Kaç gece yaşadım senden habersiz zemheri, toprağa
döktüm mutlarımı
pul pul; şimdi karşında duruyorsam böyle dağınık, bil
ki yaşamı
seçmenin tac mahal kubbesi omuzlarımda.
Sana varmak kolay olmadı güz yüzlüm, bahar
ömürlüm. Nice
kollarda tükettim yamalı umutlarımı, karabiber kokan
düşlerimi
dağıttım amaçsız. Kabul; yanlış yaşadım, yanlış
hayaller kurup,
yanlış yollarda tükendim. Biraz "kızıla boyalı
saçlardan" alıntıydım,
biraz "kırk yılda bir gibisin"den, "gülden kale düştü"
ve "mavi tüy"
ü unutmamak da lazım ama en çok kendi sefilliğime
kurdum, tuğlasını
acıdan ördüğüm şatomdan ibarettim. Her kitaptan bir
paragraftım
belki, yine de ben en çok özümü özledim hayatımın tüm
alıntı
cümlelerinde. Sen yokken, yoktu noktası-virgülü
gülümsememin,
tanımsız bir kadehlik ömrü bir yudumda içecektim. Yine
de
direneceğimi biliyordun hayata, ama sana yalan
söyledim; bugün
ölmeyi düşündüm
Vur yüzüme zayıflığımı, güçsüzlüğümü, sıradanlığımı.
Gözbebeklerinde boğulurken tutma ellerimi, dokunma
zemberek
dudaklarıma. Utandır beni sebepsiz yakarışlarımla,
yakaramayıp
suskunluğumla. Sana sarılırken korktuğum için,
sevişirken çekindiğim
için, özlemekten utandığım için... Senden vazgeçmek
istediğim ve
bunu başaramadığım için de ... Kapat gözlerimi, sar
zamana, al
kollarına ve önce utandır sonra bağışla beni.
Mutluluğuma
sakladığım, gözüm gibi sakındığım hüznü sök
hayatımdan,
hasretlikleri unuttur! Yaşamadım sayayım geçmişimi.
Kaybolayım
teninin coğrafyasında, sürgün yaşayayım kendimden. Ben
sen olayım,
sen kendin olup kurtar beni benden. Sana yalan
söyledim, bugün
ölmeyi düşündüm.
Kül gölge yansıyor yamalı sevdalarım. Hani bitti ya
diğer tüm
acılar, gitti ya diğer tüm sevdalılar; gerçek olduğuna
inanamıyorum. Sana her gelişimde, bu sefer bitecek
diyorum. Bu
sefer terk edecek beni... Hep bu korku dan
kaybettiğimi söyle en
sevdiğim hayallerimi, seni de bu yüzden kaybedeceğimi
söylemeyi de
unutma sakın. Beni acıt istedim hep, sanki acıtmazsan
sevemem
sanıyordum seni; beni aldat, beni incit, sonra da terk
et diye
bekledim. Belki de hep gitmeni istedim kal derken.
Çünkü biliyorum,
bugün değil de yarın gidersen sonum
olursun habersiz, alışırsam sevgine yapamam sensiz.
Senden
kaçtıkça daha çok sığınmışım sana. Biliyorum yine
yanlış yaşıyorum
umut sözlüm, sen bana yaşam vermeye çalıştıkça ben
toprağı
düşlüyorum. Sana yalan söyledim, bugün ölmeyi
düşündüm. Karşına
çıksam boylu boyunca, hani desem bitti rüya. Bir anda
nasıl
vazgeçtiysem iklim rüyamdan, kızılca
kıyamet acılarımdan; geçemez miydim umudun sisli
Ankara ayazından.
Sonbaharın puslu sancılarından bir damla
yağmur gibi çalsam
kapını... Önce vur yüzüme hatalarımı; kır, üz, dağıt
ve ağlat beni.
Sonra sol yanına sarıp bir mum yak. Yarın gideceksen
bugün unut
beni, bugün yanımda kalacaksan ömürlük sevdam ol. Sana
yalan
söyledim, bugün önce ölmeyi, sonra seni düşündüm...
döktüm mutlarımı
pul pul; şimdi karşında duruyorsam böyle dağınık, bil
ki yaşamı
seçmenin tac mahal kubbesi omuzlarımda.
