Forum Hafızoğlu
Hoşgeldiniz
Ziyaretçi. Kayıt Ol !


E-Kitaplar- Aşagıda Yer Alan Kitap İsimlerine Tıklayarak Sitemiz Üzerinden Okuyabilirsiniz.

| kitapPeygamberimizin Hayati | kitapSevgili Peygamberim | kitapSiyer-i Nebi | kitapKütübü Sitte | kitapZulmün Tarihi | kitapAdabı Muaşeret | kitapAteizm Ve Eleştirisi|
| kitapKıymetsiz Yazılar | kitapYaşayan Hurafeler | kitapNamaz-Oruç-Haç-Zekat-Kurban... | kitapMuhtasar Osmanlı Tarihi | kitapOsmanlıca-Türkçe Sözlük | kitapİslami Sözlük|
| kitapMübârek Gün Ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Duâ Ve İbâdetler|
| kitapSahabelerin Hayatı | kitapDini Bilgiler | kitapYahudiliğin Gerçek Yüzü | kitapAile Saadeti | kitapElmalılı Tefsiri| | kitapÇocuk Eğitimi|
Süleyman Hilmi Tunahan (Kuddise Sirruh)
Konuyu Değerlendir
  • 26 Oy - 3.08 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5


Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

TAVSİYE VE SÖZLERİNDEN BAZILARI…
BİR ÜNİVERSİTE TALEBESİNE NASİHATLARI


• Allah yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evladım, ağzın laf ediyorsa dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan “söz” olur ve seni cennete götürür, tutmazsan “köz” olur.
• Elinle doğru ol. Kolunu, muzırda değil yardım işinde kullan. Tartıyla iş yapıyorsan terazinde, ölçüyle iş yapıyorsan metrende ve litrende doğru ol. Doğrunun doğruluğu bütün sülalesine akseder, hepsini hayra götürür.
• İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevâzu sahibi ol, zira en hâlis ziynet alçak gönüllülüktür. Mütevâzi olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et, fakat haset etme. Zira Allah’ın huzuruna fesatla çıkılmaz.
• Memur olduğun zaman, sana gelen vatandaşlara sakın yüksekten bakma, yanına geleni ayakta bekletme. Yanında, daima bir sandalye bulundur ve oturtuver. Biraz dinlendirdikten sonra halini sor, işini hallet. Sakın ha “bugün git yarın gel” deme! İşini, o gün bitir. Eğer öyle yapmazsan on parmağım yakanda olacaktır. Eğer memursan ve başında müdürün varsa, haset etmeden say, kıskanmadan sev.
• İnsanlar muhteliftir. Bazısı daha kabiliyetli, bazısı daha yakışıklıdır. “Ben niye onun yerinde olmayayım” deme, elindekinden olursun. “Allah bana bir verirse, arkadaşıma, komşuma iki versin” diye düşünürsen, seninki üç olur. Eğer arkadaşın veya komşun böyle düşünmüyorsa, onunki ikide kalır.
• Senden daha iyi hizmet edecek olan varsa, makamını ona ver. İşte vatanperverlik budur.
• Çalışkan ol, üretici ol. Zira Peygamber Efendimiz “Çalışmak ibadettir” buyuruyor. Evladım, alınteri olmadan hiçbir şeyin kıymeti bilinmez. Tarlanı ek, mahsülünü al, komşuna ver, ağaç dik… Sadaka-i câriye, iyi evlat yetiştirmek, ilmi eser bırakmak ve ağaç dikmektir ki, ağaç dikmek en efdalidir. Bunun için biz, heykel dikmeyeceğiz, yeşil ağaç, yeşil âbide dikeceğiz.
• Bir dut ağacı 400 sene, ceviz ağacı 700 sene, kestane ağacı 900 sene, çınar ağacı 1500 sene yaşar. Ihlamur ağacı dik, çiçeği şifalıdır.
• Bursa’da Osman Gazi’nin ve Orhan Gazi’nin diktiği bin senelik çınarlar var. Ben bekâr iken, her sene bir ağaç dikerdim. Şimdi evliyim ve yengen için de her sene bir ağaç dikiyorum.
• Bildiğini öğret, temiz ol ve temizliğinle örnek ol. Münevver kişi, münevvir kişi demektir. Öyleleri var ki, üç fakülte bitirir de, hasedinden, kıskançlığından (dolayı) hiçbirşey öğretmez. Gerçek münevver, bildiğini yapan ve öğreten kişidir.
• Temizlik, ibadettir ve imanın yarısıdır. Eğer sokakta birisi hata yapmışsa (yola tükürmüşse) sen, onu ayağının ucu ile örtüver…
• Günde en az iki kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, Cennetin Firdevs kapısını açmaktır. Bu beş maddenin en kolayı, fakat en “içten geleni” de budur. Bir gönül kazanmak, 40 vakit namaza bedeldir. Bir gönül kırmak ise, 40 vakit namazın sevabını kaybettirir. Ben sabahları kalkarken, “Ey Allah’ım, bana, bugün bir kişiye iyilik yapmak nasip eyle” diye dua ederim.
• Evden çıktığında veya eve dönerken karşından gelen ilk kişiye selâm ver. Onun vermesini beklersen olmaz, evvela sen ver. İşte o zaman, o da sana karşılığını verecektir. Veren el, alan elden, sunan gönül, alan gönülden azizdir…
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
.
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

