MİSYONER-MİSYONERLİK:
• Hıristiyanlaştırma, emperyalizmin din perdesi altında yürütülen şeklidir.
• Misyonerlik; batılların üçüncü dünyâ ülkelerindeki çeşitli milletler, özellikle de Müslümanlar arasında Hıristiyanlığı yayıp bu milletler üzerinde hâkimiyetlerini artırmak gayesiyle ortaya çıkardıkları gizli ve açık hareketin adıdır..
Târih göstermiştir ki misyonerler, gayelerine erişmek için cinsî sapıklık dâhil her türlü vâsıtayı kullanmaktan çekinmeyen bir fikir ve zihniyet yapısına sahiptirler. Bu yüzden Asya, Afrika ve uzak doğu milletlerini uzun yıllar ve hattâ asırlar boyu sömüren müstemlekecilerin-emperyalistlerin en büyük yardımcıları Hıristiyan misyonerler olmuştur. Yerli halkı kendi dinlerine sokabilmek için askerî güçler dâhil her türlü vahşeti, tecâvüzü, zorbalığı, ikiyüzlülüğü göstermekten çekinmemişlerdir.
Asırlar geçti zihniyet, hep ayni zihniyettir. Misyonerler; girdikleri memleketlerde, yalnız Hıristiyanlığı yaymakla kalmazlar.. Çünkü mahallî kültürü yıkmadıkça, ülkedeki mukaddes değerleri sarsmadıkça hiç bir yerlinin Hıristiyan olmayacağını, gizli emellerine erişmeyeceklerini çok iyi bilirler. Onun için de misyonerler; önce oradaki milleti, millet yapan bütün değerleri, maddî-mânevi tüm kıymetleri soysuzlaştırmakla işe başlarlar. Sarstıkları, tahrip ettikleri millî ve manevî duyguların enkazı üzerinde melanetlerini göstermeye çalışırlar, bütün imkânlarını bu yolda harcarlar.
Zamânımızdaki misyonerlerin gayeleri arasında: Kültür emperyalizmi ile ekonomik emperyalizm daha da şiddetlendi. Ağır sanayinin, harp gücünün, nükleer hâkimiyetin Hıristiyan ülkelerin elinde oluşu, bir de medyanın-radyo, televizyon, ve basının bunların hâkimiyetinde bulunuşu; alkolün, fuhşun, bağımlılığın yaygınlaşması.. Misyonerlik faaliyetlerini daha da kolaylaştırdı. Eskiden para ile, sosyal yardımlarla yaptıklarını, şimdi çok daha ucuz ve kolay yollarla-alkolle, fuhuşla, porno filmleriyle yapar hâle geldiler.
Misyonerlerin İslâm ülkelerindeki faaliyetleri iki yönlüdür: Önce yıkmak-sonra istedikleri şekle sokmak, veya önce eritmek-sonra yeniden şekillendirmek. Ve böylelikle toplumu, bölücü ve yıkıcı kamplara ayırmak; millî ve manevî benliklerinden uzaklaştırmak ve neticede onları sağmal inek durumuna düşürmek... Ve bütün bunları uygarlık adına yapıyor görünmek.
Hülâsa olarak Misyoner ve Misyonerlik, işte budur.
Misyonerler; bu sapık, çarpık, hain ve acımasız gayretleriyle, yalnız bâzı ülkeleri, bâzı devlet ve imparatorlukları parçalamakla kalmadılar; top yekûn insanlığı onulmaz bir felâkete, tarifi güç bir belâ ve musibete sürüklediler.
Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışına sebep olan da bu misyoner faaliyetleri, ve bunların satın aldığı kanı bozuklardır...
Şöyle ki: Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı döneminde misyonerler, faâliyetlerini iki noktada topladılar:
l- İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde yaşayan Rum, Ermeni, Bulgar... gibi Hıristiyan unsurların çocuklarını, açtıkları okullarda okutarak, ve onlara milliyetçilik duygularını aşılayarak Osmanlı Devleti'ne karşı isyana hazırladılar.
Bir taraftan çeşitli etnik gruplar arasında ayrılık tohumları ekerken, Hıristiyan devletlerin kamuoyunu Osmanlı aleyhine kışkırttılar; kendi tahrikleriyle oluşan isyanların bastırılmasını: (Türkler, Hıristiyan halkı kesiyor) şeklinde propaganda ederek batı âlemini Osmanlı aleyhinde tavır alması için tahrik ettiler.
Bundan bir asır öncesine kadar Türk nüfûsunun çoğunlukta olduğu TUNA vilâyetimizde, sakin bir hayat süren Bulgarların isyan etmesine en çok hizmet eden müessese; İstanbul'da Protestan misyonerler tarafından işletilen Robert Kolej isimli okuldur. Tuna Türklüğünün mahvına, Müslüman Rumeli’nin elimizden çıkmasına ve oralarda yaşayan milyonlarca dindaşımızın katledilmesine ve bugün bile kendilerine vahşîce zulüm edilmesine, Hıristiyan olmaları için şiddetli baskıların yapılmasına, hep misyonerlerin ektikleri zehirli nifak tohumları sebep olmuştur.
Osmanlı devletine bağlı Arap ülkelerinde yaşayan Hıristiyan-Arap azınlıklara ve oradaki gafil, şaşkın, iyilik bilmez adı Müslüman Arap gençlerine Beyrut’taki Katolik Fransız ve Protestan Amerikan üniversitelerindeki misyonerler vasıtasıyla milliyetçilik fikrini, Osmanlı düşmanlığını aşıladılar.
