Beyaz bir kış hayal edenlerimiz için en güzel müjdelerden birisidir kar. Soğuk bir bayram sabahında misafiriniz oldu mu hiç? Evetse, etrafın hemen nasıl da ısınıverdiğini görmüşsünüzdür. Karın Tanrı misafiri gibi ansızın çıkageleni makbüldür değil mi? Hiç bir şeyin farkında olmadan sabahına uyanıverdiğiniz bir günü düşünün... Size bembeyaz bir sürpriz yapılmıştır o an. Nasıl da şaşırır ve çocuk gibi sevinirsiniz öyle! Sanki sizin için yağmıştır o masum taneler. Hiç durmasa da yağsa deyiverirsiniz. Saflığınıza ve çoçukluğunuza açılırsınız usul usul.
Kardan daha ak ne var ki muhayyilemizde! Kar gibi beyaz deriz benzetirken. Nebi (as) da havz-ı mübareklerini “kardan beyaz, miskten güzel” sözleriyle anlatmıştır. Kardan adamlar, karda açan çiçekler, kardelenler... Masumiyet ve saflık ancak bu kadar yakışır bir şeye. Her bir taneyi melek elleri bırakıyorsa yere, bundan daha tabii ne olabilir ki! Neden siyah, yeşil, kırmızı veya başka bir renkte yağmıyor acaba? Evet, çünkü beyazdan daha masum bir renk bilmiyorsunuz değil mi!
Zirveler en çok sevdikleri yerlerdendir. Bu yüzden olacak onlardan hiç ayrılmazlar. Bir de zirvelerde pek dokunulmaz onlara. Gerçi mütevazidirler; baksanıza, o mübarek güzelliğe ayak basıveririz de ses etmezler! Uçup yükselebilsek zaten biz de o beyazlığı ezip geçmek istemeyiz. Çocukları da çok severler ve her ikisi de güzellik ve masumiyette eşdeğer gibidirler. Kar çocuk gibi masumsa eğer, çocuk da kar gibi temiz ve güzeldir. ıçimizdeki çocuklardan biridir belki de kar. Tabiatın bağrında başbaşa kaldığınızda en saklı duygularınızı hiç çekinmeden açabilirsiniz ona.
Kar Cenab-ı Hakk’ın insanlık gündemine çok ani ve hissedilir şekilde müdahelesidir. Daha yağarken birden bütün ağızların şarkısı değişir; herkes onu konuşmaya başlar. Biraz birikince hemen teslim alır arzı. Adeta her bir kar tanesi o minik varlıklarıyla ama çığlık çığlığa “Hey, siz insancıklar bırakın işi, gücü ve bizi seyre koyulun. Haberler var sizlere öte yakadan. Yine unutuverdiniz varlığınızın aşkınlığını. Bakın bizler selam getirdik, almaz mısınız?” der gibiler değil mi! Belki bu yüzden kar yağarken hemen bir semavilik kaplıyor insanın içini, zira ruhanilerle geliyor bu seyirlik temaşa.
Gürül gürül rahmet soluklarını duyabilirsiniz bu sessiz beyazlık senfonisinde. Adeta Rahman’ın şefkat ve merhamet temsilcisi yağar ayrım gözetmeden ak-kara herbir şey üzerine. Siz de şöyle bir kar banyosu almak istersiniz hani. Üzerinize yağsın istersiniz, daha doğrusu içinize, kalbinizin kararan yerlerine; yer yer kurumaya yüz tutan özsuyunuzu böyle temiz bir kaynakla yeniden coşturmak niyetiyle. Bu noktadan bakınca Efendimiz’in (sas) mübarek dualarında geçen “(...) Allahım hatalarımı kar ve dolu suyuyla yıka. (...)” sözleri daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca burada karın zikredilmesiyle cehennem ateşine karşı istiazenin ancak böyle olabileceği de söylenmiştir.
Karla arası iyi olmayanlardan da dem vurabiliriz. Bu masumiyet ve saflık abidesi bazı yerlere sahibinin celal yönüyle tecelli eder. Bitmemecesine, hiç durmamacasına yağar ha yağar; yağar ha yağar... Tabii yavaş yavaş sınırları zorlayan bu misafire artık iyi gözle bakılmaz. Çünkü nedense bir türkü kalkıp gidesi gelmez. Emir böyle der gibi katlana katlana yükselir de metrelerce kalınlıkta bir tabaka ile uzun süre size meydan okur durur. Küreye küreye bir hal olursunuz ama bana mısın demez. Karın böyle yağanıyla yaşamak durumunda olanlara sabırlar diliyorum. Bilemiyorum belki bizim aramız gayet iyi diyeceklerdir. Öyleyse eğer, bunlar da zaten hayatın güzel yönleri üzerine odaklanmış onun dilinden anlayan güzel insanlardır sanıyorum.
