Bahailik, 19. yüzyılda doğmuş, dünyanın hemen hemen tüm ülkelerinde inananı olan, görece yeni bir dindir. Dünya vatandaşlığı idealine sahip bir inanç olup dünyada 5 milyon üzerinde mensubu vardır.
Tanım
Bahai Dini: 1800'lerde İran'da Mehdi inancının uzantısı olarak doğan bir dindir. Bahai Tarihi, 1844'te Bab'ın (Seyyid Ali Muhammed) yeni bir çağın gelmekte olduğunu ve yeni bir Peygamber'in geleceğini ilan etmesiyle başlar. Bahailiğin kurucusu, lakabı Bahaullah olan Mirza Hüseyin Ali'dir. 21 Nisan 1863'te Bağdat'ta sürgünde iken peygamberliğini ilan etmiştir.
Öğretileri
• Tüm dinlerin temeli birdir (şimdilik son din İslam ya da Bahailik değildir, gelecekte de dinler gelecektir)
• İnsanlık alemi birdir
• Din bilim ve akıl ile uyum içinde olmalıdır
• Irksal, dinsel, etnik taassuplar terk edilmelidir
• Kadın ve erkek eşittir
• Genel barış için çalışılmalıdır
• Eğitim zorunludur ve evrensel eğitim hedeflenmelidir
• Serbest düşünce ile gerçek araştırılmalıdır
• Aşırı zenginlik ve yoksulluk kaldırılmalıdır
Bahai Dini'nin kurucusu Hz. Bahaullah (1817-1892) İran'ın soylu bir ailesinden gelmekteydi. Ancak, eziyet ve yokluk dolu bir yaşamı, rahat ve güvenli bir prens yaşamına tercih etti. Hz. Bahaullah, Allah'ın yeni ve bağımsız bir elçisi olduğunu belirtti. Yaşamı, yaptığı işler ve yarattığı etki, Hz. İbrahim, Hz. Krişna, Hz. Zerdüşt, Hz. Buda, Hz. İsa ve Hz. Muhammed ile benzerlik göstermektedir. Bahailerin inancına göre, Hz. Bahaullah İlahi Elçiler zincirinin yeni bir halkasıdır.
BAHAiLiK-BAHAiYYE
Bahâullah Mirza Hüseyin Ali Nuri (1817-1892)'nin kurduğu batıl bir mezhep.
Bâb lâkabıyla tanınan Mirza Ali Muhammed 1844 yılı Mayıs ayında insanlığa yeni bir haber getirdiğini bildirip, Bâbilik mezhebini kurdu. Devlet güçlerine başkaldırmaları sonucu Bâbilerin birçokları öldürüldü. Bâb Mirza Ali Muhammed 1850 yılının Temmuz ayında irtidat suçuyla Tebriz'de kurşuna dizildi.
Bâb'ın yakınlarından olduğunu ileri süren Mirza Hüseyin Ali, Bâb tarafından haber verilen ve zuhur edeceği bildirilen kişinin kendisi olduğunu açıklayıp, bu mezhebi Bahâilik adıyla yeniden faaliyete geçirdi.
Bâbilerin İran şahı Nasirûddin'e karşı giriştikleri bir suikast teşebbüsünden sonra Mirza Hüseyin Ali İran'da tutunamayınca, Osmanlılar'a sığındı. Bir müddet Edirne'de ikamet etti. Burada sapık inançlarını yaymaya çalışınca Akka'ya sürgün edildi.
Bahâullah, davet ettiği dinin yeni bir din olduğunu, Allah'ın kendisine hulûl ettiğini ve her şeyi kendisine vahyettiğini iddia ediyordu. Bu inanç ve mezhebini "el-Kitâbü'l-Akdes" adını taşıyan eserinde topladı. Kendisinin gaybı bildiğini söyler ve vuku bulacak bir takım haberler verirdi. Ölümünden sonra büyük oğlu Abbas, Mısır, Avrupa ve Amerika'yı dolaşarak gezdiği yerlerde Bahâîliği yaymağa çalıştı.
Bahâîlik üzerinde Babîliğin, Bâtınîliğin, Hurûfîliğin ve Hristiyanlığın açık etkileri görülmektedir. Bahâîliğin temel ilkesi genel bir dilin konuşulması ve genel bir yazının kullanılmasıdır. Din birliği esas olup dünya tek vatan, insanlar da bu vatanın vatandaşıdır. Vahiy süreklidir. Kimseye kötülük yapmamak, mütevâzi olmak şarttır. Dünya barışının sağlanması zorunludur. Haksızlığı önlemek için haksızlık yapana karşı bütün insanların birleşmesi gerekmektedir. Kadınların hak ve hukukunu gözetmek esastır.
Her Bahâî bir defaya mahsus olmak üzere malının 19/1'ini vergi olarak cemaate öder. İki kadından fazlasıyla evlenmek yasaktır. Boşanma asla caiz değildir. Ancak eşlerden biri kadınlık veya erkeklik görevini yapamıyorsa o zaman boşanmak mümkündür. İddet beklemek gibi bir şart söz konusu değildir. Boşanan bir kadın hemen ertesi gün evlenebilir. Cenaze namazları dışında cemaatle namaz kılmak yoktur. İbadet için müslümanlar gibi abdest alırlar.
