MÜRŞİDLE ÇIKILAN MANEVÎ HİCRET
Mürşid terbiyesi tövbe ile başlar. Tövbe kalple Allah?a dönmek ve manevi bir hicret yapmaktır. Bu hicret isyandan itaate, gafletten zikre, cehâletten ilme, kötü ahlaktan edebe doğru yapılan manevi bir hicrettir. Bu konuda Rasulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki:
"Gerçek muhacir, Allah?ın nehyettiği kötü şeylerden uzaklaşan kimsedir." 71
"Asıl mücahit, Allah?a itaat hususunda nefsi ile cihad eden kimsedir." 72
Rasulullah (Aleyna Ve Aleykum Selam) Efendimiz, Uhud harbi dönüşünde, etrafındakilere:
"Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz." buyurdu. Ashab: "Ey Allah?ın Resûlü, büyük cihad nedir?" diye sorunca, şu cevabı verdiler:
"En büyük cihad, (Allah?ın emirlerini yerine getirmesi için) nefisle yapılan mücahededir."73 buyurdu.
Efendimiz (s.a.v), insanın en azılı düşmanını şöyle tanıtmışlardır: "Senin en azılı düşmanın, iki kaburga kemiğinin arasında devamlı seninle beraber bulunan nefsindir."74
Tasavvuf yolu ve kâmil mürşid terbiyesi, kalbin manevi kirlerden temizlenip Allah?a bağlanması, nefsin terbiye edilip sevgi ve edeple ilahi emirlere uyması için gereklidir.
Kâmil mürşide gitmekteki asıl hedef işte bu manevi hicrettir. Allah dostuna ancak Yüce Allah?ın dostluğu için gidilir.
Mürşide ilk gidişle her şey çözülmez. Sabırla devam edilmeli, bir daha bir daha gidilmelidir. Vesveseye düşmemeli, akla gelen kötü düşüncelere de önem vermemelidir.
Şeytan, Allah yoluna çıkan kimseye bütün yollardan ve kollardan hücum eder, onu tövbeden vazgeçirmek ister. Bu işin sonunun olmadığını söyler. Parana yazık der. Kendi başına tövbe yaparsın, sen zaten iyi bir adamsın, mürşide ne hacet, otur evinde zikrini yap, memleketinde Müslümanlığını yaşa, bu zahmete ne gerek var, bu devirde evliya bulunur mu, peygamberden başkasına uyulur mu, hem evliya da senin gibi bir insan değil midir? şeklinde bir sürü vesvese verir, olmadık şeyleri akla getirir. Bunların hepsi şeytanın bir oyunudur; Allah rızasını arayan kimseyi yolundan alıkoymak için birer tuzaktır. Aldırış edilmez, önem verilmezse hiç bir zararı olmaz.
Mesele gerçek mürşidi bulmak ve ona gerçekten teslim olmaktır. Bir arif demiştir ki:
"Ey Yüce Rabbim! Senin işin ne güzeldir! Sen bir kulunu sevmek isteyince onu bir dostuna gönderirsin. Dostuna gönderdiklerini de seversin."
Mürşid terbiyesi tövbe ile başlar. Tövbe kalple Allah?a dönmek ve manevi bir hicret yapmaktır. Bu hicret isyandan itaate, gafletten zikre, cehâletten ilme, kötü ahlaktan edebe doğru yapılan manevi bir hicrettir. Bu konuda Rasulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki:
"Gerçek muhacir, Allah?ın nehyettiği kötü şeylerden uzaklaşan kimsedir." 71
"Asıl mücahit, Allah?a itaat hususunda nefsi ile cihad eden kimsedir." 72
Rasulullah (Aleyna Ve Aleykum Selam) Efendimiz, Uhud harbi dönüşünde, etrafındakilere:
"Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz." buyurdu. Ashab: "Ey Allah?ın Resûlü, büyük cihad nedir?" diye sorunca, şu cevabı verdiler:
"En büyük cihad, (Allah?ın emirlerini yerine getirmesi için) nefisle yapılan mücahededir."73 buyurdu.
Efendimiz (s.a.v), insanın en azılı düşmanını şöyle tanıtmışlardır: "Senin en azılı düşmanın, iki kaburga kemiğinin arasında devamlı seninle beraber bulunan nefsindir."74
Tasavvuf yolu ve kâmil mürşid terbiyesi, kalbin manevi kirlerden temizlenip Allah?a bağlanması, nefsin terbiye edilip sevgi ve edeple ilahi emirlere uyması için gereklidir.
Kâmil mürşide gitmekteki asıl hedef işte bu manevi hicrettir. Allah dostuna ancak Yüce Allah?ın dostluğu için gidilir.
Mürşide ilk gidişle her şey çözülmez. Sabırla devam edilmeli, bir daha bir daha gidilmelidir. Vesveseye düşmemeli, akla gelen kötü düşüncelere de önem vermemelidir.
Şeytan, Allah yoluna çıkan kimseye bütün yollardan ve kollardan hücum eder, onu tövbeden vazgeçirmek ister. Bu işin sonunun olmadığını söyler. Parana yazık der. Kendi başına tövbe yaparsın, sen zaten iyi bir adamsın, mürşide ne hacet, otur evinde zikrini yap, memleketinde Müslümanlığını yaşa, bu zahmete ne gerek var, bu devirde evliya bulunur mu, peygamberden başkasına uyulur mu, hem evliya da senin gibi bir insan değil midir? şeklinde bir sürü vesvese verir, olmadık şeyleri akla getirir. Bunların hepsi şeytanın bir oyunudur; Allah rızasını arayan kimseyi yolundan alıkoymak için birer tuzaktır. Aldırış edilmez, önem verilmezse hiç bir zararı olmaz.
Mesele gerçek mürşidi bulmak ve ona gerçekten teslim olmaktır. Bir arif demiştir ki:
"Ey Yüce Rabbim! Senin işin ne güzeldir! Sen bir kulunu sevmek isteyince onu bir dostuna gönderirsin. Dostuna gönderdiklerini de seversin."
.