[align=center]Resul-i Ekremin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) vefat edeceği gün sabah vakti,
kendisinde bir hafiflik görüldü. Yanındakiler sevinerek, iyidir
diye ayrılıp işlerine gittiler. Yanında yalnız kadınlar kaldı.
Böyle ümitle ferahlık arasında iken Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Kadınlar çıksın, bu melek yanıma girmek istiyor, dedi.
Herkes çıktı, yalnız Hz. Aişe kalmıştı. Resul-i Ekremin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.)
başı onun kucağındaydı. Meleği karşılamak üzere Efendimiz
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) oturdu. O da evin bir köşesine çekilmişti.
Bir müddet melekle konuştuktan sonra tekrar Âişe Validemizi
çağırdı ve başını onun kucağına koydu. Kadınlara da içeri
girmelerini söyledi. Hz. Aişe, Resul-i Ekreme (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Bu melek, Hz. Cebraile (Aleyna Ve Aleykum Selam.) benzemiyordu, dedi.
Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) şöyle buyurdu: Evet, ya Aişe, bu, ölüm
meleği idi. Bana geldi ve Allahu Teâlâ beni sana gönderdi ve
iznin olmadan yanına girmememi emretti. İzin vermezsen geri
dönerim, izin verirsen girerim. Ve yine sen müsaade etmeden
ruhunu almamamı bana emretti. Emrin nedir? diye sordu. Ben de
kendisine Cebrail gelinceye kadar benden uzaklaş dedim. İşte
şimdi Cebrailin gelme saatidir.
Hz. Aişe bunun üzerine, Ne bir fikir yürütecek ne de bir cevaba
muktedir olacak durumda idik. Büyük bir felâketle karşılaşmış
olarak dehşet içinde kaldık. İşin önemine binaen kimsenin
ağzından ses çıkmıyor, ehl-i beyt dehşet içinde bekliyordu. Tam
bu sırada Hz. Cebrailin (Aleyna Ve Aleykum Selam.) kapıya geldiğini anladım. Selâm
verdi, kadınlar çıktı. Hz. Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) girdi ve Resul-i
Ekreme:
Allah Teâlânın sana selâmı vardır, kendini nasıl bulduğunu
sana soruyor. Şüphesiz O, senin nasıl olduğunu daha iyi bilir,
ancak senin kerem ve şerefini artırmayı ve ümmetin arasında örnek
olmayı kast etmiştir, dedi.
Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Kendimi sancılar içinde buluyorum, dedi. Hz. Cebrail de (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Sana müjde olsun! Allah Teâlâ seni vaat ettiği mevkilere
yükseltmek için bu acı ve sancıları sana vermiştir, dedi. Resul-i
Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Ey Cebrail, ölüm meleği yanıma girmek için izin istedi, dedi ve
olayı anlattı. Hz. Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Ya Resulallah, Rabbin sana müştaktır, senden başka hiç kimseden
böyle bir müsaade istememiş ve istemeyecektir. Allah Teâlâ
böylece senin şerefini tamamlamak istiyor, dedi. Resul-i Ekrem:
O hâlde Azrail gelinceye kadar ayrılma, dedi. Kadınların içeri
girmesine izin verildi. Resul-i Ekrem, Hz. Fâtımaya:
Yaklaş, diye buyurdu. Hz. Fatıma Resul-ü Ekreme doğru eğildi.
Efendimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) ona gizlice bir şeyler söyledi ve gözleri
yaşlı olarak başını kaldırdı. Resul-i Ekrem tekrar Hz. Fatımaya:
Yaklaş, diye buyurdu. Bu defa da kulağına bir şeyler fısıldadı
ve Hz. Fatıma gülümseyerek başını kaldırdı.
Tabii bu durum, Hz. Aişe başta olmak üzere odadaki kadınları
meraklandırdı. Hz. Aişe sonra bir fırsatında Hz. Fatımaya bu
durumu sordu. O da:
Birinci seferinde Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) bana, Ben bugün
ölüyorum diye buyurdu ve ona ağladım. İkinci seferinde, Ben
Allaha dua ettim; ehl-i beytimden ilk olarak seni bana
ulaştırmasını ve seni benimle bir arada bulundurmasını istedim
şeklinde buyurdu, buna da güldüm, dedi ve oğullarını kendisine
çekerek başlarını kokladı.
Tam bu sırada ölüm meleği geldi, selâm verdi ve içeri girmek
için izin istedi. İzin verildi, içeri girdi ve:
Ya Muhammed, ne emrediyorsun, diye sordu. Resul-i Ekrem
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Şu anda beni Rabbime ulaştır, buyurdu. Hz. Azrail de (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Olur, seni bugün Rabbine ulaştırırım, çünkü Rabbin sana
müştaktır. Senin dışında hiç kimse hakkında böyle bir tereddüde
meydan vermedi. Senden başka kimseden izin almamı emretmedi.
