Uzm. Psk. Eda Kargı ve Doç. Dr. Gülsen Erden
Saldırganlık, başkalarına fiziksel veya psikolojik zarar verme niyeti taşıyan tüm davranışları içerir. Niyet saldırganlığın temel ögesidir. Saldırganlık, başkalarına zarar vermeye yönelik bir davranış olduğu gibi aynı zamanda saldırganca davranma güdüsü olarak da kabul edilmektedir. Yapılan çalışmalar saldırganlığın engellenme ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Ancak engellenme duygusu her zaman saldırganlığa neden olmamaktadır. Bireyler engellenmeye karşı farklı tepkiler gösterirler. Bazıları yardım ve destek ararken bazıları da engellenmenin kaynağından uzaklaşmayı tercih ederler. Sadece, saldırganlığı engellenme, istenmeyen bir durumla başetme yolu olarak öğrenmiş kişilerde saldırganlığa yol açmaktadır. Yani saldırganlık çok farklı uyarıcılara gösterilen öğrenilmiş bir davranış olmaktadır. Saldırganlığı arttıran birçok fiziksel, çevresel etken de vardır. (ısı, çeşitli kokular, sigara dumanı vb.)
Şiddete tanık olma, sık sık engellenme ile karşılaşma , saldırganlığı ortaya çıkaran nedenler arasındadır. Örneğin, aile içi şiddete tanık olan çocuklar, saldırgan davranışları öğrenebilir, amaçlarına hizmet edeceğine inandıkları zamanlarda da bu saldırgan davranışları gösterebilirler. Eğer bir çocuk azarlanır, dövülür, cezlandırılırsa
kendini değersiz hisseder. Kendini değersiz hissetme de başkalarına karşı saldırgan davranışlarda bulunma eğilimini arttırmaktadır.
Öfkesini uygun şekilde yönlendiremeyen bireylerin de kendini önemsiz hissetmesi, saldırganlığı ortaya çıkarabilir. Özellikle yaşamın erken döneminde çocuklara öfkelerini kontrol edebilmenin öğretilmesi, saldırganlığın önlenmesinde önemli bir adımdır. Bebeklik döneminde hoşlanma, kızma gibi duygular ağlama aracılığıyla gösterilir. Çocuk 2-3 yaşlarına geldiğinde öfke nöbetleri sıkça ortaya çıkabilir. Bu yaş dönemin de duygu ve düşüncelerini yeterince ifade edememe nedeniyle öfke artar. Öfke nöbetleri olduğunda ailenin çocuğu öncelikle sakinleştirmesi gerekir. Sonra da öfkeyi ortaya çıkaran nedeni anlamaya çalışması gerekir.
Bu yaş dönemin de çocuğu kucaklamak, okşamak sarılmak, gülümseyerek, sakin ve tutarlı bir biçimde yaklaşmak gereklidir. Birebir ilişki kurma ve ilgi gösterme, anlaşıldığını, onaylandığını hissetmesi ve sakinleşmesi için önemlidir. Öfke nöbeti geçirdiği anlarda, ses, renk, ışık, doku gibi çeşitli uyarıcılardan yararlanılarak dikkatinin hemen başka bir alana yönlendirilmesi de, öfkesinin dağılması için yararlı olacaktır.
Tıpkı yetişkinler gibi, bazen çocuklar da kolayca öfkelenebilirler. Basit nedenler de bu çocukların öfke patlamalarını ortaya çıkarabilir. Zaman zaman da zorlu yaşam olaylarının arkasından çocuklarda da öfke gözlenir. (Hastalık, istismar, çeşitli travmatik yaşantılar vb.) Öfkeyi kontrol edebilmesi için çocuğun öncelikle neden öfkeli olduğunu bilmesi, bunun farkında olması gerekir. Öfkesini nasıl yönlendireceğini de bilmesi gereklidir. Çocuğun neden öfkelendiği konusunda farkındalık sağlayabilmesi için ailesinin kendisini etkili dinlemesi gerekir. Öfke anında çocuklar, sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinlere gereksinim duyarlar. Öfkeli olduğu için veya saldırgan davranışından dolayı çocuğun azarlanması, çocuğa öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda bir fikir vermez. Çocuğa seçenekleri olduğunu göstermek asıl hedeftir. Bağırmak, ağlamak, vurmak, öfke nöbeti geçirmek bir seçimdir, ancak çocuğa ne hissettiğini söylemenin de bir seçim olduğu gösterilmelidir. Hangi seçimin en iyi sonucu doğuracağı çocukla birlikte konuşulmalıdır.
