Forum Hafızoğlu
Hoşgeldiniz
Ziyaretçi. Kayıt Ol !


E-Kitaplar- Aşagıda Yer Alan Kitap İsimlerine Tıklayarak Sitemiz Üzerinden Okuyabilirsiniz.

| kitapPeygamberimizin Hayati | kitapSevgili Peygamberim | kitapSiyer-i Nebi | kitapKütübü Sitte | kitapZulmün Tarihi | kitapAdabı Muaşeret | kitapAteizm Ve Eleştirisi|
| kitapKıymetsiz Yazılar | kitapYaşayan Hurafeler | kitapNamaz-Oruç-Haç-Zekat-Kurban... | kitapMuhtasar Osmanlı Tarihi | kitapOsmanlıca-Türkçe Sözlük | kitapİslami Sözlük|
| kitapMübârek Gün Ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Duâ Ve İbâdetler|
| kitapSahabelerin Hayatı | kitapDini Bilgiler | kitapYahudiliğin Gerçek Yüzü | kitapAile Saadeti | kitapElmalılı Tefsiri| | kitapÇocuk Eğitimi|
Cennet Gençlerinin Efendileri
Konuyu Değerlendir
  • 19 Oy - 3.58 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5


Konu: 136
Mesaj: 200
Cinsiyet:
Kıdem: May 2006

{EDITOR=<font size="4">Cennet Gençlerinin Efendileri <br><br>Müslüman Peygamber Efendimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), bir hadis-i şeriflerinde, şöyle buyurmuştur:<br><br>"Gökten daha önce hiç inmemiş olan bir melek geldi, selâm verdi. Sonra Hasan ve Hüseyin'in Cennet gençlerinin, Hazret-i Fâtıma'nın da Cennet kadınlarının efendisi olduğunu müjdeledi." (Tirmizî, Menâkıb: 31)<br><br>Yine benzer bir hadîste ise, "Cennet ehlinin gençleri şu beş kişidir: Hasan, Hüseyin, Abdullah ibni Ömer, Sa'd bin Muaz, Übey bin Kâb" (Câmiüssağîr: 4858) buyuran Resulüllah (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), bir bakıma gençleri de, onların hayatını örnek almaya teşvik etmiş oluyordu. <br><br>Çünkü, Cennette gençlerin efendisi olmak büyük bir makamdır. Bu makama ulaşan insanların hayatlarını, ahlâklarını, İslâma hizmet edişlerini örnek alan gençler onlara yaklaşmış olurlar. Onları seven, onlar gibi yaşayan gençler, Allah'ın inâyetiyle Cennette o efendilere komşu olurlar.<br><br><br><br>Peygamberimizin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) "Cennet gençlerinin efendisi" olarak müjdelediği sahabîler, gençliklerini Allah'a ibâdet ve Onun dinine hizmet yolunda geçirmişler, yaşayışlarıyla bütün gençlere örnek olmuşlardır. <br><br>Bu mubarek insanların ibret verici hayatlarından kısa bölümler vererek, onları çok özet de olsa tanıtmış olalım.<br><br><br><br>Hz. Hasan (r.a.)<br><br>Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), Allah'ın emri üzerine sevgili kızı Hz. Fâtıma'yı (r.a.) Hz. Ali'yle (r.a.) nikâhladı. Bu evlilikten Hicretin üçüncü yılında Hz. Hasan (r.a.) Efendimiz dünyaya geldi. <br><br>Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) sevgili torununu çok severdi. Onu koklar, öper, omuzuna alır taşırdı. Ümmetine de onu sevmeyi tavsiye etmişti. "Allah'ım ben onu seviyorum, Sen de sev. Onu seveni de sev" diyerek, onu seveni Allah'ın seveceğini bildirmişti. Peygamberimizin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) ona olan sevgisi, sadece akrabalık hislerinden kaynaklanmıyordu. Onun sevgisi, Hz. Hasan'la (r.a.) devam edecek mübârek soyundan gelip İslâma hizmet edecek nuranî silsile içindi. <br><br>Hz. Hasan (r.a.) sekiz yaşında dedesini, altı ay sonra da annesini kaybetmiş, hüzne boğulmuştu. <br><br>O, cömertliğiyle tanınmış bir sahabiydi. İki defa malının tamamını, üç defa yarısını sadaka olarak verdi. Sadakaya o kadar düşkündü ki, iki ayakkabısı olsa birini bağışlardı.