2 - Misyonerler; ilk hamlede Müslüman Türkleri doğrudan doğruya Hıristiyan yapamayacaklarını bildikleri için, genç nesilleri dinsiz olarak yetiştirmek, hâsıl olan maneviyat boşluğuna da Hıristiyanlığı yerleştirmek metodunu tatbîk ettiler. Misyonerlerin bu siyâsetini şu tâbirle açıklamak yerinde olur: (Ağaç gövdesi, kendi dallarından yapılan bir balta ile kesilir)...
Onlara göre Türk aydını Teyfik Fikret'in oğlu Halûk gibi olmalıdır. Bilindiği gibi Robert Kolejde öğretmenlik yapan babasının telkîniyle Halûk, önce dînini, sonra da milliyetini değiştirerek Protestan bir Amerikan vatandaşı oldu.
Misyonerlik faaliyetleri, hâlen ve bilhassa memleketimizde olanca hızıyla devam etmektedir. Günümüzde de ayni metotlar, ayni oyunlar, okul açmalar sürüp gitmektedir. Bu okullarda zehirlenmiş olarak yetişen ve çoğu defa idareci mevkilerine geçen gençler, sinsi sömürücülerin emellerine âlet olmaktadır.. Öyleki; yabancı okullarda ve hattâ bizim bâzı okullarımızda yetişen ve sonra da mühim mevkilerde ve özellikle dış işlerinde vazife alan bu kimseler, kendi öz memleketlerine örf, din ve benliklerine ve dolayısıyla milletine, müstemlekecilerden daha fazla zarar vermektedirler. Bunu çok iyi bildikleri ve büyük ölçüde muvaffak oldukları için Hıristiyanlar-misyonerler-bütün ağırlıklarım eğitime yönelttiler.
Bu gayeyle yeni yeni okullar, kolejler, yüksek okullar, fakülteler, üniversiteler, kreşler, ana okulları açıp gönüllerince eğitim yapmaktadırlar.'.. Bunların ders kitapları, hemen hemen yabancı baskılı olup Hıristiyâni hayat ve düşüncesiyle, porno telkinleriyle doludur.
• Erkek ve kız öğrencilere yurt temin etmek,
• Kulüpler açmak,
• Huzur evleriyle ilgilenmek,
• Kimsesizlere yer bulup yerleştirmek,
• Eğlence işlerine önem vermek ve bu işler için gönüllü temin etmek.
• Kütüphaneler açmak,
• Basını, geniş çapta kollamak,
• İzci kampları kurmak,
• Hapisleri, hastalan ziyaret etmek, onlara hediye ve hizmet vermek... Misyoner faaliyetlerinin can damarlarıdır..
Bütün bunlara karşılık, biz ne yapmaktayız?.
Bunların el attıkları eğitim ve sosyal faaliyetlerin tümüne ne zaman sahip çıkacağız?..
Yoksa Akif Bey merhumun işaret ettiği gibi:
(Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler)
(Ulemâ, vahy-i ilâhî'yi mi bilmem, bekler..)
deyip geçiştireceğiz!..
Yoksa, gene Akif Bey merhumun şu isteğini mi yerine getireceğiz:
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün, onlara alkış dağıtan kahpelere..
Tükürün, Ehli-i Salih'in o hayâsız yüzüne,
Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne..
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün;
Tükürün, maskeli vicdanına asrın, TÜKÜRÜN.
Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen: Kilisenin, havranın, misyonerin, hahamın eceli gelmiştir..
Bunu bilelim...
Bunların tümünün helaki: Atomdan, hidrojenden, füzeden, roketten değil; kendi içinden-gençliğinden gelecek..Bunların gayr-i sahîh babaları olan Amerika'nın da akıbeti böyle olacak..
Neden mi, bakın şu resmî istatistik sonucuna:
1993 senesinde gittiğim Amerika'da elde ettiğim resmî bir istatistiğe göre: Amerika'da aile hayâtı ve bilhassa gençliğin durumu tek kelimeyle fecaattir..
Resmî istatistiğe göre Amerika'da:
1 - İçki-fuhuş, cinsî sapıklık, uyuşturucu, ilkokullara kadar yayılmış..
2 - Oniki yaşına gelmiş kız çocuklarının % 80'i bakire değil.
3 - Boşanma nispeti % 90..
4 - Üçüncü defa evlilik % 60'ın üstünde.
5 - Kiliseye devam: Yaşlıların tekelinde..ve daha neler-neler!..
Onun için bâzı muhafazakar aileler, çocuklarını ahlaksızlıktan, daha doğrusu bu gidişten korumak için özel ilkokullar açmak sevdâsındalar..
Türkiye'mizde ve diğer İslâm ülkelerinde ise; her türlü baskı, tehdit ve zulme rağmen imanlı bir gençlik şaha kalkmış, vaziyette...
(En ağır şartlara rağmen yine şahlanmada DÎN
(Külle örtülmesi mümkün mü bu Kutsi ALEV’İN?..)
(A.U. Kurucu)
• İnşâllah nurlu günleri göreceğiz:
(Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.)
(M. Akif)
• HAZIR OLUN.. HAZIRLIKLI OLUN..