Fakat senin saatin yakındır, dedi ve ayrıldı. Bu sırada Hz.
Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) gelerek selâm verdi ve:
Vahiy dürüldüğü gibi dünya da benim için dürülmüş oldu. Artık
ne dünyanın bende bir ihtiyacı ve ne de benim dünyada bir
ihtiyacım kaldı. Bu, benim yeryüzüne son inişimdir, dedi.
Kimsenin ses çıkaracak durumu yoktu. Hz. Aişe, Efendimizin
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) mübarek başını göğsü arasına aldı ve Efendimizin
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) göğsünü tuttu. Bu sırada Efendimiz kısa bir baygınlık
geçirdi. Sonra alnından inci tanesi gibi terler akmaya başladı.
Hz. Aişe terini sildi ve şöyle dedi:
Böyle güzel koku hiç almış değilim. Sonra ayılınca: Anam babam
sana feda olsun, bu terler ne idi, dedi. Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Müminin ruhu ter ile, kâfirin ruhu ise merkebin canı gibi ağız
ve burun deliklerinden çıkar, buyurdu. İşte ancak o zaman Hz.
Aişe ve yanındaki kadınların aklı başına gelmişti, korku dolu bir
halde hemen erkekleri çağırdılar.
İlk gelen erkek, Hz. Aişenin babasının ona gönderdiği, kardeşi
Abdurrahmandı. Ne yazık ki o bile Resul-i Ekremin hayatına
yetişememişti. Allah Teâlâ, Cebrail ve Mikaili görevlendirdiği
için vazifeyi onlar üzerlerine almışlardı da hiçbir erkek ölümü
ânında yanında bulunamamıştı. Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) kendinden
geçip baygınlık geçirdiği sırada da, sanki Hangisini tercih
ediyorsun? diye bir muhayyerlik içinde, Hayır, Refik-i Âlâyı
istiyorum buyurmuştu. Dili açıldığı ve baygınlığı geçtiği vakit
kadınlara döndü:
Namaz, namaz; zira siz namaza devam ettiğiniz müddetçe dine
bağlısınız. Onun için hepiniz namaza devam ediniz, buyurdu ve
namaz, namaz diye diye ruhunu teslim etti.
kendisinde bir hafiflik görüldü. Yanındakiler sevinerek, iyidir
diye ayrılıp işlerine gittiler. Yanında yalnız kadınlar kaldı.
Böyle ümitle ferahlık arasında iken Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Kadınlar çıksın, bu melek yanıma girmek istiyor, dedi.
Herkes çıktı, yalnız Hz. Aişe kalmıştı. Resul-i Ekremin (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.)
başı onun kucağındaydı. Meleği karşılamak üzere Efendimiz
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) oturdu. O da evin bir köşesine çekilmişti.
Bir müddet melekle konuştuktan sonra tekrar Âişe Validemizi
çağırdı ve başını onun kucağına koydu. Kadınlara da içeri
girmelerini söyledi. Hz. Aişe, Resul-i Ekreme (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Bu melek, Hz. Cebraile (Aleyna Ve Aleykum Selam.) benzemiyordu, dedi.
Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) şöyle buyurdu: Evet, ya Aişe, bu, ölüm
meleği idi. Bana geldi ve Allahu Teâlâ beni sana gönderdi ve
iznin olmadan yanına girmememi emretti. İzin vermezsen geri
dönerim, izin verirsen girerim. Ve yine sen müsaade etmeden
ruhunu almamamı bana emretti. Emrin nedir? diye sordu. Ben de
kendisine Cebrail gelinceye kadar benden uzaklaş dedim. İşte
şimdi Cebrailin gelme saatidir.
Hz. Aişe bunun üzerine, Ne bir fikir yürütecek ne de bir cevaba
muktedir olacak durumda idik. Büyük bir felâketle karşılaşmış
olarak dehşet içinde kaldık. İşin önemine binaen kimsenin
ağzından ses çıkmıyor, ehl-i beyt dehşet içinde bekliyordu. Tam
bu sırada Hz. Cebrailin (Aleyna Ve Aleykum Selam.) kapıya geldiğini anladım. Selâm
verdi, kadınlar çıktı. Hz. Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) girdi ve Resul-i
Ekreme:
Allah Teâlânın sana selâmı vardır, kendini nasıl bulduğunu
sana soruyor. Şüphesiz O, senin nasıl olduğunu daha iyi bilir,
ancak senin kerem ve şerefini artırmayı ve ümmetin arasında örnek
olmayı kast etmiştir, dedi.
Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Kendimi sancılar içinde buluyorum, dedi. Hz. Cebrail de (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Sana müjde olsun! Allah Teâlâ seni vaat ettiği mevkilere
yükseltmek için bu acı ve sancıları sana vermiştir, dedi. Resul-i
Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Ey Cebrail, ölüm meleği yanıma girmek için izin istedi, dedi ve
olayı anlattı. Hz. Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Ya Resulallah, Rabbin sana müştaktır, senden başka hiç kimseden
böyle bir müsaade istememiş ve istemeyecektir. Allah Teâlâ
böylece senin şerefini tamamlamak istiyor, dedi. Resul-i Ekrem:
O hâlde Azrail gelinceye kadar ayrılma, dedi. Kadınların içeri
girmesine izin verildi. Resul-i Ekrem, Hz. Fâtımaya:
Yaklaş, diye buyurdu. Hz. Fatıma Resul-ü Ekreme doğru eğildi.
Efendimiz (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) ona gizlice bir şeyler söyledi ve gözleri
yaşlı olarak başını kaldırdı. Resul-i Ekrem tekrar Hz. Fatımaya:
Yaklaş, diye buyurdu. Bu defa da kulağına bir şeyler fısıldadı
ve Hz. Fatıma gülümseyerek başını kaldırdı.
Tabii bu durum, Hz. Aişe başta olmak üzere odadaki kadınları
meraklandırdı. Hz. Aişe sonra bir fırsatında Hz. Fatımaya bu
durumu sordu. O da:
Birinci seferinde Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) bana, Ben bugün
ölüyorum diye buyurdu ve ona ağladım. İkinci seferinde, Ben
Allaha dua ettim; ehl-i beytimden ilk olarak seni bana
ulaştırmasını ve seni benimle bir arada bulundurmasını istedim
şeklinde buyurdu, buna da güldüm, dedi ve oğullarını kendisine
çekerek başlarını kokladı.
Tam bu sırada ölüm meleği geldi, selâm verdi ve içeri girmek
için izin istedi. İzin verildi, içeri girdi ve:
Ya Muhammed, ne emrediyorsun, diye sordu. Resul-i Ekrem
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Şu anda beni Rabbime ulaştır, buyurdu. Hz. Azrail de (Aleyna Ve Aleykum Selam.):
Olur, seni bugün Rabbine ulaştırırım, çünkü Rabbin sana
müştaktır. Senin dışında hiç kimse hakkında böyle bir tereddüde
meydan vermedi. Senden başka kimseden izin almamı emretmedi.
Fakat senin saatin yakındır, dedi ve ayrıldı. Bu sırada Hz.
Cebrail (Aleyna Ve Aleykum Selam.) gelerek selâm verdi ve:
Vahiy dürüldüğü gibi dünya da benim için dürülmüş oldu. Artık
ne dünyanın bende bir ihtiyacı ve ne de benim dünyada bir
ihtiyacım kaldı. Bu, benim yeryüzüne son inişimdir, dedi.
Kimsenin ses çıkaracak durumu yoktu. Hz. Aişe, Efendimizin
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) mübarek başını göğsü arasına aldı ve Efendimizin
(Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) göğsünü tuttu. Bu sırada Efendimiz kısa bir baygınlık
geçirdi. Sonra alnından inci tanesi gibi terler akmaya başladı.
Hz. Aişe terini sildi ve şöyle dedi:
Böyle güzel koku hiç almış değilim. Sonra ayılınca: Anam babam
sana feda olsun, bu terler ne idi, dedi. Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.):
Müminin ruhu ter ile, kâfirin ruhu ise merkebin canı gibi ağız
ve burun deliklerinden çıkar, buyurdu. İşte ancak o zaman Hz.
Aişe ve yanındaki kadınların aklı başına gelmişti, korku dolu bir
halde hemen erkekleri çağırdılar.
İlk gelen erkek, Hz. Aişenin babasının ona gönderdiği, kardeşi
Abdurrahmandı. Ne yazık ki o bile Resul-i Ekremin hayatına
yetişememişti. Allah Teâlâ, Cebrail ve Mikaili görevlendirdiği
için vazifeyi onlar üzerlerine almışlardı da hiçbir erkek ölümü
ânında yanında bulunamamıştı. Resul-i Ekrem (Aleyna Ve Aleykum Selam.m.) kendinden
geçip baygınlık geçirdiği sırada da, sanki Hangisini tercih
ediyorsun? diye bir muhayyerlik içinde, Hayır, Refik-i Âlâyı
istiyorum buyurmuştu. Dili açıldığı ve baygınlığı geçtiği vakit
kadınlara döndü:
Namaz, namaz; zira siz namaza devam ettiğiniz müddetçe dine
bağlısınız. Onun için hepiniz namaza devam ediniz, buyurdu ve
namaz, namaz diye diye ruhunu teslim etti.
____________________________________
En büyük felaketler içinde bile ümidini kaybetme, unutma ki ilik, sert kemiğin içinden çıkar. (Hafız Şirazi)
.