“Eşim namaz kılmıyor. Ona; “Namaz kıl, Allah’a secde et.” dediğim zaman; “Ben namaz kılmıyor olabilirim; ama hep Allah’ı anıyor, hatta O’ndan korkuyor, beni cezalandırmasın diye dikkat ediyorum. Kalbimde Allah sevgisi de var. Önemli olan budur bence!” diyor. Ona namazı ve önemini nasıl anlatabilirim? Namaz nedir; ama ne değildir? İnsanları yaratıp kendisine kulluk etsinler diye dünyaya gönderen Yüce Allah, sadece Peygamber’imize değil, O’ndan önce gönderdiği bütün peygamberlere de namaz kılmayı emretti. Bunu Kur’ân-ı Kerîm’den açıkça öğrenmekteyiz (el-Bakara 2/83; Yûnus 10/87; Hûd 11/87; İbrâhim 14/37, 40; Meryem 19/30-31, 54-55; Tâhâ 20/14; el- Enbiyâ 21/72-73; Lokmân 31/17).
Buradan şu anlaşılmaktadır: Namaz, yalnızca Muhammed ümmetine has bir ibadet olmayıp Allah (cc)’ın bütün dinlerinde bu ibadeti farz kılmıştır. Allah’a iman ve O’na ibadet etmekle mükellef olan insanın, Yaratıcısı karşısında nasıl boyun eğeceğini ve onunla ne şekilde bağlantı kurabileceğini, yapacağı ibadetin şeklini, gerekli merasimleri din öğretir. İslâm dininde Allah’a yaklaşmanın yolu öncelikle O’nun varlığına ve birliğine inanmakla başlar. Bu, İslâm dininin birinci şartıdır. İman edip Müslüman olduğunu söyleyen kişinin o andan itibaren Yüce Allah’a yakınlaşmasını sürdürerek inancını kuvvetlendirmenin çabasını gösterip İslâm dininin ikinci şartı ve amel yolunun ilk basamağı olan namaz ibadetini yerine getirmesi gerekmektedir. Namaz ibadeti, ibadetler içinde en önemlisi ve diğer ibadetlere değer katan, bütün ibadetlerin özünü içinde barındıran bir ibadettir. Bu itibarla Peygamber’imizin buyurduğu gibi; “Namaz dinin direğidir.” (Tirmizî, “iman”, 8) aynı zamanda namaz, kulun Allah’ına en yakın olduğu andır. (Müslim, “salat”, 215) Namazın Arapça ismi “salât”ır. Manâ itibarıyla, “dua etmek, övmek, tâzim (büyütme, ağırlama, saygı gösterme) etmek” demektir. İnsan namaz anında; yaratanı olan Cenâb-ı Allah’ın kuvvet ve kudretini, rahmetini, azabını düşüncesine işleyip kalbini Allah’a bağlar ve O’na münâcât (dua etme, yalvarma) eder. Böylece O’na yakınlaşır, O’nunla konuşur ve O’nu mânen müşahede eder. Namaz anındaki insanın Allah’a bağlılığı, yakınlığı her vakit artar, namaz dışında da devam eder ve insanı günah işlemekten alıkoyar. Bu bağlılık insanı günaha karşı muhafaza altına alır. Namaz esnasında insanın Allah katından inen rahmetle buluşması ki bu hal, namaza duran içindir, bu bakımdan namaz İlâhi bir lütuftur. Nitekim Yüce Allah bir âyette; “Sana vahyedilen kitabı oku ve namaz kıl; çünkü namaz çirkin ve kötü işlerden alıkor. Allah’ı zikretmek en büyük şeydir. Allah yaptıklarınızı bilir” (el-Ankebût 29/45) buyurmaktadır. Namaz insana enerji verir Bir deneme, bir imtihan olan dünya hayatının Allah’ın (cc) emir ve yasaklarına riayet ederek geçirilmesi gerektiği açısından namaz, insana her vakit taze bir