Ayrıca cünüplük için de yıkanırlar. İbadet için kıbleleri Hayfa şehridir. Günde üç defa ibadet edilir. Yılda ondokuz gün oruç tutarlar. Bu oruçları İslâm'da olduğu gibi değil, sadece bir perhizden ibarettir. Hac ibadetine benzer ve yalnız erkeklere farz olan bir ibadetleri olup adına hacc diyorlar. Bu hacc ibadetlerini de Bahâullah'ın Akka'daki mezarını ziyaretle yaparlar. Ayrıca bunun belli bir zamanı yoktur. Herkesin istediği zamanda bu ziyaretini yapması mümkündür. Bu dinlerinde haram ve helâl işleri kimse tarafından belirlenmiş değildir. Herkes kendi istek ve mantığına göre yaşantısını düzenleme hakkına sahiptir.
Bahâî takvimine göre bir yılda ondokuz ay vardır. Her ay ondokuz gündür. Normal yılların hesaplanması 19x19+4 şeklinde, artık yılların hesaplanması 19x19+5 şeklindedir. Ondokuz günde bir kez ziyafet toplantıları yapılır.
İngiltere, Almanya, İsviçre, Türkistan ve Amerika'da Bahâîlik'le ilgili yayınlar yapılmaktadır. Amerika'da iki yılda bir "Bahâî World" (Bahâî Dünyası) adıyla yayınlanan bir yıllıkları vardır.
Avrupa, Amerika, Avustralya ve Asya'nın çeşitli ülkelerinde Rûhânî Mahfil adı verilen ve dokuz kişilik bir kuruldan oluşan Bahâî dernekleri ve toplantı merkezleri ile Washington da büyük bir mâbedleri vardır. Bahâilik, İslâm ülkelerindeki dirilişi, canlanışı önleme amacını taşımaktadır. Emperyalist Batı rejimlerinin ilgi ve desteği de bundan dolayıdır.
Bahâîliğin genel merkezi İsrâil'in Hayfa kentindedir.
İran’ daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışı ve birbirini nasıl takip ettiği ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığı örnekleriyle şöyledir. İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’ le başlıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebin devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.
Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi...
Batınîlerin Kitabün Nur’ undan Saidi Nursi’nin Risale-i Nur’ una
Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’ ın Cavidannamesi’ ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ı n kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’ nin Risale-î Nur’ u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’ a çok benzemektedir. Türkiye’ deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Fethullah’ ın şu sözü dikkat çekiçidir: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ ı Kerim.” Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeni ise Kuran’ ın geçerliliğini ortadan kaldırmakdır.
Fethullah isminin kaynağı Gülen’ in kimliğini ele veriyor
Fethullah Gülen’ in isminin kaynağı da gizli kimliğinin bir başka göstergesi. Gülen’ in ismi 1844 yılında İran Şahı’ nı öldürmeye kalkışan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir: Fethullah Kamî. Fethullah Gülen’ in ailesinin İran’ dan göçme , Bahaîlikle bir başka bağlantısını daha ortaya çıkarmaktadır.
Fethullah’ ın rumuz olarak kullandığı isimler de eski Bahaî kahramanlara atıftır. Örneğin, “1982 yılının sonlarında DGM savcılığının hakkında başlattığı soruşturmada, Fethullah’m Dahhak kod adını kullanarak kitap yazdığı tespit edilmiş. Bilindiği üzere Dahhak İran mitolojisinde, İran’ ı istila edip İran Şahı Cemşit’ i testere ile ortadan ikiye böldürten, İran halkına işkenceler, eziyetler yapan bir adammış. İran halkı Dahhak-ı Zalim diye andıkları bu gaddar adamın zulmünden perişan olmuştu.”
Işık evlerinin sırrı: Ev-mabetler
Babilerin ibadet için camiler yerine evleri tercih etmesiyle Fethullahçıların Işıkevleri arasında da bir bağlantı vardır: “Babiler, camilere gitmez, cemaatle namaz kılmazlardı. Bunun yerine evlerde toplanmayı tercih ederlerdi.” Ardından Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen’ in şu sözleri dikkat çekiyor: “Bu ışık evlerinin kendine has özellikleri vardır... Yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kutsal mekanlardır... Artık geçmişte camide yapılan dini ruhunun müzakereleri bu evlerde biraraya gelinerek yapılacaktır.” Anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen, bundan sonra caminin önemli olmadığını söylüyor. Çünkü büyük ustası Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradaki amaç ise İslam’ ın birliktelik ve cemaat ruhunu yıkmaktır. Kurretü’l-Ayn’ ın ve Babi şeyhlerinin vaaz verdiği yerler camiler değildi. Fethullah’ ın tabiriyle nur evleriydi. Yine aynı Fethullah, Yeşeren Düşünceler isimli kitabının 164. sayfasında ev-mabet [adıyla] bu ışık evlerini tarif ediyor. Ev-mabet terimi Bahailik dininde mabede verilen addır. Bahailerin mabedlerine ev-mabet adı verilir.”
