Esmaü'l Hüsna

Aziz
Müheymin
Mü'min
Selam
Kuddus
Melik
Rahim
Rahman
Allah

Rezzak
Vehhab
Kahhar
Gaffar
Musavvir
Bâri
Halik
Mütekkebbir
Cebbar

Semi
Müzil
Muiz
Râfi
Hafid
Bâsit
Kâbid
Alim
Fettâh

Şekûr
Ğafur
Azim
Halim
Habir
Latif
Adl
Hakem
Basir
Mücib
Rakib
Kerim
Celil
Hasib
Mukit
Hafız
Kebir
Aliyy
Kavi
Vekil
Hakk
Şehid
Bâis
Mecid
Vedûd
Hakim
Vâsi
Hay
Mümit
Muhyi
Muid
Mübdi
Muhsi
Hamid
Veli
Metin
Muahhir
Mukaddim
Muktedir
Kadir
Samed
Vahid
Macid
Vacid
Kayyum
Müntekim
Tevvab
Müta'ali
Berr
Vali
Bâtın
Zahir
Ahir
Evvel
Mani Muğni
Gani
Cami
Muksit
Zü'l Celali Malikül  Rauf
Afüvv

Sabur Reşid Varis Baki Bedi Hadi Nur
Nafi
Darr

Allah Teâla'nın En Güzel İsimleri
Esmaü'l Hüsna (Esmâ-i hüsnâ) "en güzel isimler demektir. en güzel isimler Allah Teâlâ'nındır.Bu isimler sıfat olarak da kullanılır. Cenaâb-ı Hakk'a ait olan pek çok isim mevcuttur; onların sayısını ancak kendisi bilir. Allah Teâlâ güzel issimlerinden bir kısmını Kur'an'da zikretmiş, bir kısmını Peygamber Efendimiz'e  (s.a.v) ve sevdiklerine bildirmiş, bir kısmını da kendi ilminde tutmuştur. Meşhur hadis-i şerifte bu isimlerden doksan dokuzu peş peşe sayılmıştır. Alimler, diğer isimlerin mana olarak bu doksan dokuz isme dahil olduğunu söylemişlerdir. Bunları okuyan, anlayan ve zikreden kimse, bütün isimleri okumuş, anlamış ve zikretmiş olur.

Esma-i hüsna, tevhid ve akaidle ilgili şu beş temel esası ortaya koymaktadır:

1. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk'ın varlığını ipat eder. Allah'ın Hay, Baki, Kayyûm gibi sıfatları, O'nun valığının inkar edenleri reddeder.

2. Bu güzel isimlerin bir smı, Cenab-ı Hakk'ın birliğini ipat eder; O'na hiçbir varlığın eş ve ortak olmadığını ortaya koyar. Vahid, Ehad, Samed, Gagibi sıfatlar bazı varlıkları Allah'a ortak koşan müşrikleri reddeder.

3. Bu güzel isimlerin bir kısmı; Cenab-ı Hakkn bütün nok­san sıfatlardan uzak olduğunu, hiçbir varlığa benzemediğini ve kimseye muhtaç olmadığıispat eder. KuddOs, Muhıt, Mec'id gibi sıfatlar Allah Teala'yı varlıklara benzeten Müşeb­bi he taifesini reddeder.

4. Bu güzel isimlerin bir kıs, bütün varlıkların vücut bul-· masında tek sebebin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Ha­lik, Bari, Musawir, Kavı gibi isimler, varlıkların ortaya çıkma­sıbirtakım sebep sonuç ilişkisi ile anlatmaya çalışan ve yü­ce Yaracı'yı unutan maddecileri reddeder.

5. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün alemi tedbir ve idare edenin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder.

Allah Teala mülkünde dilediği gibi tasarruf eder; öldürür, diriltir, aziz eder, zelil eder, zenginlik verir, fakir eder. Kimse O'na hesap soramaz. O'nun her işi ya bir hikmet ya bir rah­met ya da adalet üzere olur.

Esma-i Hüsna ile Dua ve ibadet

Allah Teala, bizlere güzel isimleri ile kendisine dua etme­mizi emretmiştir. ilahı emir şöyledir:

"En güzel isimler Allah'ındır. O'na bu güzel isimlerle dua edin. Allah'ın isimlerinde yanlış yola sapanları terkedin. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir" (A'raf 7/180).