kuvvet, bir enerji verir. Nefsin terbiye edilmesi ve bir disiplin altına alınmasına yardım ederek insanın erdemlerinin yükselmesini sağlar. En önemlisi; gönüller namaz anında hissettikleri güzel haz ve zevklerle nimetlenerek canlanır ve sevdiği “Rabbi” ile buluşan “ruhlar” sevinçlerin en güzelini yaşayarak “şad” olurlar. Hz. Peygamber’imiz bir hadisinde; “Benim mutluluğum namazdadır.” buyurmuş, bu sözüyle namazın, yüce Yaratıcı ile kulun bir buluşma anı ve O’nun huzurunda O’na münâcât, yani Allah’a dua etme, yalvarma halinin huzuru, sevinci, dünya mutluluklarının en güzeli olduğunu anlatmaktadır. Yaratan’la bağlantı demektir İbadetler Yaratan’ın buyrukları olduğu için güçleri ve sırları bu maddî alanın ötesine uzanır. Her bir ibadet Yaratan’la bağlantının değişik bir biçimini, yolunu sağlar. İnsan Allah’a olan bağlılığını; dine olan yakınlığını ve samimiyetini yanlış veya bilgisiz düşüncelerle zedelemeden, imanını sarsmadan, ciddî bir niyetle Allah (cc)’ın istediği ibadetleri hükümlerine (rükün, şart, farz, vacip) uygun olarak yerine getirerek ispat etmelidir. Bu ispat, muhakkak dışa yansıyan, görülen şekil arz edecektir. Yani dindarlık, sadece kalp mevzusu olmayıp, biçim ve şekillerle vücudî yönüyle fiillerde de gösterge verir. Allah’ı ve Peygamber’ini sevdiğini söyleyen kişi, Allah ile bağlantısını sağlayacak olan namazı kılmadan sevgisini devam ettiremez. Kul olduğumuzun ifadesidir Namaz, insanın belli hareketler ve özel rükünler ile Yüce Allah’a kul olduğunu kusursuzca ifâde edebilmenin âdâbıdır. Namaz emrini, Allah Teâlâ yeryüzüne melek aracılığı ile göndermeyip Mi’rac gecesi Hz. Muhammed’i huzuruna yükselttiğinde ona tebliğ etmesi bu ibadetin Müslümanlar açısından ne kadar önem ifade ettiğini gösterir. Mümin, namazı ile Peygamber’i gibi Rabb’in huzuruna yükselir. Bunun için “Namaz müminin mi’racıdır.” Namazın yerini hiçbir şey tutamaz Yüce Allah’a inandığı ve ümmet-i Muhammed’den olduğunu söyleyen her kişinin namaz kılmakla mükellef olduğu, bu ibadetin yerini tutan başka bir şey olmadığı ve namaz anında yapılan hareketler, rükünlerin sıradan beden hareketleri ile bir tutulmayacağı kesindir. Ahlâken ve ruhen yükseltir İmanın alâmeti olan namaz; insanı vücudu kirlerden (gusül ve namaz abdesti ile) temizler, kalbi nurlandırır, ruhu kuvvetlendirir, kişiyi ahlâken ve ruhen yükseltir, kişiliğini yüceltir, gerçek kulluğa eriştirir. Beni anmak için namaz kılın Müslüman’ın her vakitte yaratanı anmaya ve Rabb’ine bir vuslat yolu bulmaya ihtiyacı kaçınılmazdır. Bu ihtiyacını karşılayacak ibadet namazdır. Allah (cc) bunu kısa ve net biçimde açıklayarak; “Beni anmak için namaz kıl” (Tâhâ 20/14) buyurmuştur.
DR. JALE ŞİMŞEK
beni bir ben bilirim birde yaradan,bana bir ben lazımım birde anlayan.hz mevlana----------------------------------------------------------------------------------
.