Gülen’ den Bahailere gizli övgüler
Fethullah’ ın kitaplarında Bahaîlere nasıl gizlice övdüğünü de ortadır. Örneğin, Fethullah’ ın Hz. Muhammed’ i anlattığı sanılan kimi yazılarında aslında Bahaîlerin lideri Molla Muhammed Ali’ yi andığını aktarıyor: “Dostların vefasızlığına, düşmanların ardı arkası kesilmeyen istila ve ifsatlarına uğramasaydı, kim bilir daha neler yapacaktı? Keşke, bu mübarek dünya; duygu, düşünce, anlayış ve hayat felsefesiyle hiç değişmeseydi. Onun yiğitliği, sadeliği ve mertliği bu güne kadar dipdiri kalabilseydi. Keşke O muhteşem saray ve yüksek kasırların altın yaldızlı kubbeleri altında, baygın ve mahmur dolaşan hasım dünyanın, talihsiz insanlarının durumuna düşmeseydi.” bu alıntıda önemli bir çelişki vardır: “Yukardaki metinde anlatılan kasır ve saraylar dönemin İran Şah’ ının saraylarıdır. Çünkü Hz. Muhammed devrinde Arabistan’ da ne kasır vardı ne saray.”
bu konuda daha pek çok örnek vardır. baskı ve zulüm gören insan tasvirleri sanılanın aksine Hz. Muhammed dönemi yaşamış Müslümanlar değil, başarısız ayaklanmalardan sonra yurttan yurda göçürülen Bahailerdir. Örneğin, 1868’ de Bahaîler sürgüne gönderilir. Fethullah Gülen’ in kitaplarında anlattığı ömür boyu süren büyük göç aslında Bahaîlerin sürgünüdür. bahsedilen göç sanıldığı gibi Mekke’ den Medine’ ye Hz. Muhammed’ in hicreti değildir.
Başka bir yerde ise Fethullah şöyle diyor: “Bir başka defasında da seni kardeşinle konuşmaktan men etmişlerdi. Hani o güne kadar, bir lahza kendisinden ayrılmadığın kardeşinle konuşmaktan... Savaş meydanlarında omuz omuza, yemek sofralarında diz dize oturduğun kardeşinle konuşmayacaktın.” burada kastedilen de yine Bahai liderleridir. Çünkü Müslümanların tarihinde kardeşiyle konuşmaktan men edilme gibi bir cezalandırma söz konusu edilmemiştir. Halbuki Abdülaziz’ in bir fermanında, Bahaullah’ ın çocukları birbirleriyle konuşmamaları kaydıyla sürgüne gönderiliyordu. Fethullah’ın uğruna gözyaşı döktüğü işte bunlardır.
Fethullahçılıkla Bahaî inanışları arasındaki paralellikler
Bazı paralellikleri şöyle sıralayabiliriz:
- Bahaîler cenazelerini İslam inanışının tersine, mermer lahitler içinde gömerler. Saidi Nursî de vasiyetinde cesedinin lahitin içine konulmasını istemiştir.
- Bahaîlerde ibadete başlama yaşı 16’ dır. Fethullah Gülen de bir kitabında şöyle demektedir: “16 yaşıma kadarki dönemi çocukluk dönemi sayıyorum.”
- Bahaîlikte el öptürmek kesinlikle yasaktır. Fethullah Gülen de el öptürme konusunda şöyle diyor: “Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.”
- Bahaîler, camiye girmez, cemaatle namaz kılmaz. Sadece cenaze namazı kılarlar. Fethullah Gülen’ in de cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir.
- Bahaîlikte kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçı bilim adamlarından birisi de katıldığı bir tartışma programında kurban kesmeyi hayvan katliamı olarak nitelendirmiştir.
- Bahaîlikte, herkes malının yüzde beşini, toplumun başında bulunan 19’ lar heyetine vermek zorundadır. Fethullahçı organizasyon ve vakıfların başındaki yönetim kurulu da 19 kişidir.
Fethullah ile Bahaîler arasındaki bir başka somut bağlantı ise Saidi Nursi’ nin hayatından alınmaktadır. Saidi Nursi, İran Şahına suikast düzenleyen Babilerin şeyhlerinden Celaleddin Afgani’ nin İran’ dan kaçıp Abdülhamit’ in himayesine girmesi sırasında kuryelik etmişti. Saidi Nursî, yine bir başka Bahaî tetikçi Kirmani’ yi de İran-Türkiye sınırında karşılayacak ve İstanbul’ a kadar kendisine eşlik edecekti.
Gülen’ in sözlerinde gizli anlamlar
Fethullah’ ın eserlerinde gizli gizli Bahaîlik propagandası yaptığının da çeşitli örnekleri vardır.
Kapı: Bahaî mezheplerinden Babiliğin kurucusu Muhammed Bab’ tır. “Bab” kelimesinin bir anlamı da “kapı”dır.
“Ulu sultan! Canlı-cansız, insan-hayvan, (..) her şey varlığını soluklar.”: Gülen’ in bu sözündeki gizli anlamı ortaya çıkarıyor: Ulu Sultan kelimesi Bahaî Şeyhi Bahaullah’ a atfedilmiştir. Hayvanları, eşyaları bile Allah’ ın kulları olarak kabul eden ise Muhammed Bab’ı n hocası Kazım-ı Reşdi’ dir.