Allah Teala'ya, güzel isimleri ile dua iki şekilde olur. Birin­cisi, bu isimlerden biri, birkaçı veya hepsi ile O'nu yüceltmek, övmek ve zikretmek şeklindedir. ikincisi de, bu güzel isimler­le Allah Teala'dan bir şey istemek, ilahı huzura ihtiyaç ve dertlerimizi açmak, onlarla yalvarmak şeklinde olur. Kul, yü­ce Rabb'ine hangi derdini açacak ise, ona uygun bir ismi zik­rederek dua eder.

Mesela günahlara bulanmış fakat içi yanıp pişman olmuş bir kul elini açıp, "ya Gaffar = Ey günahları affeden, ya Rahım = Ey kullarına çok acıyan, ya Settar = Ey günahları örten, ya Tevvab = Ey tövbeleri kabul eden Allahım, beni affet" diyerek affını ister.

Başı darda kalıp bunalan bir kul, "Ya Rahman=Ey kulları­na rahmet eden, ya Alim=Ey kullarının halini en iyi bilen, Ya Hakım=Ey her işi hikmet üzere olan, ya Azız=Ey her şeye ve herkese hükmü geçen, ya Kadır=Ey her şeye gücü yeten AI­iahım, benim şu sıkıntımı gider" diye dua eder. Diğer isimler­le yapılan dualar da böyledir.

Allame Alusı (rah), Allah Teala'nın isimleriyle yapılacak en güzel duanın, dil ile değil fiil ile olduğunu söylemektedir. İmam Gazali (rah), fiille duanın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor:

"Bil ki, kulun kemale ermesi ve saadeti ele geçirmesi an­cak Allah Teala'nın ahlakı ile ahlaklanmakla yani O'nun isim ve sıfatlarının edebiyle süslenmekle mümkün olur. Bundan, kul ile Allah arasında bir benzerlik olur ve ikisi aynı konuma gelir zannedilmesin. Kulda ilahı ahlak ve sıfatlardan bir derce bulunması mümkündür. Allah Teala bizlere hayat, rme, işitme, konuşma, bilme, dileme, sevme gibi sıfatlar vermiştir. Bütün bunlar aynı zamanda kendisinin sıfatlarıdır. Bununla, biz Allah'a benzedik, O'nun gibi olduk denebilir mi? Heyhat, bu ne kötü bir anlayış."

Arifler demişlerdir ki: "Avam halk esma-i hüsnayı diliyle tekrar ederek, kalbiyle Allah', yücelterek korku ve saygı in­de zikreder. Havas tabakası, manalarını düşünerek ve onların kime ait olduğunu bilerek zikreder. Mukarrebın makamındaki veliler ise, kalbiyle tamamen Allah'a yönelmiş, Allah'tan gay­ri şeylerden gönlünü ve gözünü çekmiş bir halde esma-i hüs­nayı zikrederler. Onlar her zikredişlerinde ayrı bir mana, yeni bir ilim, değişik bir zevk elde ederler."

Ariflerin belirttiği gibi, Allah Teala'ya hakkıyla kulluk et­mek, O'nu yanen tanımak, O'nu sevmek ve O'nun tarafın­dan sevilmek ancak bu isimlerin hakikatini anlamaya ve on­ların nurundan bir nasip almaya bağlıdır. Şuurlu bir ibadet de ancak bu şekilde mkün olur.

Bir şeyi anlamanın yollarından biri de onu sıkça tekrar et­mektir. Tekrar edilen şeyler, hazada yer eder. Bu şey ilaisim ve sıfatlardan biri olunca o bir çeşit zikir olur. Zikir, zik­reden kimseyi zikrettiği zat ile beraber eder. Allah Teala'nın,

"Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim" müjdesi zikir ehli için ne büyük bir saadettir.

