Başa gelen bela ve musibet karşısında halinden insanlara şikayet etmeye sızlanma denir. Allahu Tealâ, kullarının kendisini kullara şikayet etmesini istemez. Eğer kul, derdinden dolayı Allah'a sızlanırsa bunda sakınca yoktur.
"Ey Rabbim, takatim kalmadı. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Bana acı, beni feraha çıkar." demek bir sızlanma olmayıp, Allah'a yalvarmadır.
Allah'dan gayrıya sızlanma doğru olmaz. Allah'a sızlanma ise nazdır, niyazdır, duadır, kulluğun icabıdır. Buna Kur'an-ı Kerim'den şu kıssa delil getirilmiştir:
Yusuf (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ı kardeşleri kuyuya atıp, onu kurdun yediğini söyleyerek Yakub (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'a gelmeleri üzerine, Yakub (Aleyna Ve Aleykum Selam.) şöyle buyurdu: "Ben sadece gam ve kederimi Allah'a arz ediyorum. Ve ben, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri (Allah tarafından vahiy ile) biliyorum."(Yusuf/86)
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte, bir kimse Rasulullah (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ın mescidine geldi ve Hz. Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) ile ilgili sualler sordu. Efendimiz ağladı ve şöyle buyurdu: "Yemin ederim ki, Eyyüb beladan inlemedi, sızlanmadı. Fakat yedi sene, yedi ay, yedi gün o belada kaldı. Ayakta namaz kılmak istedi, duramadı düştü. Kullukta kusurunu görünce, hastalığın ve derdin şikayetinden değil, kulluktaki ibadet ve taatına noksanlık gelmesinden korktuğu için dua etti."
Hazret-i Eyyüb şehrin dışında, hanımının kendisi için yaptığı kulübede yaşıyordu. Bir gün hanımı yiyecek aramaya çıkmıştı, ikindi vakti, Allahu Tealâ'nın lütuf müjdecisi Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) geldi: "Ey Eyyüb, Allahu Tealâ bela verdi, sabrettin. Şimdi sıhhat ve nimet vereceği müjdesini getirdim." dedi. "Ayağını yere vur.! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk su." (Sa'd/42)
Bu emr-i ilahi ile Hazreti Eyyüb ayağını yere vurdu, iki su pınarı fışkırdı. Sıcağı ile yıkandı, soğuğundan içti ve sıhhat bulup iyileşti.
Bir müddet sona zevceleri annemiz eve döndü. Eyyüp (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ı tanıyamadı. Onun kaybolduğunu sandı. Dışarıya çıkıp feryat etti, ağladı. "Bu kadar sıkıntı çektim, hazineyi elden kaçırdım. Hastayı kaybettim" diye ağlıyordu. Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) ise onu seyrediyordu. Cebrail Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'a "Ey Eyyüb, zevceni çağır, gönlünü al; onu üzme." dedi. Bunun üzerine Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) hanımına seslendi:
- Ey hanım, kimi arıyorsun?
- Bir hastam vardı, hayat arkadaşım idi. Peygamber idi. Onu kaybettim. Bu yüzden ağlıyorum.
- İsmi ne idi?
- Sabırlı Eyyüb idi.
- Nasıl bir kimse idi?
- Sağlıklı iken sana benzerdi.
- O hasta Eyyüb benim. Allahu Tealâ bana sıhhat verdi.
Her ikisi de sevinçle ağlaştılar.
Evet, her sıkıntının sonu gelir. Her kışın bir yazı, her derdin bir devası vardır. Kim acele ederse kendisine yazık eder. Sabır gereken yerde acele etmek uygun olmaz.
Nefs Terbiyesi ve İlahi Huzur
"Ey Rabbim, takatim kalmadı. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Bana acı, beni feraha çıkar." demek bir sızlanma olmayıp, Allah'a yalvarmadır.
Allah'dan gayrıya sızlanma doğru olmaz. Allah'a sızlanma ise nazdır, niyazdır, duadır, kulluğun icabıdır. Buna Kur'an-ı Kerim'den şu kıssa delil getirilmiştir:
Yusuf (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ı kardeşleri kuyuya atıp, onu kurdun yediğini söyleyerek Yakub (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'a gelmeleri üzerine, Yakub (Aleyna Ve Aleykum Selam.) şöyle buyurdu: "Ben sadece gam ve kederimi Allah'a arz ediyorum. Ve ben, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri (Allah tarafından vahiy ile) biliyorum."(Yusuf/86)
Enes bin Malik (r.a.)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte, bir kimse Rasulullah (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ın mescidine geldi ve Hz. Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) ile ilgili sualler sordu. Efendimiz ağladı ve şöyle buyurdu: "Yemin ederim ki, Eyyüb beladan inlemedi, sızlanmadı. Fakat yedi sene, yedi ay, yedi gün o belada kaldı. Ayakta namaz kılmak istedi, duramadı düştü. Kullukta kusurunu görünce, hastalığın ve derdin şikayetinden değil, kulluktaki ibadet ve taatına noksanlık gelmesinden korktuğu için dua etti."
Hazret-i Eyyüb şehrin dışında, hanımının kendisi için yaptığı kulübede yaşıyordu. Bir gün hanımı yiyecek aramaya çıkmıştı, ikindi vakti, Allahu Tealâ'nın lütuf müjdecisi Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) geldi: "Ey Eyyüb, Allahu Tealâ bela verdi, sabrettin. Şimdi sıhhat ve nimet vereceği müjdesini getirdim." dedi. "Ayağını yere vur.! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk su." (Sa'd/42)
Bu emr-i ilahi ile Hazreti Eyyüb ayağını yere vurdu, iki su pınarı fışkırdı. Sıcağı ile yıkandı, soğuğundan içti ve sıhhat bulup iyileşti.
Bir müddet sona zevceleri annemiz eve döndü. Eyyüp (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'ı tanıyamadı. Onun kaybolduğunu sandı. Dışarıya çıkıp feryat etti, ağladı. "Bu kadar sıkıntı çektim, hazineyi elden kaçırdım. Hastayı kaybettim" diye ağlıyordu. Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) ise onu seyrediyordu. Cebrail Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.)'a "Ey Eyyüb, zevceni çağır, gönlünü al; onu üzme." dedi. Bunun üzerine Eyyüb (Aleyna Ve Aleykum Selam.) hanımına seslendi:
- Ey hanım, kimi arıyorsun?
- Bir hastam vardı, hayat arkadaşım idi. Peygamber idi. Onu kaybettim. Bu yüzden ağlıyorum.
- İsmi ne idi?
- Sabırlı Eyyüb idi.
- Nasıl bir kimse idi?
- Sağlıklı iken sana benzerdi.
- O hasta Eyyüb benim. Allahu Tealâ bana sıhhat verdi.
Her ikisi de sevinçle ağlaştılar.
Evet, her sıkıntının sonu gelir. Her kışın bir yazı, her derdin bir devası vardır. Kim acele ederse kendisine yazık eder. Sabır gereken yerde acele etmek uygun olmaz.
Nefs Terbiyesi ve İlahi Huzur
(En son düzenleme: 31-07-2007, 23:31 EşkiyA.) .