak;mevcudu korumak ve artırmak;üretmek,ürettiğini satmak, kazanmak,borçtan kurtulmak, paylaşmak yani;veren el olmak gerektir.
Evet helal kazanmak bu vakitte çok meşakkatlidir.Hayat zor;çileli ve çetindir. Hem bazen bir musibet;bin nasihatten daha evladır.Hem çalışan demir pas tutmaz.Ak akçe kara gün içindir.Dilenmek değil;üretmek gerektir.Üretmek mal şeklinde olabileceği gibi; orijinal düşünceleri; hayata ve pratiğe geçirmek,yeni bir şey keşfetmek sureti ile de olur.
Dikkat et; sizi ezmek için sizi tahrik etmektedirler.O hainler;hem sizi birbirinize kırdırtmakta; hem kullanmakta; sonra da suçu size yıkıp, zeytinyağı gibi üste çıkmakta; sonrada kalan herşeyinizi elinizden almaktadırlar.
Hey tefeci;”paran yoksa; karını, kızını mı ver diyorsun”.Heyhat;sen haddi çok aşıyorsun. Hem haddi aşanların akibetlerini bilmiyorsun! Yoksa her şeyi sahibsiz mi sanıyorsun! Yoksa haram parana mı güveniyorsun! Yoksa bu diyarda kanun yok mu zannediyorsun! Yoksa kanunlar benden yana mı diyorsun! Yoksa para ile her şeyi satın alacağını mı düşünüyorsun! Yoksa yanındaki çakallarına mı güveniyorsun! Hey mafya bozuntusu; sen kendini bir şey mi zannediyorsun!
Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı?
Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.
Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır.
Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece ile; zor işleri başarmak,dayanışma ve işbirliği yapmak;akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı;yıkıcı değil,yapıcı olmak gerektir.
Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir.
Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir.
Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu,ahirzamanda imanınızı ;mal ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi;kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli ve gereğini yapmalıdır.
Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır.
Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir.
Hem ilericilik ve devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Fakat; ömrünü doldurmuş, yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara ve topluma zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir.
Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğini mi zannediyorsun.Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun.
Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki ve uyanık dindarlara sözümüz yoktur.
Ey kardeş; bir zamanlar Ataların;aydınlık ve çağdaş medeniyetler seviyesinin zirvesinde iken başkaları ortaçağ karanlıklarında idi.Niçin o zirveye bir daha çıkamayasın.Niçin sen başkalarından aşağı olasın.Hem o ataların;zirvede iken dinlerini ve dünyalarını da terk etmediler.
Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma.
Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı,helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı,yemeli,dağıtmalı maddeten ve manen daha; yükselmeli ve ileri gitmeli.
Soru:Sağ ve Sol; ne demektir?
Cevap:Kuran-ı Kerim”deki sağ ve sol kavramı ile siyasi manadaki sağ ve sol kavramları aynı değildir.Hakikatte; sağ ; şeytana ve onun düzenine muhalif olmak ve şeytan ile savaşmak demektir.Sol ise;,Allah”a ve onun düzenine muhalif olmak ve Allah”a savaş açmak demektir.Mesela;solda,Her şey; serbesttir.İlahi nizam yoktur.Sonu anarşi ve terördür.Sağda ise;her şey serbest değildir.İlahi nizam ve intizam vardır.Sonu huzur ve saadettir.
Soru:Kafir, Münafık ve Fedai ne demektir?
Cevap:Kafir;Allah”ı alanen inkar eden kişi demektir.Mesela;Ebu Cehil gibi. Münafık ise;aslında Allah”ı alenen inkar etmeyen, fakat iman ediyormuş gibi görünüp de; Allah”ı inkar eden kişidir.Mesela;Deccal gibi.Fedai ise; kendilerine özel izin verilen;Kafir ve münafıkların içine sızan,onları deşifre eden;aslında Allah”a gönülden inanan ama;zahiren inanmıyormuş gibi gözüken kişidir.
Hey şeytan; sakın sakın kendini fazla Zeki zannetme! Cehennemden çıkacağını da hiç ümit etme!Zebaniler seni dört göz ile beklemekte. Hem onların acelesi de yoktur;cehennemde ölümde yoktur.Hem senin gibilere afta yoktur.Hem sana acımada yoktur.
*Soru:Hakikatlere ve Hak”ka ulaşmak için; Veya sevgiliye ve arzularınıza ulaşamadığınız için; dünyaya küsmek veya dünyayı terk etmek mi gerekir!
Cevap:Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya ve sevgiliye küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için; iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz.Mesela;şeker iyidir,güzeldir;ama şeker hastaları için öyle değildir.Hem; iyi ve kötü;doğru ve yanlış;helal ve haram;güzel ve çirkin;zamana,mekana,kişilere ve değerlere göre değişkendir.Ölçü ise; daima Allah”ın emir ve yasakları olmalıdır.Bunlar ise;Kuran-ı Kerim de ve sünnet-i seniyyede mevcuttur.
Bir vakit; beğendiğiniz ve hoşlandığınız birisi;sizden hoşlanmayabilir veya sizden hoşlanan birisinden de siz;hoşlanmayabilirsiniz.Hem eş seçiminde ve evlilikte; eşin akıllı ve inançlı olmasına, eşlerin birbirine denk olmasına, birbirlerinden hoşnut olmasına, zorluk ve mani çıkarılmamasına,tarafların rızalarının olmasına,eşlerin güzel ahlaklı olmasına ve akid yapılmasına dikkat edilmelidir. Ebeveynlerin ve büyüklerin; duaları ve gönülleri ve rızalarının alınması da güzel bir şeydir.Hem evlilikte de keramet vardır.Hem kaçırmak olmaz.Hem eşe; cebir ve şiddet de olmaz.Hem güzelliği, zenginliği ve aklı zaman içinde gitmekle; bu nedenle boşamak ve atmakta olmaz.Hem emanete de; hıyanetlik olmaz.
Hey aşık; sevgilinin suretine doyasıya bakmak hoş ise; Cennette Ruyetullah”a mazhar olmak daha da hoştur. Hem üzülme sevgilim çirkinleşti diye; çünkü cennette daha güzel olarak sana gelecektir.Hem üzülme dünyada veya cennette sevgilim beni seçmedi diye; sevgilinin suretinde çok gılman ve huri olacaktır.
Dünyayı bütün bütün terk etmeyiniz.Yani dünyayı kesben değil;kalben terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete; çalışınız.Bazen inzivaya ,itikafa çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz. Mesela; Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz. Muhammed peygamber; çoban,Hz.Musa peygamber işçi vs. idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler. Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar, hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar. Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler.
Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.İfrat ve tefritten kaçınınız.
*Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “La İlaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir? Askerlik ve savaş ile ilgili bilgi verirmisin!
Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz.Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz.
Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek
Bir zaman; gayet akıllı,zengin ve mahir bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir resim sergisi açmış. Fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara her türlü ikramı yapmış. Sergiyi gezen misafirler, harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken, birisi, ressamı göremediği için; “acaba bu harika resimleri kim yapmıştır?” diye bir soru ortaya atmış.
Bir kısım insanlar;bu resimler “kendi kendine” olmuştur demişler.
Bir kısım insanlar; resimleri “tabiat kanunlarının” yaptığını iddia etmişler.
Bir kısım insanlar ise; resmi meydana getiren,” boya,fırça,kağıt;kafa kafaya verip bu resimleri meydana getirmiştir” demişler.
Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ve ikramların; “ancak akıllı,mahir, zengin bir ressam tarafından” yapılabileceğini, söyleyip; kendilerine ikramda bulunan,O ressamı içeriden, alkışlar ile çağırıp, kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.
İşte biz,bu canlı kainatın ressamına; O, Musavvir”e; Allah diyoruz.
Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır. Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir. Resim ile ressam arasında da fırça vardır.
Yani vahdet-ül vücudu doğru anlamak gerektir.Gökyüzündeki bulutlara dikkatli baktığınız zaman, tabloyu bir anda nasıl değiştirdiğini hayret ve ibret ile gözleyebilirsiniz.
Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi unutulmamalı.Mana-i harfi ile bakılmalı. Yani;Ne güzel bir ayna diyerek, dikkatli ve kem bakıp nazar ile aynanın kendisini ve aynanın ustasının kalbini kırmamalı. “Maşaallah, bu aynanın ustası gerçekten harika ve mahir birisi” diyerek, sanatkarını da sena ve takdir etmeli.
Soru:Allah”ı kim yaratmıştır?
Cevap:Allah’ı kimse yaratmamıştır. Yaratılan bir şey zaten Allah olamaz ancak Mahluk olabilir.
Allah;Rahman,Rahim,Ferd,Hayy,Kayyum,Hakem,Adil,Kuddus,Baki,Evvel, Ahir olmalı. Eşi,benzeri,rakibi, ortağı ve hiçbirşeye muhtaç; olmamalı ki;biz O varlığa Allah diyebilelim.
Bir varlık; nasıl olur da;doğrulmamış,doğmamış,doğurmamış,eşi benzeri ve ortağı olmayan,bir ve tek olan, bir başkası tarafından yaratılmamış,bir başkasına muhtaç olmayan, her şeyin tek yaratıcısı olan, kendisinden evvel hiçbir şeyin olmadığı,kıyametten sonra da bir vakit kendisinden sonra hiçbir varlığın olmayacağı;bizatihi yıkılmadan duran, yıkılamayan,zamandan ve mekandan münezzeh, ölmeyen, öldürülemeyen, yok edilemeyen,kusursuz, rakipsiz, varlığı hiç değişmeyen, çok sabırlı, çok merhametli; bir varlık olur?Bu soru; bizim için, kapalı bir kapı olsun.