Öfkeyi kontrol etme becerisinin gelişimi, iletişim becerileri, duyguları ve duygu ifadelerini tanıma becerisi, sorun çözme becerisi, yaratıcılık, yaratıcı düşünebilme becerisi, duyguları denetleme becerisi, girişkenlik becerisi gibi becerilerle de yakından ilişkilidir.
Ebeveynler ve eğitimciler olarak,
Ψ Öfkeli olmadığı anlarda ya da zor bir durumla başedebildiği anlarda çocuğu bu davranışını tanımlayarak ödüllendirmeliyiz.
Ψ Çocuklarınızın duygularını resim yaparak ifade etmelerine izin verin. Resimlerini anlattırın, dinleyin ve onları bu konuda yüreklendirin. Resim yapmak çocuklar ve yetişkinler için rahatlama araçlarından birisidir.
Ψ Herşeyden önemlisi anne-babaları olarak çocuklarımıza sağlıklı model olmalıyız. Arkadaşına vurduğu için çocuğu azarlarsak, döversek, sorunları çözmek için bağırma, azarlama, küsme, dövme ve vurma gibi davranışları bizi gözleyerek öğrenmesini sağlamış oluruz.
Bu sorunlarla başedebilmek için sakin olmayı, gülümsemeyi ve olumlu düşünmenin sihirli etkilerinden yararlanmayı unutmamalıyız.......
Saldırganlık, başkalarına fiziksel veya psikolojik zarar verme niyeti taşıyan tüm davranışları içerir. Niyet saldırganlığın temel ögesidir. Saldırganlık, başkalarına zarar vermeye yönelik bir davranış olduğu gibi aynı zamanda saldırganca davranma güdüsü olarak da kabul edilmektedir. Yapılan çalışmalar saldırganlığın engellenme ile yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Ancak engellenme duygusu her zaman saldırganlığa neden olmamaktadır. Bireyler engellenmeye karşı farklı tepkiler gösterirler. Bazıları yardım ve destek ararken bazıları da engellenmenin kaynağından uzaklaşmayı tercih ederler. Sadece, saldırganlığı engellenme, istenmeyen bir durumla başetme yolu olarak öğrenmiş kişilerde saldırganlığa yol açmaktadır. Yani saldırganlık çok farklı uyarıcılara gösterilen öğrenilmiş bir davranış olmaktadır. Saldırganlığı arttıran birçok fiziksel, çevresel etken de vardır. (ısı, çeşitli kokular, sigara dumanı vb.)
Şiddete tanık olma, sık sık engellenme ile karşılaşma , saldırganlığı ortaya çıkaran nedenler arasındadır. Örneğin, aile içi şiddete tanık olan çocuklar, saldırgan davranışları öğrenebilir, amaçlarına hizmet edeceğine inandıkları zamanlarda da bu saldırgan davranışları gösterebilirler. Eğer bir çocuk azarlanır, dövülür, cezlandırılırsa
kendini değersiz hisseder. Kendini değersiz hissetme de başkalarına karşı saldırgan davranışlarda bulunma eğilimini arttırmaktadır.
Öfkesini uygun şekilde yönlendiremeyen bireylerin de kendini önemsiz hissetmesi, saldırganlığı ortaya çıkarabilir. Özellikle yaşamın erken döneminde çocuklara öfkelerini kontrol edebilmenin öğretilmesi, saldırganlığın önlenmesinde önemli bir adımdır. Bebeklik döneminde hoşlanma, kızma gibi duygular ağlama aracılığıyla gösterilir. Çocuk 2-3 yaşlarına geldiğinde öfke nöbetleri sıkça ortaya çıkabilir. Bu yaş dönemin de duygu ve düşüncelerini yeterince ifade edememe nedeniyle öfke artar. Öfke nöbetleri olduğunda ailenin çocuğu öncelikle sakinleştirmesi gerekir. Sonra da öfkeyi ortaya çıkaran nedeni anlamaya çalışması gerekir.
