Acele etmeden hayatin tadini cikarmak
Bir zamanlar Afrika'da kayip bir sehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki esya ve yukleri, hayvanlarin ve yerlilerin yardimi ile tasiyarak uzun bir yolculuga cikmislar. Kafile zor doga kosullarinda, balta girmemis ormanlarin icinde ilerleyerek, nehirleri, caglayanlari gecerek yolculuga gunlerce devam etmis. Fakat gunlerden bir gun yerlilerin bir kismi birden durmuslar. Tasidiklari yukleri yere indirmisler ve hic konusmadan beklemeye baslamislar. Ulasmak istedikleri yere bir an once varmak isteyen batili arkeologlar bu duruma bir anlam veremeyip, zaman kaybettiklerini, bir an once yola devam etmeleri gerektigini anlatarak, yerlilerin neden durduklarini ogrenmek istemisler. Fakat yerliler buyuk bir suskunluk icinde sadece bekliyorlarmis. Bu anlasilmaz durumu yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir sure konustuktan sonra
su sekilde ifade etmeye calismis:
"Cok hizli gidiyoruz. Ruhlarimiz geride kaliyor."
Modern sehir hayatinin ve cagimizin getirdigi en buyuk sorunlardan biri bu; "Hizla ve sonu bir turlu gelmeyecek olan hedeflere dogru cilginca kosusturmak" ve kosustururken etraftaki ayrintilari, manzaralari, kucuk mutluluklari, kisaca hayata dair pek cok yasanasi guzelligi gorememek ve kacirmak... Ya da yasanan yiginla drama, sacmaliga ve ilkellige seyirci kalmak, duyarsizca sadece bakip gecmek ve gitmek...
Halbuki durup ruhlarimizi beklemeli, her gunun bitiminde yataga uzanip "kendimize dogru bakmaliyiz".
Bir zamanlar Afrika'da kayip bir sehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki esya ve yukleri, hayvanlarin ve yerlilerin yardimi ile tasiyarak uzun bir yolculuga cikmislar. Kafile zor doga kosullarinda, balta girmemis ormanlarin icinde ilerleyerek, nehirleri, caglayanlari gecerek yolculuga gunlerce devam etmis. Fakat gunlerden bir gun yerlilerin bir kismi birden durmuslar. Tasidiklari yukleri yere indirmisler ve hic konusmadan beklemeye baslamislar. Ulasmak istedikleri yere bir an once varmak isteyen batili arkeologlar bu duruma bir anlam veremeyip, zaman kaybettiklerini, bir an once yola devam etmeleri gerektigini anlatarak, yerlilerin neden durduklarini ogrenmek istemisler. Fakat yerliler buyuk bir suskunluk icinde sadece bekliyorlarmis. Bu anlasilmaz durumu yerlilerin dilinden anlayan rehber, onlarla bir sure konustuktan sonra
su sekilde ifade etmeye calismis:
"Cok hizli gidiyoruz. Ruhlarimiz geride kaliyor."
Modern sehir hayatinin ve cagimizin getirdigi en buyuk sorunlardan biri bu; "Hizla ve sonu bir turlu gelmeyecek olan hedeflere dogru cilginca kosusturmak" ve kosustururken etraftaki ayrintilari, manzaralari, kucuk mutluluklari, kisaca hayata dair pek cok yasanasi guzelligi gorememek ve kacirmak... Ya da yasanan yiginla drama, sacmaliga ve ilkellige seyirci kalmak, duyarsizca sadece bakip gecmek ve gitmek...
Halbuki durup ruhlarimizi beklemeli, her gunun bitiminde yataga uzanip "kendimize dogru bakmaliyiz".
her kum tanesi bir özlemse ben seni dünyalar kadar özledim...
.