Farzedelim ki; bir sarayın açık doksan dokuz kapısı olsun.Ama bir kapısı kapalı olsun ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilsin ve anahtarda sadece O”nda olsun. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık kapıların herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, açık kapılardan saraya girmemek ve kapalı kapının önünde durmak; o kapalı kapıyı açamadığı için, bu saraya girilemez demek, saray sahibini;inkar etmek, kabul etmemek, red etmek;hiç akıl karı değildir.
Bu sefer biz ;o dessas şeytana; aksi ile kanıt yöntemi ile;şu soruyu soralım.
Peki,Allah yoksa; bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır?
Ey şeytan susuyorsun.Kibrinden,enaniyetinden,inadından ve kandırdığın dostlarına mahcup olmamak için, Allah”tır diyemiyorsun!Kurnaz olduğun için;kendi kendine, tesadüfen olmuştur,tabiat kanunları yapmıştır veya bu akılsız ve şuursuz,aciz maddeler; bu harika resimleri meydana getirmişlerdir de diyemiyorsun! Çünkü; böyle desen;saf ,tertemiz ve günahsız çocukların bile sana güleceklerini ve ”çocuk mu kandırıyorsun!Cansız bir resmin bile ressamı var iken;canlısının evleviyetle vardır.Sen git de akıllıyım diye geçinen akılsızları kandır” diyeceklerini çok iyi biliyorsun!
Hz.Ali”ye bir gün Allah”a ve Ahiret gününe inanmayan birisi gelir ve “insanlar ölünce yok olur;Hem Allah ve Ahiret yoktur”der.Hz.Ali;o kişiye; ”Ya; varsa” diye cevap verir.O kişi;bu ihtimali hiç düşünmemiştim der ve iman eder..Evet evet; inanan kişi,inancından dolayı bir şey kaybetmez ama; inanmayan kişi; işini şansa bırakmış olur ki;bu da akıl karı değildir.
*Soru:Allah”ın bir şekli ve sureti varmıdır?
Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur. Çünkü; Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur. Allah ise; Ezeli ve Ebedi”dir, yani; ne bir başlangıcı ve nede bir sonu vardır.
Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz. Dolayısıyla da bir üçgeni çizemezsiniz. Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ,biçim ve suret veremezsiniz.
Sadece;Miraç hadisesinde Hz.Muhammed peygamber; Allah”ı; bizzat gözleri ile Nur olarak görmüş;ama sureti şöyledir dememiştir.
*Soru:Madem,her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;o halde insanlardan niçin hesap soruluyor ve niçin cehenneme gidiyor?
Cevap:Evet her şey bir kader defterinde yazılı ve her şey ona göre oluyor;ama, kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.
Mesela; Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hem de geleceği de bir manada görebilir.Bir meteoroloji uzmanı da uydudan gelen fotoğraflara bakarak bir manada geleceği görebilir. Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve bilgilere bakarak, görüyor ki, Ülke”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplayarak,hemen defterine şunları yazıyor ”yarın Ülke bulutlu ve yağışlı olacak”.
Bulutların gelmesine daha bir gün var.Bir gün sonra, Ülke bulutlu ve yağışlı olsa;
Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden defterine,bu olayı yazdığı için mi olaylar oluyor?
Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördü de mi yazdı?
Cevap;Uzman olayları uydudan önceden gördü de yazdı.
Yani;meteoroloji uzmanı; defterine yazdığı için o olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden uydudan,görüp, öyle yazmıştır.
Mesela;Aklı başında bir adam, bir taksiye binse;taksiciye;”beni çabuk, şu dar, tali yoldan; şu diyara götür dese.
Taksici ise;nazik bir biçimde ona;“daha güvenli,doğru ve tehlikesiz, ana bir yoldan,seni daha rahat ve çabuk götürebilirim;hem dediğin yol tehlikeli,dar ve virajlıdır, o yolda başımıza bir kaza gelebilir” diye cevap verse.
Ve fakat o adam; taksiciyi zorlasa; ve o tehlikeli,dar, virajlı yolda,bir kaza olsa.
Soru:O adam;taksiciye; ”bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi” diyebilir mi?
Cevap: Diyemez:Çünkü;kendisi tehlikeli yolu istemiştir.Ne zorla arabaya bindirilmiş, nede istemediği bir yoldan götürülmüştür.Hem taksiciyi, kendisi zorlamıştır.Hem taksici,gerekli uyarıyı da baştan yapmıştır.Hem taksici işi gereği; görevini yerine getirmiştir.Suç; götüren taksici de değil,tehlikeli yoldan ısrar ile gitmek isteyen; o adamdadır.
Hem;küçükler akıl baliğ olunca;yani farık ve mümeyyiz olunca,yani iyiyi kötüden fark etmeye başladıklarında; sorumlulukları başlar, amel defterleri açılır. Aklı olmayan deli ve mecnunlardan hesap sorulmaz. Zorla, cebren imzalatılan senet; hukuken geçerli de değildir.Kasten yani bilerek ve isteyerek; kundaktaki bir masum çocuğa kurşun sıkıp; vahşice öldüren katilin, Hakime; “ben kader kurbanıyım,Allah benim kaderimi böyle yazmış ben ne yapayım” diyerek ;tahliyesini talep etmesi; nafiledir.
Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar, ayağı uyuşan , eline ayağına aniden kramp giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilirler.
Ey Aziz insan; “yürüyor musun?yoksa;yürütülüyor musun?yiyor musun;yoksa yediriliyor musun” dikkat et. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen, cüz-i ihtiyar sahibi kişi ;suçludur.
*Soru:Dua ve tevekkül nedir?Şartları nedir?Niçin her duamız kabul olmuyor?
Cevap:Dua;mahlukatın;Allah”a muhtaç olduğunu anlaması, hissetmesi ve ihtiyacını Allah”a fiili ve kavli arz etmesidir. Hem duanın şartları vardır.Hem her duada mutlaka kabul edilir diye de bir şey yoktur.Fakat her duaya bir cevap vardır.Ya dua aynen kabul edilir veya sizin için hayırlı olmadığından kabul edilmez veya ahirete talik edilir,yani ahirette karşılığı verilir.
Bir çiftçi, ürün almak için,evvela; toprağını nadasa koyacak, gübreleyecek, toprağını sürecek, tohumu dikecek,sulayacak,hasat edecek; yani; cüz-i iradesini kullanarak, fiili dua edecek.
Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a;ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek. Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.Hem kavli dua da halisane olmalı;istiğfar,şükür, Peygambere Salat ve Selam ile duaya başlanmalı,mümkün ise;Allah”ın tüm isimleri zikredilmelidir.
Önce devemizi sağlam bir kazığa,sağlam bir ip ile bağlamalı, sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli,kavli, sözlü duamızı da hiçbir zaman unutmamalı.Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı, gerektiğinde o dizgini gevşetmeli, gerektiğinde çekmeli; ama hiçbir zaman dizgini elden bırakılmamalı. Her zaman sürünün başında bir çoban olmalı, tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamalı; bundan sonra da; “görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler” diyip sabır ile beklemeli; bu kainatın da bir Sultanı ve sahibinin olduğu” bilmeli ve Allah”a Tevekkül edip,güvenmeli.
Ey Aziz yolcu, elindeki torbayı, bindiğin geminin üzerine bırak, çünkü ayrıca elde taşıman ve kendine yük etmen hiç akıl karı değildir.
Gerekli iş,görev,vazife ve tedbirlerinizi aldıktan sonra da; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim, batmaz,batamaz diyerek, gururlanıp, Gayretullaha toslamamalı. Mesela;bir vakit Tıtanıc isminde, cesim, büyük, bir gemi yapılmış “bu gemiyi Allah bile batıramaz” diye iddia edilmiş.O gemi; daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.
Ey Aziz insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın. Siz yaprak değilsiniz ki, rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.O halde bir köle gibi değil, bir reis-i cumhur gibi emir ve sorumluluk sahibi ol.Dikkat et; sana emanet olarak verilen mülkü ve tebanı ve aileni ve mevcudatı koru.Emanete hıyanetlik etme ve bil ki onların her birinden,bir gün mutlaka; bir bir hesaba çekileceksin.
Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır. Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.
Ey Aziz insan;sen, kafa feneri hükmünde olan cüz-i aklın ile ancak dar, kısıtlı ve sınırlı bir alanı aydınlatabilirsin.Kendini bir güneş, zan ederek; her şeyi aydınlatamazsın.Hem güneş bile sadece dünyanın belli bir yüzünü ancak aydınlatabilmektedir.
Her şeye muhtaç olan birisinin, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir. Yanlış olan; kişinin hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.
Evet evet;oruç;hem insanı terbiye eder,hem Allah”a muhtaç olduğunu hatırlatır. Misafirin; babanın çocuğuna ve mazlumun duası da asla geri çevrilmez.
*Soru :Din nedir?Zaten bu din değilmi afyon gibi bizi uyuttu?İlerlememize ve yükselmemize mani oldu!Zaten bütün savaşlarda din yüzünden çıkmadı mı?