Mesela Allah Teala'nın "es-Selam" ismini çokça zikreden, fikreden ve bu şerefli ismin tecellilerinden bolca nasiplenen bir kul, önce bozuk düşüncelerden fikrini, şek ve şüpheden kalbini, yalan ve iftiradan dilini, haram ve zulümden fiilini te­mizler; kendisine ve başkalana selamet olur. Kimse ondan incinmez. Herkese selam verir, herkes ondan bir fayda görür. işte o zaman gerçek bir müslüman olur. slüman, "es-Se­lam" ismine mazhar olmuş kimsedir.

"el-Hakım=Her işini sağlam ve hikmet üzere yapan" ism-i şerifini çokça zikreden, fikreden ve onun tecellilerinden na­siplenen bir kul, bütün işlerini sağlam yapar, yerince davranır; sakat, bozuk, yersiz, sebepsiz iş yapmaz.

Allah Teala'nın "Rezzak=yarattıklarına gereken zkı veren" ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan kulun, kalbinde rızık en­dişesi, geçim kaygısı kalmaz, Allah'a tevekkül ve teslimiyeti tam olur. Rızık ararken gafleti değil, zikir ve sevgisi artar.

"Settar=Kusurları çok örten, apları saklayan" ism-i şeri­finin tecellisine mazhar olan kul, insanlardan gördüğü her ku­suru örter, onları yaymaz, kusur sahibini halk içinde rezil et­mez; özellikle kendisine karşı yapılan kusurları görmezlikten gelir, affeder. Kendisinden meydana gelen kusurları yüce Rabb'inin nasıl örtüp sakladığını, bunun ne kadar güzel bir şeyolduğunu gören kul, bu ahlaka ulaşmak için can atar. Böylece Allah Teala'nın sevdiği güzel ahlak sahibi bir kul olur. Diğer ism-i şerifleri zikretmek, fikretmek ve onların tecellile­rinden nasiplenmek de bu manada gerçekleşir.

Akaidin temeli Allah Teala'yı tanımaktır. Allah'ı zikretme­den ve O'nun boyasına boyanmadan Zat-ı Barı'yi ayne'l-yan derecesinde tamak mümkün değildir. ilahı sıfatları sa­dece akaid kitaplarından okumak yeterli olmaz. Kendi nefsimizde ve kainatta o sıfatların tecellilerini, hikmetlerini, cilvele­rini görüp okumadıkça, okuyup anlamadıkça, anlap Allah'a koşmadıkça imanımız taklitte, sevgimiz dilde kalır.

Eğer, "Bu isimleri nerede, ne zaman, nasıl okuyalım?" de­nirse, deriz ki: işte o güzel isimlerin tecellisi olan hayat ve kai­nat önümüzde duruyor. Biz her gün onlarla iç içe hayat sürü­yoruz. Daha doğrusu biz o güzel isimlerln tecelli ve bereke­tiyle hayatta ve ayaktayız. Bizler ruhumuzla mana aleminde yüzerken, anne rahminde şekil alırken, doğarken, büyürken, bir ömür bu alemde yaşarken, ölürken ve öldükten sonra ye­ni hayatla tanışırken hep ilahı isimlerin tecellilerine mahal ve mazhar oluyoruz. Bize düşen, üzerimizde ve gözümüzün önünde cereyan eden şeyleri bir nebze düşünmek ve bir ger­çeği farketmektir. O gerçek şudur: Alemde yüce Allah'tan başka kendisine ibadet edilecek, boyun eğilecek, el ılıp bir şey istenecek başka bir ilah yoktur.

Her gün görüp durduğumuz şu canlılar ve canlılık, yüce Yaratıcımız'ın "Hay" sıfatın tecellisidir. Bunu gören ve far­keden uyanık kalpli bir mümin, "Ya Hay" der, yüce Allah'ı zik­reder. Aslında nefes alan her canlı, ta ciğerinden gelen bir sesle ister istemez "hu hu" der, O'nu zikreder.

Yeryüzündeki ince düzeni, gök zündeki büyük intizamı ve kainatın ayakta duruşunu gören uyanık kalpli bir mümin, "Ya Kayyum" der, yeri ve gökleri kudretiyle ayakta tutan yü­ce Allah'ı zikreder.

Varlıklardaki değişik suret, şekil, çeşit ve renkleri gören uyanık kalpH bir mümin, "Ya Musavvir" der, her bir canlıya aybir renk, şekil ve suret veren yüce Allah'ı zikreder.

