Forum Hafızoğlu
Hoşgeldiniz
Ziyaretçi. Kayıt Ol !


E-Kitaplar- Aşagıda Yer Alan Kitap İsimlerine Tıklayarak Sitemiz Üzerinden Okuyabilirsiniz.

| kitapPeygamberimizin Hayati | kitapSevgili Peygamberim | kitapSiyer-i Nebi | kitapKütübü Sitte | kitapZulmün Tarihi | kitapAdabı Muaşeret | kitapAteizm Ve Eleştirisi|
| kitapKıymetsiz Yazılar | kitapYaşayan Hurafeler | kitapNamaz-Oruç-Haç-Zekat-Kurban... | kitapMuhtasar Osmanlı Tarihi | kitapOsmanlıca-Türkçe Sözlük | kitapİslami Sözlük|
| kitapMübârek Gün Ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen Duâ Ve İbâdetler|
| kitapSahabelerin Hayatı | kitapDini Bilgiler | kitapYahudiliğin Gerçek Yüzü | kitapAile Saadeti | kitapElmalılı Tefsiri| | kitapÇocuk Eğitimi|
Misyonerlik
Konuyu Değerlendir
  • 22 Oy - 2.91 Ortalama
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5


Konu: 5
Mesaj: 8
Cinsiyet:
Kıdem: Mar 2007

{EDITOR=<div>size bir soru ülkemizde yasıyan misyonerleri nasıl degerlendırıyosunuz?sizce ulkmizde barındırılmaları dogrumudur.kaldıkı mısyonerler tarafından oyle veya boyle kandırılıp dın degiştirmiş 100 bini askın vatandasımız var.ve bu sayı git gide buyuyor.hergun baska bir tarıkat cıkıp mılletimizin aklını celiyor.</div>EDITOR}

Alıntı
(En son düzenleme: 01-03-2007, 21:44 EşkiyA.) .
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

{EDITOR=Engin kardeş<br>sormuş oldugun önemli birkonu oldugundan ayrıı bir konu yaptım sorunu...<br>soruna biraz uzun bir yorum yapacagım ama şuan vaktim yok. en kısa zamanda yorumlarımı eklerim inşl<br>EDITOR}
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
.
Konu: 156
Mesaj: 396
Cinsiyet:
Kıdem: Oct 2006

                                                    Misyonerlik nedir?
                Misyoner, bir dini yayma amacıyla, başka bir ülkede bulunanlardır. Kelimenin kökeni Latincedir. Misyonerlik faaliyetleri tüm dinler için geçerli değildir


Misyonerliğin Hıristiyanlık dininde büyük bir önemi vardır. Hıristiyanlık tarihinin ilk misyoneri olan Aziz Pavlus gibi, pek çok Aziz misyonerlik faaliyetinde bulunmuştur. Misyoner deyimi özellikle 1660'lardan itibaren özel bir görev alan Hıristiyan din adamı anlamında kullanılmıştır. Yine kilise tarafından "İncil’i vaz’eden kişi" anlamında kullanılmıştır. Misyonerler Hıristiyanlığın ilerleyen süreçlerinde sadece yabancı bir dilden olanı değil, kendi mezheplerinden olmayan insanları dahi kendi mezheplerine çekmek amacını gütmüşlerdir.
Kiliseye göre misyonerlik görevinin Hz.İsa tarafından ilk olarak havarilere verildiği ileri sürülmektedir. Buna dayanak olarak da Matta İncil’i gösterilmektedir:
18. İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi; Gökte ve yeryüzüne bütün yetki bana verildi.
19. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin.Onları baba, oğul ve kutsal ruhun adıyla vaftiz edin.
20. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim" (Matta İncili, 18-20)
Anadolu kökenli olan Pavlus’un Hıristiyanlıktaki önemi onun daha ilk yıllarında yaptığı önemli uğraşlardan kaynaklanmaktadır. Bunların en önemlisi Hıristiyanlık adına yaptığı Batı Anadolu, Makedonya ve Yunanistan'a   yolculuklarıdır. Onun yaptığı yolculukları önemli kılan faktörler ise özellikle sünnet olmayı reddeden ve Tevrat'ın kurallarına boyun eğmek istemeyen Romalı putperest toplulukları sünnetsiz ve kuralsız olarak Hıristiyanlığa alması olmuştur. Bu nedenle çeşitli baskılara maruz kalmıştır. Diğer bir önemli faktör ise Pavlus'un gittiği yerlerde kiliseler kurması ve bunları örgütlemiş olmasıdır. Yani bir bakıma organize yapılan ilk misyonerlik hareketidir.