Cevab:Din;Hayatın,hayatıdır.Din; Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini, daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. Hem;İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine,kölelik ve kast sistemine karşıdır.Hem savaş esiri de;köle değildir. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete; hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder. İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesela; öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak önemli bir buluşa imza atabilir veya bir kişinin katli, öldürülmesi; bir dünya savaşına da sebep olabilir. Mesela; birinci dünya savaşında olduğu gibi.
Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Müjdeleyiniz,nefret ettirmeyiniz.Yıkıcı değil, yapıcı olunuz. Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için,küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz. Mesela;kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanı da kaybedebilirsiniz.Mesela;küll-i bir hayır olan ve sayısız mahlukatın susuzluk ihtiyacını gideren yağmurun yağması ile;üzeri ıslanan birisi” yağmur şerdir” diyemez ve o kişi için de yağmur terk edilemez.
Hayırda yarışınız.Anne ve babaya;sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz. Yakınları,kimsesizleri, yaşlıları, yolcuları, hastaları, komşuları,dul ve yetimleri, küçükleri, , talebeleri, bekarları, masumları,mecnunları,savaş esirlerini, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları koruyunuz ve gözetiniz.Evet evet;alacağınızı,geçmiş ve birikmiş sadaka ve zekatlara saymak ve büyüklük göstermek gerektir.
Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır. Zerrece Allah”a imanı olan herkes;çetin bir hesaptan sonra cennete girecektir.
İslam dininin; Peygamberi, Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman; hem İncile, hem Hz.İsa peygambere; hem,Tevrata,hem Hz.Musa peygambere; hem Zebur”a, hem Hz.Davud peygambere; yani tüm orjinal semavi kitap ve peygamberlere inandığı için;din değiştirmesine gerek olmadığı gibi; hiçmi hiç akıl karı da değildir.
Evet evet;çoğu savaş ve kavgaların asıl sebebi din değil;menfaat çatışmasıdır. Asıl savaş ise; imanı kazanmak veya kaybetmek savaşıdır.
*Soru:Tenasüh; fikrine ne diyorsun?
Cevap:İslamiyet; Tenasüh fikrini kabul etmez.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez. Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider. Mesela; insanlık tarihi yedi bin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini, birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir
Delil ise; Miraç hadisesi ile ahireti,cenneti,cehennemi ve Allah”ı gören ve Ululazm bir peygamber olan; Hz.Muhammed Mustafa peygamberin beyanı ve Allah”ın kitabı olan;Kuran-ı Kerim”in yazılı ve aşikar olan ayetleridir.
*Soru:Miraç hadisesinde kısaca ne olmuştur?
Cevab:Miraç hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed peygamber; çok kısa bir zaman zarfında; refref”e binip, sidret-ül münteha makamına yükselip; geçmişi, geleceği, cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş; Allah”ı; gidip de gören mi var? veya Ahirete gidipte dönen mi var? Sorularını da cevapsız bırakmamıştır.
*Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Benim aklım almıyor!
Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa, dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Hafıza hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi, bir başkası kısa bir sürede çözebilir.
Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve saniyede otuz kilometre gibi çok süratli bir hızla, hem kendi ekseninde hemde güneşin çevresinde hiçbir şeye dayanmadan, direksiz, bir topaç ve Mevlevi gibi döndüren Allah; sevgili bir peygamberini Miraç hadisesinde;elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir.
Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.
*Soru:Allah bize çok yakın,ama biz ona çok uzağız,diyorlar;bu nasıl birşeydir?
Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile çok yakındır,biz ise güneşe zatı; bakımından, çok uzağız. Ayna,teleskop,büyüteç vasıtasıyla,güneşin özelliklerini burada bir manada anlayabiliriz.Veya; bir uzay; aracı ile de; Allah”ın Nur isminin; bir manada aynası ve mazharı olan,muallakta direksiz durdurulan; Mevlevi gibi döndürülen,yaşlı dünyamızın lambası ve sobası olan güneşe; biraz olsun yaklaşarak; gerçek mahiyetini anlayabiliriz.
*Soru:Allah; bir iken nasıl aynı anda birçok yerde hazır olabilir?
Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok farklı yerlere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman, her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçok yerde ayna vasıtası ile ve timsali,ışık ve ısısı ile;heryerde hazır ve nazırdır. Fakat aslı,yani zatı; o yerde değildir.Allah ise; kudreti ile heryerde hazır ve nazırdır;her şeye tasarruf etmektedir ama gerçek zatı itibarıyle o yerde değildir; hem zaman ve mekan ilede kayıtlı değildir.Hem mahlukat; değil zatına, zatının tek bir şuasına ve tecellisine bile dayanamaz.
Mesela;Hz.Musa peygamberin Tur dağında, Allah”ın zatını görmek istemesi ve fakat Tur dağının tek bir tecellisine bile dayanamadan paramparça olması ve Ululazm bir peygamberin bu tecellinin mahafetinden dayanamayıp korkup bayılması gibi. Ey aziz insan;Allah”tan kork ve titre.Mercimek büyüklüğündeki hafızana ve Azrail”i gördüğünde patlayan ödüne, fazla güvenme.
Mesela;herbir televizyondan,aynı anda,birçok farklı yerlerden aynı görüntünün ve sesin herkes tarafından izlenip,dinlenebilmesi gibi.Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır edilmesi gibi. Nuraniyet kezbeden bazı evliya ve abdalın aynı anda farklı yerlerde görülmesi gibi.
*Soru:Bir konuda ihtilaf var ise nasıl çözülür?
Cevap:Evvela; Allah”ın orijinal kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat ediniz; yoksa peygambere ve sünnetlerine müracaat ediniz; yoksa bilginlere ve yazdıkları eserlere ve içtihatlarına müracaat ediniz; yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz. Sıralamaya da dikkat ediniz. Kesinlikle, şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.
Kuran-ı Kerimin dışındaki hiçbir şeyi kabul etmeyiz deyip;Peygamberin sünnetini inkar etmek de yanlıştır.Mesela;namazın nasıl kılınacağı;Kuran-ı Kerimde yoktur;Hz. Peygamber ise; bunu tarif etmiştir.
İlim adamlarının,alimlerin fikirlerine ve eserlerine ihtiyaç yoktur demek yanlış olur. Kendi aklınızı kullanmamak da hiç akıl karı değildir. İş ehline verilmelidir. Hasta olduğunuz zaman, hastaneye; okuma yazma öğrenmek için, okula; Hakkınızı aramak için, Adliyeye;savaş sanatını öğrenmek için askere gitmek gerektir.
Elbette ki;Allah”ın kitabı;bir tıp veya cebir kitabı değildir.Fakat hiç tıptan ve cebirden bahsetmiyor da değildir.Peygamber;tıp doktoru değildir,ama tedavi ettiği hastalarda olmamış değildir.Hiçbir peygamber; ben her şeyi bilirim demez. Allah bildirmedikçe hiç kimse bir şey bilemez.
Fakat bir peygamber herhangi bir kişide değildir.Sen bir zerre isen;o bir güneştir.Sakın,sakın;çoban olması seni asla yanıltmasın.
Mesela;Ululazm bir peygamber olan Hz.İsa”nın;ölüleri diriltmesi,doğuştan görmeyenlerin gözlerini açması mucizesine; daha tıp ilmi yetişememiştir.Sakın yanlış anlama; yetişemez demiyoruz, haydi sizde Ululazm peygamberlerin mucizelerine yetişebilirseniz,yetişin diyoruz, yeni bilgilere, keşiflere koşun, daima maddeten ve manen; ilerleyiniz ve yükselin diyoruz.
*Soru:”Dünya;öküz ile balık üzerindedir”; ne demektir?
Cevap:Dünyada geçim kaynaklarından en önemlileri; balıkçılık, tarım ve hayvancılık olduğu veya bu söz söylendiğinde;dünyamız balık veya boğa burcunda olduğu anlatılmak istenmiştir.Yoksa dünyamız elbetteki;bildiğimiz öküz ve balık üzerinde değildir.Mesela;”ayağını yorganına göre uzat” deyimi ile gelirinden fazla harcama yapma demek istenmiştir.Yoksa;ayak ve yorgandan bahsedilmemektedir.
*Soru:Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket etmek nasıl olur? Mütevazı olmak ne demektir? Sıhhat nedir? Gerçek zenginlik nedir? İslamiyet nedir? İman nedir? Müflis ve yiğit kime derler?
Cevap:Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku, her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip okşamaya kalkmayınız. Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan da beklemek; hiç akıl karı değildir.
Mesela; bir asker görevde ve savaşta; Azametli, heybetli, cesur,atik, güçlü, silahlı, korkusuz ve Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.
Kendinizi; karşınızdaki sahsın yerine koyup, ”acaba aynı hareket bana yapılsaydı, ben ne yapardım”diye düşünmeli. Güçlüden değil;Hak”tan, haklıdan, doğrudan ve hakikattan yana olmalıdır.
Her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir. Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde her doğruyu söylemek doğru değildir. Yalana da hiçbir cevaz yoktur.Bunun gibi özel hallerde;susmak en doğru bir iş olsa gerektir.
Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Yoksa;pirinci kurtarayım derken,evdeki bulgurdan da olabilirsiniz.