MUHTELİF TAVSİYELERİ


• Oğlum! ilimsiz ibâdetin tadı olmaz. Tek kanatlı kuş uçmaz. İnsanların dünyaya dalıp, istikbâl sevdasına düştükleri şu günde, Mevlâ’nın ilmini okuyacağız. O, insana iki cihanda izzet ve şeref veren âli bir iştir. İhlâs ve samimiyetle Allah ve Rasûlü’ne yönelen kimse, gölge gibi dönen dünyayı ve her hayrı kendine tabi kılar. Âhirete çalışan, dünyayı elde eder. Dünyaya çalışan ise âhireti kazanamaz. Zira âhiret hakikat, dünya haleftir. Ağacı kökünden götürürsen, gölge de beraber gider. Âhirette ne varsa, dünyada onun misâli vardır. Eğer olmasa dünya yalan olur. Teyemmüm abdestin halefidir, dünya da âhiretin.
• Bizim vazifemiz aşı yapmaktır. Zorla ağaç meyve vermediği gibi insan da zorla irşâd olmaz. Zorla yapılan iş semere vermez. Aşı ise iki kısımdır. 1-Nûr, 2-Zulmet. Zulmetin aşısıyla meşgul olanlar çok. Neticesi vahim olan bu işle başlarına bela bulanlar, sayılara sığmıyor. Biz nûr aşısıyla meşgûlüz. Ağacı, güzel meyve vermeye zorlayıp sopa ve balta ile vurulsa, altına ateş yakarak tehdit edilse, bozuk meyvelerini iyi yap, iyi çıkar, tenbih ve tehdidinde bulunulsa, hiç kâr etmez. Ancak aşılamak suretiyle meyvesi değişip, menfaat hasıl olur.
• Şöyle düşünmeli: “Ya Rabbi! Âciz kulunu Ümmet-i Muhammed’e hizmet etmeye muktedir kıl”. Eğer “Yâ Rabbi, bana ilim ihsan et” denirse, şahsî menfaate taalluk edeceğinden, rızâ-yı İlâhi’ye muvâfık olmaz. Zira her ilim sahibi bu ümmete hizmet etmiş değildir, edemez. Bu itibarla da rızâ-yı Bâri’yi bulamaz. İlim ve cennet istemek menfaat-i şahsiyedir. Gaye ise rızâ-yı Bâri’dir.
• Bizim yolumuz, imân, İslâm ve Ahlak-ı Muhammediye’yi aşılamaktan ibarettir.
• Bizim para, pul, mevki, makam, siyaset, politika, kavga ve gürültüyle işimiz yok. İstisnasız her müslümanın çocuğunu da okuturuz. Bir tek fert geri dönmüşse haber versinler.
• Biz akla ve zekâya kıymet vermeyiz. Salıverdin mi evinin yolunu bulabilecek kadar aklı olsun kâfidir.
• Hak’tan korkan, halktan korkmamalı. İşini düzgün yapanın, içi de düzgün olur.
• Vasiyetim olsun: Tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehl-i Sünnet’in gayri olan yanlış yollara sapmayınız.
• Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah’ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler.
• Dini dünyaya âlet eden hocalar, halkı kendilerinden soğuttular. Bir şeyler alır da vermez diye, esnaf bunlara yüz vermez ve kaçar hale geldi. Siz öyle olmayın. Maddeyi mâneviyata karıştırmayın.