Bu yaş dönemin de çocuğu kucaklamak, okşamak sarılmak, gülümseyerek, sakin ve tutarlı bir biçimde yaklaşmak gereklidir. Birebir ilişki kurma ve ilgi gösterme, anlaşıldığını, onaylandığını hissetmesi ve sakinleşmesi için önemlidir. Öfke nöbeti geçirdiği anlarda, ses, renk, ışık, doku gibi çeşitli uyarıcılardan yararlanılarak dikkatinin hemen başka bir alana yönlendirilmesi de, öfkesinin dağılması için yararlı olacaktır.
Tıpkı yetişkinler gibi, bazen çocuklar da kolayca öfkelenebilirler. Basit nedenler de bu çocukların öfke patlamalarını ortaya çıkarabilir. Zaman zaman da zorlu yaşam olaylarının arkasından çocuklarda da öfke gözlenir. (Hastalık, istismar, çeşitli travmatik yaşantılar vb.) Öfkeyi kontrol edebilmesi için çocuğun öncelikle neden öfkeli olduğunu bilmesi, bunun farkında olması gerekir. Öfkesini nasıl yönlendireceğini de bilmesi gereklidir. Çocuğun neden öfkelendiği konusunda farkındalık sağlayabilmesi için ailesinin kendisini etkili dinlemesi gerekir. Öfke anında çocuklar, sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinlere gereksinim duyarlar. Öfkeli olduğu için veya saldırgan davranışından dolayı çocuğun azarlanması, çocuğa öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda bir fikir vermez. Çocuğa seçenekleri olduğunu göstermek asıl hedeftir. Bağırmak, ağlamak, vurmak, öfke nöbeti geçirmek bir seçimdir, ancak çocuğa ne hissettiğini söylemenin de bir seçim olduğu gösterilmelidir. Hangi seçimin en iyi sonucu doğuracağı çocukla birlikte konuşulmalıdır.
Öfkeyi kontrol etme becerisinin gelişimi, iletişim becerileri, duyguları ve duygu ifadelerini tanıma becerisi, sorun çözme becerisi, yaratıcılık, yaratıcı düşünebilme becerisi, duyguları denetleme becerisi, girişkenlik becerisi gibi becerilerle de yakından ilişkilidir.
Ebeveynler ve eğitimciler olarak,
Ψ Öfkeli olmadığı anlarda ya da zor bir durumla başedebildiği anlarda çocuğu bu davranışını tanımlayarak ödüllendirmeliyiz.
Ψ Çocuklarınızın duygularını resim yaparak ifade etmelerine izin verin. Resimlerini anlattırın, dinleyin ve onları bu konuda yüreklendirin. Resim yapmak çocuklar ve yetişkinler için rahatlama araçlarından birisidir.
Ψ Herşeyden önemlisi anne-babaları olarak çocuklarımıza sağlıklı model olmalıyız. Arkadaşına vurduğu için çocuğu azarlarsak, döversek, sorunları çözmek için bağırma, azarlama, küsme, dövme ve vurma gibi davranışları bizi gözleyerek öğrenmesini sağlamış oluruz.
Bu sorunlarla başedebilmek için sakin olmayı, gülümsemeyi ve olumlu düşünmenin sihirli etkilerinden yararlanmayı unutmamalıyız.......
[I][U]"Ayakkabım yok diye üzülürken Yolda ayaksız birini gördüm"
" Ne bu deveyi güderim nede bu diyardan giderim"
"Çözülmesini istemiyorsan bağlama"
" Ne bu deveyi güderim nede bu diyardan giderim"
"Çözülmesini istemiyorsan bağlama"
.