Dört mevsim, her gün dağıtılan sayısız rızıkları, yaratılan yiyecek, içecek, giyecek ve hayat sebeplerini seyreden uyanık kalpli bir mümin, "Ya Rahman", "Ya Rezzak" der, bütün canlılara rızıklarını gönderen yüce Allah'ı zikreder. Kalbinde azıcık iman, vicdanında birazcık insaf bulunan her insan bun­ca nimetlerin başında, içinde veya sonunda muhakkak bir çit fikir ve zikirle nimeti yaratanı hatırlamalı; O'nun adını zikretmeli, O'na bir derece hamd ve şükür yapmalıdır.

Esma-i Hüsna ile ilgili Bazı Edepler

Allah lafzı, yüce Yaratıcımız'ın özel adıdır. Sahih olan gö­şe göre hiçbir kelimeden türememiştir. Başka hiçbir varlığa isim olarak verilmemiştir, verilemez de.

"Allah" ism-i şerifi, diğer bütün isimleri içinde toplar; hep­sinin manasını ihtiva eder. "Allah" ism-i şerifini zikreden bir 'mse, bütün esma-i hüsnayı zikretmiş gibi olur.

"Allah" ism-i şerifinin dışındaki isimler, kullar için de kulla­labilir. Ancak ismin önüne (kulu) manasına gelen "abdü" ke­mesini eklemek lazımdır. Mesela Kadlr yerine Abdülkadir is­i verilmelidir. Mana: Kadir olan Allah'ın kulu olur. Aynı şekie Kerım yerine Abdülkerim, Samed yerine Abdüsssamed, affar yerine Abdülgaffar isimleri verilirse, hem mana vakıaya uyar, hem de kullanımda sıkıntı ortadan kalkar. Esma-i snadan bazı isimler kullar için doğrudan kullanıldığında anasını kula göre düşünürüz. Mesela Allah Teala Kur'an-ı akim'de kendisini "el-Mümin" olarak vasıflandırmış, Peygamber'ine tabi olanlara da "Mümin" ismini vermiştir. Lafızlar aynıdır, fakat manalar farklıdır,

Esma-i hüsnadan bir isim zikredilince, peşinden "celle celalühü ve çelle şanuhü", yani "azameti ve şanı yüce olsun" anasındaki hürmet ve saygı ifadesi eklenmelidir. Allah ism-i şerifinden sonra "Teala" demek yeterlidir. Celle celalühü ifa­esi de söylenebilir.

Esma-i hüsnayı çerçeve yaptırıp duvara asmakla yetinme­meliyiz. Bizden istenen, onu ezberleyerek veya yazılı metin­den okuyarak yüce Rabbimiz'j zikretmektir. Ehlinin tavsiyesi ile, esma-i hüsna zikredilerek maddi manevi birçok hastalık tedavi edilebilir. Bunun için ihlas, edep ve helal lokma şarttır.

Esma-i hüsnayı günlük vird olarak okumak isteyenler bu­nu kendi tercihleriyle değil, ehli olan bir alimin tavsiye ettiği usulde yapmaları daha uygundur. Bir ilaç, zamanında ve usu­lünde alınmaz ise, çoğu defa hastanın hastalığını artırır.


Allah

Allah : O'nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin." (Araf,180)
 
Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür.

Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor:

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."

Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu  yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada  yandırılır. Bu nedenle "Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah'ın adlarındandır deriz. " Ama Allah, Rahman'ın adlarındandır" demeyiz..

Allah isimi Kur'an'da 2697 yerde geçmektedir.