<br><br>İbâdete çok düşkündü. Çok namaz kılar, çoğu günler oruç tutardı. Medine'den Mekke'ye yaya olarak tam 25 defa hacca gitmişti. <br><br>Babasının vefâtından sonra Müslümanlar ona biat ederek kendilerine halife seçtiler. Sonraki günlerde ona biat edenler 40 bini buldu. Irak, Hicaz, Horasan, Yemen, Mekke, Medine şehirlerinde yaşayan Müslümanların halifesi oldu. Ancak Mısır ve Şam halkı onun halifeliğini tanımadılar. Zaten onlar daha önce Hz. Muâviye'ye (r.a.) biat etmişlerdi.<br><br>Müslümanlar arasında birlik temin edilememişti. Nitekim halifeliğin yedinci ayında iki tarafın da ordusu Medâyin'de karşı karşıya geldi. Hz. Hasan'ın ordusu çok güçlüydü. O kadar ki, Muâviye tarafında bulunan Amr bin As (r.a.), Hz. Hasan'ın ordusunu görünce, "Ben karşımda öyle bir ordu görüyorum ki, karşısındaki orduyu yok etmedikçe geri dönmez" demekten kendini alamadı.<br><br>Ancak Hz. Hasan Müslüman kanı dökülmesini istemiyordu. Bunun için Hz. Muaviye'nin yaptığı teklifi kabul ederek, iki şartla halifelikten vazgeçti. Bu şartlar, bundan böyle halifelerin Müslümanlar tarafından seçilmesi ve oğlu Yezid'i veliaht tâyin etmemesi ile fakirlere sadaka olarak vermek için her yıl bir miktar para göndermesiydi. <br><br>Hz. Hasan'ın güçlü olduğu halde sırf Müslüman kanı dökülmesin diye hakkından vazgeçmesi, büyük bir fedâkârlık örneğidir. Bu şekilde Peygamberimizin de (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) bir mûcizesi ortaya çıkmış oluyordu. Peygamberimiz, bir defasında torununa hitap ederek, "Bu benim oğlumdur, şeref sahibi bir efendidir. Yakında Allah'ın oğlum vasıtasıyla Müslümanlardan iki büyük fırkanın arasını ıslah edeceğini umuyorum" buyurmuştu. <br><br>Hz. Hasan Hicretin 49. yılında 46 yaşında iken zehirlenerek şehit edildi. <br><br><br><br>Hz. Hüseyin (r.a.)<br><br>Peygamberimizin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) mübârek neslini devam ettirecek olan ikinci torunu Hz. Hüseyin (r.a.) Hicretin dördüncü yılında dünyayı şereflendirdi. Bundan sonra Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), kızı Hz. Fâtıma'nın evine daha sık gidiyor, onları sevip okşuyordu. Onlar hakkında, "Hasan ve Hüseyin benim dünyada kokladığım iki reyhânımdır" buyurmuştu.<br><br>Bir gün Peygamber Efendimiz onun hakkında, "Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim. Allah'ı seven Hüseyin'i sever. Hüseyin torunlardan bir torundur" demiştir. Peygamberimizin vefatından sonra babası Hz. Ali'nin (r.a.) terbiyesi altında büyüyen Hz. Hüseyin'in bütün hayatı sadelik içerisinde geçti. Bütün insanlığa örnek olacak bir hayat yaşadı. <br><br>Hz. Muâviye'nin vefatından sonra oğlu Yezid'in halifeliğini kabul etmedi. Çünkü Yezid, zâlim ve fasık birisiydi. Allah'ın emirlerine uygun hareket etmiyordu. Hz. Hüseyin'in böyle birine biat etmesi düşünülemezdi. Onun Yezid'e biat etmediğini gören Kûfeliler, Hz. Hüseyin'i dâvet ederek ona biat edeceklerini söylediler. O da yanına yakınlarını ve çocuklarını alarak Kûfe'ye hareket etti. <br><br>Yezid, Hz. Hüseyin'in bu hareketine çok kızdı. Kûfe Valisi Ubeydullah bin Ziyad'a bir ordu hazırlamasını emretti. Yezid'in taraftarları onu susuz, taşsız ve ağaçsız bir yerde konaklamaya mecbur etti. Yezid'in adamları ise suyun başını tuttular. Hüseyin (r.a.) bunların kendisini öldürmeye kararlı olduklarını görünce, yanındakilerin ayrılmasını istedi. Ancak yakınları bunu kabul etmediler. <br><br>Hz. Hüseyin'in bütün barış teşebbüsleri neticesiz kaldı. Gözü dönmüş güruh, mutlaka onu şehit etmek istiyordu. Hemen saldırıya geçtiler. Hz. Hüseyin'in