Yaşamak için zaman kalmıyor
Ölüm değil beni korkutan !
Boş bir yasamın ardından varacağım yer olması sıkıyor canımı.
Nedir ki? Kırk yıllar, elli yıllar, çok değil !...
Yedi yaşında başlarsın okula
Sayma ondan öncesini...
Sonra yıllar yılı gider gelirsin, kara tahtalı değirmene,
Zamanını öğütmek için...
Yirmi iki civarı alırken diplomanı, tüketmişsindir üçte birlik zamanını.
Diploma yetmeez !!
İyi bir iş bul gel hele bakalım.!
Askerliğini de yap birde, sonra evlen bakalım...
Yaş oluyor otuz beş !!!
İşte bir on yıl daha uçuyor ansızın.
Gerçekten yarısı mıdır yolun ?!
Belki de yarısından da yakın, geriye bakma sakın !
“Hele bir borçlarımızı ödeyelim, sonra daha iyi yaşarız,
Şimdilik biraz sabır” diyor karım Nazife !..
“Hele bir başımızı sokacak yuva olsun da,
gerisi kolay “ diyor...
Eee.. Bu da doğru hani...
İşte böyle yitiyor hep on seneler,
Eriyor buzlar misali.
Karım, çocuklarım, tek tük arkadaşlarım.. Ve. TV’deki haber spikeri !
Bu kadar çevremdekiler.
Bunlara bakıyor yıllardır gözlerim...
Ellinci yaş günümü, kimse fark etmiyor bile...
Ne biçim alış veriş bu ?
Ufaklığın diploma töreni var.
Anlayamadım gitti.!
Yapmak istediğim bir çok şey, özlem kapısında yitti...
Hırs ile mutfağa., ne varsa atıştırmak için,
sıcacık bir el tutuyor elimi
“Perhiz yapmalısın artık !” diyor karım Nazife...
Eee..doğru da söylüyor hani.
Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıkla geçiyor.
Gerisi de torunların peşinde..
Eee, “Ulan hani yaşayacaktık!!! “ diye bağırıyorum.
“Sakin ol ! Tansiyonun yükselecek” diyor karım Nazife...
Eee.doğru da söylüyor hani.
Nedir yasamın kısır döngüsü anlayamadım gitti.
“İyi yaşadık, hoş yaşadık” diyor karım Nazife.
Patronların da pek severlerdi çok da çalışırdın hani.
Bak her şeyimiz var, büyüdü sayılır çocuklar da, daralacak ne derdin var?
Haydi neşelen artık...
Eee.. Doğru da söylüyor hani Bir eş, birkaç çocuk, bir ev ve araba,
İşte yasamın bilançosu...
Hayır hayır ! Korkuyorum ölümden!!
Boşa geçen bir yasamın ardından nasıl gidilir oraya?!
Özgürce çizmeliydim yasamımı zorda olsa,
özgürce ulaşmalıydım sona.
Ter basıyor fırlıyorum yataktan.
“Sıkıca örtün de uyu”
“Dönüp durma” diyor, karım Nazife, yarı uykulu
Tüketmek için bunca acele ettiğimiz takvim yapraklarına..
Onca hızla çevirdiğimiz akreplere yelkovanlara..
Şöyle bir uzaktan baktığınızda, ne hissediyorsunuz ?
Ne kadarını başkaları yasamış benim yerime..Ya da
“Ne kadarı benim hayatım diye “ soruyor musunuz?
Ben başkalarının ?
“Aynadakinin ne kadarı benim, ne kadarı oynadıklarım?..”
Sevgiyi koydum, kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.
Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen..
Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından
geriye..
Ötesi yalan...
Ölüm değil beni korkutan !
Boş bir yasamın ardından varacağım yer olması sıkıyor canımı.
Nedir ki? Kırk yıllar, elli yıllar, çok değil !...
Yedi yaşında başlarsın okula
Sayma ondan öncesini...
Sonra yıllar yılı gider gelirsin, kara tahtalı değirmene,
Zamanını öğütmek için...
Yirmi iki civarı alırken diplomanı, tüketmişsindir üçte birlik zamanını.
Diploma yetmeez !!
İyi bir iş bul gel hele bakalım.!
Askerliğini de yap birde, sonra evlen bakalım...
Yaş oluyor otuz beş !!!
İşte bir on yıl daha uçuyor ansızın.
Gerçekten yarısı mıdır yolun ?!
Belki de yarısından da yakın, geriye bakma sakın !
“Hele bir borçlarımızı ödeyelim, sonra daha iyi yaşarız,
Şimdilik biraz sabır” diyor karım Nazife !..
“Hele bir başımızı sokacak yuva olsun da,
gerisi kolay “ diyor...
Eee.. Bu da doğru hani...
İşte böyle yitiyor hep on seneler,
Eriyor buzlar misali.
Karım, çocuklarım, tek tük arkadaşlarım.. Ve. TV’deki haber spikeri !
Bu kadar çevremdekiler.
Bunlara bakıyor yıllardır gözlerim...
Ellinci yaş günümü, kimse fark etmiyor bile...
Ne biçim alış veriş bu ?
Ufaklığın diploma töreni var.
Anlayamadım gitti.!
Yapmak istediğim bir çok şey, özlem kapısında yitti...
Hırs ile mutfağa., ne varsa atıştırmak için,
sıcacık bir el tutuyor elimi
“Perhiz yapmalısın artık !” diyor karım Nazife...
Eee..doğru da söylüyor hani.
Kalan on yılımın birkaç yılı hastalıkla geçiyor.
Gerisi de torunların peşinde..
Eee, “Ulan hani yaşayacaktık!!! “ diye bağırıyorum.
“Sakin ol ! Tansiyonun yükselecek” diyor karım Nazife...
Eee.doğru da söylüyor hani.
Nedir yasamın kısır döngüsü anlayamadım gitti.
“İyi yaşadık, hoş yaşadık” diyor karım Nazife.
Patronların da pek severlerdi çok da çalışırdın hani.
Bak her şeyimiz var, büyüdü sayılır çocuklar da, daralacak ne derdin var?
Haydi neşelen artık...
Eee.. Doğru da söylüyor hani Bir eş, birkaç çocuk, bir ev ve araba,
İşte yasamın bilançosu...
Hayır hayır ! Korkuyorum ölümden!!
Boşa geçen bir yasamın ardından nasıl gidilir oraya?!
Özgürce çizmeliydim yasamımı zorda olsa,
özgürce ulaşmalıydım sona.
Ter basıyor fırlıyorum yataktan.
“Sıkıca örtün de uyu”
“Dönüp durma” diyor, karım Nazife, yarı uykulu
Tüketmek için bunca acele ettiğimiz takvim yapraklarına..
Onca hızla çevirdiğimiz akreplere yelkovanlara..
Şöyle bir uzaktan baktığınızda, ne hissediyorsunuz ?
Ne kadarını başkaları yasamış benim yerime..Ya da
“Ne kadarı benim hayatım diye “ soruyor musunuz?
Ben başkalarının ?
“Aynadakinin ne kadarı benim, ne kadarı oynadıklarım?..”
Sevgiyi koydum, kum saatinin dolu dizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.
Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen..
Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından
geriye..
Ötesi yalan...
.