• “Her koyunu kendi bacağından asarlar” sözü yanlıştır. Dinimizde neme lâzım demek yok. Bana lâzım demek vardır.
• Bu dünyanın cefâsından sefâsına sıra gelmez; gâfil olmayın, ilme çalışın, geçen günler geri gelmez.
• İlim, nûr-i İlâhidir. İnsan ise kovan. Kirli bir kovanda arının durmadığı gibi, isyan ve zulmetle kirlenmiş vücud ve kalbde de ilim durmaz.
• İnsan gibi, ilmin de anâsır-ı erbaası vardır; ağızdan öğrenmek ve anlatmak, gözüyle görmek, kulağıyla işitmek, eliyle yazmakla beraber, kalbiyle de feyz-i İlâhiyi çekecek.
• Ben size “eceztü” dediğim zaman sizler âlim olmadınız, ilmin anahtarlarını almış oldunuz. Bu aldığınız anahtarla Anadolu’ya gidecek, büyük büyük kitapları açacaksınız ve onun içindeki hakikatleri Ümmet-i Muhammed’in evladına anlatacaksınız.
• Ders okuturken takıldığınız bir yer olursa, orada fazla durmayın. Nasıl ki etrafı kazılan bir ağaç kolayca devrilirse, evveli ve âhiri anlaşılan kitabın da ortasını anlamak kolaylaşır.
• Şimdiye kadar müslümanları hakir görmüşler; üstü başı pejmürde, kirli, paslı insanlar olarak millete tanıtmaya çalışmışlardır. Benim evladlarım tertemiz giyinip gezecekler; yolda, sokakta yürürken gayet vakûr bir şekilde ilerleyecekler. Müslümanlığın şahsiyetini, bu millete tanıtacaklar, onu hakkı ile temsil edeceklerdir.
• Macaristan vaktiyle müslümandı. Fakat bir gün geldi orada yalnız zâhirî ulemâ kaldı. Zâhirî ulemâ mâneviyattan mahrûm olduğu için, dengeyi tartamadı. Ve işte gördüğünüz gibi hıristiyan olup gittiler. Bu din mâneviyatsız muhâfaza edilemez.
• Sırf bâtınla meşgul olanlar mülhiddir. Sırf zâhirle meşgul olanlar gâfildir. Kemâlat her ikisinin birleşmesindedir.
• İnsanlarla iyi geçininiz. Kimseyi darıltmayınız. Günün birinde araba kaldırmaya olsun, yarar.
• Din asıl, dünya ve siyaset fer’idir. Dünya ve siyaset dinin inkişâfına alet olabilir. Fakat din, dünya menfaat ve siyasetine âlet olamaz. Âlet edenlere lânet vardır.
• Yemek yerken, su içerken “ibadet için kuvvet olsun yâ Rabbi” diye, Mevlâ’nın huzûrunda olduğunu düşünmek lâzım.
• Emir vermeye alışmayın. Ben vâlidenizden su dahi istemem. Emir vermekle sözün rûhu ölür. İhbar, emirden daha müessirdir. Misâl: “Benim oğlum sigara içmez değil mi?” gibi.
• “Yâ Rabbi! Dünyayı kalbime koyma, elimden de alma!”
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
(En son düzenleme: 15-12-2006, 00:11 EşkiyA.) .
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

