[Toprak]

Üzüntü duası şöyledir:
Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:

"Üzüntü duası şöyledir:
'Allahım! Senin rahmetini umuyorum. Göz açıp yumuncaya kadar beni nefsimle başbaşa bırakma ve bütün işlerimi de düzelt."

(Taberani)

---

"Üzüntülü olan kimse, üç defa: Allah Rabbimdir, ona hiçbir şeyi ortak koşmam, desin."

(Taberani)

[Toprak]

Kişinin kendisiyle namusunu koruduğu şeyler..

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"Kişinin kendisiyle namusunu koruduğu şeyler, onun için sadaka olarak yazılır."

(Darekutni)

---

Kişinin namusunu ve onurunu korumak için yaptığı bütün çalışmalar, gösterdiği gayretler, çektiği zahmet ve sıkıntılar boşa gitmez, ona sadaka olarak yazılır.

[Toprak]

Uzuvların zinası Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"Gözlerin zinası, harama bakmaktır.

Kulakların zinası, zinaya teşvik eden sözleri dinlemektir.

Dilin zinası, zinaya sebep olan sözleri konuşmaktır.

Ellerin zinası, haram bir tene el değdirmektir.
Ayakların zinası, zina işlenen yerlere yürüyüp gitmektir.

Kalp zinaya meyledip arzular.

İnsanın cinsel organı da, bu arzuyu ya zina fiilini işleyerek onaylar veya zinadan kaçınarak yalanlar."

(Müslim-Buhari-Ebu Davud-Nesai)

---

"Ağızlar da zina eder. Onun zinası (haram olan) öpmektir."

(Müslim)

[Toprak]

Cennetin muhakkak vacip olduğu kişiler

Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:

"Bir kimse müslüman ana babadan olan bir yetimin yemesini içmesini (geçimini), kendi başına işlerini yapar hale gelinceye kadar üzerine alırsa cennet ona muhakkak vacip olur."

(Ahmed bin Hanbel)

[Toprak]

Ehl-i Kitap'tan olup, Hz. Muhammed'e asm. iman edene
Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"Ehl-i kitaptan olup hem kendi peygamberine hem de (İslam Peygamberi) Hz. Muhammed'e iman eden kimseye 2 kat sevap vardır."

(Buhari)

---


Ehl-i kitaptan olan birine İslâma girmesi halinde çift sevap verilir. Daha önce tabi olduğu peygambere ümmet olma ecri ile son peygamber Hz.Muhammed’e (asm) tabi olma mükafatı vardır.

[Toprak]

İşçinin ücretini, alınteri henüz kurumadan önce ödeyiniz

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"İşçinin ücretini, alınteri henüz kurumadan önce ödeyiniz."

(İbn-i Mace-Ebu Ya’la)

---

İşçi ücretlerini zamanında ve eksiksiz ödemek, her işveren ve patron için büyük bir sorumluluktur.

[Toprak]

Faiz üzerine

Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam buyurdular ki:

"Faiz gelirlerini artıran hiçbir kimse yoktur ki, onun işinin sonu, fakirlik olmasın."

(İbn-i Mace)

---

"Faiz geliri ne kadar çok olsa bile, sonu (ekonomik) darlıktır."

(Hakim)

---

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, faiz yemeyen hiç kimse kalmayacak. Onu hiç yemek durumunda olmayanlara bile, (ister istemez) faiz tozu bulaşacaktır."

(Ebu Davud-İbn-i Mace)

[Toprak]

Ahiretteki Borç-Alacak Hesaplaşması

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"(Kıyamet gününde), borçlunun iyiliklerinden alınıp alacaklısının iyilikleri üzerine ilave edilir. Şayet borçlunun sevabı yoksa, alacaklının günahlarından alınıp borçlu üzerine yüklenir."

(İmam Ahmed)

---

"Kim (üzerinde altın para (dinar) veya gümüş para (dirhem) borcu olduğu halde ölürse, bu borç, kıyamet gününde, onun sevaplarından ödenir. Zira ahirette, altın ve gümüş geçerli akçe değildir."

(İbn-i Mace)

---

[Toprak]

Kolaylık göster ki sana da kolaylık gösterilsin ...

Resûlü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurdular ki:

"(İnsanlara) muamelelerde hep kolaylık gösteren ol ki, sana da kolaylık gösterilsin."

(İmam Ahmed)

---

"Mü’minlerin en faziletlisi:

– Bir şey satın alırken,
– Bir şey satarken,
– Borcunu öderken,
– Alacağını isterken
kolaylık gösteren kimsedir."

(Taberani)

[Toprak]

Bütün ilimler, sahibi üzerine bir sorumluluktur. Ancak .

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vessellem buyurdular ki:

"Bütün ilimler, sahibi üzerine bir sorumluluktur. Ancak o ilimle amel edenler müstesna..."

(Taberani)

---


Doğruyu bilen kişi, o doğru ile amel etmek, bildiği doğrunun zıddına hareket etmekten kaçınmak durumundadır.

Gereği yerine getirilmedikten sonra, doğruyu bilmenin ve söylemenin hiç bir anlamı yoktur.