Ve ummadığın ve ihtimal bile vermediğin bir taşın;başını yarması ve seni kahretmesi de imkan dahilindedir.
Mesela; İlahlık iddiasında bulunan ve Hz.İbrahim peygamberi bir rivayette Urfa şehrinde ateşe atan, Nemrudu; kahreden şey; kör ve topal ve hasta bir sivrisinek tarafından öldürüleceğini kahinlerinden öğrenmesi idi.
O sivrisinek,Allah”a;”Allah”ım beni niçin yarattın” diye sitem etmiş ve o çilekeş sineğine; cevaben, Allah; ”nemrud”u öldürmen için yarattım “diye ilham edip, taltif edip, memnun etmiş ve gönlünü almıştır. Nemrud; sarayının tüm pencere ve kapılarını kapattırmış ama İlahlık iddiasında ki Nemrut; anahtar ve burun deliğini kapamayı unutmuştur.
Mütevazı olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşmek değildir.Her zaman daha iyi nasıl olur diye düşünmeli ve çalışmalı ve yükselmeli; namertlere fırsat vermemelidir.
Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat etmek gerektir.
İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız. Mesela;arabanızı iyi bir ustaya yaptırınız.Yani ustanın maharetine bakınız; yoksa ustanın gözünün ve teninin rengine, cinsiyetine vb. bakmayınız.
İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktan da olsa akraba ve kardeş olduğunuzu unutmayınız.
Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız. Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.
Evet,evet;gerçek zenginlik;bedenin, sıhhatli ve ruhun, huzurlu olmasıdır.Huzur ise imandadır ve helalinden; çalışmak,kazanmak,paylaşmak insana huzur verir. Tersi ise insana tedirginlik verir. İslamiyet hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır;iman ise,Hak”kı kabul ve tasdiktir.Hem İslam;güzel ahlaktır.İman; tahkiki ise daha güzeldir. Gerçek müflis;hesap günü günahları altında ezilen kişidir.
Hey genç arkadaş huzur paradadır diyorsan.Git zenginlere huzurlu olup olmadıklarını sor.Sakın yanlış anlama;biz bir hırka bir lokma fikrine de karşıyız.Evet evet; Hz.Süleyman peygamber gibi;mal mülk sahibi olmak bunu Hak yolda kullanmak gerektir.
Ey fakir kardeş;bilirmisin ki,belki de Allah seni sevdiği ve koruduğu için sana vermemektedir.Hem bilirmisin ki;çoğu insanlar zengin olduktan sonra Allah”ı unutmaktadır. Hem her şeyin en hayırlısını talep etmek gerektir.Hem, Karun; “ben ilmim ile zengin oldum “ demişti ve kendini bir şey zannetmiş ve şımarmış idi. Sonra toprak onu yuttu.
Belki de; senin hakkını zalimler gasp etmektedir!İsyanını Allah”a değil;o zalimlere yapmalısın. Hem üzülme;” sevgilimi en zengin kaptı” diye.Sen de zengin olsa idin; o güzeli birbaşkasına kaptırmaz idin.
Hey hep dört ayak üzerine düşen kardeş;dikkat et; Fravun da hep dört ayak üzerine düşer idi. Hem hiç de hasta olmamıştı.Sonra kendini bir şey zannetmiş ve haddi aşmış idi.Sonra deniz onu yuttu.
Nemrut da; Allah ile savaşmak için kendisine yüksek bir kule yaptırmış idi.Güya Allah”a ok atıp onu vurmak istemiş idi. Sonra bir sivrisineğe yenildi.
Ebrehe de; Allah”ın Beytullahını yıkmak istedi. Cesim filleri ile geldi. Sonra Ebabil kuşlarına yenildi.
Gerçek yiğit; hasmını yenebilecek durumda iken;öfkesine sahib olan ,zayıf ve küçükleri; garip ve kimsesizleri kollayan ve koruyan;zulme ve haksızlığa da razı olmayan kişidir.
Hey fare;ejderhaya meydan okuma.Hey fil;cüssene fazla güvenme ve bastığın yerdeki karıncalara dikkat et;öldüğün vakit karıncaların eline düşeceğini de unutma.
*Soru:Biz gençlere ne tavsiye edersin?Bataklığa düşmüş insanları; kim, ne zaman, nasıl kurtaracak?
Cevap:Ey gençler;kendinize uygun,münasip bir iş ve eş bulmak için çalışınız. Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez. Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz. Bataklıkları ve batakhaneleri kurutmak gerektir.Çünkü mikrop ve hastalık yayarlar. Mesela; sıtma ve aıds gibi.
Ey şeytanın ve deccalin bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert yiğit, çıkacak; seni ve tüm insanlığı, şeytanın ve deccalin o pis bataklığından kurtaracaktır.
O yiğit neden sen olmayasın, Nemrudu öldüren; kör,topal,hasta bir sivrisinekten veya Hz.İbrahim peygamber için yakılan ateşi söndürmek için ağzında küçücük bir su damlacığı ile gelen karıncadan daha mı acizsin! Yoksa bir kurtarıcı mı bekliyorsun!Yoksa iş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek!
Ey aziz insan;Hz.Adem peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma. Hem sen hiç hafife alınacak bir şey de değilsin.Sen bu kainatın halifesi ve sultanısın.Niçin o kurtarıcı sen olmayasın.
Haydi işverenler;sizlere çok iş düşmektedir.Bir kişiye iş vermek;o kişiyi bataklıktan çıkarmak veya bataklığa düşmeye engel olmak demektir.Ey zenginler; malınızın kırkta birini bile yatırıma yönlendirseniz;dünyada işsiz kalmayacaktır.Hem verdiğiniz sadaka ömrünüzü uzatacak; zekat ise toplumda sosyal;dayanışmayı ve yardımlaşmayı sağlayıp, malınızın kirini giderecektir.
Haydi görevliler,yetkililer,ahlak zabıtaları vs.; insanlar size güvenmekte ırz ve namuslarını, can ve mal güvenliklerini size emanet etmektedirler. Görevinizi eksiksiz yapınız. Aldığınız maaşı Hak edip; sonrada afiyetle yiyiniz.
Mesela; bir kişi boğuluyor,sende yüzme biliyor isen,hemen o kişiyi kurtar. Sonrada devletinizin yetkili mercilerine haber ver diyoruz.”Yok benim görevim ve işim bu kişiyi kurtarmak değildir” deme diyoruz.Bu çilekeş ve vefalı dünyamıza; bir küçücük bir fidan, bir ağaçta sen dik diyoruz.
Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ;şeytan ve şeytanın dünyadaki vekilleri ile savaşmış;şeytanın dünya saltanatlığına son vermiş;aileleri tarafından diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınları ve gençleri, batakhanelerden; faiz yüzünden perişan olan borçlularıda, faiz bataklığından kurtarmış, faizi de kaldırmıştır.
Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler, toplumlar hatta devletler perişan olmakta, yuvalar yıkılmaktadır.Hem kredi kartım var;Allah”a ihtiyacım kalmadı diye sevinen; sonrada faiz batağına düşünce “Aman Ya Rabbi” diyen sen değilmisin! Evet,evet;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak, iktisat etmek, ısraf etmemek,çok çalışmak,alacaklı ile anlaşmak, helalleşmek, bir daha faize; tövbe etmek gerektir.
Ey sarhoş arkadaş; gözünü kapayarak ve aklını iptal ederek;gerçeklerden kaçamazsın.Niçin çoluk çocuğunun nafakasını ve sağlığını heba edersin! Artık ayılmanın zamanı gelmedi mi?
Ey kumarbaz kardeş;zengin olmak için mevcud son sermayeni niçin tehlikeye atarsın.Hem bilmezmisin ki;kumar seni;yenmek için kurulan bir tezgahtır;sakın o zar; civalı, o kağıt; işaretli olmasın!
Hem bir şey yapmıyorsunuz;hem bir şeyler yapmaya çalışanlara, Mani oluyor ve “dünyayı kurtarmak sana mı düştü ” diye alay ve tenkit ediyorsunuz. Dünyada; Tesadüf diye bir şeyin olamayacağını,kendi kendine hiçbir şeyin olmadığını,her şeyin bir sebebe ve kaidelere bağlı olduğunu bilmiyor musunuz!
Hem kulağınızı tıkıyarak veya pembe gözlük takarak gerçeklerden kaçamassınız ve kendinizi ve başkalarınıda aldatamazsınız.Hem niçin her şeyi; Allah”a havale ediyorsunuz.Neden korkuyorsunuz,neyi bekliyorsunuz! Hem; elbet bir gün ölmiyecekmisiniz!İlla bir yılanın sizi ısırmasını,bir taşın başınızı yarmasını mı bekliyorsunuz. Niçin o yılanın sokmasına göz yumuyorsunuz! Niçin yoldaki taşı hemen kaldırıp bir kenera koymuyorsunuz!Niçin yapılan zulümlere ses çıkarmıyor ve razı oluyorsun!Bir gün seninde kapını çalabileceklerini düşünmüyormusunuz!
*Soru:Dünyadaki;hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere,Allah; niçin Mani olmuyor, zalimleri niçin hemen cezalandırmıyor? Bu nasıl Allah? Niçin mülküne sahip çıkmıyor? Yoksa Allah uyuyor mu! Yoksa bizi terk mi etti?