Nebiler Sultanı: Fethullah’ ın sık sık kullandığı “Nebiler Sultanı” teriminin de karşılığını buluyor. Fethullah’ ın burada kastettiği Hz. Muhammed değil, Bahaullah’ tır. Çünkü, Bahaullah’ ın lakabı döneminde “Sultan”dır.
Nur Asrı: Muhammed Bab’ ın Kitabün Nur ile Babiliği yaydığı ilk yıllara da Nur asrı denmektedir.
Timur ve Cengiz düşmanlığı: Fethullah bir kitabında şöyle diyor: “Allah bir zamanlar Cengiz, Hülagü ve Timurlenk’ in eliyle hırpaladığı ve ikaz ettiği İslam alemini bugün de Batılılar vasıtasıyla hırpalayıp ikaz etmektedir...” Fethullah Cengiz, Hülagû ve Timurlenk’ e karşı olmasını bu hükümdarların Bahaîlerin önemli önderlerini öldürmüş olmasına bağlanıyor, Cengiz Han’ ın oğlu Hülagû, Hasan Sabbah’ ı; Timurlenk’ in oğlu Miranşah ise Fazlullah’ ı öldürmüştü.
“Dönmezem” ve “mum gibi yanıp erimek”: Bu kelimeleri de Fethullah sık sık kullanmaktadır. Örneğin: “Çevresinde kol gezen tehlikelere aldırmadan, yüce derslerine devam eden ve hakkında bayağıların bayağısı hükümler kesilip biçilirken. ‘Hançer ile yüreğimi yar! Senden dönmezem’ diyerek hakikati haykıran büyük muzdariplerin ‘Evet hep böyle ızdırap gören ızdırap düşünen ve bir mum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kametlerin arkasında yürüyenler hiçbir zaman aldanmadılar ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadılar.’” Tahran Kalesi’ nde infaz edilmeden önce “Dönmezem” diye bağıran Bahaîlerin ünlü kadın kahramanı Kurretül-Ayn’ dır. O dönem Bahaîlere yapılan işkenceler arasında en yaygın olanı da vücutları hançerle yarıp içlerine mumlar sokulmasıydı.
Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derken kastedilen Bahailerin yaşadığı uzun sürgün dönemidir. Yeniden diriliş ise Bahaîlerin öğretilerini tüm dünyaya kabul ettirmeleri demektir. Örneğin: “Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişi ve “Rönesansı” demektir. Kimbilir, belki o zaman batmak üzere olan dünyanın diğer kesiminin elinden tutup kaldırma fırsatı doğar.”
Kendini peygamber gören Gülen
Bahaîlerin bir başka propagandası şeyhlerinin peygamber olduğudur. Bahai şeyhleri kendi peygamberlikleri altında tüm dünya dinlerini bir arada toplanmaya çağırırlar. Fethullah’ ın kimi yazılarında satır aralarında kendi peygamberliğini nasıl savunduğunu göstermektedir:
“Allah, elbette insanları da peygambersiz bırakmayacaktır.”
“İnsanlar, akıllarıyla kainatta cereyan eden hadiselere bakıp, Allah’ ı bulsalar bile yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerini ve ibadetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bilemezler.”
“Hilafete giden yol herkese açıktır.”
“Hak için halkın temsilcisi demek, peygamber mesleğine talip olmak ve onu temsil etmek demektir. Onu yapabilmek için de peygamberane aşk, şevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.”
Fethullah görüldüğü gibi yeni peygamberlere ihtiyaç olduğunu ve Allah’ ın insanları peygambersiz bırakmayacağını söylüyor. Halbuki İslam inancına göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnızca bu bile Fethullahçılığın İslamdışı olduğunun bir kanıtıdır ve bu propagandanın bir sonraki aşaması Fethullah’ ın kendisini Mesih ilan etmesi olacaktır.
Fethullah’ ın Amerikancılığının Bahailikteki kaynağı
Fethullah Gülen Avustralya’ dan Afrika’ ya Asya’ dan Amerika’ ya milyonlarca Bahaînin bulunduğunu söylüyor. Bahai imparatorluğunun işlevi dünya çapında ABD’ yi iktidara getirmek olacaktır. Zaten, Bahailiğin ortak dili de İngilizce olacaktır. ABD’ de bugün 20 milyon Bahaî yaşıyor ve Bahailerin etkinliği oldukça önemli. Zaten Bahailerin kullandığı ev-mabetlerin kubbeleri de Beyaz Saray’ ın kubbesine benziyor.
Fethullah’ ın Orta Asya’ daki misyonu da bu şekilde ortaya çıkıyor. Bahailer dünya çapındaki iktidarlarında İngilizce’ yi resmi dil olarak ilan edeceklerdir. Fethullah’ ın okullarının tümünde İngilizcenin öğretilmesinin nedeni olarak bunu gösteriyor. Üstelik Fethullah’ ın en etkin olduğu Türk Cumhuriyetlerinden olan Yakutistan Bu ülkedeki Fethullahçı proje sonunda başarıya ulaşmıştır. Yakutistan’ ın resmi dili İngilizce olarak ilan edilmiştir.