Başta Hıristiyanlık olmak üzere bazı İslam dışı dinlerde ötekilere dini tebliğ etmek, onları dine kazanmak kutsal bir vazife, âdeta bir ibadettir. İslam'da da dine davet ve dinin tebliği ümmetin (Müslümanların) önemli bir vazifesidir. Peygamberimiz (s.a.) Hz. Ali'ye hitaben, "Senin sayende, senin çabalarınla bir insanın hidayete kavuşması (Müslüman olması) senin için, dünyanın en değerli nimetlerine sahip olmandan daha hayırlıdır" buyurmuştur. Bu teşvikler sebebiyle olmalıdır ki, Müslüman tüccarlar, dervişler ve alimler meşakkatli seyahatlere katlanarak dünyanın hemen her tarafına ulaşmış, insanlara İslam'ı anlatmışlardır.

Bir dini, onun mensubu olmayanlara anlatmak manasında "tebliğ" bir yandan İslâmî bir ödev, diğer yandan başkalarına da tanınmış bir haktır. Ancak tarih boyunca yapılan uygulamalara bakıldığında özellikle Hıristiyanların yaptıkları misyonerlik faaliyetlerini bu masum "tebliğ" çerçevesine sokmanın mümkün olmadığı görülmektedir. Çünkü bu dinin mensupları içinden misyonerlik vazifesini üstlenmiş olan şahıs ve kurumların hem amaçları hem de araçları meşru ve masum değildir.

Misyonerlerin amacı yalnızca insanları Hıristiyanlaştırmak değildir; amaç Batılı Hıristiyan devletlere daha kolay sömürecekleri veya çıkarları yönünde kullanacakları ülkeler ve topluluklar kazandırmaktır. Bu amaç, devletlerin siyasi ve ekonomik çıkarlarına, kilise mensuplarının da dinî arzularına uygun düştüğü için zalim bir ittifak gerçekleşmiş, devletler kiliseyi, kilise de sömürgeci güçleri kullanarak yollarında ilerlemişlerdir. Bu iddianın en açık ve kesin delili tarihtir, tarihten günümüze olup bitenlerdir. Bugün geri kalmış veya kalkınmakta olan ülkelere bakıldığında görülecektir ki, bunlar arasından Hıristiyanlaştırılmış olanlar da, Batılı ve beyaz seçkin topluluklara eşit olamamış, her bakımdan ikinci sınıf insan muamelesi görmüşler, ayrıca Hıristiyanlaşma yüzünden sömürüye karşı dirençlerini kaybettikleri için kılçıksız balık haine gelmişlerdir. Kendilerine uygun görülen, İncil'in de telkin ettiği şefkat, merhamet ve paylaşım değil, ahiret mutluluğu uğrunda dünya mahrumiyetlerine katlanmaktan ibarettir.

Kullandıkları araçlar meşru ve masum değildir; çünkü masum ve meşru bir din tebliği (dini anlatma) eğip bükmeden, aldatmadan, hiçbir şeyi gizlemeden, insanların zaaf ve ihtiyaçlarını istismar etmeden yapılan anlatımdır. Halbuki Hıristiyan misyonerleri şunları yapıyorlar:

1. Hz. Îsâ'ya vahyedilen kitaptan çok farklı olan, adlarına aziz denilen insanlar tarafından yazılmış ve yazdırılmış bulunan İnciller çerçevesinde oluşmuş Hıristiyan akidesinin ve ritüellerinin insan tabiat ve mantığına ters düşen taraflarını -en azından başlangıçta- ya gizlerler veya olmayacak bir şekilde tevil ederler.

2. İnsanlara, kılık kıyafetleri ve söylemleriyle birer Hıristiyan misyoneri olarak yaklaşmazlar. Ya onlardan biri gibi veya onlara öğretim, tedavi, sosyal, teknik, felaket yaralarının sarılması vb. alanlarda, insanlık ve yüksek ahlak adına hizmet veren kimseler gibi yaklaşırlar. Muhataplarını istedikleri kıvama getirdikten sonra (kendilerine karşı sevgi, güven ve bağlanma duyguları oluştuktan sonra) ya kendileri veya çağırdıkları başka misyonerler yoluyla dini telkin etmeye başlarlar.