Alıntı
Kardan daha ak ne var ki muhayyilemizde! Kar gibi beyaz deriz benzetirken. Nebi (as) da havz-ı mübareklerini “kardan beyaz, miskten güzel” sözleriyle anlatmıştır. Kardan adamlar, karda açan çiçekler, kardelenler... Masumiyet ve saflık ancak bu kadar yakışır bir şeye. Her bir taneyi melek elleri bırakıyorsa yere, bundan daha tabii ne olabilir ki! Neden siyah, yeşil, kırmızı veya başka bir renkte yağmıyor acaba? Evet, çünkü beyazdan daha masum bir renk bilmiyorsunuz değil mi!
Zirveler en çok sevdikleri yerlerdendir. Bu yüzden olacak onlardan hiç ayrılmazlar. Bir de zirvelerde pek dokunulmaz onlara. Gerçi mütevazidirler; baksanıza, o mübarek güzelliğe ayak basıveririz de ses etmezler! Uçup yükselebilsek zaten biz de o beyazlığı ezip geçmek istemeyiz. Çocukları da çok severler ve her ikisi de güzellik ve masumiyette eşdeğer gibidirler. Kar çocuk gibi masumsa eğer, çocuk da kar gibi temiz ve güzeldir. ıçimizdeki çocuklardan biridir belki de kar. Tabiatın bağrında başbaşa kaldığınızda en saklı duygularınızı hiç çekinmeden açabilirsiniz ona.
Kar Cenab-ı Hakk’ın insanlık gündemine çok ani ve hissedilir şekilde müdahelesidir. Daha yağarken birden bütün ağızların şarkısı değişir; herkes onu konuşmaya başlar. Biraz birikince hemen teslim alır arzı. Adeta her bir kar tanesi o minik varlıklarıyla ama çığlık çığlığa “Hey, siz insancıklar bırakın işi, gücü ve bizi seyre koyulun. Haberler var sizlere öte yakadan. Yine unutuverdiniz varlığınızın aşkınlığını. Bakın bizler selam getirdik, almaz mısınız?” der gibiler değil mi! Belki bu yüzden kar yağarken hemen bir semavilik kaplıyor insanın içini, zira ruhanilerle geliyor bu seyirlik temaşa.
Gürül gürül rahmet soluklarını duyabilirsiniz bu sessiz beyazlık senfonisinde. Adeta Rahman’ın şefkat ve merhamet temsilcisi yağar ayrım gözetmeden ak-kara herbir şey üzerine. Siz de şöyle bir kar banyosu almak istersiniz hani. Üzerinize yağsın istersiniz, daha doğrusu içinize, kalbinizin kararan yerlerine; yer yer kurumaya yüz tutan özsuyunuzu böyle temiz bir kaynakla yeniden coşturmak niyetiyle. Bu noktadan bakınca Efendimiz’in (sas) mübarek dualarında geçen “(...) Allahım hatalarımı kar ve dolu suyuyla yıka. (...)” sözleri daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca burada karın zikredilmesiyle cehennem ateşine karşı istiazenin ancak böyle olabileceği de söylenmiştir.
Karla arası iyi olmayanlardan da dem vurabiliriz. Bu masumiyet ve saflık abidesi bazı yerlere sahibinin celal yönüyle tecelli eder. Bitmemecesine, hiç durmamacasına yağar ha yağar; yağar ha yağar... Tabii yavaş yavaş sınırları zorlayan bu misafire artık iyi gözle bakılmaz. Çünkü nedense bir türkü kalkıp gidesi gelmez. Emir böyle der gibi katlana katlana yükselir de metrelerce kalınlıkta bir tabaka ile uzun süre size meydan okur durur. Küreye küreye bir hal olursunuz ama bana mısın demez. Karın böyle yağanıyla yaşamak durumunda olanlara sabırlar diliyorum. Bilemiyorum belki bizim aramız gayet iyi diyeceklerdir. Öyleyse eğer, bunlar da zaten hayatın güzel yönleri üzerine odaklanmış onun dilinden anlayan güzel insanlardır sanıyorum.
Alıntı
.