BU YAZIDA BİRÇOK KAYNAKTAN ALINDILAR VARDIR
Tanım
Bahai Dini: 1800'lerde İran'da Mehdi inancının uzantısı olarak doğan bir dindir. Bahai Tarihi, 1844'te Bab'ın (Seyyid Ali Muhammed) yeni bir çağın gelmekte olduğunu ve yeni bir Peygamber'in geleceğini ilan etmesiyle başlar. Bahailiğin kurucusu, lakabı Bahaullah olan Mirza Hüseyin Ali'dir. 21 Nisan 1863'te Bağdat'ta sürgünde iken peygamberliğini ilan etmiştir.
Öğretileri
• Tüm dinlerin temeli birdir (şimdilik son din İslam ya da Bahailik değildir, gelecekte de dinler gelecektir)
• İnsanlık alemi birdir
• Din bilim ve akıl ile uyum içinde olmalıdır
• Irksal, dinsel, etnik taassuplar terk edilmelidir
• Kadın ve erkek eşittir
• Genel barış için çalışılmalıdır
• Eğitim zorunludur ve evrensel eğitim hedeflenmelidir
• Serbest düşünce ile gerçek araştırılmalıdır
• Aşırı zenginlik ve yoksulluk kaldırılmalıdır
Bahai Dini'nin kurucusu Hz. Bahaullah (1817-1892) İran'ın soylu bir ailesinden gelmekteydi. Ancak, eziyet ve yokluk dolu bir yaşamı, rahat ve güvenli bir prens yaşamına tercih etti. Hz. Bahaullah, Allah'ın yeni ve bağımsız bir elçisi olduğunu belirtti. Yaşamı, yaptığı işler ve yarattığı etki, Hz. İbrahim, Hz. Krişna, Hz. Zerdüşt, Hz. Buda, Hz. İsa ve Hz. Muhammed ile benzerlik göstermektedir. Bahailerin inancına göre, Hz. Bahaullah İlahi Elçiler zincirinin yeni bir halkasıdır.
BAHAiLiK-BAHAiYYE
Bahâullah Mirza Hüseyin Ali Nuri (1817-1892)'nin kurduğu batıl bir mezhep.
Bâb lâkabıyla tanınan Mirza Ali Muhammed 1844 yılı Mayıs ayında insanlığa yeni bir haber getirdiğini bildirip, Bâbilik mezhebini kurdu. Devlet güçlerine başkaldırmaları sonucu Bâbilerin birçokları öldürüldü. Bâb Mirza Ali Muhammed 1850 yılının Temmuz ayında irtidat suçuyla Tebriz'de kurşuna dizildi.
Bâb'ın yakınlarından olduğunu ileri süren Mirza Hüseyin Ali, Bâb tarafından haber verilen ve zuhur edeceği bildirilen kişinin kendisi olduğunu açıklayıp, bu mezhebi Bahâilik adıyla yeniden faaliyete geçirdi.
Bâbilerin İran şahı Nasirûddin'e karşı giriştikleri bir suikast teşebbüsünden sonra Mirza Hüseyin Ali İran'da tutunamayınca, Osmanlılar'a sığındı. Bir müddet Edirne'de ikamet etti. Burada sapık inançlarını yaymaya çalışınca Akka'ya sürgün edildi.
Bahâullah, davet ettiği dinin yeni bir din olduğunu, Allah'ın kendisine hulûl ettiğini ve her şeyi kendisine vahyettiğini iddia ediyordu. Bu inanç ve mezhebini "el-Kitâbü'l-Akdes" adını taşıyan eserinde topladı. Kendisinin gaybı bildiğini söyler ve vuku bulacak bir takım haberler verirdi. Ölümünden sonra büyük oğlu Abbas, Mısır, Avrupa ve Amerika'yı dolaşarak gezdiği yerlerde Bahâîliği yaymağa çalıştı.
Bahâîlik üzerinde Babîliğin, Bâtınîliğin, Hurûfîliğin ve Hristiyanlığın açık etkileri görülmektedir. Bahâîliğin temel ilkesi genel bir dilin konuşulması ve genel bir yazının kullanılmasıdır. Din birliği esas olup dünya tek vatan, insanlar da bu vatanın vatandaşıdır. Vahiy süreklidir. Kimseye kötülük yapmamak, mütevâzi olmak şarttır. Dünya barışının sağlanması zorunludur. Haksızlığı önlemek için haksızlık yapana karşı bütün insanların birleşmesi gerekmektedir. Kadınların hak ve hukukunu gözetmek esastır.
Her Bahâî bir defaya mahsus olmak üzere malının 19/1'ini vergi olarak cemaate öder. İki kadından fazlasıyla evlenmek yasaktır. Boşanma asla caiz değildir. Ancak eşlerden biri kadınlık veya erkeklik görevini yapamıyorsa o zaman boşanmak mümkündür. İddet beklemek gibi bir şart söz konusu değildir. Boşanan bir kadın hemen ertesi gün evlenebilir. Cenaze namazları dışında cemaatle namaz kılmak yoktur. İbadet için müslümanlar gibi abdest alırlar.
Ayrıca cünüplük için de yıkanırlar. İbadet için kıbleleri Hayfa şehridir. Günde üç defa ibadet edilir. Yılda ondokuz gün oruç tutarlar. Bu oruçları İslâm'da olduğu gibi değil, sadece bir perhizden ibarettir. Hac ibadetine benzer ve yalnız erkeklere farz olan bir ibadetleri olup adına hacc diyorlar. Bu hacc ibadetlerini de Bahâullah'ın Akka'daki mezarını ziyaretle yaparlar. Ayrıca bunun belli bir zamanı yoktur. Herkesin istediği zamanda bu ziyaretini yapması mümkündür. Bu dinlerinde haram ve helâl işleri kimse tarafından belirlenmiş değildir. Herkes kendi istek ve mantığına göre yaşantısını düzenleme hakkına sahiptir.