3. Muhatapların dinleri ve gelenekleri konusunda kafa karıştıran, gerçekleri çarpıtan, güzeli çirkin, normali anormal gösteren faaliyetler yaparlar.

4. Her yaşta ve baştaki insanın çeşitli ihtiyaç ve zaaflarını iyi kullanırlar; önce bu ihtiyaçlara cevap verirler, sonra din telkin ederler; hatta dini kabul şartına bağlı yardımları bile tespit edilmiştir.

Böyle bir misyonerlik faaliyetine karşı İslam'ın bakışı ve Müslüman’ın tavrı nedir, nasıldır?
Son hak din olan ve daha önce vahyedilmiş bütün hak dinlerin asıllarını kabul ve tasdik eden -daha önceki ilâhî dinlerde neyin hak olarak durduğu ve neyin değiştirildiği konusunda- kendisini ölçüt olarak takdim eden İslam dini, diğer dinlerin olduğu gibi anlatılmasına karşı çıkmaz; zaten Kur'an da bunları uzun uzadıya anlatmıştır. Ancak bir Müslüman’ı dininden döndürmek için herhangi bir faaliyeti günahların en büyüğü olarak görür ve mutlaka engellenmesini ister. İslam'da en büyük günah dinden çıkmaktır; bu en büyük günahı işletmek için insanların arasına giren ve çeşitli faaliyetler yürütenleri hoş görmek ve bunları -meşru yollar ve usuller ile- engellemeye çalışmamak dini bütün bir Müslüman’dan beklenemez.