Allah'ın güzel isimleri vardır. En güzel isimler O'nundur. Gerçi Allah zatında birdir ve zatının ismi Allah'dır. Fakat sayı olan bir gibi eşi ve benzeri bulunabilecek şekilde bir birlikle değil, eşi ve benzeri bulunmayan üstün bir birlikle birdir. Zatında yalnızca vahid değil, birdir:  İlâhî hitapta yer alan "Biz, şehadet ettik, yarattık." gibi çoğul kiplerindeki azamet ve ihtişam, işte ilâhî sıfat ve isimlerin bir araya gelmesinden doğan azamet ve yüceliği dile getirir ki, Allah yüce ismi, bütün bu sıfat ve isimlerin hepsini içine alan bir yüce isimdir. Allah ismi, Allah'ın kendisi gibi, eşi ve benzeri olmayan bir isimdir. Sıfat ve isimlerin çokluğu, zatın çokluğunu gerektirmeyeceğinden o isim ve sıfatların her biri Allah'ın eşsiz özelliklerinden birine delalet eder. Âdem'e öğretilen de isimlerin en güzelleridir.En güzel isimler Allah'a mahsustur. Öyleyse ey müminler, O'na o isimlerle dua ediniz, O'nu onlarla çağırınız veya O'nu bu güzel isimlerle adlandırıp anınız. Ve O'nun isimlerinde yamukluk edenleri terk ediniz. 

.

Tenbih :  Kul, Allah'a bütün kalbiyle bağlanmalıdır. Gözü O'ndan başkasını görmemeli, O'ndan başkasına iltifat eylememeli, O'ndan başka hiç kimseden bir dilekte bulunmamalı, O'ndan başkasından korkmamalıdır.

İhlasla "Yâ Allah" diye bir müslüman bu isme devam etse, duası kabul olunur. Şeytanın şerrinden emin olur. Mutluluğa erişir. Duası kabul olur. Rızkı genişler ve Allah'ın izniyle şifa bulur.

Rahman


R
ahman : Esirgeyen, bütün canlılara nimet veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Biz, Rahmanın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldıkmı?" (Zuhruf, 45)

Bu sıfat dünyada hem müminlere ve hem de kafirlere şamildir. Çünkü Allah dünyada mümine ve kafire rızık veriyor, hiç birisini ayırt etmiyor.

Rızıkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri ihsan husunda rahmetini mahlukatından hiç esirgemeyen anlamında olan Rahman, Rahim isminden daha geniş kapsamlı bir mana ifade eder.

Rahmân, Yüce Allah'ın hem ismi hem de sıfatıdır. Bu isim, Allah lafzına bağlı olarak zikredildiğinde sıfat anlamındadır. Ancak Kur'an'da  bu şekilde değil, özel isim olarak kullanılmıştır. Bu isim sadece Allah'a has özel isimlerden olduğu için daha çok bir isme bağlı olarak değil; yalnız zikredilmesi hoş karşılanmıştır. Rahman'ın bu şekilde kullanılması O'nun Rahman sıfatına ters gelmez. Çünkü Allah ismi de uluhiyet sıfatına delalet ettiği halde hiç bir zaman başka sına ait bir sıfat olarak zikredilmemiştir.

Kur'an'ın ilk ayeti olan Besmeledeki Rahman ve Rahim sıfatları arasındaki fark, Allah teala, Dünyanın Rahmanı ve Ahiretin Rahimidir cümlesinde veciz bir şekilde dile getirilmektedir. Rahman vasfı gereği Cenab-ı Hakk, dünyada bütün canlılara, mümin-kafir ayırımı yapmaksızın bütün insanlara, şefkat ve merhametle davranmayı kendi nefsine farz kılmıştır.

Yüce Allah bir kudsi hadiste şöyle buyurur: "Rahmetim gadabımı geçmiştir."

Tenbih : Kul, önce Allah'ın gafil kullarına merhamet edip onları olanca güçleriyle onları Allah yoluna  vaaz ve nasihat etmek suretiyle çevirmeye çalışmalıdırlar. Bu konuda şiddet yolundan ziyade yumuşaklık ve şefkat yollarını tercih etmelidir. Asilere de merhamet gözü ile bakmalı, eziyet ve zulüm nazarı ile bakmamalıdır.

Müminin başlıca gayesi, insanlardan ortaya çıkan her mâsiyet sanki kendi nefsinden ortaya çıkıyormuş gibi, o masiyeti onlardan bertaraf etmeye olanca gücüyle çalışmalı ve bu suretle onları Allah'ın gazabına uğramaktan kurtarmak olmalıdır.

İhlasla "Yâ Rahman" diye bir müslüman bu isme devam etse, kalbi yumuşar, zalimlerden emin olur, maddi ve manevi nimetlere nâil olur.