Bahâî takvimine göre bir yılda ondokuz ay vardır. Her ay ondokuz gündür. Normal yılların hesaplanması 19x19+4 şeklinde, artık yılların hesaplanması 19x19+5 şeklindedir. Ondokuz günde bir kez ziyafet toplantıları yapılır.
İngiltere, Almanya, İsviçre, Türkistan ve Amerika'da Bahâîlik'le ilgili yayınlar yapılmaktadır. Amerika'da iki yılda bir "Bahâî World" (Bahâî Dünyası) adıyla yayınlanan bir yıllıkları vardır.
Avrupa, Amerika, Avustralya ve Asya'nın çeşitli ülkelerinde Rûhânî Mahfil adı verilen ve dokuz kişilik bir kuruldan oluşan Bahâî dernekleri ve toplantı merkezleri ile Washington da büyük bir mâbedleri vardır. Bahâilik, İslâm ülkelerindeki dirilişi, canlanışı önleme amacını taşımaktadır. Emperyalist Batı rejimlerinin ilgi ve desteği de bundan dolayıdır.
Bahâîliğin genel merkezi İsrâil'in Hayfa kentindedir.
İran’ daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışı ve birbirini nasıl takip ettiği ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığı örnekleriyle şöyledir. İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’ le başlıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebin devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.
Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi...
Batınîlerin Kitabün Nur’ undan Saidi Nursi’nin Risale-i Nur’ una
Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’ ın Cavidannamesi’ ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ı n kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’ nin Risale-î Nur’ u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’ a çok benzemektedir. Türkiye’ deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Fethullah’ ın şu sözü dikkat çekiçidir: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ ı Kerim.” Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeni ise Kuran’ ın geçerliliğini ortadan kaldırmakdır.
Fethullah isminin kaynağı Gülen’ in kimliğini ele veriyor
Fethullah Gülen’ in isminin kaynağı da gizli kimliğinin bir başka göstergesi. Gülen’ in ismi 1844 yılında İran Şahı’ nı öldürmeye kalkışan bir Bahaî fedaisinden gelmektedir: Fethullah Kamî. Fethullah Gülen’ in ailesinin İran’ dan göçme , Bahaîlikle bir başka bağlantısını daha ortaya çıkarmaktadır.
Fethullah’ ın rumuz olarak kullandığı isimler de eski Bahaî kahramanlara atıftır. Örneğin, “1982 yılının sonlarında DGM savcılığının hakkında başlattığı soruşturmada, Fethullah’m Dahhak kod adını kullanarak kitap yazdığı tespit edilmiş. Bilindiği üzere Dahhak İran mitolojisinde, İran’ ı istila edip İran Şahı Cemşit’ i testere ile ortadan ikiye böldürten, İran halkına işkenceler, eziyetler yapan bir adammış. İran halkı Dahhak-ı Zalim diye andıkları bu gaddar adamın zulmünden perişan olmuştu.”
Işık evlerinin sırrı: Ev-mabetler
Babilerin ibadet için camiler yerine evleri tercih etmesiyle Fethullahçıların Işıkevleri arasında da bir bağlantı vardır: “Babiler, camilere gitmez, cemaatle namaz kılmazlardı. Bunun yerine evlerde toplanmayı tercih ederlerdi.” Ardından Nur evleriyle ilgili Fethullah Gülen’ in şu sözleri dikkat çekiyor: “Bu ışık evlerinin kendine has özellikleri vardır... Yüreği pek, imanı çelik insanların yetiştiği kutsal mekanlardır... Artık geçmişte camide yapılan dini ruhunun müzakereleri bu evlerde biraraya gelinerek yapılacaktır.” Anlaşılacağı gibi Fethullah Gülen, bundan sonra caminin önemli olmadığını söylüyor. Çünkü büyük ustası Kürt Sait de camiye girmezdi. Buradaki amaç ise İslam’ ın birliktelik ve cemaat ruhunu yıkmaktır. Kurretü’l-Ayn’ ın ve Babi şeyhlerinin vaaz verdiği yerler camiler değildi. Fethullah’ ın tabiriyle nur evleriydi. Yine aynı Fethullah, Yeşeren Düşünceler isimli kitabının 164. sayfasında ev-mabet [adıyla] bu ışık evlerini tarif ediyor. Ev-mabet terimi Bahailik dininde mabede verilen addır. Bahailerin mabedlerine ev-mabet adı verilir.”