ATO’DAN “MİSYONERLİK RAPORU''
RAPORA GÖRE TÜRKİYE MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN HEDEFİ HALİNE GELDİ.
BAŞLANGIÇTA HRİSTİYANLIĞI YAYMA AMAÇLI GÖRÜLEN MİSYONERLİK FAALİYETLERİ DEVLETİN ÜNİTER YAPISINI HEDEF ALIYOR.
FAALİYETLERİ KARADENİZ VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE YOĞUNLAŞIYOR.
ÇEŞİTLİ PİKNİK, GEZİ EV TOPLANTILARI GİBİ SOSYAL FAALİYETLER VE AYİN, KIŞ OKULU, SEMİNER, KONFERANS GİBİ EĞİTİM AMAÇLI ORGANİZASYONLAR İLE SEMPATİZAN KAZANILIYOR.
ATO BAŞKANI AYGÜN: UYUM YASALARI MİSYONERLİĞİ HORTLATTI.
Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanan Misyonerlik Raporu Türkiye’nin misyonerlik faaliyetlerinin hedefi haline geldiğini ortaya koydu. Rapora göre başlangıçta hristiyanlığı yayma amaçlı görülen misyonerlik faaliyetleri etnik ve dini ayrımcılığı körükleyerek devletin üniter yapısını hedef alıyor.
Rapora ilişkin ATO’dan yapılan yazılı açıklamada misyonerlik faaliyetlerinin Güney Kore, ABD, İngiltere, Yeni Zellanda, Avusturya, Almanya, İsveç ve Romanya uyruklu mesih inananları denen şahıslar tarafından yürütüldüğü ve Adana, Edirne, İstanbul, Ankara, İzmir, Trabzon, Antalya, Hatay, Bursa ve Samsun gibi illerden yönlendirildiği belirtildi.
Türkiye’de Hristiyan cemaatinin sayısının 50-55 bin olarak tahmin edildiğine vurgu yapılan raporda, misyonerlik faaliyetleri kapsamında 300’den fazla kilise, çok sayıda kitapevi, 1 kütüphane, 6 dergi, onlarca vakıf, yayınevleri, 5 radyo, çok sayıda manastır, 2 kafe, 1 acente, 1 mahfil, 7 şirket, 1 otel, 1 tercüme bürosu, 7 gazete, 1 tarihi eser, 2 müze, 4 harabe, 1 kale, ve onlarca dernek bulunduğu kaydedildi.
Sadece 2003 yılında 190 misyonerlik faaliyetinin tespit edildiği bunun 27’sinin Bahailik faaliyetine yönelik olduğunu ifade edilen raporda, Bahailik faaliyetlerinin Sivas ve Erzincan illerinde, Hristiyan misyonerlik faaliyetlerinin ise Nevşahir, Adıyaman, Adana, Bursa, Diyarbakır ve Mersin illerinde yoğunlaştığı görülmektedir denildi. Raporda ayrıca Türkiye’de Yehova Şahitleri, Bahailik, Protestan, Katolik, Ortadoks, Süryanilik Misyonerlik Faaliyetleri adı altında çeşitli unsurun bulunduğu ifade edilirken bu unsurların faaliyetlerine ilişkin şu bilgiler verildi:
Yehova Şahitleri: Merkezi New York’ta bulunuyor. Sözlü propogandasını gezici vaizlerle sürdürüyor. Taraftarları evleri kapı kapı dolaşarak kitap, dergi, broşür dağıtıyor, seminer, toplantılar düzenliyor. Ülkemizde merkezi İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya,Hatay, Aydın, Kuşadası ve Mersin illerinde ibadet salonları bulunuyor. 1974 yılında İstanbul’da kurulan “Mukaddes Kitap Kursları Derneği” vasıtasıyla faaliyetlerini sürdürüyor.
Bahailik Faaliyetleri: Faaliyetleri Sivas, Erzincan, Hatay, Adana, Gaziantep, Şanlı Urfa-Birecik, Mersin, Edirne ve İstanbul illerinde yoğunlaşıyor.
Protestan Misyonerlik Faaliyetleri: Merkezi Almanya/Schormdorf’ta bulunuyor. Ankara’da kurdukları Türkiye Protestan Kiliseleri Birliği dışında 2000 yılında 19 adet protestan kilisesi açıldığı bildiriliyor.
Katolik Misyonerlik Faaliyetleri: Vatikan tarafından yönlendiriliyor.
Ortadoks Misyonerlik Faaliyetler: 1980’li yıllardan itibaren Doğu Karadeniz Bölgesi’nde suni bir Ortadoks ayrımcılığı yaratma çabası içerisindeler.
Süryanilik Faaliyetleri: Süryanilik faaliyetleri Mardin merkezli olarak yürütülüyor. Kendi kültür gelenek ve göreneklerini yaşatma ve geliştirme hakkı tanınması yönünde faaliyette bulunuluyor.
BAŞKENT’TE ETKİNLER
Rapora göre Ankara’da özellikle protestan topluluğu ve Yahova Şahitleri’nin faaliyetleri yoğunluk kazanıyor. Protestan topluluğunun misyonerlik faaliyetlerini Kurtuluş Kilisesi’ne bağlı Protestan Kiliseleri yürütüyor. Kurtuluş Kilisesi’ne bağlı 10 kilise bulunuyor. Raporda Bala ilçesi Kesikköprü Beldesi’nde her yıl Ağustos ayında öğrencilerin katıldığı bir çadır kampı kurulduğu ve kamp masraflarının bir şirket tarafından karşılandığı belirtiliyor.
Yahova Şahitleri kapsamında misyonerlik faaliyetinde bulunan grubun merkezi de ABD’de bulunduğu belirtilen rapora göre grup, Ankara’da cemaat adı altında bir oluşumla faaliyet yürütüyor, kendilerine yakın olan vatandaşlara kitap ve broşür dağıtmak suretiyle misyonerlik faaliyetinde bulunuyor.