Cevap:Şu an imtihan vakti olduğundan; imtihanın huzur ve sukununu bozmuyor, yalnız huzuru bozanları ve kopya çekenleri tespit edip sessizce dışarı çıkarıyor. İmtihanın, ahengini bozmamak ve talebeleri korkutmamak ve imtihanı amacına ulaştırmak ve sonsuz şefkatinden dolayı ve bir aile reisi gibi,cezayı bazen hikmeti gereği erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Ola ki yanlış yoldan döneler,ola ki hidayete ereler. Hem imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu peygamberler ile kömür ruhlu şeddatlar, nemrutlar, fravunlar nasıl ayırt edilecekti?Şayet öğretmen soruları bazı talebelere iltimas yapıp önceden dağıtsa veya kopyayı serbest bıraksa idi;hem imtihanın sırrı bozulacak,hem hayatın ve imtihanın zevki kalmayacak, hem de çalışkan talebeye ve çalışana haksızlık, Adaletsizlik olacak ve hem de terakki ve yarış olmayacak, hem medeniyet ve insanlık yerinde sayacak, hem de öğretmene haklı bir itiraz yapılacak idi.
Hem büyük davalar; büyük şehirlerdeki büyük mahkemelerde görülür. Dünyadaki hadsiz kötülük,günah ve cinayetler ile ilgili davalarda ancak ahiretteki büyük Mahkemede görülecek;yapanın yanına kar kalmayacaktır.
Sem olan Allah,her şeyi duymakta. Basir olan Allah,her şeyi görmekte. Habir olan Allah ise her şeyden haberdardır.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahiretde bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmaktadır. Hem; Allah”ın uyuduğunu nerden çıkarıyorsun!Yoksa çok uyuyan ve uyutulan ve vazifesini yapmayan ve Allah”ı dinlemeyen ve her haltı işleyen ve her türlü zulüm yapan sen misin! Yoksa Allah”tan bile daha çok; saygı gösterdiğin ve korktuğun; bir şeyin, seni ahirette kurtaracağını mı zannediyorsun!Hem cennet ucuz değildir. Hem cehennem dahi lüzumsuz değildir.
Hem,eğer her haksızlıkta Allah size şiddetli bir tokat vursa idi o zaman herkes korkudan zoraki iyi olur ve hayat yaşanmaz bir hal alır, idi.Yoksa,keşke vursaydı da cehenneme girmeseydik mi diyorsun!Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan ve uygulamayan sen; Allah”ın kanun ve düzenini; yürürlükten kaldıran ve bunun ile övünen sen;” beşeri kanunlarımı Allah bile yürürlükten kaldıramaz” diyen sen; kendini Allah”tan daha üstün gören ve savaşlarla dünyayı yakıp yıkan sen, haksızlıklara ses çıkarmayan ve görevini yapmayan ve görevini kötüye kullanan sen; doğruyu söyleyenleri; 9 köyden kovan, cezalandıran sen; sonra kendi yaptığın kurduğun düzen iflas edince; sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen,sen!
Sakın yanlış anlama; biz diyoruz ki; madem siz kendi beşeri kanunlarınız ile yönetiliyor ve kendi kanunlarınızı kendiniz yapıyor; acaba bu kanun ne için ve kimin için ve niçin çıkardığınızı dahi bilmiyor; Aziz milletinizin Ali ve yüksek menfaatlerini bile koruyamıyor;iseniz; Allah”a niçin isyan ediyorsunuz ve suçu niçin kadere yıkıyorsunuz!
Hem;beşeri kanunlarınızı ve düzeninizi çok beğeniyor iseniz; Devletinize niçin isyan ediyorsunuz! Yok biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, kendi kendimizi yönettiğimizi zannediyoruz,bizi perde arkasındaki gizli güçler ve eller yönetiyor, alın teri kazancımızın neredeyse hepsini elimizden alıyor, kendileri ise istisna ve muafiyetler ile çalışmadan risksiz kazançlarına kazanç katıyor; bizleri üç kuruşa köle gibi karın tokluğuna çalıştırıyor; onun için baş kaldırıyor ve isyan ediyoruz diyorsanız; niye o hainlere fırsat veriyorsunuz! Niçin bunları ve durumunuzu devletinizin; akıllı ve civanmert vekillerinize, yetkili, görevli kişi ve kurumlara söylemiyorsunuz, kanunlarınızın daha adil olması insanların huzur ve refah içinde yaşaması için; niçin orijinal fikirlerinizi ve projelerinizi beyan edip;yetkili ve görevlilere yardımcı olmuyorsunuz!Hem o silahı; mazlum ve masum halkınıza niçin çeviriyorsunuz! Yoksa siz; “birbirinizi kırın,yiyin; bizde sülük gibi kanınızı ve milli servetinizi emelim, sömürelim, parçalayalım, köle gibi sizi çalıştıralım” diyen o gizli hainlere mi çalışıyorsunuz. Yoksa sizi sinsi hainler kurnazca kullanıyor mu! Hem siz bu gizli hainleri niçin kollayıp, koruyor ve hiç ses çıkarmıyorsunuz!
Yoksa o gizli hainler;vatan millet;din iman;eşitlik özgürlük diye saf insanları kandırıp,kullanıp; insanları birbirleri ile çatıştırıyor; elinize silah ve para verip; daha da ezmek ve zalim düzenlerini sürdürmek için sebep mi arıyor!
Soru:İyi güzel de;biz bu tüm dediklerini yapıyoruz.Derdimizi kimselere anlatamıyoruz. Artık bu devletten fayda gelmeyeceğini anladık bu yüzden isyan ediyoruz ve başka bir devlet kurmak istiyoruz.
Cevap:Diyelim ki;devletinize isyan ettiniz.Karşınıza yine askerlik vazifesini ifa eden kendi kardeşiniz çıkacak;hem, o kendi öz kardeşiniz ile savaşmak hiç mi hiç akıl karı değildir.Hem dahilde savaş silah ile değil;akıl ve kalem ile olur. Hem kalem;kılıçtan daha keskindir.
Hem; aynı ve benzer başka bir devlet kurma hangi akla hizmettir.Hem ahirzamanda Hak ile Batıl birbirine karışmıştır.Saflar birbiri içine girmiştir.Hem savaşlar ve silahlar değişmiş.Düşman; kardeşi kardeşe düşürmüş.Kurt,koyun suretine girmiş.İnsanlar geçim derdine düşmüş veya düşürülmüş;din,vatan,millet unutulmuş veya unutturulmuş.
Yok diyorsanız ki;biz bambaşka adil,bir devlet kuracağız. Bizde deriz ki;bu devletin sözünü o hainlerden mi aldınız.Hem o munafık hainin ipi ile kuyuya inilmiyeceğini, el parası ile gerdeğe girilmiyeceğini bilmiyormusunuz.Hem o hainler; kendilerine hizmet eden, onlardan emir alan, bağımlı, köle, bir devlete ancak müsaade ederler.
Yok diyorsanız ki;biz zaten başka devletler ile birleşip;refaha ereceğiz,tüm sorunlarımız çözülecek,borçlarımızıda silecekler.Bizde deriz ki;sizi birbirinize kırdırtmadan,atalarının intikamını almadan;tüm müessese ve kurumlarınızı ele geçirmeden; sizi bu topraklardan silmeden, kendilerine köle yapmadan, dininizi değiştirmeden alacaklarını mı zan ediyorsunuz!
Soru:Ne demek istiyorsun;bu zulümlere razı mı olalım?Hiçbirşey yapmayalım mı?
Cevap:Hayır;zulme rıza zulümdür. Ama;zamana, mekana ve makama göre akıllı hareket etmek gerektir.Siz zannediyor musunuz ki; deccal”in kuvveti sadece kendindendir.Hayır hayır; onun arkasında şeytan ve şeytanın dostları vardır. Bunlar gayet; dessas, kurnaz, ikiyüzlü,hain,kötü,zalim,zengin ve güçlüdürler.Siz nazar-ı dikkatinizi; sadece ve sadece deccale verip;perde arkasında deccali bir kukla gibi kullanan asıl gerçek hainleri unutuyorsunuz;sonra gidip bu azmettiricilerden;bizi deccalin zulmünden kurtarın diye; medet ve yardım istiyorsunuz!Heyhat çok yanılıyorsunuz.
Dersen ki;yaşamak için; dinin hükümlerini kaldırmak ve o hainlerin her dediğini yapmak zorunda idik.Bizde deriz ki; o halde o hainler ile niçin savaştınız!
Hey ayrılmak isteyen ve başka bir devlet kurmak isteyen kardeş;Siz zannediyor musunuz ki; size ayrı bir devlet kurduracaklar.Heyhat yanılıyorsunuz. Önce sizin elinize silah verecekler; kendilerine karşı koyacak yiğit ve akıllı kişileri önce birbirine kırdırıp; sonra kolayca, sinsice ve haince topraklarınızı ve servetlerinizi ele geçirecekler; sizi kullandıktan sonrada; sizlere “ne kadar akılsızlar” diye gülecekler.
Biz diyoruz ki; bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız.Gemi batar ise; herkes batar.Gemide kargaşa, isyan, patırtı çıkarmak yerine; geminin kontrolünü sessizce ve akıllıca ele geçirip; geminin rotasını değiştirmek gerektir.Çünkü gemi; cesim bir aysberge doğru yol almaktadır. Yok diyorsan ki; biz bu gemide köle olmaya razıyız; o halde kadere ve Allah”a isyan etmeyiniz.Niçin bu gemi aysberge çarpıp battı? Niçin bu musibet başımıza geldi? demeyiniz.