MA'SİYYET (Mâsiyet): İtâatsizlik, isyân. Günâh olan işler, Allahü teâlânın beğenmediği şeyler; Allahü teâlânın emrettiği şeyi yapmamak veya yasak ettiğini yapmak, haramlar. Allahü teâlânın yasak ettiği şeyler, günahlar.

Ma'siyet, insanı küfre sürükler.

Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş ma'siyettir.

İyiler de, kötüler de, iyilik yapar. Fakat yalnız iyiler, ma'siyetten sakınır. (İmâm-ı Rabbânî)

Ma'siyet yapınca, hemen tövbe etmelidir. Gizli işlenen günâhın tövbesi gizli, açık işlenen günâhın tövbesi de açık olur. (Ma'sûm-i Fârûkî)

Ma'siyete tövbe etmemek, bu günâhı yapmaktan daha kötüdür. (Ca'fer bin Sinân)

İnsanın günâhından korkması, tâat; korkmaması ise, ma'siyettir. En büyük günâh, bir ma'siyetin ma'siyet olduğunu bilmemektir. Bundan daha kötüsü, ma'siyet olan bir şeyi, tâat, Allahü teâlânın beğendiği şey olarak bilmektir. Onun için dînî bilgileri lâzım olduğu kadar mutlaka öğrenmelidir. (Ahmed bin Âsım Antâkî)

Rahim


Rahim :
Bağışlayıcı ve merhamet edici


Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Rahmân'dır ve Rahim'dir" (Fatiha, 3)

"O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır." (Haşr, 22)

Cennette bize cemalini Rahim sıfatının tecellisi ile gösterecektir. Bu muazzam isminden ve onun tecellisinden iman etmeyen ve imandan mahrum olarak bu dünyadan göçenler istifa edemiyeceklerdir. Besmelede ve Fatiha'da her zaman bu isimler sayesinde Cenab-ı Hak'tan rahmet ve merhamet istemekteyiz.

Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin (merhametlilerin en merhametlisi)" tamlaması kullanılmıştır.

Tenbih : Kul gücü yettiği kadar muhtaç durumda olan kimselerin ihtiyacını karşılamalı, yanında ve memleketinde ihtiyacını karşılamadığı hiç bir fakir bırakmamalı. Muhtaçların ihtiyaçlarını ya para ile ya da nüfuzu ile veyahut hayra delâlet etmekle, daha olmazsa zengin ve söz sahibi olan kişilere başvurmak suretiyle karşılamalıdır. Bu saydıklarımızdan aciz olursa, o zaman ona hayırlı dualar yapmak suretiyle onun hüzün ve kederini paylaşmalıdır.

Her kimse bu ismi "Yâ Râhim" her farz namazdan sonra yüz kere okursa gaflet ve unutkanlıktan, gönül pekliğinden emin olur. Yine demişlerki, bir kimse sabah namazından sonra Rahim ismini yüz kere okursa bütün yaratılanlar o kimseye merhamet eder.
 
Melik

Melik :
Herşeyin hakimi
, bütün kâinatın hükümdarı.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir." (Mü'minûn, 116)

Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız Allah içindir. Bu sıfat, Allah'ın diğer bütün kemâl sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar.

Melik ya da malik olma, malik olunan şey üzerinde istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir.

Bütün kainat Allah'ın mülküdür ve Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf sahibidir.

İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine yeryüzü mülkü  üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır.

Herkesin belli  bir tasarruf sahası vardır. Fakat bu tasarruf, hiç bir zaman mutlak değil, sınırlı ve Allah'ın tanıdığı alanda sadece bir emanettir.

Allah Teâlâ için insanların meliki denirken, O'nun insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. Fakat şirk koşan insanlar, Allah'ın melikliğini yeryüzünde ve dolayısıyla insanlar üzerinde tasarruf sahibi olmak ve yeryüzündeki servetleri, yani mülkü diledikleri gibi kullanmak için gasbetmeğe çalışırlar.

Tenbih :
Kulun mutlak melik olması hiç düşünelemez. Çünkü onun her şeyden müstağni olduğu söylenemez. Allah'tan başkasına ihtiyacı olmasa bile, mutlaka daima Allah'a muhtaçtır.