Gülen’ den Bahailere gizli övgüler
Fethullah’ ın kitaplarında Bahaîlere nasıl gizlice övdüğünü de ortadır. Örneğin, Fethullah’ ın Hz. Muhammed’ i anlattığı sanılan kimi yazılarında aslında Bahaîlerin lideri Molla Muhammed Ali’ yi andığını aktarıyor: “Dostların vefasızlığına, düşmanların ardı arkası kesilmeyen istila ve ifsatlarına uğramasaydı, kim bilir daha neler yapacaktı? Keşke, bu mübarek dünya; duygu, düşünce, anlayış ve hayat felsefesiyle hiç değişmeseydi. Onun yiğitliği, sadeliği ve mertliği bu güne kadar dipdiri kalabilseydi. Keşke O muhteşem saray ve yüksek kasırların altın yaldızlı kubbeleri altında, baygın ve mahmur dolaşan hasım dünyanın, talihsiz insanlarının durumuna düşmeseydi.” bu alıntıda önemli bir çelişki vardır: “Yukardaki metinde anlatılan kasır ve saraylar dönemin İran Şah’ ının saraylarıdır. Çünkü Hz. Muhammed devrinde Arabistan’ da ne kasır vardı ne saray.”
bu konuda daha pek çok örnek vardır. baskı ve zulüm gören insan tasvirleri sanılanın aksine Hz. Muhammed dönemi yaşamış Müslümanlar değil, başarısız ayaklanmalardan sonra yurttan yurda göçürülen Bahailerdir. Örneğin, 1868’ de Bahaîler sürgüne gönderilir. Fethullah Gülen’ in kitaplarında anlattığı ömür boyu süren büyük göç aslında Bahaîlerin sürgünüdür. bahsedilen göç sanıldığı gibi Mekke’ den Medine’ ye Hz. Muhammed’ in hicreti değildir.
Başka bir yerde ise Fethullah şöyle diyor: “Bir başka defasında da seni kardeşinle konuşmaktan men etmişlerdi. Hani o güne kadar, bir lahza kendisinden ayrılmadığın kardeşinle konuşmaktan... Savaş meydanlarında omuz omuza, yemek sofralarında diz dize oturduğun kardeşinle konuşmayacaktın.” burada kastedilen de yine Bahai liderleridir. Çünkü Müslümanların tarihinde kardeşiyle konuşmaktan men edilme gibi bir cezalandırma söz konusu edilmemiştir. Halbuki Abdülaziz’ in bir fermanında, Bahaullah’ ın çocukları birbirleriyle konuşmamaları kaydıyla sürgüne gönderiliyordu. Fethullah’ın uğruna gözyaşı döktüğü işte bunlardır.
Fethullahçılıkla Bahaî inanışları arasındaki paralellikler
Bazı paralellikleri şöyle sıralayabiliriz:
- Bahaîler cenazelerini İslam inanışının tersine, mermer lahitler içinde gömerler. Saidi Nursî de vasiyetinde cesedinin lahitin içine konulmasını istemiştir.
- Bahaîlerde ibadete başlama yaşı 16’ dır. Fethullah Gülen de bir kitabında şöyle demektedir: “16 yaşıma kadarki dönemi çocukluk dönemi sayıyorum.”
- Bahaîlikte el öptürmek kesinlikle yasaktır. Fethullah Gülen de el öptürme konusunda şöyle diyor: “Fevkalade rahatsızlık duyuyorum. El öptürme prensibim hiç yoktur.”
- Bahaîler, camiye girmez, cemaatle namaz kılmaz. Sadece cenaze namazı kılarlar. Fethullah Gülen’ in de cenaze namazı dışında camiye girip namaz kıldığını şu ana kadar kimse görmemiştir.
- Bahaîlikte kurban kesilmez. Ünlü Fethullahçı bilim adamlarından birisi de katıldığı bir tartışma programında kurban kesmeyi hayvan katliamı olarak nitelendirmiştir.
- Bahaîlikte, herkes malının yüzde beşini, toplumun başında bulunan 19’ lar heyetine vermek zorundadır. Fethullahçı organizasyon ve vakıfların başındaki yönetim kurulu da 19 kişidir.
Fethullah ile Bahaîler arasındaki bir başka somut bağlantı ise Saidi Nursi’ nin hayatından alınmaktadır. Saidi Nursi, İran Şahına suikast düzenleyen Babilerin şeyhlerinden Celaleddin Afgani’ nin İran’ dan kaçıp Abdülhamit’ in himayesine girmesi sırasında kuryelik etmişti. Saidi Nursî, yine bir başka Bahaî tetikçi Kirmani’ yi de İran-Türkiye sınırında karşılayacak ve İstanbul’ a kadar kendisine eşlik edecekti.
Gülen’ in sözlerinde gizli anlamlar
Fethullah’ ın eserlerinde gizli gizli Bahaîlik propagandası yaptığının da çeşitli örnekleri vardır.
Kapı: Bahaî mezheplerinden Babiliğin kurucusu Muhammed Bab’ tır. “Bab” kelimesinin bir anlamı da “kapı”dır.
“Ulu sultan! Canlı-cansız, insan-hayvan, (..) her şey varlığını soluklar.”: Gülen’ in bu sözündeki gizli anlamı ortaya çıkarıyor: Ulu Sultan kelimesi Bahaî Şeyhi Bahaullah’ a atfedilmiştir. Hayvanları, eşyaları bile Allah’ ın kulları olarak kabul eden ise Muhammed Bab’ı n hocası Kazım-ı Reşdi’ dir.
Nebiler Sultanı: Fethullah’ ın sık sık kullandığı “Nebiler Sultanı” teriminin de karşılığını buluyor. Fethullah’ ın burada kastettiği Hz. Muhammed değil, Bahaullah’ tır. Çünkü, Bahaullah’ ın lakabı döneminde “Sultan”dır.