Ankara Protestan Kurtuluş Kilisesi bünyesinde 2003 yılı içerisinde 60 kişinin din değiştirmesinin sağlandığı, 15 kişinin vaftiz edildiği, halen kilisenin 130 kişiden oluşan faal bir grubunun olduğu belirtilen raporda sözkonusu grubun yüzde 10’unun üst düzey grubuna, yüzde 40’ının orta gelir grubuna, yüzde 40’ının dar gelirli gruba mensup olduğu ifade ediliyor.
HEYBELİADA RUHBAN OKULU
Rapora göre, İstanbul’da halen 126 kilise, 4 dergi, 1 kafe, 36 dernek, 7 gazete, 12 internet sitesi, 1 müze, 1 otel, 6 radyo, 6 şirket, 44 vakıf ve 2 yayınevi bulunuyor. Gelir seviyesi yüksek semtlerde sinema, tiyatro, kafe ve benzer eğlence merkezlerinde misyonerlik faaliyetleri kapsamında film gösterileri yapılıyor. İki yayınevi eliyle yurt genelinde Hristiyanlık dinini tanıtıcı ve övücü kitap, kaset, broşür, CD, VCD dağıtımı yapılıyor.
Diğer yandan raporda Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’a Ekümenik vasfı kazandırmak amacıyla, Ortadoks dünyasının lideri olduğu imajını vermek, toplantı , konferans ve ayinler düzenleyerek kamuoyunun ilgisini Fener Rum Patrikhanesi üzerine yoğunlaştırmak, kendisine rakip olarak gördüğü Moskova ve Kudüs Patrikhanesi’nin yetki alanını kısıtlamak ve Heybeliada Ruhban Okulu’ nu açtırmak gayretleri içinde oldukları belirtiliyor.
HEMEN HER İLDE FAALİYETTELER
Raporda, Türkiye’nin diğer illerindeki misyonerlik faaliyetlerinde bulunan unsurlar ise şu şekilde sıralanıyor.
İzmir’de toplam 8 cemaat ya da topluluk
Hatay’da Protestan Kilisesi, Katolik Kilisesi ve Vakfı, Apostalit İbadet yeri ve Rum Ortadoks Kilisesi.
Adana’da Protestan Kurtuluş Kilisesi
Nevşehir’ de Konstantin Eleni Kilisesi.
Bursa’da Uluslararası Protestan Kilisesi ve 2 sinegog, Osmangazi İlçesi’nde Yahova Şahitlerine ait bir ibadet yeri. İznik ilçesinde Ayasofya Kilisesi.
Mardin’ de Süryanilik faaliyetlerinin merkezi olan Deyr-ul Zaferan Manastırı ile Deyr-ul Umur Manastırı.
Adıyaman’da Süryani Kilisesi
Kayseri’de Melikgazi ve Ağırnas kasabasında bulunan Aziz Prokopios Kilisesi
İsparta ve Trabzon’da da çok sayıda kilise
Antalya’da Antalya Uluslararası Kilisesi, İncil Kilisesi, Aziz Pavlus Kültür Merkezi
Bodrum’da Ortakent beldesinde bir pansiyon
Niğde’de Bahailik Grubuna mensup çok sayıda kişi eliyle
Düzce’de Bir reklam şirketi aracılığıyla
Çanakkale’nin Gökçeada ilçesinde çok sayıda kilise
Kocaeli’nde Gölcük ilçesinde bir kadın dayanışma vakfı eliyle
Edirne’de Bahailere ait El Emin Evi
ATO BAŞKANI AYGÜN
Araştırmaya ilişkin değerlendirmelerde bulanan ATO Başkanı Aygün, önemli din merkezleri nedeniyle Türkiye’nin jeopolitik bir öneme sahip olduğunu, bu özelliği ile Türkiye’nin hemen her dönemde misyonerlerin iştahını kabarttığını söyledi.
Misyonerlik faaliyetlerinin Haçlı zihniyetinin bir devamı olarak değerlendiririlmesi gerektiğine dikkat çeken Aygün, son yıllarda misyonerlik faaliyetlerinde gözle görülür bir artış olduğunu dile getirdi. Bu artışın en önemli nedeninin misyonerlerin işlerini kolaylaştıran Avrupa Birliği uyum yasaları olduğunu kaydeden Aygün Uyum yasaları misyonerliği hortlattı şeklinde konuştu. Aygün şunları söyledi:
Misyonerler Türkiye’de elini kolunu sallayarak propoganda yapıyor, adeta cirit atıyorlar. Türkiye'de yaşanan ekonomik istikrarsızlıklar ve krizler bu işin tuzu biberi oldu. Geleceğe umutsuz bakan insanlar, özellikle genç nesiller, kolayca kandırılıyor. Evlere, dükkanlara kadar girip mürit arıyorlar. Ceplerine para koyup, gençlerin beyinlerini yıkıyorlar. Türkiye şu an tam anlamıyla misyonerlerin istilası altında. Başkent Ankara’da her köşede örgütlenmişler. Piknik, gezi, ev toplantıları gibi sosyal faaliyetler ve ayin, kış okulu, seminer, konferans gibi eğitim amaçlı organizasyonlar ile sempatizan kazanılıyorlar. Kimse (Siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?) diye soramıyor. Sorulsa bile (Uyum yasaları çıktı) diyorlar. Bu bir işgal değil de nedir?. İşgal olması için ille de silahla mı girilmesi gerekiyor?. Ellerinde din silahı var, başka silaha ne gerek. Ünlü bir Afrika özdeyişi vardır: Özdeyiş (Hristiyanlık Afrika’ya geldiğinde, Afrikalıların toprakları, Hristiyanların ise incilleri vardı. Hristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmemizi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı, biz de onların incillerini almıştık) der. Böyle bir durum Türkiye’de yaşanmasın.Uyanık olalım.”

