Ey mehlikalar şehri,
Kalbimin serabını kurutan şanlı cennet
Günahlarından arın
Kalbini örten kisvelerden soyun
Göster yüzünü bana ve kendine
Buhur kokularını doldur göğüs kafesime
Soluğun karanfil koksun,yak beni ey şehir
* * * *
Göster kuytularını bana, çöz gizlerini artık,
Aramızda kalmasın gizli saklı,
Çözülsün düğmeler
Ne varsa artık açığa çıkmalı,
Cinayetlerin,
Mütebbessim yüzünün ardındaki kin,
Cami avlusundaki çocukların,
Yani her şey....her şey anlatılmalı bugün
* * * *
Hangimiz daha suçluyuz.hangimiz daha aciz?
Elimiz,kolumuz niye bağlı?
Niye adreslerimiz sualsiz?
Bu duman neyin nesi?
Başımızı döndüren bu gurbet hangi tarihten kalma bize?
Hangi çağın vebalini çeker olduk?
Hangi kalbin tökezlemesi ile kaydık avuçlardan?
Bu hangi ananın bedduasıdır ki derinden tuttu bizi?
* * * *
Cümlelerim sıtmalı,bedenim üç-beş nöbetlerinden kalma
Gece uzun,uykunu bana ver ey şehir!
Kalbime kilitlen,alnıma mühürlen,müebbetim ol!
Açığa vurma sırrımızı,
Sana fısıldadıklarımı duymasın kimse.
Saçlarını ört üstüme,göm beni yalnızlığıma ey şehir!
* * * *
Surlarını ve sırlarını keskin bir bıçak gibi tut üstümüzde,
Anlat kalbine konup göçen şahları,sultanları,...
Kervansaraylarından geçen külhanbeylerinin azametini,
Ve daha sonrasını...
Gözümden ve gönlümden ırak olanı da anlat,
Bana beni anlat ey şehir!
Dağınıklığımı,aşktan muaf oluşumu
Serden vazgeçişimi,
Sana sabredişimi...
* * * *
Bir evvel zaman öyküsüydü anlattığım sana dair,
Böyleydin nazarımda hep.
Minarelerin kalbimden yükselirdi,
Dualar avucumdan...
Sana Çamlıca’dan da bakmak vardı,bir kışladan da
Seni sevmek de vardı,nefret etmek de.
Bense seni bir kışla içinde sevmeyi seçtim.
Kaldır peçeni,
Aç yüzünü,
Duy sesimi..
Adı, mimli harflerle kalbime yazılan şehir;
Duy beni!....
.