KRONOLOJİ
Miladi/Rûmi
1888/1304 Süleyman Efendi (k.s.), Silistre’nin Hezergrad kasabasının Ferhatlar köyünde dünyaya geldi.
1913/1329 Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medreseleri Kısm-ı Âli (Sahn) Medresesi’ne girdi. Doğrudan üçüncü sınıftan başladı.
1915/1331 3. Sınıf 1. şubesini 90 üzerinden 88 puanla bitirdi.
1916(Eylül)1332 4. Sınıfı 80 üzerinden 76 ile bitirdi.
1916 (30 Eylül) 1337 Medresetü’l-Mütehassisîn’in (Süleymaniye Medresesi) Tefsir-Hadis kısmına girerek Hâfız Ahmed Paşa Medresesi’ne kaydoldu.
1918/1334 İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi.
1919
(27 Mayıs)/1335 Süleymaniye Medresesi’nin Tefsir-Hadis şubesinden mezûn oldu.
1926 Köyü olan Ferhatlar’ı son defa ziyaret ederek 40 gün kaldı.
1927 Babası Osman Efendi vefat etti.
1936 Bilfiil irşâd vazifesine başladı.
1939 İlk defa tevkif edilerek, birinci şubenin tabutluklarında işkence ve hakaretle dolu 3 gün geçirdi.
1941 Bulabildiği bir kaç talebeye ilim öğretmeye başladı.
1944 İkinci defa tevkif edildi. Birinci şube tabutluklarında, 8 gün işkenceye tâbi tutuldu.
1949 Kur’ân Kursları’nın açılmasına, sınırlı da olsa müsâade eden kanunun yürürlüğe girmesiyle, Süleyman Efendi Hazretleri’nin ilim öğretme faaliyeti bir nebze rahatladı.
1951 Süleyman Efendi Hazretleri, Şehzadebaşı’ndan Kısıklı’ya taşındı ve Avrupa yakasındaki talebelerin tedrisini damadı Kemal Kacar’a bıraktı.
1951 Çamlıca’da, Konya Lezzet Lokantası sahibi Mustafa Bey’in köşkünün birinci katında ilk düzenli Kur’ân Kursu faaliyeti başladı.
1952 Çamlıca’da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin Çilehanesi’nin yanında ilk resmî Kur’an Kursu, Üsküdar müftülüğüne bağlı olarak açıldı.
1956 Cezâyir Müslümanlar’ının Fransız sömürgeciliğiyle mücadelesi esnasında, va’zlarında “Müslüman kardeşlerimize duâ edelim” dediği için, defalarca karakola çağrıldı ve ifadesi alındı.
1957 Bursa’da tertiplenen mehdilik hâdisesi üzerine tutuklandı ve Kütahya Hapishanesi’nde, 69 yaşında olmasına rağmen 59 gün hapsedildi. İdam talebiyle yargılandı, berâat etti.
1959 (16 Eylül) İstanbul Kısıklı’daki Hâne-i Seâdetlerinde, 72 yaşında oldukları halde dâr-ı bekâya intikâl ettiler.
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
(En son düzenleme: 15-12-2006, 00:11 EşkiyA.) .
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

AHİRETE İNTİKAL ETMİŞ BAZI ZEVAT-I KİRAMIN VEFATLARINDAN SONRA DA TASARRUFLARININ DEVAM EDECEĞİNE DAİR BAZI MALUMAT:

