{EDITOR=<p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><b style="color: rgb(255, 0, 0);"><font style="font-size: 11pt; font-weight: 700;" face="Arial">Peygamber Sevgisi (Mehmet Emin AY)</font></b><br></p><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><img src="http://www.kalbiselim.com/UPLOAD/metin_resim/gul_01.jpg" align="right" border="0" height="150" width="200"> <span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif"><font size="2">AlemlerinRabbi olan Allah Teâlâ’nın sevgisine mazhar olarak “Habibullah” diyetavsif olunan Hz. Muhammed (s.a.v) için önce “sözlerin en güzeli”ne,Kur’an-ı Kerim’e bakmamız icab eder. Yüce Peygamber’i bize tanıtanayetlerden birinde şöyle buyurulur: “Andolsun ki, Allah, mü’minlerebüyük bir lütuf ve ihsanda bulunmuştur; zira içlerinden O’nunayetlerini onlara okuyan, onları temizleyen ve onlara Kitap ve Hikmet’iöğreten bir peygamber göndermiştir. Ki onlar daha önce apaçık birsapıklık içindeydiler.” (Âl-i İmran 164) <o:p></o:p></font></font></span></p><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif"><font size="2">Buayette, Hz. Peygamber’in mü’minlere peygamber olarak gönderilmesiniAllah Teâlâ bir “lütuf ve ihsan” olarak nitelemektedir. Daha öncedalalette bulunan bu insanlara, Allah’ın ayetlerini okumak suretiyleKur’an-ı Kerim gibi yüce bir kitabı ve Hikmet’i öğreterek onlarıçeşitli kötülüklerden temizlediğini beyan buyurmaktadır. Ayeti tefsireden İslam alimlerinin bir çoğuna göre buradaki “hikmet”, “Hz.Peygamber’in Sünneti’dir.” dolayısıyla kötülüklerden temizlenmek içinKur’an ve Sünnet ikilisine birlikte muhtaçtır mü’minler. Kur’an-ıKerim’in ortaya koyduğu bu gerçeği, her mü’min büyük bir teslimiyetlekabul eder; ancak gerek Kur’an-ı Kerim’i okumak ve mucibince amel vegerekse Sünnet’i yaşamak noktasında herkes aynı başarıyı gösteremez.İşte bu noktada, önemli bir detay vardır ki, onu ifade etmedengeçemeyiz. O da şudur ki: İşin içine aşk ve muhabbeti katmadan bu işibaşarmak kolay değildir. Zira Hz. Mevlânâ’nın ifadesiyle, “Sevgiyleacılar tatlılaşır/Sevgiyle bakırlar altınlaşır.” Allah ve Resulü’nünsevgisini kalbe yerleştirmeden ve bu sevgiyi kuşanmadan, hayatınolumsuzluklarına, nefsin ve şeytanın telkinlerine sırt çevirebilmek herkişinin kârı değildir... Ancak bir de bu sevgi kuşanıldı mı artıkhiçbirşeyin değeri kalmaz mü’minin gözünde... Tıpkı Hz. Peygamber’inkölesi iken manevi evladı olma şerefine ulaşan Zeyd b. Hârise’ninyaşadıklarında olduğu gibi... Şimdi, Saadet asrında, yüce Resul’ünashabı arasında cevelan ettiği o günlere dönelim: Hz. Zeyd çocukluğununilk yıllarında haydutların pençesine düşerek köle olarak satılan vesonunda Hz.Hatice’nin, Peygamberimiz’in hizmetine verdiği bir delikanlıidi. Peygamberimiz hemen azad ederek evladı gibi davramaya başladıO’na... Ancak bir zaman sonra Zeyd’in babası çıkagelmişti. Evladınakavuşmanın heyecanıyla durumu Peygamberimiz’e arzeden babası O’nukendisine teslim etmesini istemişti. Peygamberimiz de Zeyd’e dönerek:“Oğlum, işte baban. Gitmek istersen onunla gidebilirsin. Şayet kalmakistiyorsan bizimle de kalabilirsin. Nasıl istiyorsan öyle davran.”buyurmuştu. Çocuk yaştan itibaren Hz. Peygamber’i tanıyan ve büyük birmuhabbet ile seven Hz. Zeyd, kendisine hem ana, hem baba kabul ettiğiPeygamber’ini bırakıp da öz babasıyla gidemedi... Mirastan mahrumedilme tehdidine rağmen babasına dönerek, kendisiyle berabergelemeyeceğini üzülerek ifade etti. Tarihin, benzerini bir dahakaydetmekten aciz kalacağı olaylardan biri olan bu hadisede Peygambersevgisinin boyutları gayet açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır. Kimbilir, belki de Hz. Zeyd, manevi evladı olarak değil, O’nun kölesi bileolmayı dünyaya ve dünyalıklara tercih ederdi. Tıpkı Hz. Mevlânâ’nınşaheser şu sözlerinde dile getirdiği gibi... “Ben bir köleyim... Evetben Hz. Muhammed’in kölesiyim... Ancak benim köleliğim diğer esirlerinesaretine benzemez. Zira onlar esaretten kurtulmayı isterlerken, benise bu esaretin devamını, O’na olan köleliğimin sürmesini isterim.” <o:p></o:p></font></font></span></p><div style="color: rgb(160, 64, 255);"></div><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif"><font size="2">Busözlere eklenecek başka söz zaid olur kanaatindeyiz. Ancak, Peygamberaşıkları sadece ismi geçen bir sahabi ve bir şairden ibaret değil...Tarih, nice aşık sahabi ve şahsiyetlere tanıklık etmiş, sayısını Allahbilir. Öte yandan şunu da ifade etmeliyiz ki O’na aşık olanlar içindenice dünya sultanı var ki, bu aşk onları gönül aleminin sultanlığınaterfi ettirmiş. Bu kez tarihin yapraklarını çevirip Sultan MahmudGaznevi’den bahsedelim isterseniz: <o:p></o:p></font></font></span></p><div style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"></div><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif"><font size="2">BirgünSultan Mahmud, vezirinin Muhammed ismindeki oğlunu yanına çağırırkenona “Ey vezirin oğlu!” diye hitap eder. İlk defa isminin dışında birhitapla çağırılan delikanlı, akşam bu durumu babasına bildirir. Doğrusuikisi de buna bir anlam verememiştir. Ertesi günü vezir: “Sultan’ım!Acaba oğlumun size karşı bir kusuru oldu da, onun için mi dün ismiylehitap etmediniz?” diye sorar. Cevap çok dikkat çekicidir. “Hayır böylebir şey söz konusu değildir. Ancak gönlünüz rahat olsun diye gerçeğiaçıklayayım. Şu ana kadarki hayatımda ben Hz. Peygamber’in adını birkez olsun abdestsiz olarak anmış değilim. O gün oğlunuzu çağırmak icabettiğinde abdestli değildim. Bu sebeble oğlunuzun ismini telaffuzedemedim. Mesele bundan ibarettir.” Evet, mesele bundan ibaret... Aşkve muhabbet tarif edilemez, ancak yaşanılır... <o:p></o:p></font></font></span></p><div style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"></div><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif"><font size="2">“Ben, şu canı taşıdığım sürece Kur’an’ın kölesiyim <o:p></o:p></font></font></span></p><div style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"></div><p style="text-align: left; color: rgb(160, 64, 255);"><span style="font-size: 11pt; font-family: Arial;"><font face="Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif" size="2">Ben, Muhammed Muhtar’ın yolunun tozuyum, toprağıyım” Hz. Mevlânâ</font> </span></p>EDITOR}
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.
Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)
Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.
Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)
Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan
.