yanındakiler ve kendisi şehit edildi. Onun başını keserek Yezid'e gönderdiler. Tarih Hicretin 61. yılını gösteriyordu. Bir gün sonra Gadiriyye Köyü halkı şehitleri defnettiler. Hz. Hüseyin'in kabrini gizlemek istedilerse de, ondan yayılan hoş koku kabrini belirledi. <br><br>Onun şehit edildiği gün güneş tutuldu. Gökyüzü kıpkırmızı kesildi. Halk Kıyâmetin kopacağını zannetti. Onun şehit edilişine sadece insanlar değil, cinler de ağladı. <br><br>Peygamberimiz, torunlarının fazileti hakkında şöyle demiştir:<br><br>"Hasan ve Hüseyin benim oğullarımdır. Onları seven beni sevmiş olur. Beni seveni Allah sever. Allah kimi severse onu Cennetine kor. Kim onları sevmez ve düşmanlık ederse bana düşmanlık etmiş olur. Bana düşmanlık edeni Allah sevmez. Allah kimi sevmezse onu Cehenneme kor."<br><br><br><br>Abdullah ibni Ömer (r.a.)<br><br>Hz. Abdullah, Hz. Ömer'in (r.a.) oğludur. Babası olduğunda 5 yaşlarında bir çocuktu. Bu yüzden hiç puta tapmamıştı. Medine'ye hicret ettiğinde 13 yaşındaydı.<br><br>Abdullah 15 yaşına geldiğinde Bedir Savaşı için hazırlanan orduya katılmak istiyor, kabına sığmıyordu. Ancak Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), yaşı küçük birkaç kişiyle birlikte onun da orduya katılmasına izin vermedi. Bu durum onu çok üzdü. Bu hususta şöyle der:<br><br>"Beni ufak tefek bulduğu için savaşa katılmama müsaade etmedi. Sabaha kadar ağlayarak, üzüntü içinde kıvranıp uykusuz geçirdiğim başka bir gece hatırlamıyorum."<br><br>Hz. Abdullah yaşının küçük olduğu gerekçesiyle Uhud Savaşına da katılamadı. Fakat bundan sonra Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara katıldı. Büyük kahramanlıklar göstererek, Resulüllahın takdirini kazandı. <br><br>Hicretten sonra kendilerini sadece İslâmiyeti öğrenmeye veren ve başka işle meşgul olmayan "Suffe Ashabı"na dâhil oldu. Kısa zamanda Suffe Ashabının mümtaz şahsiyetleri içinde yer aldı. Ebû Hüreyre'den (r.a.) sonra en çok hadîs rivâyet eden sahabîdir.<br><br>Hz. Abdullah'ın mescidde kaldığı günlerde gördüğü bir rüyâ bütün gençlerimize örnek olacak niteliktedir. Rüyâsında iki melek kendisini alarak Cehenneme götürmüştü. 3 defa "Cehennemden Allah'a sığınırım" diyerek duâ etmeye başladı. O sırada onları başka bir melek karşıladı ve Abdullah'a (r.a.) "Korkma" dedi. Abdullah bu rüyayı kızkardeşi Hafsa (r.a.) Vâlidemiz vasıtasıyla Peygamberimizden (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) sordurdu. Resulüllah, "Abdullah ne iyi birisidir. Bir de geceleyin namaz kılsa" buyurdu. Bundan böyle Abdullah geceleri pek az uyumaya başladı. Teheccüd namazını hiç terk etmedi.<br><br>Sünnete harfi harfine uyardı. O kadar ki, herkes o ne yaparsa sünnetten olduğunu bilirdi. Hattâ bir keresinde saçlarının tamamını kestirmiş, etrafındakilere de, "Ey insanlar bu sünnet değildir. Saçlarım bana eziyet verdiği için kestiriyorum" demek zorunda kalmıştı. <br><br>Çok cömertti. En sevdiği şeyleri Allah yolunda fedâ etmekten çekinmezdi. Fakirlere, yetimlere, kimsesizlere çok yardım ederdi. Hicretin 73. yılında 86 yaşında iken vefat etti.<br><br><br><br>Sa'd bin Muaz (r.a.)<br><br>Sa'd bin Muaz, ömrünün sadece altı yılını Müslüman olarak geçirmesine karşılık o kadar büyük hizmetlerde bulunmuştur ki, Peygamber Efendimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) onun kendisine "Ensar içinde en sevgili kişi" olduğunu belirtmiştir.<br><br>Hz. Sa'd, Medine'nin iki büyük kabilesinden biri olan Evs'in Eşhel kolunun reisi olmakla birlikte, umumî mânâda Evs'in idâresi de onun üzerinde idi.