Mevsİmlerden AŞirip TutsakliĞimi Geldİm İŞte….
Bir yarım sende kalmıştı ya istanbul !...
Mevsimlerden aşırıp tutsaklığımı,geldim işte...
Bir koluma özgürlüğümü,diğerine şehrimi takıp yürüyoruz sokaklarda...
Mendici bir çocuğun gözlerinden başlıyorum,ürkek ama özgür adımlarıma...
"Abi selpak alır mısın ?"
Yol boyu telaşlı koşuşturmalar...
Yüzlerinden sabah mahmurluğunu atamamış yarı uykulu insanlar...
Gecikmiş çocuk acemiliğinde;kaygılı adımlarla hep geç kalmış gibi yüzleri...
Mendilci çocuk tam karşımda,yüzünde aynı hazin gülüş:
"Abi selpak alır mısın ? "
Soğan kavrulan gecekondu evlerinde söyleniyor yoksul türküler...
Yeni papucunu gözü gibi saklıyor küçük bir kız çocuğu...
Bir genç kız yeni elbisesiyle prova yapıyor aynanın karşısında...
Belli ki sevdiği var ,ona hazırlanıyor tüm varlığıyla...
Bir baba sigara yakıyor oturduğu kanepede,omuzları ağır...
Bir anne kederli yüzüyle gülümsüyor çocuklarına...
Yürüyorum kent(d)imin sokaklarında...
Ah şu on adımda bir duraksma alışkanlığım olmasa...
Bu da geçer diyorum...Daha koşmayı öğreneceğim,
düş/meyi öğrendiğim gibi...Kentim ince ince susuyor...
Yılların ağırlığını atıp üzerimden,özgür adımlarla dolaşıyorum,
aldırmadan üniformalı bakışlara...
Yazıştığım dostları arıyorum...söz verdiğimiz gibi sımsıkı sarılmak için...
Bir fincan kahve eşliğinde azaltıyoruz yılların çoğalttığı ağrıları...
dostlar arıyor meraklı sorularla:
--Nasılsın ? iyi misin ?...
--İyiyim sizi özledim...dostluğunuzu,paylaşımınızı...
Sımsıkı özgürlüğümüzle birbirimize sarılacağımız güne ayarlıyoruz satlerimizi..
Kentim ince ince susuyor...
Gece(n )deyim sevgili...(d )üşü(n )meden geçiyorum yangınlarından...
Sesime yoldaş hüzün bakışların...Gözlerine(b )akarak söylüyorum türkülerimizi...
"İNSANLARIN İÇİNDEYİM...
SEVİYORUM İNSANLARI...
DÜŞÜNCEYİ,EŞİTLİĞİ,KAVGAMI SEVİYORUM..."
Terk-i (di)yâr ediyorum sevgimi gözlerine..
Koşarken (d )üşü(r )düğüm kırılgan cümlelerimi biriktiriyorum
yüzleştirmek için ateşinle...Su oluyorum yangınlarına...
Aşk'a beş kala sancılanıyor yine içimde haylaz çocuklar...
Diz kırıp insancıl sevdanın karşısında,sana esaretliğimi ilan ediyorum...
KARADENİZ'ime akan ırmağının ateş-sönmez sesi
sabrı dayatıyor umudumun direncine...( b)ekliyorum seni düşlerime...
Dilimde yine o türkümüz...
"SEN KAVGAMIN İÇİNDE BİR İNSANSIN SEVGİLİM...
SENİ SEVİYORUM..."
Yine dalgın gemiler geçiyor denizlerimden...
Özlem dozu yüksekten atıyor hayallerimi...
Korku dayatan bir ürperti yokluyor canımı,en sensiz yerimden...
İstanbulun arkasından güneş batıyor...
Hesapsızca sevdiğim hüzün gözlerine emanet ediyorum bekleyişimi...
Arsız bir sancı çörekleniyor sana dair söylemlerime..
Uzak şehir özlemlerinin paslı ağırlığı vurulsa da sırtıma,
bilirim nedir beni çağıran o uzak o tenha gözlerinde...
Bir yarım sende kalmıştı ya İstanbul !...