Dersen ki;ahirzamanda,kolay ve haram yoldan risksiz kazanmak var iken,kim rahatını bozar ki!Hem faizin,içkinin,kumarın,fuhşun vs. yasak olduğu bir düzeni başta şeytan istemez ki!Hem şeytan dünyada öyle bir düzen kurmuş ki;Allah”ın emirlerini yerine getiren,yasaklarından kaçanlar rezil;getirmeyenler ise vezir oluyor! Dünyanın ekser yerlerinde;çeşitli maskeler ve kisveler altında aslında şeytanın kanun ve düzeni uygulanıyor. Sanki dünyayı şeytan yönetiyor!
Evet evet; Şeytan; zaten sizin hayrınıza olan zerre miktar hiçbirşeyi istemez. Helal yoldan kazanmak;risk almak,zoru başarmak,şeytan ile dalaşmak,elini ateşe sokmak,zulme razı olmamak,Hak”tan ve doğrudan yana olmak, akıntıya karşı kürek çekmek, elbette ki kolay değildir.Bana ne demek,bana dokunmayan yılan bin yaşasın demek ise; kolaydır. Hem;cennet ucuz değil;cehennem dahi lüzumsuz değildir. Evet evet;zalimler için yaşasın cehennem.
Haydi bu dünyayı yönettiğini zanneden o kibirli şeytana diyiniz ki;”biz sana uyduk; Allah”ın düzenini ve kanunlarını kaldırdık,her dediğini de eksiksiz yaptık.Fakat neticede borca ve çamura battık, istiklalimizi, egemenliğimizi, itibarımızı,Milli servetimizi,İzzetimizi,malımızı, namusumuzu yitirdik. Sen bizim borçlarımızı silmez, itibarımızı iade etmez isen;biz senin adaletsiz düzenini ne yapalım,niye karşılıksız ve bedelsiz devam ettirelim; hem kaybedecek bir şeyimizde kalmadı.Haydi gücün, kudretin ve servetin var ise;bizi kurtar. Yoksa;sus,zaten dünyalığımızı yitirdik,bari ahiretimizi yitirmeyelim. Artık biz Kuran-ı Kerim”e kulak vereceğiz” diyiniz.
Soru:Ne zaman;Allah”ın kanunları yeryüzünde hüküm ferma olacak?
Cevap:Herkes evinin önünü süpürdüğü zaman,herkes Hakkına razı olduğu zaman, herkes Allah”ın emir ve yasaklarına uyduğu zaman;hiç savaşmaya bile gerek kalmadan hükümferma olacak.Tersinde ise;daima savaş,zülüm, kargaşa,kaos,terör,anarşi ve adaletsizlik olacak.
Soru:Yani hiçbirzaman hüküm ferma olmayacak?
Cevap:Hayır;herzaman kainatta zaten Allah”ın kanunları hüküm fermadır. Evet evet;hiçbir atomdaki elektronlar,gezegen ve yıldızlar diyemez ki” ben dönmekten yoruldum artık dinlenmek istiyorum”;bir ağaç diyemez ki” ben sıkıldım gezip dolaşacağım”;hiçbir melek diyemez ki,”ben artık Allah”ın emir ve yasaklarını dinlemiyorum”;hiçbir hücre diyemez ki “ben artık istediğimi yapacağım” vs.Yani; cüz-i iradesi olmayan herşey zaten Allah”ın; hükmü, emri ve tasarrufu altındadır.Hem insan;bütün bütün kayıtsız da değildir.Bir öğün yemek yemese hemen kimyası değişen;havaya,suya,ateşe, toprağa,gıdaya vs. hervakit ve heryerde Allah”a muhtaç olan birşeydir.
Hey; bir damlacık nütfeden yaratılan ve bir damla suyu bile yaratamayan insan; neyine güveniyorsun,ne yapmaya çalışıyorsun! Bir vakit annenin şefkatli sinesinde yaratılan Latif süte muhtaç; minik küçük bir çocuk idin; şimdi adam olmuş Allah”a meydan mı okuyorsun!
Evet evet;dinde zorlama yoktur, teklif vardır.Allah’a hiç kimse iman etmese veya kanunları ve düzeni; alaya alınsa veya uygulanmasa veya yürürlükten hepten kaldırılsa veya gece gündüz yarattığı tüm varlıklar; Allah’a küfür ve isyan etseler yinede;hiçbir şey ve hiçbir kimse Allah”a zerre miktar zarar veremez.Hem; Rezzak olan Allah onların rızklarını da verir.Ama; imtihan bittikten sonrada çetin bir hesap vardır.Hem Allah; çok Sabırlı,çok şefkatli ve çok merhametlidir.
Sakın yanlış anlama; herhangi bir devletin;kanunlarını ve düzenini; veya bir dini veya inancı,kişi veya kurumları tezyif;tahkir ve rencide etmek,halkı kin ve nefrete teşvik etmek;İhkak-ı Hak yapmak, doğru değildir.
Sakın yanlış anlama; biz kötü,haram olan şeye; iyi ve helaldir de demeyiz. Üzerimizde akrep olduğunu söyleyen ve bizi uyaran kişiye bilakis teşekkür ederiz.Evet evet; dost acı söyler imiş.
Hem Allah”ın kanunlarını kabul ve red edip etmemek,uygulayıp uygulamamak; sizin ihtiyarınıza kalmış bir şeydir.Hem Allah;Hikmetini zor anlayabilseniz bile sizin lehinize olan ve sizin için en hayırlı şeyi arzu eder.
Hem beşeri kanun ve sistemlerin zor ile ve zorbalık ile insanlara kabul ettirmek de olmaz.Hem Allah; zorba ve zalimleri;hem de zorbalığı sevmez. Hem biz insanı severiz. Allah”ta insanları çok sever. Hem; Yaratılanı; Yaratan dan dolayı sevmek gerektir.
Hem tabiat,tabiat kanunu, tabiat ana, dediğiniz aslında Adetullah yani, Allah”ın; kanunu, düzeni ve mücessem bir kitabıdır.Hem insan bu kainatın küçük bir örneğidir. Hem tabiat anayı iyi korumak ve tabiat kitabını da iyi okumak gerektir. Hem; tabiat kitabını okuyan ve sırlarını açığa çıkaran; medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesi için çalışan, keşifler yapan; öğretim ve araştırma görevlilerine, öğretmenlere, mühendislere, doktorlara, bilginlere, bilgelere,özellikle mucidlere ve gerçek din alimlerine saygı göstermelidir.
Sakın sakın; sizin insanın atası olduğunu iddia ettiğiniz kafatası;Kuran-ı Kerim de bahsi geçen ve Allah”a isyanları dolayısıyla ceza olarak Allah tarafından maymuna çevrilenlere ait olmasın!
*Soru:Şeytan kimdir,amacı nedir?Bir zulmü gördüğümüzde ne yapmalıyız?
Cevap:Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı, Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.
İnsan, şeytan”dan her bakımdan üstündür.Hem insan;mahlukatın en eşrefidir. Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü; Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin; cennetten çıkmasına vesile olmuştur. Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.
Dikkat ediniz!Allah”ı inkar etmemek ayrıdır,Allah”a iman etmek ayrıdır.Allah”ı inkar etmek ise; hiç mi hiç akıl karı değildir. Yani şeytanın;Allah”ı inkar etmemesi, Allah”a iman ettiğini göstermez.
Daha önce meleklere bile ders veren,şeytan, kibrinden dolayı; Allah”ın “ Ademe secde et” emrine karşı gelmiş.Bu yüzden; Allah’ın Rahmetinden kesin bir şekilde kovulmuş ve imtihanı kaybetmiştir.
Hem melekler,Allah”ın; güzel,güçlü,akıllı,nurani ve mutlak itaatkar,emirber askerleridir. Hem; meleklerin cüz-i iradeleri yoktur. Hem bu yüzden imtihana da tabi değillerdir. Hem meleklerin makamları sabittir.Hem o melekleri hafife almakta akıl karı değildir. Cebrail,Azrail,Mikail ve İsrafil ve diğer melekler herzaman Allah”ın emirlerini;harfiyyen,tereddütsüz,korkmadan ve mutlak bir şekilde yerine getiren yılmaz,yorulmaz ve yenilmez birer askerleridir. Hem bu nurani askerlerin sahibi ve komutanı da; Allah”dır.Sizin;geçmiş ve gelecekteki tüm ordularınız, silahlarınız,bilgi ve birikiminiz ve hazineleriniz tümü toplansa; Allah”ın sadece bir tek askerini alt edemez.Çünkü biri fanidir,öteki ise Baki”dir.
Hem şeytan; Allah”tan,süre istemiş, Kıyamet vaktine kadar, kendisine sınırlı bir süre verilmiş. ”Bende Senin ihlaslı kulların hariç,herkesi Sana düşman edeceğim ve onları azdıracağım” diyen şeytan; Hz.Adem peygambere ve nesline karşı,büyük bir savaş başlatmıştır.