Kullardan gerçek Melik o kişidir ki; Allah'tan başka kimsesi olmaz. Allah'tan gayri her şeyden alakasını keser, bununla beraber asker ve halkının kendisine itaat ettiği boyun eğdiği ülkeye sahip olur. Nasıl mı? Şöyle: Çünkü onun öz ülkesi kalbi ve kalıbıdır. Askerleri ise, gazabı, şehveti, hava hevesidir. Halkı ise: dili, gözleri elleri ve sair azalarıdır. O, bütün bunlara hakim olup da kendisine boyun eğdirirse, işte kendi iç dünyasında sultanlık derecesine yükselmiş demektir. Bir de buna insanlara karşı olan ihtiyaçsızlığı hususu da eklenirse işte yeryüzünün sultanı olmuş demektir.

"Yâ Mâlik" Bir kimse sabah namazından sonra bunu okumaya devam ederse o kimse dünyalık ve ahiretlik olarak riyasetten emin olur. Halkın gözünde hürmetli ve heybetli olur.

Hz.Hızır aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine

112
kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi"

3
kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür.


MÜSTAĞNÎ

1. Başkasına muhtâç olmayan.

Allahü teâlâ bütün varlıklardan müstağnîdir. Bütün canlılar îmân etse, itâat etse, O'na hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem kâfir olsa, azgın taşkın olsa, karşı gelse O'na hiçbir zarar vermez. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

2.Sâhib olduğu şeyle kanâat edip, insanlardan bir şey beklemiyen. İhtiyâcını başkalarına söylemiyen.
Ebû Hâzim'e; "Malın nedir?" diye sordular. O da; "İki şeydir; biri Allahü teâlâdan râzı olmak, diğeri de insanlardan müstağnî olmaktır" buyurdu. "Öyle ise fakirsin" denilince; "Yerler, gök ve bunların arasındaki şeyler Allahü teâlânın iken ve ben de O'nun ihlâslı kulu iken nasıl fakir olurum" buyurdu. (Mâverdî)

Kuddus

Kuddus :
Her türlü eksiklikten münezzeh, pek temiz.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder. " (Cuma,1 )

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk kostuklarından çok yücedir." (Haşr, 23)
 
O, zatına yakışmayan her şeyden münezzeh, bütün vasıflarda en mükemmel, tahdid ve tasvire sığmayan, öğülmeye layık kemal, fazilet ve güzellik sıfatları kendinde olandır.

Kuddus ismi çok temiz ve çok pak manasına geliyor. O'nda hiç bir noksanlık bulmak mümkün değildir. Kullar hata yapma sıfatına haizdir. Fakat Mevla ise hata yapmaktan münezzehtir. Çirkin şeylerden uzaktır ve insanlarda beliren bütün beşeri sıfatlardan münezzehtir.

Allah'ın son derece aciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedeni, hem ruhi yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece aciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve 'en güzel isimlerin sahibi' olan Allah elbette tüm eksikliklerden münezzehtir. Allah'ın sonsuz gücü, Yüceliği, aklı ve sınırsız ilmi Kuran'da insanlara bildirilmiştir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara, 255)

Müslüman daima Allah'ı yüceltmeli ve O'nu her türlü noksanlıktan tenzih etmelidir. Sonra da bütün haramlardan, mekruhlardan, şüpheli şeylerden ve yararsız mubahlardan kendisini arındırıp temizlemeli ve Mevla'sına ibadet etmekle meşgul olmalıdır. Kendisi için yararlı olan ilimleri öğrenmeye ve güzel ahlaki davranışlar kazanmaya çalışmalıdır. Beden ve ruhu arındırmanın yolu, Allah'ı tanımak ve yararlı ilimler öğrenip onunla amel etmektir.

Bir kimse bu ismi her gün 100 kere okusa o kimsenin gönlü kederlerden arınmış ve paklanmış olur.

Kaynaklar
1) Ehl-i Sünnet İnancı, Dilaver Selvi, Semerkand, İstanbul, 2011
2) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
3) Esma-ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005
4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı)  Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
6) Mecmuatul Ahzab, Büyük Dua Kitabı, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Denge Kitabevi Yayınları
7)
Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
8)
Allah'ın İsimleri, Harun Yahya