Savuruyorum işte diğer yarımı yedi tependen…
Mevsimlerden aşırıp tutsaklığımı,geldim işte...
Bir koluma özgürlüğümü,diğerine şehrimi takıp yürüyoruz sokaklarda...
Mendici bir çocuğun gözlerinden başlıyorum,ürkek ama özgür adımlarıma...
"Abi selpak alır mısın ?"
Yol boyu telaşlı koşuşturmalar...
Yüzlerinden sabah mahmurluğunu atamamış yarı uykulu insanlar...
Gecikmiş çocuk acemiliğinde;kaygılı adımlarla hep geç kalmış gibi yüzleri...
Mendilci çocuk tam karşımda,yüzünde aynı hazin gülüş:
"Abi selpak alır mısın ? "
Soğan kavrulan gecekondu evlerinde söyleniyor yoksul türküler...
Yeni papucunu gözü gibi saklıyor küçük bir kız çocuğu...
Bir genç kız yeni elbisesiyle prova yapıyor aynanın karşısında...
Belli ki sevdiği var ,ona hazırlanıyor tüm varlığıyla...
Bir baba sigara yakıyor oturduğu kanepede,omuzları ağır...
Bir anne kederli yüzüyle gülümsüyor çocuklarına...
Yürüyorum kent(d)imin sokaklarında...
Ah şu on adımda bir duraksma alışkanlığım olmasa...
Bu da geçer diyorum...Daha koşmayı öğreneceğim,
düş/meyi öğrendiğim gibi...Kentim ince ince susuyor...
Yılların ağırlığını atıp üzerimden,özgür adımlarla dolaşıyorum,
aldırmadan üniformalı bakışlara...
Yazıştığım dostları arıyorum...söz verdiğimiz gibi sımsıkı sarılmak için...
Bir fincan kahve eşliğinde azaltıyoruz yılların çoğalttığı ağrıları...
dostlar arıyor meraklı sorularla:
--Nasılsın ? iyi misin ?...
--İyiyim sizi özledim...dostluğunuzu,paylaşımınızı...
Sımsıkı özgürlüğümüzle birbirimize sarılacağımız güne ayarlıyoruz satlerimizi..
Kentim ince ince susuyor...
Gece(n )deyim sevgili...(d )üşü(n )meden geçiyorum yangınlarından...
Sesime yoldaş hüzün bakışların...Gözlerine(b )akarak söylüyorum türkülerimizi...
"İNSANLARIN İÇİNDEYİM...
SEVİYORUM İNSANLARI...
DÜŞÜNCEYİ,EŞİTLİĞİ,KAVGAMI SEVİYORUM..."
Terk-i (di)yâr ediyorum sevgimi gözlerine..
Koşarken (d )üşü(r )düğüm kırılgan cümlelerimi biriktiriyorum
yüzleştirmek için ateşinle...Su oluyorum yangınlarına...
Aşk'a beş kala sancılanıyor yine içimde haylaz çocuklar...
Diz kırıp insancıl sevdanın karşısında,sana esaretliğimi ilan ediyorum...
KARADENİZ'ime akan ırmağının ateş-sönmez sesi
sabrı dayatıyor umudumun direncine...( b)ekliyorum seni düşlerime...
Dilimde yine o türkümüz...
"SEN KAVGAMIN İÇİNDE BİR İNSANSIN SEVGİLİM...
SENİ SEVİYORUM..."
Yine dalgın gemiler geçiyor denizlerimden...
Özlem dozu yüksekten atıyor hayallerimi...
Korku dayatan bir ürperti yokluyor canımı,en sensiz yerimden...
İstanbulun arkasından güneş batıyor...
Hesapsızca sevdiğim hüzün gözlerine emanet ediyorum bekleyişimi...
Arsız bir sancı çörekleniyor sana dair söylemlerime..
Uzak şehir özlemlerinin paslı ağırlığı vurulsa da sırtıma,
bilirim nedir beni çağıran o uzak o tenha gözlerinde...
Bir yarım sende kalmıştı ya İstanbul !...
Savuruyorum işte diğer yarımı yedi tependen…
.