Sakın sizi şeytan,” Allah afedicidir ” diye yanıltmasın.Evet; Allah kesinlikle af edicidir ama, kul hakkı hariçtir. Kulun af edip etmiyeceği ise;kulun ihtiyarına bırakılmıştır.Hem cehennem dahi luzümsuz değildir.Hem; Allah aynı zamanda “Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki isyan ve zulümler neticesinde; Allah”ın emri ve kudreti ile,bir rivayette dünyamızın yakınından geçen büyük bir yıldız; denizleri med-cezir gibi kendine çekmiş denizler dağlara kadar yükselmiş; Hz.Nuh peygamberin gemisindekiler kurtulmuş ama o Aziz Peygamber oğlunu kurtaramamış;bu nedenle Allah”a ne düşman olmuş nede oğluna hidayet nasip olmadığı için Allah”a kırılmıştır. Peygamberin vazifesi tebliğdir.Hidayeti ise insanın Allah”tan kendisinin talep etmesi gerektir.Hem din de zorlama da yoktur.Ama iman ettikten sonra da dinin emir ve yasaklarına uyma ve uyulmadığı vakit bunun bir müeyyidesi vardır. Herkes imtihana tabidir ve Allah nazarında herkes eşittir Hiç kimsenin;hiç kimseye üstünlüğü yoktur. Kim ki; Allah”tan korkar ve itaat eder o kişi üstündür.Bu kişi bir çobanda olabilir,bir kralda.
Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri; işsizliği, cahilliği, fakirliği, acizliği, çaresizliği, kaldırarak; suçu önleyici tedbirler alınız. Suçluyu öyle bir ceza ile ürkütünüz ki ;o sucun yanına bile yanaşamasın. Gaye o ürkütücü cezayı vermek değildir, caydırmak olmalıdır. Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecek toplumun huzur ve sükununu bozacaktır.
Mesela;Göze göz,dişe diş diye;bir ceza olsa. Kimse adam öldüremez. Çünkü kendisinede aynı cezanın verileceğinden korkar,yapmaz,yapamaz. Hem kan davası da olmaz ve olamaz.Cezalar caydırıcı olmalıdır.Yani suçu önleyici olmalıdır.Yoksa ceza; amaç olmamalıdır. Bir suçu işleyen sanık ile birlikte; insanları;suça iten, kullanan, satın alan,azmettiren;perde arkasındaki;gizli, hain ve kurnaz iştirakçiyi hele hiç unutmayınız.
Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir. Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.
Hem sen Allah”tan daha fazla merhametli olamazsın.Hem sen kul hakkına da karışamazsın.
Bir kazayı veya zulmü ve zulmü yapanları gördüğünüzde; Evvela;devletinizin yetkili mercilerine bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zulmü yapan, o zalimi Allah”a havale ediniz. Bunu da yapmıyor iseniz belaların gelmesini bekleyiniz.Bana ilişmeyen, dokunmayan yılan; bin yaşasın demeyiniz. Hem; o yılan, birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.
Dikkat ediniz; esir ve köle ticareti yapan, şeytanın;korsan gemisini akıllıca ele geçirip; şeytanı esir almalı,gemidekileri özgürlüklerine kavuşturup serbest bırakmalı; geminin rotasını Bermuda şeytan üçgenine değil;doğru ve selametli bir istikamete çevirip;gemiyi sahili selamete çıkartmalı.Sakın sakın; şeytanı hafife alıp;şimdilik şeytanın suyundan ve rotasından gideyim;ona hizmet eder gibi gözükeyim;deyip de şeytanı kandıracağını da zannetme.Hem o şeytana; zerre miktar da yardım etme ve kendini de kullandırtma.
Soru: Dar-ül İslam nedir? Dar-ül Harp nedir?
Cevap:Dar-ül İslam; Allah”ın kanunlarının uygulandığı yer demektir. Dar-ül Harp ise; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı yer demektir.
Hey arkadaş nerede yaşadığına dikkat et ve ona göre tedbirini al! Sonra “bu ne biçim bir yer”,”bu ne biçim Allah”; deme. Çünkü; Allah”ın kanunlarının uygulanmadığı bir yerde; senin Allah”tan hesap sorma Hakkın yoktur.
Evet evet;o yer dar-ül harp olmasın! Senin rızkını başkaları gasp etmesin! O yer; namert ve hainlerin diyarı olmasın!O yerde iyiler sürünsün;kötüler sefa sürsün; Helaller,haram;haramlar helal olsun öyle mi! Hayır hayır.Bilakis; dar-ül harpte daha da dikkatli olmak ve insanlığa örnek olmak gerektir.
Hey arkadaş baktın ki seni o beldede yaşatmayacaklar ve seninde buna karşı koyacak gücün yok o halde Hz.Muhammed gibi Hicret et.Güçlendikten sonra o beldeye gelin ki;onlar sizden korksun.Hem ağlamayıda bırak.Çünkü din; ağlama duvarı değildir.Hem ağlamak da çözüm değildir.Çözüm ise;Kuran-ı Kerim de bildirilmiştir.Hem Hicret kaçmak değildir.Başkalarını yaşatmak için senin yaşaman gerektir.Sakın yanlış anlama; güçlendikten sonra onlar gibi de ol demiyoruz.
*Soru:Başka bir yurdumuz yok ki oraya hicret edelim! Hem kolumuzu kanadımızı kırmışlar ne yapalım? Tefeciden aldığımız borç ile ancak hayatımızı idare edebiliyoruz? Fabrika yok ki; çalışalım. Yol yok ki; gidelim.Su yok ki;içelim. Toprak yok ki sürelim.
Cevap:Evet,evet;tefeciden borç para alıp;babadan ve atadan kalan son mirasıda ipotek verip;borç para ile gününü gün etmek çözüm değildir.Çözüm odur ki; haddini bilip ve Helalinden kazanıp;kimseye bar olmamak için çok çalışmak; israf etmeden ayağını yorganına göre uzatmak, İzzetli,namuslu ve onurlu bir şekilde başı dik yaşamak;mevcudu korumak ve artırmak;üretmek,ürettiğini satmak, kazanmak,borçtan kurtulmak, paylaşmak yani;veren el olmak gerektir.
Evet helal kazanmak bu vakitte çok meşakkatlidir.Hayat zor;çileli ve çetindir. Hem bazen bir musibet;bin nasihatten daha evladır.Hem çalışan demir pas tutmaz.Ak akçe kara gün içindir.Dilenmek değil;üretmek gerektir.Üretmek mal şeklinde olabileceği gibi; orijinal düşünceleri; hayata ve pratiğe geçirmek,yeni bir şey keşfetmek sureti ile de olur.
Dikkat et; sizi ezmek için sizi tahrik etmektedirler.O hainler;hem sizi birbirinize kırdırtmakta; hem kullanmakta; sonra da suçu size yıkıp, zeytinyağı gibi üste çıkmakta; sonrada kalan herşeyinizi elinizden almaktadırlar.
Hey tefeci;”paran yoksa; karını, kızını mı ver diyorsun”.Heyhat;sen haddi çok aşıyorsun. Hem haddi aşanların akibetlerini bilmiyorsun! Yoksa her şeyi sahibsiz mi sanıyorsun! Yoksa haram parana mı güveniyorsun! Yoksa bu diyarda kanun yok mu zannediyorsun! Yoksa kanunlar benden yana mı diyorsun! Yoksa para ile her şeyi satın alacağını mı düşünüyorsun! Yoksa yanındaki çakallarına mı güveniyorsun! Hey mafya bozuntusu; sen kendini bir şey mi zannediyorsun!
Soru:Bütün ihtilal ve devrimlerin sebebi nedir?Ne yapmalı?
Cevap:Şeytanın ve deccalin;dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini, ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve eşitlik ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.
Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı, taraflarda suiniyet ve angarya olmamalıdır.
Mesela, bina yapacak sermayesi olmayan fakir bir kişinin barakasını, zengin müteahhide verip onunla Hakkaniyet ile anlaşıp refaha ve zenginliğe kavuşması gibi. Mesela; yarıcılık,kooperatifçilik, imece ile; zor işleri başarmak,dayanışma ve işbirliği yapmak;akıllıca bir işdir.Emek,sermaye ve akıl birleşmeli, çatışmamalı ve çatıştırılmamalı;yıkıcı değil,yapıcı olmak gerektir.
Zenginliğe ve zenginlere değil;zenginliğin topluma yansıtılmamasına, sömürüye,gelir adaletsizliğine, bencilliğe,suiniyete, haksızlıklara, zulme şeytanın üstünlük taslayan kibrine ve kendisini efendi, başkasını köle kabul eden batıl ve yanlış fikre karşı olmak gerektir.
Ey, sermaye sahipleri;dünyanın ve kendi ulusunuzun ve vatanınızın istikbalini gözeterek, daima yatırıma ve üretime ve istihdama çalışınız. Parayı haps etmeyiniz. Gelir dağılımına dikkat ediniz. İşçileri bir köle gibi,kullanmaya kalkmayınız. İşçide; işverenin, iyiniyetini suistimal etmemelidir.
Aziz insanlar size iş veren;işvereninize hürmet ediniz.Çünkü;çalışma karşılığında aldığınız ücret ile; imanınızı ve namusunuzu muhafaza ettiğinizi unutmayınız.Hem aşırı fakirliğin insanı Allah”a isyana götürdüğünü;mal canın yongası olduğunu,ahirzamanda imanınızı ;mal ile koruyabileceğinizi hiçbir zaman unutmayınız. İşveren de; çalıştırdığı kişileri bir aile reisi gibi;kollamalı ve korumalı;suiniyetli kişilere hiçbir zaman fırsat vermemeli ve gereğini yapmalıdır.