Alıntı
.
Konu: 156
Mesaj: 396
Cinsiyet:
Kıdem: Oct 2006

MİSYONER-MİSYONERLİK:
• Hıristiyanlaştırma, emperyalizmin din perdesi altında yürütülen şeklidir.
• Misyonerlik; batılların üçüncü dünyâ ülkelerindeki çeşitli milletler, özellikle de Müslümanlar arasında Hıristiyanlığı yayıp bu milletler üzerinde hâkimiyetlerini artırmak gayesiyle ortaya çıkardıkları gizli ve açık hareketin adıdır..
Târih göstermiştir ki misyonerler, gayelerine erişmek için cinsî sapıklık dâhil her türlü vâsıtayı kullanmaktan çekinmeyen bir fikir ve zihniyet yapısına sahiptirler. Bu yüzden Asya, Afrika ve uzak doğu milletlerini uzun yıllar ve hattâ asırlar boyu sömüren müstemlekecilerin-emperyalistlerin en büyük yardımcıları Hıristiyan misyonerler olmuştur. Yerli halkı kendi dinlerine sokabilmek için askerî güçler dâhil her türlü vahşeti, tecâvüzü, zorbalığı, ikiyüzlülüğü göstermekten çekinmemişlerdir.
Asırlar geçti zihniyet, hep ayni zihniyettir. Misyonerler; girdikleri memleketlerde, yalnız Hıristiyanlığı yaymakla kalmazlar.. Çünkü mahallî kültürü yıkmadıkça, ülkedeki mukaddes değerleri sarsmadıkça hiç bir yerlinin Hıristiyan olmayacağını, gizli emellerine erişmeyeceklerini çok iyi bilirler. Onun için de misyonerler; önce oradaki milleti, millet yapan bütün değerleri, maddî-mânevi tüm kıymetleri soysuzlaştırmakla işe başlarlar. Sarstıkları, tahrip ettikleri millî ve manevî duyguların enkazı üzerinde melanetlerini göstermeye çalışırlar, bütün imkânlarını bu yolda harcarlar.
Zamânımızdaki misyonerlerin gayeleri arasında: Kültür emperyalizmi ile ekonomik emperyalizm daha da şiddetlendi. Ağır sanayinin, harp gücünün, nükleer hâkimiyetin Hıristiyan ülkelerin elinde oluşu, bir de medyanın-radyo, televizyon, ve basının bunların hâkimiyetinde bulunuşu; alkolün, fuhşun, bağımlılığın yaygınlaşması.. Misyonerlik faaliyetlerini daha da kolaylaştırdı. Eskiden para ile, sosyal yardımlarla yaptıklarını, şimdi çok daha ucuz ve kolay yollarla-alkolle, fuhuşla, porno filmleriyle yapar hâle geldiler.
Misyonerlerin İslâm ülkelerindeki faaliyetleri iki yönlüdür: Önce yıkmak-sonra istedikleri şekle sokmak, veya önce eritmek-sonra yeniden şekillendirmek. Ve böylelikle toplumu, bölücü ve yıkıcı kamplara ayırmak; millî ve manevî benliklerinden uzaklaştırmak ve neticede onları sağmal inek durumuna düşürmek... Ve bütün bunları uygarlık adına yapıyor görünmek.
Hülâsa olarak Misyoner ve Misyonerlik, işte budur.
Misyonerler; bu sapık, çarpık, hain ve acımasız gayretleriyle, yalnız bâzı ülkeleri, bâzı devlet ve imparatorlukları parçalamakla kalmadılar; top yekûn insanlığı onulmaz bir felâkete, tarifi güç bir belâ ve musibete sürüklediler.
Koskoca Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışına sebep olan da bu misyoner faaliyetleri, ve bunların satın aldığı kanı bozuklardır...
Şöyle ki: Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı döneminde misyonerler, faâliyetlerini iki noktada topladılar:
l- İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde yaşayan Rum, Ermeni, Bulgar... gibi Hıristiyan unsurların çocuklarını, açtıkları okullarda okutarak, ve onlara milliyetçilik duygularını aşılayarak Osmanlı Devleti'ne karşı isyana hazırladılar.
Bir taraftan çeşitli etnik gruplar arasında ayrılık tohumları ekerken, Hıristiyan devletlerin kamuoyunu Osmanlı aleyhine kışkırttılar; kendi tahrikleriyle oluşan isyanların bastırılmasını: (Türkler, Hıristiyan halkı kesiyor) şeklinde propaganda ederek batı âlemini Osmanlı aleyhinde tavır alması için tahrik ettiler.
Bundan bir asır öncesine kadar Türk nüfûsunun çoğunlukta olduğu TUNA vilâyetimizde, sakin bir hayat süren Bulgarların isyan etmesine en çok hizmet eden müessese; İstanbul'da Protestan misyonerler tarafından işletilen Robert Kolej isimli okuldur. Tuna Türklüğünün mahvına, Müslüman Rumeli’nin elimizden çıkmasına ve oralarda yaşayan milyonlarca dindaşımızın katledilmesine ve bugün bile kendilerine vahşîce zulüm edilmesine, Hıristiyan olmaları için şiddetli baskıların yapılmasına, hep misyonerlerin ektikleri zehirli nifak tohumları sebep olmuştur.