Tasavvufta, Mürşid-i Kiram iki kısımdır: Biri, vefatıyla tasarrufu nihayete eren mürşid, diğeri ise irtihalinden sonra da irşad ve selahiyeti devam eden mürşid-i kamildir. Eğer vefat eden mürşid, kendisinden sonra irşad yetkisinin devretmediğini, kendisiyle beraber devam edeceğini bildirirse, o mürşid vefatından sonra da tasarruf sahibidir.
Bazı zevatın kabirlerinde de irşad ve hidayet vazifelerini sürdürüp, selahiyetlerinin devam edeceğine dair rivayetlere tasavvuf kitaplarının pek çok yerinde rastlamak mümkündür. Bunlardan bazılarını nakletmek icabederse:
Başta Fahr-i Kainat Efendimizin şu hadis-i şeriflerini zikredebiliriz. “Dünya işlerinde şaşırıp, hayrete düştüğünüz zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz” (Acluni, Keşfü’l-Hafa, c.1, s.85) Bu hadis-i şerife binaen ve başka şer’i delillerden de anlaşılacağı üzere nebiler ve onların varisleri olan veliler, hayatlarında oldukları gibi vefatlarından sonra da himmet istenildiği zaman himmet ederler.
Nitekim bütün tasavvuf ve tabakat kitaplarında mezkurdur ki, Ebu Hasan el-Harkani Hz.leri, Beyazid-i Bestami (k.s) Hz.lerinin ruhu ile terbiye görmüştür. Halbuki tevellüdü Beyazid-i Bestami’nin vefatından sonradır. Hasan Harkani O’nun kabr-i şeriflerine giderek tefeyyüz etmiş ve seyr-i sülukünü tamamlamış. Ondan sonra irşada ehil bir mürşid olarak silsile-i sadatın 6. Halkasını teşkil etmiştir.
Keza Şah-ı Nakşibend Hz.lerinin, Abdülhalik Guncdüvani Hz.leri ile aralarında beş vasıta olmasına rağmen onun ruhaniyetinden feyz almıştır. Bunun gibi her zaman ve asırda ahirete irtihal eden salihlerden faidelenilmiştir.
Hanefi İmamlarından Ahmed b. Muhammed el-Hamevi, “Nefahatü’l-Kurb” isimli eserinde buyurur ki: “Evliyaullah, ruhaniyetlerinin cismaniyetlerine galip olması sebebiyle bir çok suretlerde görünebilirler. Onların tasarruf ve kerametleri, hayatlarında olduğu gibi mematlarından sonra da devam eder.”
Yine Hanefi büyüklerinden Allame Seyyid Şerif Cürcani (k.s) “Şerhü’l-Mevakıf” isimli eserinde: “Mürid ve saliklere, evliya suretlerinin zuhuru ve o suret vasıtasıyla, mürşidin hayat ve ölümü halinde feyiz verildiğini” bildirir.