Medeniyetin tekamülü ile; kölelik devri kapanmış.Hürriyet,eşitlik ve malikiyet devrine girilmiştir. Kast sistemi de fıtrata aykırıdır.
Hem;devrim;akıllarda ve gönüllerde olmalı;zülüm,kargaşa ve anarşiye sebep olmamalı; bilakis daha iyiye,daha güzele,daha doğruya vesile olmalı,fakirler ve toplum bundan zarar görmemelidir.
Hem ilericilik ve devrimcilik; yakıp yıkma değildir.Hem yapmak; yıkmaktan daha zordur. Mesela; bir ev ancak,bir ayda yapılabilse bile; bir günde yıkılabilir. Fakat; ömrünü doldurmuş, yıkılma tehlikesi olan ve tamiri mümkün olmayan binaları da usulüne uygun ve insanlara ve topluma zarar vermeyecek bir şekilde yıkmak;yerine daha; güzel ve sağlam ve kullanışlı bir bina yapmak gerektir.
Kendinden aşağı gördüğün ve küçümsediğin başka milletleri ve ırkları asıp kesmek ve medeniyeti yıkmak, masumları öldürmek ile kendi milletine hizmet ettiğini mi zannediyorsun.Hem kendi ırkının ve milletinin; diğer milletlerden üstün olduğunu nereden çıkarıyorsun.
Ey;saf arkadaş;sen Hak din ile dini taassubu;Hak ile batılı;doğru ile yanlışı; birbirine karıştırmışsın.Hurafeleri ise din zannediyorsun.Bak Fatih Sultan Mehmet ne yapmış. Beş dil öğrenmiş; zamanının en ileri toplarını döktürmüş. Karadan gemileri aşırmış. 19 yaşında çağ açıp,çağ kapamış. Sen ise aklını; başkalarının eline vermişsin. Saflığından faydalanıyorlar ve kullanıyorlar farkında değilsin.Sakın yanlış anlama bizim hakiki ve uyanık dindarlara sözümüz yoktur.
Ey kardeş; bir zamanlar Ataların;aydınlık ve çağdaş medeniyetler seviyesinin zirvesinde iken başkaları ortaçağ karanlıklarında idi.Niçin o zirveye bir daha çıkamayasın.Niçin sen başkalarından aşağı olasın.Hem o ataların;zirvede iken dinlerini ve dünyalarını da terk etmediler.
Ey;Aziz arkadaş,nehrin bir bölümünde dik ve tehlikeli ve yüksek çağlayan ve şelale var ise;sen kurtulmak için;suyun ters istikametine yüz hem kayalıklara da dikkat et;şayet yüzme bilmiyor isen kolluk veya can yeleği tak,başkalarının sana gülmesine ve seni kınamasına da kulak asma.Her zaman tedbirli ol.Herkes kendisini damdan atıyor diye kendini sakın sakın damdan atmaya kalkma.Hem işini; ihmal etme ve şansa da bırakma.
Herkese;fırsat eşitliği sağlanarak,terakkinin ve yükselmenin önü açılmalı. Görev; Hak edene ve ehil kişilere verilmeli, iltimas ve kayırma olmamalıdır. Fakirlik ve kölelik bir kader olmaktan çıkartılmalı,helalinden; çalışmalı, üretmeli, kazanmalı,zengin olmalı,yemeli,dağıtmalı maddeten ve manen daha; yükselmeli ve ileri gitmeli.
Soru:Sağ ve Sol; ne demektir?
Cevap:Kuran-ı Kerim”deki sağ ve sol kavramı ile siyasi manadaki sağ ve sol kavramları aynı değildir.Hakikatte; sağ ; şeytana ve onun düzenine muhalif olmak ve şeytan ile savaşmak demektir.Sol ise;,Allah”a ve onun düzenine muhalif olmak ve Allah”a savaş açmak demektir.Mesela;solda,Her şey; serbesttir.İlahi nizam yoktur.Sonu anarşi ve terördür.Sağda ise;her şey serbest değildir.İlahi nizam ve intizam vardır.Sonu huzur ve saadettir.
Soru:Kafir, Münafık ve Fedai ne demektir?
Cevap:Kafir;Allah”ı alanen inkar eden kişi demektir.Mesela;Ebu Cehil gibi. Münafık ise;aslında Allah”ı alenen inkar etmeyen, fakat iman ediyormuş gibi görünüp de; Allah”ı inkar eden kişidir.Mesela;Deccal gibi.Fedai ise; kendilerine özel izin verilen;Kafir ve münafıkların içine sızan,onları deşifre eden;aslında Allah”a gönülden inanan ama;zahiren inanmıyormuş gibi gözüken kişidir.
Hey şeytan; sakın sakın kendini fazla Zeki zannetme! Cehennemden çıkacağını da hiç ümit etme!Zebaniler seni dört göz ile beklemekte. Hem onların acelesi de yoktur;cehennemde ölümde yoktur.Hem senin gibilere afta yoktur.Hem sana acımada yoktur.
*Soru:Hakikatlere ve Hak”ka ulaşmak için; Veya sevgiliye ve arzularınıza ulaşamadığınız için; dünyaya küsmek veya dünyayı terk etmek mi gerekir!
Cevap:Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.Çok arzu ettiğiniz bir şeyi elde edemediğiniz için de dünyaya ve sevgiliye küsmeyiniz. Sizin;iyi ve güzel diye bildiğiniz;aslında kendiniz için şer;şer olarak bildiğiniz de kendiniz için; iyi ve güzel olabilir.Çünkü siz;kalbleri ve gönülleri ve gaybı bilemezsiniz.Mesela;şeker iyidir,güzeldir;ama şeker hastaları için öyle değildir.Hem; iyi ve kötü;doğru ve yanlış;helal ve haram;güzel ve çirkin;zamana,mekana,kişilere ve değerlere göre değişkendir.Ölçü ise; daima Allah”ın emir ve yasakları olmalıdır.Bunlar ise;Kuran-ı Kerim de ve sünnet-i seniyyede mevcuttur.
Bir vakit; beğendiğiniz ve hoşlandığınız birisi;sizden hoşlanmayabilir veya sizden hoşlanan birisinden de siz;hoşlanmayabilirsiniz.Hem eş seçiminde ve evlilikte; eşin akıllı ve inançlı olmasına, eşlerin birbirine denk olmasına, birbirlerinden hoşnut olmasına, zorluk ve mani çıkarılmamasına,tarafların rızalarının olmasına,eşlerin güzel ahlaklı olmasına ve akid yapılmasına dikkat edilmelidir. Ebeveynlerin ve büyüklerin; duaları ve gönülleri ve rızalarının alınması da güzel bir şeydir.Hem evlilikte de keramet vardır.Hem kaçırmak olmaz.Hem eşe; cebir ve şiddet de olmaz.Hem güzelliği, zenginliği ve aklı zaman içinde gitmekle; bu nedenle boşamak ve atmakta olmaz.Hem emanete de; hıyanetlik olmaz.
Hey aşık; sevgilinin suretine doyasıya bakmak hoş ise; Cennette Ruyetullah”a mazhar olmak daha da hoştur. Hem üzülme sevgilim çirkinleşti diye; çünkü cennette daha güzel olarak sana gelecektir.Hem üzülme dünyada veya cennette sevgilim beni seçmedi diye; sevgilinin suretinde çok gılman ve huri olacaktır.
Dünyayı bütün bütün terk etmeyiniz.Yani dünyayı kesben değil;kalben terk ediniz. Yani;hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete; çalışınız.Bazen inzivaya ,itikafa çekilmek gerekse bile bunu devamlı hale getirmeyiniz. Mesela; Hz.İdris peygamber;terzi, Hz.İsa peygamber; marangoz, Hz.Davut peygamber; kral,Hz. Muhammed peygamber; çoban,Hz.Musa peygamber işçi vs. idiler. Dünyayı ve dini; terk etmediler. Peygamberlik vazifelerini ücret almadan yaptılar, hayatlarını idame ettirmek içinde çalıştılar. Çoban oldukları için gocunmadılar,kral oldukları içinde; böbürlenmediler.
Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.İfrat ve tefritten kaçınınız.
*Soru:Allah”ın benim namazıma ne ihtiyacı var? “La İlaheillallah” ne demektir? Her şey nasıl Allah”ı zikredebilir? Askerlik ve savaş ile ilgili bilgi verirmisin!
Cevap:Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi; hasta birisinin, doktora“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza ve zikrimize elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ve zikre evleviyetle ihtiyacımız vardır.Hem namaz dinin direği,müminin miracıdır.Hem namazı dosdoğru ihlaslı ve usulüne göre kılmak gerektir.Hem; Allah emrettiği için namaz kılınır. Hem gösteriş olsun veya bir menfaat elde etmek içinde kılınmaz.Hem; birinin şerrinden korkup namaz kılmamakta olmaz. Hem namazı; namertlere kızıp, terk etmek de olmaz.
Bedenin havaya,suya,gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan en önemlisi ve bir tanesi;namaz ve zikirlerin en güzeli olan, “Allah”tan başka İlah yoktur” demek
.