Osmanlı devletine bağlı Arap ülkelerinde yaşayan Hıristiyan-Arap azınlıklara ve oradaki gafil, şaşkın, iyilik bilmez adı Müslüman Arap gençlerine Beyrut’taki Katolik Fransız ve Protestan Amerikan üniversitelerindeki misyonerler vasıtasıyla milliyetçilik fikrini, Osmanlı düşmanlığını aşıladılar.
2 - Misyonerler; ilk hamlede Müslüman Türkleri doğrudan doğruya Hıristiyan yapamayacaklarını bildikleri için, genç nesilleri dinsiz olarak yetiştirmek, hâsıl olan maneviyat boşluğuna da Hıristiyanlığı yerleştirmek metodunu tatbîk ettiler. Misyonerlerin bu siyâsetini şu tâbirle açıklamak yerinde olur: (Ağaç gövdesi, kendi dallarından yapılan bir balta ile kesilir)...
Onlara göre Türk aydını Teyfik Fikret'in oğlu Halûk gibi olmalıdır. Bilindiği gibi Robert Kolejde öğretmenlik yapan babasının telkîniyle Halûk, önce dînini, sonra da milliyetini değiştirerek Protestan bir Amerikan vatandaşı oldu.
Misyonerlik faaliyetleri, hâlen ve bilhassa memleketimizde olanca hızıyla devam etmektedir. Günümüzde de ayni metotlar, ayni oyunlar, okul açmalar sürüp gitmektedir. Bu okullarda zehirlenmiş olarak yetişen ve çoğu defa idareci mevkilerine geçen gençler, sinsi sömürücülerin emellerine âlet olmaktadır.. Öyleki; yabancı okullarda ve hattâ bizim bâzı okullarımızda yetişen ve sonra da mühim mevkilerde ve özellikle dış işlerinde vazife alan bu kimseler, kendi öz memleketlerine örf, din ve benliklerine ve dolayısıyla milletine, müstemlekecilerden daha fazla zarar vermektedirler. Bunu çok iyi bildikleri ve büyük ölçüde muvaffak oldukları için Hıristiyanlar-misyonerler-bütün ağırlıklarım eğitime yönelttiler.
Bu gayeyle yeni yeni okullar, kolejler, yüksek okullar, fakülteler, üniversiteler, kreşler, ana okulları açıp gönüllerince eğitim yapmaktadırlar.'.. Bunların ders kitapları, hemen hemen yabancı baskılı olup Hıristiyâni hayat ve düşüncesiyle, porno telkinleriyle doludur.
• Erkek ve kız öğrencilere yurt temin etmek,
• Kulüpler açmak,
• Huzur evleriyle ilgilenmek,
• Kimsesizlere yer bulup yerleştirmek,
• Eğlence işlerine önem vermek ve bu işler için gönüllü temin etmek.
• Kütüphaneler açmak,
• Basını, geniş çapta kollamak,
• İzci kampları kurmak,
• Hapisleri, hastalan ziyaret etmek, onlara hediye ve hizmet vermek... Misyoner faaliyetlerinin can damarlarıdır..
Bütün bunlara karşılık, biz ne yapmaktayız?.
Bunların el attıkları eğitim ve sosyal faaliyetlerin tümüne ne zaman sahip çıkacağız?..
Yoksa Akif Bey merhumun işaret ettiği gibi:
(Misyonerler, gece gündüz yeri devretmedeler)
(Ulemâ, vahy-i ilâhî'yi mi bilmem, bekler..)
deyip geçiştireceğiz!..
Yoksa, gene Akif Bey merhumun şu isteğini mi yerine getireceğiz:
Tükürün, milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün, onlara alkış dağıtan kahpelere..
Tükürün, Ehli-i Salih'in o hayâsız yüzüne,
Tükürün, onların asla güvenilmez sözüne..
Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün;
Tükürün, maskeli vicdanına asrın, TÜKÜRÜN.
Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen: Kilisenin, havranın, misyonerin, hahamın eceli gelmiştir..
Bunu bilelim...
Bunların tümünün helaki: Atomdan, hidrojenden, füzeden, roketten değil; kendi içinden-gençliğinden gelecek..Bunların gayr-i sahîh babaları olan Amerika'nın da akıbeti böyle olacak..
Neden mi, bakın şu resmî istatistik sonucuna:
1993 senesinde gittiğim Amerika'da elde ettiğim resmî bir istatistiğe göre: Amerika'da aile hayâtı ve bilhassa gençliğin durumu tek kelimeyle fecaattir..
Resmî istatistiğe göre Amerika'da:
1 - İçki-fuhuş, cinsî sapıklık, uyuşturucu, ilkokullara kadar yayılmış..
2 - Oniki yaşına gelmiş kız çocuklarının % 80'i bakire değil.
3 - Boşanma nispeti % 90..
4 - Üçüncü defa evlilik % 60'ın üstünde.
5 - Kiliseye devam: Yaşlıların tekelinde..ve daha neler-neler!..
Onun için bâzı muhafazakar aileler, çocuklarını ahlaksızlıktan, daha doğrusu bu gidişten korumak için özel ilkokullar açmak sevdâsındalar..
Türkiye'mizde ve diğer İslâm ülkelerinde ise; her türlü baskı, tehdit ve zulme rağmen imanlı bir gençlik şaha kalkmış, vaziyette...
(En ağır şartlara rağmen yine şahlanmada DÎNSmiley (26)
(Külle örtülmesi mümkün mü bu Kutsi ALEV’İN?..)
(A.U. Kurucu)
• İnşâllah nurlu günleri göreceğiz:
(Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.)
(M. Akif)
• HAZIR OLUN.. HAZIRLIKLI OLUN..