Nur Asrı: Muhammed Bab’ ın Kitabün Nur ile Babiliği yaydığı ilk yıllara da Nur asrı denmektedir.
Timur ve Cengiz düşmanlığı: Fethullah bir kitabında şöyle diyor: “Allah bir zamanlar Cengiz, Hülagü ve Timurlenk’ in eliyle hırpaladığı ve ikaz ettiği İslam alemini bugün de Batılılar vasıtasıyla hırpalayıp ikaz etmektedir...” Fethullah Cengiz, Hülagû ve Timurlenk’ e karşı olmasını bu hükümdarların Bahaîlerin önemli önderlerini öldürmüş olmasına bağlanıyor, Cengiz Han’ ın oğlu Hülagû, Hasan Sabbah’ ı; Timurlenk’ in oğlu Miranşah ise Fazlullah’ ı öldürmüştü.
“Dönmezem” ve “mum gibi yanıp erimek”: Bu kelimeleri de Fethullah sık sık kullanmaktadır. Örneğin: “Çevresinde kol gezen tehlikelere aldırmadan, yüce derslerine devam eden ve hakkında bayağıların bayağısı hükümler kesilip biçilirken. ‘Hançer ile yüreğimi yar! Senden dönmezem’ diyerek hakikati haykıran büyük muzdariplerin ‘Evet hep böyle ızdırap gören ızdırap düşünen ve bir mum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kametlerin arkasında yürüyenler hiçbir zaman aldanmadılar ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramadılar.’” Tahran Kalesi’ nde infaz edilmeden önce “Dönmezem” diye bağıran Bahaîlerin ünlü kadın kahramanı Kurretül-Ayn’ dır. O dönem Bahaîlere yapılan işkenceler arasında en yaygın olanı da vücutları hançerle yarıp içlerine mumlar sokulmasıydı.
Fetret Devri ve Rönesans: Fetret devri derken kastedilen Bahailerin yaşadığı uzun sürgün dönemidir. Yeniden diriliş ise Bahaîlerin öğretilerini tüm dünyaya kabul ettirmeleri demektir. Örneğin: “Bu ise uzun bir fetretten sonra, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişi ve “Rönesansı” demektir. Kimbilir, belki o zaman batmak üzere olan dünyanın diğer kesiminin elinden tutup kaldırma fırsatı doğar.”
Kendini peygamber gören Gülen
Bahaîlerin bir başka propagandası şeyhlerinin peygamber olduğudur. Bahai şeyhleri kendi peygamberlikleri altında tüm dünya dinlerini bir arada toplanmaya çağırırlar. Fethullah’ ın kimi yazılarında satır aralarında kendi peygamberliğini nasıl savunduğunu göstermektedir:
“Allah, elbette insanları da peygambersiz bırakmayacaktır.”
“İnsanlar, akıllarıyla kainatta cereyan eden hadiselere bakıp, Allah’ ı bulsalar bile yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip, nereye gittiklerini ve ibadetlerinin keyfiyetlerini peygambersiz bilemezler.”
“Hilafete giden yol herkese açıktır.”
“Hak için halkın temsilcisi demek, peygamber mesleğine talip olmak ve onu temsil etmek demektir. Onu yapabilmek için de peygamberane aşk, şevk, gayret, azim, cehd ve irade gerekir.”
Fethullah görüldüğü gibi yeni peygamberlere ihtiyaç olduğunu ve Allah’ ın insanları peygambersiz bırakmayacağını söylüyor. Halbuki İslam inancına göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Yalnızca bu bile Fethullahçılığın İslamdışı olduğunun bir kanıtıdır ve bu propagandanın bir sonraki aşaması Fethullah’ ın kendisini Mesih ilan etmesi olacaktır.
Fethullah’ ın Amerikancılığının Bahailikteki kaynağı
Fethullah Gülen Avustralya’ dan Afrika’ ya Asya’ dan Amerika’ ya milyonlarca Bahaînin bulunduğunu söylüyor. Bahai imparatorluğunun işlevi dünya çapında ABD’ yi iktidara getirmek olacaktır. Zaten, Bahailiğin ortak dili de İngilizce olacaktır. ABD’ de bugün 20 milyon Bahaî yaşıyor ve Bahailerin etkinliği oldukça önemli. Zaten Bahailerin kullandığı ev-mabetlerin kubbeleri de Beyaz Saray’ ın kubbesine benziyor.
Fethullah’ ın Orta Asya’ daki misyonu da bu şekilde ortaya çıkıyor. Bahailer dünya çapındaki iktidarlarında İngilizce’ yi resmi dil olarak ilan edeceklerdir. Fethullah’ ın okullarının tümünde İngilizcenin öğretilmesinin nedeni olarak bunu gösteriyor. Üstelik Fethullah’ ın en etkin olduğu Türk Cumhuriyetlerinden olan Yakutistan Bu ülkedeki Fethullahçı proje sonunda başarıya ulaşmıştır. Yakutistan’ ın resmi dili İngilizce olarak ilan edilmiştir.
BU YAZIDA BİRÇOK KAYNAKTAN ALINDILAR VARDIR
.