Sana varmak kolay olmadı güz yüzlüm, bahar
ömürlüm. Nice
kollarda tükettim yamalı umutlarımı, karabiber kokan
düşlerimi
dağıttım amaçsız. Kabul; yanlış yaşadım, yanlış
hayaller kurup,
yanlış yollarda tükendim. Biraz "kızıla boyalı
saçlardan" alıntıydım,
biraz "kırk yılda bir gibisin"den, "gülden kale düştü"
ve "mavi tüy"
ü unutmamak da lazım ama en çok kendi sefilliğime
kurdum, tuğlasını
acıdan ördüğüm şatomdan ibarettim. Her kitaptan bir
paragraftım
belki, yine de ben en çok özümü özledim hayatımın tüm
alıntı
cümlelerinde. Sen yokken, yoktu noktası-virgülü
gülümsememin,
tanımsız bir kadehlik ömrü bir yudumda içecektim. Yine
de
direneceğimi biliyordun hayata, ama sana yalan
söyledim; bugün
ölmeyi düşündüm
Vur yüzüme zayıflığımı, güçsüzlüğümü, sıradanlığımı.
Gözbebeklerinde boğulurken tutma ellerimi, dokunma
zemberek
dudaklarıma. Utandır beni sebepsiz yakarışlarımla,
yakaramayıp
suskunluğumla. Sana sarılırken korktuğum için,
sevişirken çekindiğim
için, özlemekten utandığım için... Senden vazgeçmek
istediğim ve
bunu başaramadığım için de ... Kapat gözlerimi, sar
zamana, al
kollarına ve önce utandır sonra bağışla beni.
Mutluluğuma
sakladığım, gözüm gibi sakındığım hüznü sök
hayatımdan,
hasretlikleri unuttur! Yaşamadım sayayım geçmişimi.
Kaybolayım
teninin coğrafyasında, sürgün yaşayayım kendimden. Ben
sen olayım,
sen kendin olup kurtar beni benden. Sana yalan
söyledim, bugün
ölmeyi düşündüm.
Kül gölge yansıyor yamalı sevdalarım. Hani bitti ya
diğer tüm
acılar, gitti ya diğer tüm sevdalılar; gerçek olduğuna
inanamıyorum. Sana her gelişimde, bu sefer bitecek
diyorum. Bu
sefer terk edecek beni... Hep bu korku dan
kaybettiğimi söyle en
sevdiğim hayallerimi, seni de bu yüzden kaybedeceğimi
söylemeyi de
unutma sakın. Beni acıt istedim hep, sanki acıtmazsan
sevemem
sanıyordum seni; beni aldat, beni incit, sonra da terk
et diye
bekledim. Belki de hep gitmeni istedim kal derken.
Çünkü biliyorum,
bugün değil de yarın gidersen sonum
olursun habersiz, alışırsam sevgine yapamam sensiz.
Senden
kaçtıkça daha çok sığınmışım sana. Biliyorum yine
yanlış yaşıyorum
umut sözlüm, sen bana yaşam vermeye çalıştıkça ben
toprağı
düşlüyorum. Sana yalan söyledim, bugün ölmeyi
düşündüm. Karşına
çıksam boylu boyunca, hani desem bitti rüya. Bir anda
nasıl
vazgeçtiysem iklim rüyamdan, kızılca
kıyamet acılarımdan; geçemez miydim umudun sisli
Ankara ayazından.
Sonbaharın puslu sancılarından bir damla
yağmur gibi çalsam
kapını... Önce vur yüzüme hatalarımı; kır, üz, dağıt
ve ağlat beni.
Sonra sol yanına sarıp bir mum yak. Yarın gideceksen
bugün unut
beni, bugün yanımda kalacaksan ömürlük sevdam ol. Sana
yalan
söyledim, bugün önce ölmeyi, sonra seni düşündüm...
(En son düzenleme: 13-10-2008, 19:05 Toprak.) .