Alıntı
.
Konu: 1,019
Mesaj: 3,528
Cinsiyet:
Kıdem: Apr 2006

vaktim olmadıgı için uzun uzadıya birşeyler yazamıyorum Boncuk kardeş çok güzel bir araştırma yapnışsın herşey açık seçik ortada artık..

dinler arası diyaloğda misyonerliğin bir parcasıdır.. bu konuyada biraz egilmenizi tavsiye ederimSmiley (18)
Bizim yolumuz İman, İslâm ve Ahlâk-ı Muhammedî'yi aşılamaktan ibarettir.
Gâye: Rıza-î İlahîdir.
Vasiyetim olsun; tefrikaya düşmeyiniz. Kavmiyet gütmeyiniz. Ehli Sünnetin gayri olan yanlış yollara sapmayınız.


Ebu’l Faruk Süleyman Hilmi Silistrevi (K.S.)


Beni Bir Ben Bilirim, Birde Yaradan. Bana Bir Ben Lazımım, Birde Anlayan

Alıntı
.


Benzer Konular...
Konu: Yazar Cevaplar: Gösterim: Son Mesaj
  Anadolu 'Daki Misyonerlik Faaliyetleri EşkiyA 0 1,076 04-03-2007, 12:54
Son Mesaj: EşkiyA

Foruma Git:


Bu konuyu görüntüleyen kullanıcı(lar): 1 Ziyaretçi

Türkçe Çeviri : MyBB Türkiye
MyBB, © 2002-2024 MyBB Group.