"Anneciğim, dünyâ ehli ile benim ne işim vardır?"
Bir gün, Halîfe Hârûn Reşîd, Ebû Yûsuf'a; "Beni, Dâvûd'un yanına götür. Onu ziyâret edeceğim. Nasîhat isteyip, duâsını alacağım." dedi. Bunun için kalkıp, Dâvûd'un evine gittiler. İçeri girmek için izin istediler. Fakat içeri girmeye izin alamadılar. Annesine ricâ ettiler. Annesi oğluna; "Evlâdım, müsâde et de içeri girsinler." deyince, o; "Anneciğim, dünyâ ehli ile benim ne işim vardır? Onları görünce, dünyâyı hatırlıyor, âhireti unutuyorum. Bunun için beni mâzur gör." dedi. Annesi tekrar ricâ edince, kırmadı; "Ey benim Allah'ım!"Annenin hakkını gözet, zîrâ onun rızâsı benim rızâmdır." buyurduğun için kapıyı açıyorum." dedi. Halîfe Hârûn Reşîd ile İmâm-ı Ebû Yûsuf içeri girdiler. Dâvûd-i Tâî ile müsâfeha yaptılar. Hârûn Reşîd'in elini tutunca, onun ellerinin nâzik bir el olduğunu belirtti ve; "Ey Halîfe! Bunca zaman ömür ve saltanat sürdün. İnsanlara hükmettin. Sakın zulme meyletme. Zîrâ hesaptan kurtuluş yoktur." buyurdu.
Dâvûd-i Tâî'nin bu tesirli sohbetini dinleyen halîfe kendinden geçip, göz yaşları döktü. Duâsını istedi. Duâdan sonra bir kese altın verdi ve; "Kendi öz malımdandır ve helâldir, alınız." dedi. Halîfenin hediyesini ve ricâsını kabûl etmeyen Dâvûd-i Tâî; "Size mübârek olsun. Bizim böyle şeylere ihtiyâcımız yoktur. Babamdan kalan mal ve mülk satıldığında elime geçen altınlar bize yeter. Rabbim o paralar bittiğinde işimizi bitirip bizi başkalarına muhtaç kılmasın. O kendisine yapılan duâları reddetmez. İzzeti hakkı için kabûl eder." buyurdu.
Hârûn Reşîd ve İmâm-ı Ebû Yûsuf keseyi alıp gittiler. Dâvûd-i Tâî'nin vekilharcına giderek parasının mikdârını sordular. Vekilharcın bildirdiği mikdârı hesab ettiler. Bu ölçüye göre parası hesap edildiğinde şeyhin vefât edeceği günü buldular. Nakledilir ki hesab edilen gün geldiğinde İmâm-ı Ebû Yûsuf; "Gidin bakın bugün Dâvûd-i Tâî vefât etmiştir." buyurdu. Gidip baktıkları zaman vefât ettiğini öğrendiler. İmâm-ı Ebû Yûsuf onun hakkında; "Duâsı makbûldür. Allahü teâlânın indinde yeri seçilmişlerin yanıdır." buyurdu. Biraz sonra haberci, Dâvûd-i Tâî'nin ölüm haberini getirdi.
__________________
Bir gün, Halîfe Hârûn Reşîd, Ebû Yûsuf'a; "Beni, Dâvûd'un yanına götür. Onu ziyâret edeceğim. Nasîhat isteyip, duâsını alacağım." dedi. Bunun için kalkıp, Dâvûd'un evine gittiler. İçeri girmek için izin istediler. Fakat içeri girmeye izin alamadılar. Annesine ricâ ettiler. Annesi oğluna; "Evlâdım, müsâde et de içeri girsinler." deyince, o; "Anneciğim, dünyâ ehli ile benim ne işim vardır? Onları görünce, dünyâyı hatırlıyor, âhireti unutuyorum. Bunun için beni mâzur gör." dedi. Annesi tekrar ricâ edince, kırmadı; "Ey benim Allah'ım!"Annenin hakkını gözet, zîrâ onun rızâsı benim rızâmdır." buyurduğun için kapıyı açıyorum." dedi. Halîfe Hârûn Reşîd ile İmâm-ı Ebû Yûsuf içeri girdiler. Dâvûd-i Tâî ile müsâfeha yaptılar. Hârûn Reşîd'in elini tutunca, onun ellerinin nâzik bir el olduğunu belirtti ve; "Ey Halîfe! Bunca zaman ömür ve saltanat sürdün. İnsanlara hükmettin. Sakın zulme meyletme. Zîrâ hesaptan kurtuluş yoktur." buyurdu.
Dâvûd-i Tâî'nin bu tesirli sohbetini dinleyen halîfe kendinden geçip, göz yaşları döktü. Duâsını istedi. Duâdan sonra bir kese altın verdi ve; "Kendi öz malımdandır ve helâldir, alınız." dedi. Halîfenin hediyesini ve ricâsını kabûl etmeyen Dâvûd-i Tâî; "Size mübârek olsun. Bizim böyle şeylere ihtiyâcımız yoktur. Babamdan kalan mal ve mülk satıldığında elime geçen altınlar bize yeter. Rabbim o paralar bittiğinde işimizi bitirip bizi başkalarına muhtaç kılmasın. O kendisine yapılan duâları reddetmez. İzzeti hakkı için kabûl eder." buyurdu.
Hârûn Reşîd ve İmâm-ı Ebû Yûsuf keseyi alıp gittiler. Dâvûd-i Tâî'nin vekilharcına giderek parasının mikdârını sordular. Vekilharcın bildirdiği mikdârı hesab ettiler. Bu ölçüye göre parası hesap edildiğinde şeyhin vefât edeceği günü buldular. Nakledilir ki hesab edilen gün geldiğinde İmâm-ı Ebû Yûsuf; "Gidin bakın bugün Dâvûd-i Tâî vefât etmiştir." buyurdu. Gidip baktıkları zaman vefât ettiğini öğrendiler. İmâm-ı Ebû Yûsuf onun hakkında; "Duâsı makbûldür. Allahü teâlânın indinde yeri seçilmişlerin yanıdır." buyurdu. Biraz sonra haberci, Dâvûd-i Tâî'nin ölüm haberini getirdi.
__________________
.