Ehlüllahın vefatından sonra irşad ve tasarruflarının devamına aklen delil ise şudur ki; Resulullah Efendimiz vefat ettikleri zamanda İslamla şereflenenler mahdud ve belli bir sayıda idi. Vefatından sonra fütuhatlar neticesidir ki, İslam bir çığ gibi büyümüş ve tüm cihana yayılmıştır. Eğer irtihalleriyle irşad ve selahiyetleri münkati olsaydı, o güne kadar iman edenlerde dinden çıkarlardı. Resulullahın muktedir olamadığına, ondan sonrakilerinin güçlerinin hiç yetmemesi lazım gelirdi. İrşad ve selahiyetlerinin devam etmesinin neticesidir ki, İslam 14 asırdır günbegün inkişaf etmiş ve etmektedir. Bu durum şüphesiz O’nun varisleri içinde geçerlidir. Bütün bunlar irşad ve tasarruflarının, ahirete intikallerinden sonra da kemaliyle ve tamamıyla devam ettiğinin apaçık göstergesidir.
Hatta şu da bir gerçektir ki, vefat eden kişinin ruhu cesed kafesinden kurtulduğu için çok daha müessir ve süratli olmaktadır. Hanefi İmamlarından İbni Kemal el-Vezir buyurmuşlardır ki: “Dünyada bulunan ruh, kınındaki kılıca benzer. Ölümünden sonra ise, cismani alakalardan soyulduğu için kınından çıkmış kılıç gibi olur.”
Fatih Sultan Mehmed Han Hz.lerinin hem hocası, hem de şeyhi Akşemdin-i Veli Hz.lerinin bu mevzuda güzel bir beyti var.
Dü cihanda tasarruf ehlidir ruh-u veli
Dime kim mürdedir, bunda nice derman ola
Ruh şimşir-i Hüdadır, ten gılaf olmuş ona
Dahi a’la kar eder, bir tığ ki, üryan ola...
(Evliyaullah, iki cihanda tasarruf ehlidir. Bu ölüdür, bundan nasıl derman olur deme. O Mevla’nın kılıncıdır, vücudu ona kılıf olmuştur. Bir kılıç ki, çıplak olduğu zaman daha fazla tesir eder.)(Mecmuatü’l-Cevahir)
Keza Fahruddin Razi (r.a) “Metalib-i Aliye” isimli eserinde, ölüleri ve kabirleri ziyaret ederek onların ruhaniyetinden faydalanma şeklini özetledikten sonra: “Bedenlerden ayrılan ruhlar bazı yönlerden bedenlerle alakalı ruhlardan daha kuvvetlidir” buyurmuş ve orada bunu izah etmiştir.
Hülasa olarak diyebiliriz ki, Ehlüllahın vefatında ve ahiret diyarına intikallerinde dünyaya iltifat ve irtibatları kalmaz şeklinde düşünce yanlıştır. Zira böyle bir kanaat ve itikad, Evliyaullah’ın vefatından sonraki tasarrufunu inkardır. Bu tasarruf, Resulullahdan intikal etmesi bakımından, bu inkarın O’na da sirayet etmesi ihtimali vardır ki, çok büyük dalalet ve hatadır. Bu gibi düşüncelerden Allah’a (c.c.) sığınırız.
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
(En son düzenleme: 15-12-2006, 00:22 EşkiyA.) .
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