<br><br>Hz. Peygamber (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), Medine'de İslâmiyetin yayılması için Mus'ab bin Umeyr'i (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) görevlendirmişti. Hz. Mus'ab vasıtasıyla Müslüman olan Hz. Sa'd, hemen Eşheloğullarını topladı ve onlara şöyle dedi:<br><br>"Ey Eşheloğulları! Beni nasıl tanırsınız?"<br><br>"Sen bizim efendimiz, en ileri görüşlümüz ve en güvenilir adamımızsın" dediler.<br><br>Sa'd bunun üzerine şöyle devam etti:<br><br>"Ben de size söylüyorum ki, sizler de benim gibi Allah ve Resulüne îman edinceye kadar, ben içinizden erkek veya kadın hiçbir kimseyle konuşmayacağım."<br><br>Bu konuşma hemen tesirini göstermiş ve o günün akşamına kadar erkek ve kadın tüm Eşheloğulları Müslüman olmuştu. <br><br>Hz. Sa'd, Bedir ve Uhud Savaşlarına katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Hendek Savaşında büyük bir yara aldı ve bir müddet sonra şehit oldu.<br><br>Onun vefâtı üzerine Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.), "Sa'd'ın cenazesi üzerine Rahmânın arşı titremiştir. Sa'd bin Muaz için daha önce yeryüzüne ayak basmamış yetmiş bin melek inmiştir" buyurdu. <br><br>Sa'd bin Muaz'ın cenazesi taşınırken münâfıklar, "Ne de hafif bir cenaze" diyerek alaya aldılar. Bu sözler Peygamberimize (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) ulaştığında, "Onun cenazesini muhakkak melekler taşıyordu" buyurdu.<br><br>Peygamberimiz onu çok sever, vefâtından sonra da onun meziyetlerini ve mânevî makamını yâd ederdi.<br><br><br><br>Übey bin Kâb (r.a.)<br><br>Kur'an'ın en güzel şekilde okunmasında büyük hizmetleri olan Übey bin Kâb (r.a.), Peygamberimizin, "en güzel Kur'an okuyan", "Kur'an okuyanların efendisi", "Ensârın efendisi" gibi iltifatlarına mazhar olmuştur.<br><br>İkinci Akabe biâtından önce Müslüman olmuş, Resûlüllahla birlikte bütün gazalara iştirak etmişti.<br><br>Bir gün Peygamberimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) kendisine, "Ey Übey! Allah bana, sana Kur'an okumamı emretti" buyurdu.<br><br>Übey, "Allah benim adımı zikretti mi?" diye sordu. <br><br>Peygamberimiz, "Evet, Mele-i Âlâdaki isminle ve nesebinle zikretti" diye cevap verdi.<br><br>Übey de, "Öyle ise okuyunuz ey Allah'ın Resulü" dedi. Sonra bu İlâhî lütuf ve teveccüh karşısında duygulanarak gözyaşlarını tutamadı ve ağlamaya başladı. <br><br>Hz. Osman (r.a.) zamanında Kur'an okuma hususunda farklı görüşler ortaya çıktığında, Kureyş ve Ensardan 12 kişilik bir heyet teşkil edilmiş, Hz. Übey bu heyetin başına getirilerek Kur'an'ı okumuş ve Zeyd bin Sâbit de yazmıştı. O, bu hizmetiyle Kıyâmete kadar amel defterine sevap yazdıracak muazzam bir vazifeyi başarmıştı. <br><br>Hicrî 35 yılında Medine'de vefat etti. <br><br></font> EDITOR}

Alıntı
(En son düzenleme: 02-03-2007, 18:11 EşkiyA.) .
Konu: 0
Mesaj: 2
Cinsiyet:
Kıdem: Feb 2007

CENNET GENÇLERİNİN EFENDİLERİ YANLIZCA H.Z HASAN(Aleyna Ve Aleykum Selam) VE H.Z HÜSEYİN (Aleyna Ve Aleykum Selam) DIR H.Z FATMA (S.A) CENNET KADINLARININ EFENDİSİDİR BU KESİN BİR HADİSTİR.DİĞERLERİ CENNETLE MÜJDELENEN OLABİLİR AMA CENNET GENÇLERİNİN EFENDİSİ OLAMAZLAR...

Alıntı
.


Benzer Konular...
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Efendimizden cennet Muhammed Liva 0 740 03-12-2006, 13:44
Son Mesaj: Muhammed Liva

Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 2 Ziyaretçi

Türkçe Çeviri : MyBB Türkiye
MyBB, © 2002-2024 MyBB Group.