Niçin Kitap Yazmadı?...



"Selefin (bizden evvel gelip geçen âlimlerin) mum ışığında yazdığı bahâ biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm.
Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum."
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
(En son düzenleme: 15-12-2006, 00:22 EşkiyA.) .
Konu: 2
Mesaj: 7
Cinsiyet:
Kıdem: Oct 2006

budur işte... Büyük üstad

Alıntı
.
Konu: 0
Mesaj: 2
Cinsiyet:
Kıdem: Aug 2006

Allah Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerinin yolundan gitmeye nasip
etsin. "Bu yolu bulamayana değil, bulup da kaybedene üzülürüm." buyurmuş.
mse, proud to be a member of HuzurForum.com & net since Aug 2006.

Alıntı
.
Konu: 78
Mesaj: 253
Cinsiyet:
Kıdem: Oct 2006

tşk ederim
[Resim: salam83fb18fb1sqqm15ij.gif]

Alıntı
.
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

{EDITOR=<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="100%"><tbody><tr><td class="y1" align="center"><p><b> “Süleyman Efendi, işaret buyurulan zattır"... </b></p> <p>&nbsp; </p></td> </tr> <tr> <td class="y2"><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman';"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif" size="2">BediüzzamanSaid Nursi’yle ilgili olarak&nbsp;Yeni Asya Gazetesi’nde 31 Mayıs 1976tarihinde Av. Abdurrahman Şeref Laç’la yapılan mülakattan iktibasedilmiştir.</font></span><p>&nbsp;</p></td> </tr> <tr> <td class="y3"><p class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif" size="2">“Bizimbugün başlıca vazifemiz; iman’ı muhafazaya çalışmaktır. Bunu yapıyoruz.Biz tedrisat yapmıyoruz. İslam’ın esası maddi ve manevi kurtuluşunkaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in okutulup öğretilmesi ve yalnızTürkiye’ye değil, bu yolla bütün dünyaya yayılması işini biraderimSüleyman Efendi ve O’nun tesis eylediği Kur’an Kursları yapıyor. Hem deçok kısa zamanda yapıyorlar. Eskiden 10-15 senede öğrenilen İslamiilimleri şimdi Kur’an Kursları 1-2 sene içinde öğretiyorlar. Alimyetiştiriyorlar. Fakih yetiştiriyorlar. Müfessir yetiştiriyorlar. Buhal bir mucize-i kur’aniyyedir. <br><br>Bugünkü bu şaşılacak halhakkında ben küçük yaşlarda iken; benim gözlerime doğru bir ışık çıkmışve beni ikaz eylemek istemişti. O zaman her halde tekamül etmemişolduğum için anlayamamışım. Şimdi anlıyorum, izah edeyim. Ben 16yaşında iken Şirvan’dan Siirt’e gittim. Bir çok İslami ilimleri,Kur’an-ı Kerim’in mucizesi olarak çok kısa zamanda ve süratle tahsileylemiş bulunuyordum Siirt’teki büyük müslüman alimlerle münazarayagirdim. Hepsini mağlup ettim. O büyük alimler hayret içinde kaldılar vebeni takdir eylediler. Ben bu halime çocukluk saikesi ile mağrur oldum.İşin esasını o zaman anlayamamışım. Halbuki bu hal bana bir işaretmiş.Sanki Rabbim bana demek istemiş ki:</font></p><p class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><font size="2"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif">&nbsp;<o:p></o:p></font></font></p><p class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif" size="2">“EySaid, ileride bir zaman gelecek İslamiyet sıkışacak neşri Kur’an, neşriİslam için uzun seneler bulunmayacak. Bunları bir senede, iki senedeöğrenmek ve öğretmek ihtiyacı hasıl olacak. İşte o zaman nasıl ki,şimdi sen; kısa bir zamanda büyük alimlerle münazaraya tutuşacak kadarilim kudreti iktisap ettin. Seninkinden çok daha kısa zamanlarda, İslamalimleri yetişecek ve ehl-i küfür ile mücadele edecek sevgili kullarımortaya çıkacak.”</font></p><p class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><font size="2"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif">&nbsp;<o:p></o:p></font></font></p><p class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><font face="Verdana, Geneva, Arial, Sans-serif" size="2">Ben o zaman bu işareti anlayamamışım. Ama şimdi hakikat tezahür etmiş bulunuyor. <strong><font color="#ff0000">Biraderim Süleyman Efendi işaret buyurulan zattır.</font></strong>Büyük tedris işi ile meşgul oluyor. O’nun Kur’an Kursları; Neşri Kur’anve Neşri İslam’ı bütün dünyayı hayretlere gark edecek çok kısa zamandabaşarıyor.”</font></p></td></tr></tbody></table>EDITOR}
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
.
Konu: 8
Mesaj: 50
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2007

HZ.Allah bizleri üstazımızın yolundan ayırmasın....inş şefaatlerine nail eylesin...paylaşımların çok güzel arkadaşım....emeğine sağlıkk...Allah razı olsun...
"Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını 60-70 yılsonra sigara yüzünden Azrail'e soba borusu gibi teslim etmenin emanetehıyanet sayılacağını fark etmeli.....
63 yıllık ömründe hiç karnı doymayan Peygamber'in ümmeti olarak aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli insan...
Yarabbi dünyayı kalbime koyma....elimden de alma!!
SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN

Alıntı
.


Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 2 Ziyaretçi

Türkçe Çeviri : MyBB Türkiye
MyBB, © 2002-2024 MyBB Group.